9 entry daha
  • bölüm iii: ingiliz hükümeti olaya dahil oluyor

    aklı başına gelmiş olan polonya dış işleri bakanı, berlin’e karşı beneş’ten daha kesin olarak direnmeyi göze almıştı; çünkü bir yıl önce hitler’in çekoslovakya üzerindeki isteklerini yerine getirmek için o kadar uğraşan ingiliz hükümetinin, şimdi polonya konusunda büsbütün başka bir yol izleyeceğini biliyordu. polonya’nın rusya ile hiç bir şekilde bir arada bulunmayacağını ileri sürerek, ingilizlerin dörtlü bildiri teklifini beck, daha bir önceki gün torpillemişti. bunun yerine, 22 mart'ta varşova’daki ingiliz elçisi sir howard kennard’a ingiltere ile polonya arasında üçüncü bir devlet tarafından saldırı tehlikesi halinde danışma sağlayacak gizli bir anlaşmanın hemen yapılmasını teklif etmiş bulunuyordu. ama alman askerlerinin danzig ve koridor boylarındaki hareketlerinden ve almanların polonya üzerindeki istekleri hakkında ingiliz haberalma servislerinin verdiği raporlardan (beck böyle bir isteğin ileri sürüldüğünü ingilizlerden saklamıştır,) telaşlanan chamberlain ile halifax yalnızca danışmayla kalmayı doğru bulmadılar, daha ileri gitmek istediler.

    30 mart günü akşamüstü kennard, alman saldırısı halinde işleyecek bir ingiliz - fransız karşılıklı yardım anlaşmasıyla ilgili bir teklif verdi. ama olaylar bu tedbiri de aşıyordu. almanya'nın yakında polonya'ya saldıracağı üzerine alınan son raporlar, ingiliz hükümetini harekete geçirdi ve aynı günün akşamı, ingiltere'nin bu arada, polonya bağımsızlığı için vereceği tek yanlı garantiye bir itirazı olup olmadığı beck’e soruldu. chamberlain, parlamentoda bu konuda sorulan bir soruyu cevaplayacağı için ertesi güne kadar bu teklife bir cevap verilmesi isteniyordu. beck -ne kadar memnun olmuş olacak ki- hemen hiç bir itirazı bulunmadığı cevabını verdi. kennard’a “tereddütsüz mutabık” olduğunu söyledi.

    ertesi gün, chamberlain, avam kamarası'nda tarihsel açıklamasını yaptı ve polonya bir saldırıya uğradığı ve bu saldırıya karşı koyduğu takdirde büyük britanya ile fransa’nın polonya hükümetine ellerindeki bütün imkanlarla yardım edeceğini dünyaya ilan etti.

    ingiltere’nin, mart sonunda polonya’ya birdenbire tek yanlı bir garanti vermesi, berlin’de büyük bir hayret uyandırdı; almanya’nın batı ve doğusundaki ülkelerde ise büyük memnunluk yarattı. almanlar, art arda 1936’da ren’in silahlandırılmış topraklarına girdikleri zaman, 1938’de avusturya’yı aldıktan sonra südetland’a göz dikerek avrupa barışını tehdit ettikleri sırada, dahası on beş gün önce çekoslovakya’yı ele geçirdiklerinde bile, ingiltere ile fransa, rusya’nın da yardımıyla, hitler’i durdurmak için harekete geçebilirlerdi ve bu hareket onlara çok daha az pahalıya mal olurdu. ama barıştan şaşmayan chamberlain o sırada bu gibi hareketlere girişmekten çekinmişti. artık bu kadarlıkla da kalmamış, daha da ileri gitmiş, kendisinin de dediği gibi, "adolf hitler’in komşu ülkelerden taleplerine dair aldığımız birçok telgraflarda, rusya’nın katılması yalnız bizim yapıcı çabalarımızın başarıya ulaşmasını tehlikeye düşürmekle kalmayacak, aynı zamanda, anti-komintern pakta katılmış taraflar arasındaki ilişkileri de pekleştirecek ve birçok dost hükümetler arasında tedirginlik yaratacaktır, denilmektedir,” diği yerleri almasına yardım ederek siyasi kariyerini tehlikeye atmıştı. avusturya’nın bağımsızlığını kurtarmak için hiçbir şey yapmamıştı. almanya’nın doğu sınırlarında yaşayan uluslar arasında tek batı dostu demokratik ülke olan, milletler cemiyetini ve ortak güvenlik fikrini destekleyen çekoslovakya’nın bağımsızlığını ortadan kaldırmak için alman diktatörü ile el ele çalışmıştı. ingiltere’nin fransa’ya ancak iki tümen gönderebilecek durumda bulunduğu ve alman ordusunun ise iki cephede savaşacak ve alman generallerinin kendi ifadelerine göre, çek savunma sistemini aşacak gücü olmadığı bir sırada durgundu. çekoslovakya’nın güçlü dağ tahkimatı ardında mevzi almış, iyi yetişmiş ve iyi silahlandırılmış otuz beş tümeninin batı için taşıdığı değeri bile anlayamamıştı.

    ama şimdi chamberlain, birçok toprağı bile bile ve umursamadan verdikten sonra, çekoslovakya’nın geri kalan bölümlerinin hitler tarafından işgali üzerine anlaşılmaz bir tepki göstererek, o güne kadar hitler’le yakın işbirliği yapmış, almanya ile birlikte sırtlanlar gibi çekoslovakyanın ölüsüne üşüşmüş ve ingiltere ile birlikte alman istilasına yardım etmekle ülkesini askeri bakımdan savunulamayacak duruma sokmuş siyasi bakımdan yetersiz bir albaylar cuntasının yönettiği bir doğu ülkesine, birden bire tek yanlı bir garanti vermeye kalkışmıştı. ve son dakikada da, böyle bir tehlikeyi göze alırken, yeni nazi saldırılarına karşı ortak harekete geçme teklifini bir yılda iki kere geri çevirdiği rusya’nın yardımını hesaba katmak zahmetine katlanmamıştı.

    chamberlain, polonya'nın askeri bakımdan güçsüz olduğunu elbette bilmiyor değildi. varşova'daki ingiliz askeri ataşesi albay sword, bir hafta önce, 22 mart'ta, londra'ya gönderdiği uzun bir raporda polonya stratejik durumunun feci olduğunu, polonya’nın üç yandan almanya tarafından sarılmış bulunduğunu ve polonya silahlı kuvvetlerinin, özellikle modern silahlar ve cihazlar bakımından eksikliklerini uzun uzadıya anlatmıştı. albay beck, 6 nisan'da londra'da karşılıklı yardım paktını görüştüğü sırada, albay sword ile varşova’daki ingiliz hava ataşesi grup yüzbaşısı vachell daha kötü raporlar göndermişlerdi. vachell, polonya hava kuvvetlerinin gelecek on iki ay içinde 600'den daha çok uçağa sahip olamayacağını ve bunlardan çoğunun ise alman uçaklarıyla başa çıkacak güçte bulunmadığını bildirmişti. albay sword da polonya kara ordusu ile hava kuvvetlerinin, modern teçhizat bakımından çok güçsüz olduğunu ve topyekün bir alman saldırısına karşı ancak sınırlı bir mukavemet gösterebileceğini deklare etmişti.

    chamberlain son olarak da, bir yıldan çok bir süreden beri ingiltere'nin hiç bir zaman yapmayacağını söylediği bir şeyi yapmıştı: ülkesinin savaşa girip girmemesi kararını başka bir ulusa bırakmıştı.

    böyle olduğu halde, ingiliz başbakanı'nın, biraz geç olmakla birlikte çarçabuk aldığı karar, hitler’i yepyeni bir durum karşısında bıraktı. ingiltere’nin, yeni saldırılara geçmesi halinde bundan böyle karşısına dikileceği anlaşılıyordu. batı demokrasileri bir yanda durup ne yapmaları gerektiğini aralarında konuşurlarken, öte yanda, yabancı bir ulusu ele geçirivermek tekniği sökmeyecekti artık. kaldı ki, chamberlain’in davranışı, almanya’ya karşı bir devletler koalisyonunun kurulması konusunda atılmış ilk ciddi bir adım gibiydi. bu harekete başarıyla karşı konulmadığı takdirde, otto von bismarck’tan bu yana almanya için her zaman bir kabus olarak kalmış olan kuşatılma tehlikesi yeniden ortaya çıkabilirdi.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap