5 entry daha
  • tarifini ilk duyduğumda krem karamele benziyor, tepside pişiyor, süper olsa gerek diye düşünmüştüm. malzemesi kolay bulunur (genellikle evde sürekli bulunan şeyler), yapımı zahmetsiz (nah zahmetsiz), yemesi de güzel olur (yüreğim dayanmadı) dedim ve yapmaya kalkıştım. baba tarafım silme arnavut olduğu halde bir kerecik bile bu tatlıdan yememiş, yemeyi bırak adını bile duymamıştım. annem zaten arnavutlara ve mutfaklarına gıcık olduğundan "bırak allaasen arnavut yemeğinden hayır mı gelir, anca tavuklu patates yemeği yapsın onlar" demişti de kulak asmamıştım kürkçü dükkanına dönen tilki misali her seferinde annemin lafına gelen ben..

    sonra başladım yapmaya bunu. o kadar çok yumurta konuyor ki, kolestrolü almış yürümüş gıcık olunan bir tanıdığa yedirmelik suikast gibi bir şey. neyse işte yumurtaydı, şekerdi derken bu merete un konmuyormuş. un koymadan nasıl kıvam tutacak, karıştırdıkça tutacak diyerekten mikserle bir saat kadar vakit geçirdim başında. hem çırpıyorum hem de gözümü ayırmadığımdan zamanla halüsinatif bir hal alıyor kasedeki görüntü. hayaller görüyorum böyle tatlı pişmiş, üzeri kahverengi olmuş, kaşığı daldırıyorum, bir kısmı kaşıktan kaba akıyor filan. hayaller iyi güzel de, malzemelere baksana ahmak! bu malzemelerden o görselliği alabilecek misin ki sen? mümkün mü böyle bir şey sahiden?

    neyse işte böyle böyle bir saat mikserle çırptıktan sonra tatlının asla bir kıvama kavuşmayacağını anladım ve ayıp olmasın diye azıcık akışkanlığını kaybetmeye yüz tutmuş karışımı cam bir kaba döküp fırına verdim. bir saat pişecek yazmışlar tarifte, eh tarifi verenin ebesinin çok boş vakti vardı herhalde.. pişirdik el mahkum. gelip gidip bakıyorum bir hareket var mı diye. eh üstü kahverengi oldu, sanki katılaştı da piştikçe. çıkardım bir saatin sonunda fırından. annemi de çağırdım "arnavutların tatlısından ne olacak, anlamaz onlar yemekten" lafını yedireceğim. huşu içinde daldırdık çatalı beraber. ben gerisini hatırlamıyorum. içeri kaçtım. tatlı omlet bu basbayağı. annem arkamdan kovaladı tadına bakacaksın! mecbursun buna diye. ben istemediği çocuğu cami avlusuna terk eden bir anne misali terk ettim bir tepsi tatlıyı mutfaktaki masanın üzerine. aklımdan sürekli pişmiş, kokmuş yumurta hayalleri geçti akşam boyunca. sonra rica minnet ortadan kaybetti annem tatlıyı neyse ki. o baktı tadına da benim dil ucuyla tattığımın saniyeler sonrasında görmeye dahi midem kaldırmadı. geldik mi yine anne lafına. "arnavutlar her sebzeyle börek yapabilir. o da ancak günlerindelerse güzel olur." doğru mu ne..
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap