1 entry daha
  • yılmaz güney'in 71 tarihli filmi.yılmaz güney daha filmin başındaki birbirlerine kavuşamayan iki aşık temalı modern dans sahnesinde hikayenin tamamını spoil etmiş olduğu filmde yılmaz güney mafya babası fırat, filiz akın da güney'in mafya ortaklarının kavuşmasına engel oldukları sevgilisi çiğdem olarak karşımıza çıkmaktalar.fırat ile çiğdem birbirlerini deliler gibi sevmekte ancak bir türlü kavuşamamaktadırlar zira çiğdem fırat'ın düşmanları tarafından öldürüleceğinden korkmakta, karanlık işlere son vermesini istemekte, silahını bırakmadan birlikte olamayız demektedir.ancak bu o kadar kolay değildir fırat için, zira eski hapishane arkadaşı olduğu ortakları da silahını bıraktığı taktirde düşmanları tarafından öldürüleceğinden çetenin dağılmaması, düzenlerinin devamı için kendisine baskı yapmakta, çiğdem ile birlikte olmasına karşı çıkmaktadırlar.
    filmde iki güzel sahne mevcut.ilki yılmaz güney geniş bir salonda taht benzeri yüksek arkalıklı koltuğunda içinde bulunduğu dünyanın tüm meseleleriyle uğraşmaktan bezgin, sevdiğine kavuşamamaktan dolayı sıkıntılı bir halde kaykılarak oturduğu, geniş planda görüldüğünde odadaki adamlarıyla kral ile yargıç karışımı bir statüde arz-ı endam eylemekte olduğu ve önüne gelen çaçaron mahalle karısının kocasından dert yanmasını dinleyip, talimatlarını verdiği sahnedir.
    ancak asıl üzerinde durulması gereken ikinci sahnede ise mafya arkadaşları yılmaz güney'i öldürüleceğinden korktukları için kendisine baskı yaparak eve kalmaya ikna etmişlerdir, şatosunda bir nevi tutsak hayatı yaşamakta, filmin pek çok yerinde gördüğümüz üzere başı öne eğik, dertleri yüzüne yansımış bir şekilde düşünceli düşünceli yürümektedir.bahçeye çıkar.tam o anda kafasını kaldırır.güneşin parlamakta, bahçedeki çiçeklerin hafif hafif esen rüzgarın etkisiyle sallanmakta olduğunu farkeder.başını çevirip etrafına bakar, enfes bir bahar havası vardır; çiçekler açmış, bir kedi duvar dibinde yürümektedir usulca, hafifçe gülümser tam o anda.evet ne kadar naif, bu onlarca örneği olan yeşilçam usulü bir çiçek böcek vaziyeti sözkonusu olsa da başka bir filmde görsek yapaylığı yüzünden güleceğimiz sahne filme o derece uymuştur ki seyircinin fazla bir şansı yoktur hislenmemek, hatta belki de "vay be" dememek için.yılmaz güney'in elinde tamamen değişmiştir sahne, zira malumdur ki böyle sahneler yanlış ellerde bir anda insanı güldüren, o ana kadar yaratmaya çalıştığı duygusal havayı yokederek filmi batıran, bir daha ağzıyla kuş tutsa da gerisini kurtarılamayacak hale getiren sahnelerdir.filmin fransız orijinli, zaman zaman bıktıran tüm lirik yapısının doruk noktasıdır bu sahne, fırat'ın beyaz takımlar içinde gece boş bir sokakta yalnız başına bir keman eşliğinde yürüdüğü sahneleri seyretmiş olmanın ödülüdür.
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap