454 entry daha
  • bugün 78 yaşına giren, türk sinemasının güzel gözlü kadını, yeşilçam dönemine damga vuran unutulmaz oyuncusu.

    türkan şoray sinema kariyeri boyunca özel hayatı en çok merak edilen sanatçılardan birisiydi kuşkusuz. kariyerinin en parlak yıllarını yaşadığı yeşilçam döneminde, hafta sonu gibi renkli haftalık dergilerde, yazılı basının diğer yayınlarında kendisi ile ilgili birçok haber hayranlarına ulaşsa da, özenle koruduğu özel hayatı gözlerden hep uzak kaldı. özellikle sinemaya, televizyona uzak kaldığı, sesli olarak dillendirilmese de veda ettiği 2010'lu yıllardan itibaren ise, kendisi hakkında güncel bilgiye ulaşmak neredeyse imkansız hale geldi. biz kendisini böyle kabul etmiş ve bağrımıza basmış olsak da, neyse ki şoray'ın 1996 - 1997 yılına kadar olan süreçteki hayat hikayesini sinema kariyeri ile birlikte anlatan bir kitap var: sümbül sokağın tutsak kadını.

    sinema eleştirmeni, yazar- gazeteci ve şoray'ın yakın dostu atilla dorsay'ın kaleme aldığı ve ilk basımını 1997'de yapan kitapta, şoray'ın genç kızlığından itibaren detaylı hayat hikayesi, sinemayla kesişen yolu, filmleri ve kitabın yazıldığı tarihe kadar özel hayatından kesitler yeralıyor. uzunca bir süre önce kitapçıda görür görmez aldığım, maalesef artık yeni basımı yapılmayan bu kitap, filmlerinin incelemeleri başta olmak üzere şoray'ın hayatına dair bilinmeyen çok fazla detay barındırıyor. şimdi, türk halkının gönlünde sarsılmaz bir yere sahip, sineması hakkında makaleler, tezler yazılmış bu güzel kadına dair en hoş detaylardan birisini, sevgili kızı yağmur ünal'ın doğum hikayesini kitaptan buraya aktarmak istiyorum :) bu anlatı, kimileri için belki daha önce hiç duymadıkları sürpriz bir hikaye, kimileri içinse "türkan şoray doğum yaparken yağmur yağıyormuş", "deprem filmini izliyorken doğum yapmış" şeklinde anlatılan bilgilerin ilk elden doğrusu... buyrun buradan:

    "türkan hamileliği sırasında bir ara senay ülkü'lerin (şoray'ın yakın dostu, yapımcı - senarist senay ülkü'yü kastediyor) antalya'daki çiftliğinde "kızlar tulumbası" diye bilinen bir tulumbadan su içmiş, üstelik suyu üstüne başına dökünerek yıkanmıştır. yöredeki geleneksel bir inanç, bu tulumbadan su içen gebe kadınların mutlaka kız çocuğu doğuracaklarını söylemektedir. senay'ın babası cem selahattin ülkü de türkan'a "suyu hem içtin, hem dökündün mutlaka kızın olacak" diyip durmaktadır. türkan'la cihan (ünal) doğumun yaklaştığı günlerde, önceden istememelerine karşın günün modasına uyarak ultrason kontrolü yaptırmışlar, bu kontrol sonucunda dört beş doktor biraraya gelip çocuğun oğlan olacağını söylemişler, hatta hepşen akar (cihan ünal'ın kız kardeşi) "pipisini gördüm" diyerek odadan fırlamıştır. doğum yaklaştığı için istanbul'dan nazan, senay ve yaşlı aile dostu saliha hanım seferber edilip ankara'ya gelmişlerdir. o gece oran'daki evde televizyon izlenmektedir, oynayan film de şoray'ın karnı burnunda gezdiği ve sonra acılar içinde doğurduğu "deprem"dir. türkan ekrandaki doğumunu izlerken birden sancısı tutar ve aceleyle hacettepe hastanesi'ne götürülür. nazan yanında kalır, öbürleri dönerler. ertesi gün doğum (sezaryenle) gerçekleşir. cihan o sırada birtakım ilaçları almak üzere gitmiştir, ebe odadan fırlayıp "müjde! bir kız yeğeniniz oldu!" der nazan'a. elinde ilaç paketleri ile gelen cihan'a haber vermek senay'a düşer. cihan öyle şaşırır ki... belki bir kız çocuğundan sonra (diğer kızı ırmak ünal kastediliyor) erkek beklemektedir, ayrıca doktorlar da kesin konuşmuşlardır. ilaçlar yere düşer, paketler dağılır... söz konusu testte kız çocuğunda bilim yanılabilmekte, araya karışan kordon vs. nedenlerle kız çocuk erkek sanılabilmektedir. aileye gelen ilk telefonlardan biri selahattin bey'dendir: "gördünüz mü çocuklar, tıp yanılır, bizim tulumba yanılmaz." o günden beri yağmur'un adı da "tulumba kız" kalır."

    anne - kız daha nice doğum günlerini birlikte geçirmeleri dileğiyle...

    edit: imla
37 entry daha
hesabın var mı? giriş yap