8 entry daha
  • bu filmi, le dernier metro ile yakın zamanlarda izlemiştim. iki ayrı cephe olsalar da fransız ve alman sinemasının, utanç dolu savaş sonrası dramlarındaki benzerlikler şaşırtıcı. erkeklerini yitirmiş kadınların mücadelesi bir yanda, kadınlarını yalnız bırakan, hatta düşmanlarıyla aldatılan erkeklerin utançları diğer yanda.
    her iki filmdeki kadın ana karakterler, işgal altındaki ülkelerini temsil etseler de bir başka ortaklıkları da sanat üzerine. truffaut daha umutlu ve daha az dramatikken fassbinder simsiyah. fassbinder'in öfkesi yanında truffaut çok sönük ve itiraf etmeliyim ki sıkıcı kalıyor.
    gözden düşmüş yıldız veronika'nın sanat ve gazetecilerin leş dünyasında eriyerek tükenişini izlerken, hem yaşadığı her şeyi hak ettiğini düşündüm hem de böyle güzel bir şeyin eski görkemini yitirmesine hüzünlendim.
    bir de kadınların para için broşlarını satmalarına karşı yönetmenin bir hassasiyeti var galiba, bir benzeri de maria braun'daydı.
hesabın var mı? giriş yap