8 entry daha
  • kalabalık bir caddeye girip gördüğünüz 100 kişiye nefes alıp vermenin fizyolojisini anlatmalarını isteseniz, sizce kaç kişi doğru cevap verebilir?
    yada göz kırpmanın fizyolojisinden bahsetmelerini isteseniz?

    cevabı hepimiz biliyoruz. bu bile gün boyunca binlerce kez yaptığımız eylemleri yeterince tanımadığımızın bir kanıtıdır. ben bu gün sizleri, potansiyelini kullanmayı öğrendiğimiz taktirde hayatımıza olumlu etkileri olabilecek bir tanesiyle tanıştıracağım. gözünüz birbirinizi bir yerden ısıracaktır diye düşünüyorum:)

    türkçe anlamıyla soyutlama, en aşina olduğumuz eylemlerdendir. soyutlama, bir bilgi kümesinin işimize yarayan kısmını görmek, kalan gereksiz kısımlarını görmezden gelmek demektir. tanışıklığımız eskilere dayanır. daha anne karnındayken işimize yarayacak şeyleri öğrenmeye başlarız. örneğin annemizin sesini ya da doğduğumuzda nasıl besleneceğimizi bilir, arama ve emme refleksini gerçekleştiririz. yani bilmek eylemi yaratılıştan gelir. soyutlama eylemi ise bilmek ve bilmemek arasında bir köprüdür dolayısıyla soyutlama eylemi de yaratılıştan gelmektedir.

    soyutlama bize neyi bilip neyi bilmeyeceğimizi seçme hakkı tanır. örneğin bilgisayara yazıcıyı bağlayıp da çıktı almak istediğimizde ne yapmamız gerektiğini biliriz fakat bu işlemi yapmak için bilgisayarın işlemcisinin kullandığı op-code'ları, ana bellekle nasıl iletişim kuracağını bilmeyiz. konuyu merak edenimiz araştırıp öğrenir, merak etmeyenimiz ise çıktısını alıp işine bakar. böylece herkes öğrenmek istediği bilgiyi alır ve kararında soyutlama yapmış olur.

    soyutlama eylemini en kararında yaptığımız yaşlar çocuk yaşlarımızdır. çünkü bu yaşlar bilip bilmeme kararını en özgürce aldığımız yaşlardır. gelecek kaygısı yoktur, geçim derdi yoktur. çevre koşulları bizi karnımızı doyurmak için belli başlı şeyleri öğrenmeye zorlamaz. bu yaşlarda çocuğun ilgi alanları oluşur ve edinilen bilgiler sonucunda bir takım beceriler kazanılır. bu süreç yetişkinlikte de devam eder/etmelidir. çünkü bu sayede farklı ilgi alanları ve beceriler, ayrı uzmanlık alanlarının gelişmesinde öncü olacak, böylece daha gelişmiş bir topluma ulaşılacaktır.

    yazının bu paragrafında bir gariplik farkettiniz değil mi? şimdi paragrafın başına “ideal bir eğitim sisteminde ve ideal bir toplumda” yazısını ekleyerek okuyun. yazı düzeliyor.

    sizin de gördüğünüz üzere eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri budur. eğitim sistemi çocukların neyi bileceklerini tercih etme haklarını ellerinden almakta ve hali hazırda soyutlanmış bilgileri ezberletmektedir. örneğin matematik gibi zihin açan dahiyane bir ilimi bile formüllerden ibaret göstererek beyin yakan sıkıcı bir ilme dönüştürmektedir. çocuklar okula gidip bilim öğrenmek yerine soyutlanmış bilim öğrenmekte, bunun sonucunda kendini bilimden soyutlamış, insan olmaları için değil vatandaş olmaları için eğitilmiş bir toplum üremektedir.

    bilinmesi gereken bilgiler ile bilinmesi gerekmeyen bilgiler bölmesi yer değiştirmiş, toplum ters soyutlanmıştır. e haliyle böyle bir toplumdan öğrenmesini, düşünmesini ve kendi adına kararlar almasını bekleyemezsiniz. bu da devletin size reva gördüğü hayatın bir parçasıdır. devlet neyi bilmenizi istiyorsa onu bilirsiniz, neyi nasıl öğrenmenizi istiyorsa onu öyle öğrenirsiniz.

    formülize ederek, ezberleyerek ve dayatılarak büyümüş bir toplumda formüllerin nereden geldiğini öğrenmenin ve bilme özgürlüğünü kazanmanın tek yolu kendini toplumdan soyutlamak yahut özgür bir topluma göçmektir.

    bilme özgürlüğümüze kavuşabilmek dileğiyle..
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap