3 entry daha
  • marx'ın tezlerinin görmezden gelinerek, ekonominin tamamında değil sadece tüketim alanında değişim yaşanması sonucu ortaya çıkan paradigma. marx, gerek üretimde gerek tüketimde dönüşüm yaşanması gerektiğini savunur; kapital'in 2. cilt 7. bölümünde. oysa emek sürecinde dönüşüm yaşanmaması, sermayenin sadece devletin elinde toplanmış olması bizi nereye götürür, sovyetler deneyimine.
    emek sermaye çelişkisi çözümlenmeden, ha serbest piyasa ortamında bin beş yüz tane müteşebbis olmuş, ha tamamıyla bürokratik mekanizmayla aşırı derecede merkezileştirilmiş tek bir devletten teşekkül bir müteşebbis. üretim sürecindeki sömürü ikisinde de aynen devam eder.

    (bkz: harry braverman/#14755203)

    20.yüzyıl'ın büyük bunalım'ı ertesinde, dünyanın hemen her ülkesinde uygulamaya konan devletçilik'ten farklıdır. devletçilik'te daha çok eksikliği hissedilen kurumları devlet eliyle yaratarak veya güçlendirerek sisteme daha iyi entegre olma ve krizden çıkma çabası vardır. mesela türkiye'nin ilk kuruluş yıllarında olduğu gibi, ülkede sermaye ve sermayedar eksikliği vardır, devlet bunu ikame etmeye çalışır. sistem kendi kendini idare etmeye başladığında, devlet kendini geri çeker. devlet kapitalizmi'nde ise, devletin niyeti baştan bellidir. devletin sermayedar şeklinde hareket etmesinin sebebi, ortamda güçlü müteşebbis olup olmamasından veya ekonomik kriz olup olmamasından bağımsızdır, çünkü bir tercihdir. devletin, kendini geri çekeceği falan da yoktur, kendisi dışında herhangi bir ekonomik karar alıcıya zaten izin vermeyecektir. o nedenle, kapitalizm kavramı, devletle yan yana geldiğinde daha bir dudak uçuklatıcı görünmektedir.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap