9 entry daha
  • simülasyon teorisinin temelinde yer alan ve bilim-kurgu senaryolarına taş çıkartan fikirdir.

    özetle; beynimizin canavar ruhlu bir bilim adamı tarafından çıkartılarak içinde gerekli besinler olan bir kavanoza yerleştirildikten sonra sinir uçlarının süper bilgisayara bağlanmasıyla, her şeyin tamamen normal olduğu yanılsamasına kapılmış olabileceğimizi öne sürer. gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz her şey bilgisayardan sinir uçlarına giden elektronik sinyallerden ibarettir.

    elbette kimse kavanozda yüzen bir beyin olduğuna inanmıyor. ama inanıp inanmamak bir yana, kavanozdaki bir beyin olmadığımızdan emin olamayacağımızı kabul etmek zorundayız. çünkü eğer gerçekten kavanozdaki beyin isek dünya hakkında bildiğimiz her şey yanlış olacaktır.

    duygularımızın bu güvenilmezliği, insanoğlunun bilgi mabedini sarsılmaz temeller üzerine kurmayı amaç edinen descartes'ı 'şüphe yöntemi'ni benimsemeye sevk etti ve bunu en uç noktalara kadar götürdü. (amacı onu aldatmak olan kötü niyetli bir cin hayal etti.)

    ve kavanozdaki beyin olabilme şüphesiyle her şeyin yanlış olduğunu düşünmeye çalışan descartes, bir şeyi anladı: her şeyin yanlış olduğunu düşünürken bunları düşünen 'ben' diye bir şey olması gerektiğini fark etti. ve işte böylece fransız filozof rene descartes, batı felsefes tarihinin en ünlü düşüncesine ulaştı. 'düşünüyorum öyleyse varım'

    amerikalı filozof hilary putnam ise 1981 tarihli kitabında şöyle bahsediyor:

    'bilgisayar o kadar zekidir ki, kurban kendisini oturmuş da, insanların beyinlerini vücutlarından çıkartıp besin dolu bir kavanoza koyan kötü kalpli bir bilim insanının var olabileceğine dair eğlenceli ama epey saçma varsayımdan bahseden bir yazı okuyormuş sanabilir.' *
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap