7 entry daha
  • bölüm ii: memelland planı ve führer'in kansız son zaferi, danzig'in almanlara bırakılması talebi üzerine serbest şehir önerisi, polonya korkutulamıyor; doğu avrupa'da gerginlik artıyor.

    21 mart 1939, avrupa'nın savaşa doğru ilerleyişinde her zaman hatırlanacak bir gündür.

    o gün berlin’de, varşova’da ve londra’da sıkı bir diplomasi faaliyeti vardı. fransız cumhurbaşkanı, yanına dış işleri bakan georges-étienne bonnet’yi alarak ingiltere başkentinde yüksek kademede bir görüşme yapmaya gitmişti. chamberlain, fransızlara, her iki ülkenin polonya ve sovyetler birliği ile birleşerek, dört devletin avrupa'da bir saldırıyı önlemek üzere hemen birbirlerine danışacaklarını bildiren resmi bir bildiri yayımlamalarını teklif etti. üç gün önce de maksim litvinov -bir yıl önce anschluss’dan sonra yaptığı gibi- bir avrupa konferansı teklif etmişti. bu sefer fransa, ingiltere, polonya, rusya, romanya ve türkiye bir araya gelerek hitler’i durduracaklardı. ama ingiliz başbakanı bu fikri zamansız bulmuştu. moskova’ya güvenemiyor, en fazla yapacağı şeyin sovyetler birliği de dahil olmak üzere, bir dört devlet bildirisi yayımlamak olacağını düşünüyordu.

    chamberlain 26 mart'ta yazdığı özel bir mektupta şöyle der: "rusya'ya hiç güvenmediğimi itiraf etmeliyim. istese bile iyi bir taarruza geçebileceğine hiç inanmıyorum ve amaçlarına da güvenmiyorum."

    chamberlain’in teklifi aynı günde, yani 21 mart'ta, ingiliz elçisi tarafından varşova’da beck’e sunuldu. bildiriye rusya’nın da katılması bahis konusu olduğu için teklif biraz soğuk karşılandı. polonya dış işleri bakanı, chamberlain’den çok sovyet rusya’dan kuşkulanıyordu. bundan başka, chamberlain’in rus askeri yardımının değersizliği üzerindeki görüşüne de katılıyordu. nitekim bu görüşünü felaket gününe kadar da hiç değiştirmedi.

    ama 21 mart gününün polonya için en önemli olayı berlin'de geçti. ribbentrop, polonya elçisinden, öğle üzeri kendisine gelmesini rica etti. lipski’nin sonradan verdiği raporda belirttiğine göre, alman dış işleri bakanı kendisine karşı ilk olarak soğuk davranmakla kalmadı, aynı zamanda saldırıya da geçti, führer’in, "polonya’nın tutumuna gittikçe şaştığını" söyledi. almanya; danzig ve koridordan geçecek olan kara ve demiryolu konusundaki isteklerine doyurucu bir cevap istiyordu. polonya ile almanya arasında sürekli dostluk ilişkileri kurulması zorunluydu. polonya için tek kurtuluş yolu almanya ve almanya’nın führer’i ile akıllıca bir ilişki kurmaktı. ortak bir sovyet düşmanı politika izlenmesi de bunun içindeydi. ayrıca führer, beck’in kısa bir zaman içinde berlin’e gelmesini arzu ediyordu. bu arada ribbentrop, polonya elçisinin, hemen varşova’ya gidip durumu kendi dış işleri bakanına şahsen açıklamasını tavsiye etti. lipski sonradan beck’e: "ribbentrop, hitler ile yapılacak görüşmenin geri bırakılmamasını tavsiye etti; yoksa şansölye’nin bu davranıştan polonya’nın tekliflerini reddettiği sonucunu çıkarabileceğini" söyledi.

    ayrıca, polonya, romanya ve finlandiya gibi küçük devletler kendisinden nefret etmekte ve şüphelenmektedirler.

    lipski, alman dış işleri bakanlığından çıkmadan önce, litvanya dış işleri bakanlığı ile yaptığı görüşme konusunda bir şey söyleyip söyleyemeyeceğini ribbentrop’a sordu. ribbentrop, “bir çözümü gerektiren” memel sorununu görüştüklerini söyledi.

    gerçekten de ribbentrop, roma’ya yaptığı ziyaretten sonra berlin’den geçen litvanya dış işleri bakanı juozas urbašys’ı bir gün önce kabul etmiş, litvanya’dan memel bölgesini hemen almanya’ya devretmesini istemişti. yoksa führer bir yıldırım hızıyla harekete geçecekti. litvanyalıların dışardan bir yardım umarak kendilerini aldatmamalarını da sözlerine ekledi.

    nitekim birkaç ay önce, 12 aralık 1938'de, fransız elçisi ile ingiliz maslahatgüzarı, memel'deki alman halkının bir isyan hazırlamakta olduğu üzerine gelen raporlara alman hükümetinin dikkatini çekmiş ve ingiltere ile fransa tarafından garanti edilmiş olan memel statüsüne uyulması için yetkisini kullanması alman hükümetinden istenmişti. dış işleri, bu konuda verdiği cevapta ingiliz-fransız demarchesi karşısında hayretini belirtmiş, ribbentrop da, bu gibi çıkışlar sürüp gittiği takdirde fransızlarla ingilizlerin sonunda alman işlerine karışmaktan bıkıp usanacaklarını umduğunu iki elçiye bildirilmesini emretmişti.

    alman hükümeti ve özellikle parti ile ss liderleri, memel almanlarını bir süredir avusturya ve südet olaylarındaki gibi örgütlüyorlardı. alman silahlı kuvvetleri de bu konuda işbirliğine çağırılmış ve hitler, münih’ten sonra, askeri şeflerine, çekoslovakya’nın kalan bölümünün tasfiyesi ile birlikte memel’in işgaline de hazırlanmalarını emretmişti. alman donanması, deniz kıyısı olmayan avusturya ve sudetland işgaline katılma fırsatını bulamadığı için hitler, memel’in denizden alınmasını kararlaştırmıştı. kasım ayında, stettin nakliye manevrası şifresini taşıyan donanma planları hazırlandı. hitler’le amiral erich raeder, alman donanma gücünü bu küçük gösteride ortaya koymak istiyorlardı. bu amaçla 22 martta, führer’in prag’a girişinden tam bir hafta sonra, savunmasız litvanya, alman ültimatomu karşısında daha teslim olmaya vakit bulamadan, swinemünde’den cep kruvazörü deutschland'a binerek memel’e doğru yola çıktılar.

    sonradan, nuremberg’te, nazilerin yaban metotlarından tiksinmiş olduğunu söyleyen richard von weizsäcker, 21 martta litvanya hükümetine bir nota vererek, litvanyalılara kaybedilecek zaman kalmadığını bildirmiş, yetkili kimseleri memel bölgesinin almanya’ya verilmesi için gereken belgeyi imzalamak üzere hemen ertesi gün özel bir uçakla berlin’e gelmelerini istemişti. litvanyalılar bu emre* boyun eğerek, 22 mart öğleden sonra geç vakit berlin’e geldiler; ama kruvazöründe heyecanla bekleyen deniz budalası hitler’in zoruyla ve şahsen ribbentrop tarafından yönetilen alman baskısına rağmen, litvanyalılar teslim olmak için vakit istediler. ele geçirilen alman belgelerinden anlaşıldığına göre, hitler, önce deutschland kruvazöründen iki kere, acele telsizle, litvanyalıların istenilen şekilde teslim olup olmadıklarını ribbentrop’a sordu. diktatörle amiral, memel limanını topa tutup tutmayacaklarını öğrenmek istiyorlardı. sonunda, 23 mart gecesi saat 01.30’da ribbentrop, efendisine litvanyalıların belgeyi imzaladıkları haberini radyoyla ulaştırabildi.

    hitler, ayın yirminci günü öğleden sonra saat 2.30’da, yeni işgal edilen bir şehre yine büyük bir zaferle ayak bastı ve memel’de, stadttheater’de, “kurtarılmış” çılgın bir alman kalabalığına daha söylev verdi. versailles antlaşmasının bir maddesi daha yitirilmişti. kansız bir zafer daha kazanılmıştı. führer elbetteki bilemezdi, ama bu zafer son kansız zaferiydi.

    polonya’daki alman elçisi hans adolf von moltke, ertesi gün varşova’dan berlin’e, almanların memelland'ı ilhak etmelerinin polonya hükümeti için çok feci bir sürpriz olduğunu bildiriyordu. elçi, raporunda şunu da söylüyordu: "bunun başlıca nedeni, genel olarak, sıranın danzig ve koridora gelmiş olmasından korkulmasıdır." elçi, aynı zamanda, polonya ihtiyatlarının silah altına çağırılmakta olduklarını da bildiriyordu. ertesi gün, yani 25 mart günü, abwehr şefi amiral wilhelm canaris, polonya’nın üç tümeni seferber ettiğini ve askerlerini danzig dolaylarında toplamakta olduğunu haber verdi. general wilhelm keitel, bu hareketin polonyalıların saldırgan niyetler beslediğini gösterdiğine inanmıyordu, ama keitel’in dediğine göre, ordu genel kurmayı durumu daha ciddiye alıyordu.

    hitler, 24 mart'ta memel’den döndü ve ertesi gün ordu başkomutanı general walther von brauchitsch ile uzun uzadıya konuştu. generalin bu görüşme üzerine verdiği gizli rapordan anlaşıldığına göre lider, polonya’ya nasıl işlem yapacağına henüz kesin olarak karar vermiş değildi. aslında bu karmakarışık kafanın içi birtakım çelişmelerle doluydu. elçi lipski ertesi gün, yani 26 mart'ta, dönecekti ama hitler kendisini görmek istemiyordu.

    "lipski, 26 mart pazar günü varşova'dan dönecek," diye yazıyor brauchitsch: "polonya’nın danzig konusunda bir anlaşmaya hazır olup olmadığını soracaktı. führer 25 mart gecesi buradan ayrıldı. lipski'nin dönüşünde burada olmak istemiyor. kendisi önce ribbentrop'la görüşecek. bununla birlikte führer, danzig sorununu kuvvet zoruyla çözmek istemiyor. bunu yaparak polonya’yı ingiltere'nin kollarına atmak niyetinde değil. eğer lipski’nin sözlerinden, polonya hükümetinin kendi halkına karşı danzig’i isteyerek vermek sorumluluğunu üzerine almaktan çekindiği ve çözümün, bir oldu bitti karşısında onlar için daha kolay olacağı anlaşılacak olursa, danzig'in askeri işgali ancak o zaman sözkonusu olabilir."

    bu yazı hitler’in o sıradaki düşüncelerini ve karakterini çok iyi yansıtır. üç ay önce, almanya’nın danzig’de bir oldu bitti yapmayacağı hususunda beck’e söz vermişti. polonya halkının, danzig’in almanya’ya verilmesine hiçbir zaman razı olmayacağını, polonya dış işleri bakanının belirttiğini de hatırlıyordu. almanlar danzig’i alırlarsa, böyle bir oldu bitti, polonya hükümetinin işini daha da kolaylaştırmış olmayacak mıydı? hitler, yabancı muarızlarının zayıf noktalarını yakalamakta ve bunlardan yararlanmakta büyük bir deha sahibi olduğunu göstermişti. ama, hemen hemen ilk olarak bu olayda, aklı işlememeye başlamıştı. polonya’yı yöneten albaylar orta çapta, karışık birtakım adamlardı. ama danzig’te bir oldu bitti ile karşılaşmak, istedikleri ya da kabul edebilecekleri en son bir durumdu.

    serbest şehir, hitler’in kafasında üstün bir yer tutuyordu ama, münih’te südetland’in kendisine verilmesinden sonra, çekoslovakya konusunda olduğu gibi, danzig konusunda da daha fazlasını düşünüyordu.

    "führer bir süre için polonya sorununu çözmek istemiyor," diyor brauchitsch: "bununla birlikte bu sorunun üzerinde çalışılması gerekiyor. yakın bir gelecekte varılacak herhangi bir çözüm özellikle elverişli siyasi şartlara dayanmalıdır. bu takdirde polonya o kadar feci şekilde yere serilecektir ki artık önümüzdeki birkaç on yıl için siyasi bir etken olarak hesaba katılması gerekmeyecektir. führer bu çözümün doğu prusya'nın doğu sınırından başlayarak yukarı silezya’nın doğu köşesinde biten bir hat olabileceğini düşünüyor."

    brauchitsch bu sınırın neyi gösterdiğini çok iyi biliyordu. bu hat, polonya’nın daha ortada bulunmadığı yıllarda geçerli olan ve sonradan versailles tarafından ortadan kaldırılan almanya doğu sınırıydı.

    hitler'in polonya cevabı üzerinde biraz şüphesi olduysa bile bu şüphe elçi lipski’nin 26 mart pazar günü berlin’e dönmesi ve ülkesinin cevabını bir muhtıra şeklinde yazılı olarak vermesi üzerine büsbütün dağıldı. ribbentrop muhtırayı hemen okudu ve reddetti; polonya’nın aldığı askeri tedbirler üzerine bağırıp çağırdı ve bunun muhtemel sonuçları üzerinde elçiyi uyardı. polonya askerlerinin danzig topraklarını herhangi bir şekilde ihlal etmesini almanya’ya karşı girişilmiş bir saldırı sayacağını söyledi.

    polonya'nın cevabı yumuşak bir dille yazılmıştı ama yine de alman isteklerini kesin olarak reddediyordu. koridor’da alman kara ve demiryollarının yapımını kolaylaştıracak yeni tedbirlerin görüşülmesi isteniyordu. ancak bu çeşit ulaşımların ülkeler üstü haklara sahip olması kabul edilmiyordu. polonya, danzig konusunda milletler cemiyeti statüsünün yerine bir polonya - almanya garantisi koymak istiyordu, ama serbest şehri almanya’nın bir parçası olarak görmek niyetinde değildi.

    nazi almanyası o sıralarda kendi isteklerine küçük bir ulusun boyun eğmediğini görmeye alışkın değildi. ribbentrop lipski’ye “başka bir devletin aldığı birtakım tehlikeli tedbirleri” hatırlattı. ribbentrop bu sözüyle açıkça, bölünmesine polonya’nın da yardım ettiği çekoslovakya’yı kastediyordu. lipski’nin, ertesi gün ribbentrop tarafından yeniden dış işleri bakanlığına çağırıldığı zaman, nazi almanyasının, avusturya ve çekoslovakya’ya karşı başarıyla uyguladığı aynı taktiklere yeniden başvuracağını aynı açıklıkla anlamış olması gerekirdi. nazi dış işleri bakanı, polonya’da alman azınlığına karşı yapılan mezalimden şiddetle söz etti ve bunun “almanya’da korkunç etkiler” yarattığını söyledi.

    sonuç olarak, alman dış işleri bakanı, polonya hükümetini artık anlayamadığını söyledi. polonya elçisinin dün getirmiş olduğu tekinler bir anlaşma temeli sayılamazdı. iki ülke arasındaki ilişkiler bundan ötürü hızla, bozulmaktaydı.

    varşova, viyana ve prag gibi kolay kolay korkutulmuyordu. ertesi gün, 28 mart'ta beck, alman elçisini görüşmeye çağırdı. ribbentrop’un, polonya’nın danzig’e karşı girişeceği bir hareketi bir savaş nedeni* sayacağı konusundaki sözüne karşılık, kendisi de, almanya’nın ya da danzig’teki nazi senatosunun, serbest şehir statüsünü değiştirmek amacıyla girişeceği bir hereketi polonya’nın bir savaş nedeni sayacağını söyledi.

    elçi, “ancak süngünün ucu boğazınıza dayandığı zaman görüşmeye yanaşmak istiyorsunuz!" diye bağırdı.

    beck ise, “bu sizin kullandığınız yegane metod” diye cevap verecekti.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap