13 entry daha
  • bundan 20 sene evvel de, şimdi de, 20 sene sonra da aralarinda 1-2 yil olmasindan kelli her zaman "woody allen'in en iyi filmi diyebiliriz, tabii ki annie hallu saymazsak" denecek, onun golgesinde kalacak bir filmdir.. bana kalirsa, annie hall ile başa baş güreşebilir.. ama aralarindan bir sekilde siyrilacak olan, benim süpriz atim her zaman play it again sam olacaktir..

    play it again sam ile başlayan, komiklikleri metnin içine yedirme hadisesini annie hall ile tavana cikartan, sonrasinda gelen manhattan ve interiors ile ustaligini pekistiren, yaşını yavaş yavaş alip, daha oturakli orta yaşlı bir adama dönüşen, bunun yaninda inceden ölüm korkusu duymaya başlayan woody allen'in filmidir bu.. 80lerin ortasindaki, tüm büyüsünü yavaştan birakip siradan bir dünya metropoli haline dönüşmekte olan new yorkta geçer çoğu woody allen filmi gibi (aman tanrim, içime şu kel olan sinema yorumcusunun ruhu girdi.. ali bilmemkimdi ismi bak unuttum)

    ben severim bu filmin içinde barindirdigi geçip giden günler, değişen değerler sonbaharciligini.. ki woody allen insafli davranmistir filmde, kimseyi öldürmemiştir filmin geçtigi 3 senelik zaman zarfinda. hayat 3 senede seni oradan oraya savurabilirken, en nihayetinde kimse kaybedilmemiştir.. oysa hayatin kendisi bu kadar adil davranmiyor insana.. 3 sene evvel olan insanlardan 3 sene sonra eksilenler oluyor.. ve inanin, hepsi inanilmaz özlem birakiyor..

    her neyse dediğim gibi inanilmaz güzel bir sonbahar filmidir benim için. o bir kaç sene evvel çektigi zelig'teki, ne bileyim efendim bir evvelki sene cektigi purple rose of cairo daki satirizm ve fantastik evren daha somut, daha gözle gorulur bir evrene donmustur.. ve bir sonraki sene sinema tarihinin en naif, en güzel, en özlem kokan filmlerinden birine koltuk ısıtmıştır..
    (bkz: radio days)
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap