8 entry daha
  • "dünyada pek çok tür insan olduğunu sanabilirsin. oysa sadece iki tür vardır: alıcılar ve satın alınanlar.
    bana göre başka bir tür daha var: hiçbir yere ait olmayan bir tür.
    ayakları olmadığı için hiçbir şeyin üzerine konamayan bir bir kuş türü vardır. bu yüzden tüm hayatını havada uçarak geçirir. bir tanesini görmüştüm, ölüp yere düştü. gövdesi açık mavi renkliydi. küçük parmağım kadar inceydi, avucumun içinde bir tüyden daha ağır değildi. kanatları genişçe açılıyordu. içlerinden bakınca karşıyı görebilirdin. şahinler onları göremedikleri için yakalayamaz. güneşli günde yüksek mavi gökyüzünde göremezler onları. çok yükseğe çıkabildikleri için şahinler bulutlu havalarda da onlara erişemez. zira şahinler yükseklerde sersemler.
    işte bu küçük kuşlar ayakları olmadığı için bütün yaşamlarını uçarak geçirmek zorundadır. rüzgarda uyurlar. bunun için yapmaları gereken sadece kanatlarını rüzgara açmak ve uykuya dalmaktır. yere ömürlerinde sadece bir defa konarlar, o da öldüklerinde."

    tennessee williams'ın oyunundan uyarlanarak sidney lumet tarafından yönetilen 1960 yapımı filmde marlon brando'nun canlandırdığı karakter bu metaforla biraz da kendisini anlatmaktadır.
    melankolik, asi ve köksüz-yurtsuz bir müzisyen olan valentine xavier, yozlaşmış dünyanın çürümüş bir toplumunda ezilmeden, paramparça edilmeden yaşamanın bir yolunu bulmak ve kendine yeni bir yaşam kurmak istemektedir. bu amaçla çıktığı seyahatte yolu ırkçı ve nefret yüklü bir güney kasabasına düşer. bu kasabanın erkekleri ne kadar vahşi ve huzursuz ise kadınları da o kadar yalnız ve mutsuzdur.

    30'lu yaşlardaki valentine xavier hızlı yaşadığı gece yaşamından yorulmuş, huzur ve dinginlik peşindedir. ayaksız kuş misali ölmeden önce inebileceği ve ruhunu dinlendirebileceği bir yer arayışındadır.
    herkesin yeryüzünde yaşadığı sürece kendi yalnız bedeninde hücre hapsine mahkum olduğunu düşünen valentine, "tende mahpus kalmış bir canın sıkıntılarını yaşamaktadır. kendi gölgesinin dışına sıçrayamamanın ızdırabını." *
    valentine efsane şarkıcı leadbelly'nin kendisine verdiği ve önemli caz müzisyenlerinin imzaladığı "candostum" olarak nitelediği gitarı, yılan derisi ceketi ve rolex saati ile seyahat eden bir ozan olarak konduğu bir mississippi kasabasında aradığını bulabilecek midir?..

    film şu kavramlarla tanımlanabilir: kasvet. keder. elem. hüzün.

    durağan, ağır işleyen zor bir film ama sinema tarihinin çok değerli figürlerinin elinden çıkmasından kaynaklı olsa gerek farklı bir çekiciliği var.

    filmin en çarpıcı sekansı ise marlon brando'nun çok çarpıcı bir oyunculuk sergileyerek unutulmaz kıldığı ilk altı dakikalık bölümdü kanaatimce. gece kulübünde taşkınlık yaptığı için kodese atılan ve ertesi sabah hakim karşısına çıkan valentine xavier, karşısındaki hiç gözükmeyen hakime nedamet duygularını aktarır, kendisine nasıl bir yol çizdiğini, hedeflerinin ne olduğunu ilgi çekici bir ses tonu ve dingin bir ruh hali ile anlatır.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap