5 entry daha
  • stefan aust 'la, basta raf'in kurulusunda yer alan, sonra filistin kampindan kacip alman hükümetine siginan peter homann 'in, baader-meinhof 'la tanisikliklarinin ekmeginin yiye yiye bitiremediklerini gözümüze sokmus, bol patlamali film. acikcasini söyleyeyim, senaristi duyunca pek bir objektiflik beklentisiyle filme gitmesem de, az bucuk hakkaniyet bekliyormusum demek ki, hayalkirikligina ugradim.

    film, degil mitosu yikmak, onu en klise en haliyle yeniden üretiyor. ilginc bir sekilde, 12 eylül'ü bilmeyen türk gencliginin gecmisi dizilerden "ögrendigi" gibi, deutsche herbst 'i, raf' i bilmeyen alman gencligi de raf'i bu filmle "tanidi". neyse biz mitosa dönelim:

    öncelikle ortada raf'in neden ortaya ciktigini, neden siddeti sectigini görmüyoruz. iki dakikalik bir antisah demosu, dolu bir anfi, rudi dutschke 'nin vurulmasi, meinhof'un televizyon röportaji arka arkaya yasak savar gibi acelece siralaniyor ki patlamalara filan gecelim. ne barisci ögrenci/isci hareketlerinin siddetle bastirildigini görüyoruz, ne politikacilarin/bürokratlarin, halkin taleplerine vurdumduymazligini ne bewegung 2.juni 'yi ne de eylemlerin ilk basladigi sirada baader'lerin neredeyse her besinci alman'dan buldugu halk destegini. sürekli bir vietnam-filistin muhabbeti dönüyor; zengin ülke sipalarinin maceraperestliklerine kilif olarak sectigi. arasira meinhof, arkadan bildiri okuyor; provakatif, cignene cignene ici bosalmis cümleler, sinirbozucu bir tonlamayla kulaklarimizi taciz ediyor.

    tiplemeler daha bir alem:
    baader psikopat, tüm hatunlarin dibi düsüren, buna ragmen kadin düsmani (ensslin haric, onunla güzel ciplak sahneleri var tabii), yakisikli asi. sürekli sukunetini kaybediyor, olur olmaz yerde patliyor, ona ragmen catisma sahnesinde sigara icecek, yoldasiyla cakmak alisverisi yapacak kadar über cool. disipline gelemiyor. tabii cezaevine düsünce durumun ne kadar feci oldugunu anliyor, ah ne yaptik biz oluyor, yine de mahkemede espri üstüne espri patlatiyor, zavalli hakimi sapsallastiriyor. dengesiz, malin önde gideni.

    meinhof, evinden sikildigi icin maceraya atilan, bos bos gezevelikler eden,ne istedigini bilmeyen, sinir krizinin esiginde hafif salakimsi ev kadini. zaten o güzelim hapis kosullarini da o yüzden kaldiramiyor, yoksa adamlar sana özel hapishane yapmis, gir icine otur, mis. yok, oraya buraya mektup yaziyor ortaligi ayaga kaldiriyor. holger meins 'in, aclik grevinde öldügü arada, kapilarin izole edildigi siralarda filan ara sira gardiyanlar sertlesiyor ama teröristsin o kadarina da katlan yanee.

    ensslin, seksi, siddet manyagi top model ama o da über cool bi hatun allah'i var.

    ensslin'le meinhof yanlis eylem secimi yüzünden sacsaca basbasa kavga eden tikilere dönüsüyorlar hapiste (gerci yönetmen bunu senaryoya kendilerinin soktugunu söyledi ama, olmus olabilir de yani) baader amsalak, ensslin ne derse ona kaniyor. meinhof'un üstüne bi gidiyorlar, bu da dayanamayip intihar ediyor mecburen. filistindekiler bu yoz tiplemelere sirf antisiyonist olduklari icin katlaniyorlar. (adamlara sorunlari olan yoldaslarini*israil ispiyonu diye öldürtmeye kalkiyor baader'le ensslin. o kisi de stepfan aust'la beraber bu filmi yapmaz mi, hay allah tesadüfe bak. bu olayin, kendinden baska yasayan tanigi olmadigindan, sözüne inaniyoruz tabii.) günde iki kere aranan hücrelerinde silahtan, kendi yaptiklari telefonlara kadar ne ararsan var zaten. en sonunda ortaligi o kadar gereksiz kana buladiktan sonra (etraf kan gölü, patlama üstüne patlama,amerikan üslerinde yerde can cekisen bacagi , kolu kopuk sahislara yakin cekim sahneleri, özel efektin anuna koyuyoruz, harika) intihar ediyorlar da biz de kurtuluyoruz hücrelerinde giderek zavallilasan bu tiplemelerden. filmin en akli basinda zati gizli servis baskani, garibim hükümete laf geciremedigi icin oluyor zaten bütün bunlar. (bu arada bütün vatandaslarin bilgileri ilk kez bir bilgisayar merkezinde toplaniyor. o zamanlar pc yok, bilgisayarlar devletlere satiliyor, almanya bu isin faidesini görünce, parasi yeten ne kadar devlet varsa siraya giriyor. buna güzel bir atif die dritte generation filminde vardir.) tabii hükümetin böylelikle az da olsa sucu var bu islerde olmus oluyor, kiziyor insan haliyle.

    ikinci ücüncü nesillerse zaten dangalak, gözü dönmüs, beyni yikanmis picler. ben bile gebertirim onlari, o derece.

    filmde senaristin buldugu tabii akisi bir sekilde heyecanli tutmak istedigi icin degistirdigi yerleri say say bitmiyor -sözgelimi jürgen ponto 'nun esi, gercekle bir alakasi olmayan sahneler yüzünden, bundesverdienstkreuz madalyasini geri verdi- ama hey, bu bir tarih dersi degil adamim, izleyicinin sinemaya gelmesi gerek.

    neredeyse figuran rollerine kadar alman sinemasinin crem de la cremini biraraya getiren castin oyunculuguna, söylecek pek bir sey yok. kafamizdaki terörist neyse onu fenafillaha erdirmisler. bruno ganz zaten baba. siddetin estetize edilisini filan ben patlamalardan göremedim. haa, su sahneye bakiniz derim yine de

    adamlar sanki memleketin en iyi korunan zatlarindan birine*suikast düzenlemiyorlar da, annie leibovitz 'e poz veriyorlar. ha hazir leibovitz demisken bir de bu var tabii
    nedir, hic mi kürklü ve converseli, hücresinde meditasyon yapan adam görmediniz?

    islak, aralik dudakli, kisik skerim bakisli, orijinal arama ilanlarindan esinlenilen afis de su

    alman sinemasina ilgiliyseniz, hatirla sevgili 'nin türk yakin tarihini dogru ve objektif yansittigina inaniyorsaniz, moritz bleibtreu 'yu, johanna wokalek 'i fantazilerimden eksik etmem diyorsaniz, buyrunuz.

    botox notu: linklere el attim. baska seyler de oldu sözgelimi, stephan aust basta brigitte mohnhaupt und christian klar gibi filminde kullandigi kisilerle hic görüsmemis, fikirlerini almamis olmakla övündü, brigitte mohnhaupt'un seks sahnelerinin, raf'in devrimci kisiligine acik bir saldiri oldugu gerekcesiyle yaptigi mahkeme basvurusu reddedildi. gerekce sanatci özgürlügü. "sadece ve sadece gercegi anlatacagiz, mitosu yikiyoruz"cular mahkemede her ne hikmetse "bu bir filmdir, gercekleri yansitmak gibi bir iddiamiz yok" dediler, ponto ailesine. ensslin'i hic bir tarihi gercege uymayacak sekilde önderlik, femme fatale vs. olarak stilize etmelerinin, alman teenagerlarina yönelik bir pr olayini oldugunu citlativerdi muhtelif röportajlarinda johanna wokalek. bu arada filmimiz tereciye tere satamadigindan oscar alamadi. hemen bana ne demeyin, ne kadar patlama gümleme fetisistinin, romantik kalbin kirildigini bir bilseniz...
68 entry daha
hesabın var mı? giriş yap