• veren için de yapan için de etikle beraber başka başlıkların rol oynadığı anlayıştır.

    küçük semtlerden birinde okuyan 10 yaşındaki bir ilköğretim öğrencisine geçen hafta şöyle bir ödev verilmiş;

    - bir basketbol sahası döşemek için gerekli olan ihtiyaç listesini çıkarınız. sahanın alan hesabını çizimli olarak yapınız. oluşan ihtiyaçları tedarikçilerden fiyatlandırınız. genel bir maliyet analizi çıkarınız.

    zaten on yaşındaki çocuk için bir basketbol sahasının alanını hesaplamak bile başlı başına bir iş. hadi bunu anladık. peki bu çocuk tedarikçisiyle görüşüp bunu nasıl fiyatlandıracak? zemin döşemecisinin kayseri'deki merkezini nasıl arayacak? aradığı adam onu ne kadar dikkate alacak?

    aslında ödev ahlakı bu noktada devreye giriyor. sen bu el kadar çocuğa bir görev verirken, otomatik olarak onun başkalarından yardım almaya kışkırtıyorsun ve hatta bizzat ödevi çocuktan başka herkese yıkarak "ödev yapma" amacını saptırıyorsun. sonra ne oluyor? zaten bu çocukların çoğu ilkokul mezunu olan anneleri babaları akşamları yana tutuşa birbirlerini arıyor. ürkekliklerinden bir araya gelip baş kaldırmak da akıllarına gelmiyor ve elbirliğiyle ödevi yapmaya çalışıyorlar. çünkü onların zamanında bıraktıkları okul ciddiye alınan, ödevler doğru yapılan, hürmetli bir yermiş. ilköğretim çağındaki bir öğrenciye bu kadar kapsamlı bir ödev verilemeyeceğini bile akıllarına getirmeyip, kendi cehaletlerini sorguluyorlar. kısacası bu tabloda öğrenen çocuklar olmuyor, yarışan veliler oluyor.

    artık okula bir basketbol sahasının yapılacağına mı yorarsınız...
    yoksa hırslarını törpülemek için eğitmenlere çocukların yetmediğine mi...

    tabi aynı çocuğun psikolojisine yıllar içinde zeval gelmezse, onu yirmili yaşlarda bekleyen repliği de biliyoruz bugünden;

    - ben ilkokuldayken basketbol sahalarını poliüretanla kaplar üzerine akrilik boya çekerdik. düşün bak boyayı sürecek makinenin günlük kirası bile asgari ücretin iki katıydı. hey gidi hey!
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap