7 entry daha
  • bir ayaan hirsi ali, bir salman rushdie kaderini paylaşmamasını dilediğim ve kitabının satır aralarında kullanılan ince dil ve pazarlanma tekniği ile hollanda yayınevlerinde çok baskın gizli 'beyaz' zihniyete de kurban gidip gitmediğini sorduğum 23 yaşındaki yazar.

    ön edit:
    bir kişinin görüşü, dini, dili, ırkı v.s. yüzünden ötekileştirilmesi, toplum dışı edilmesi ne kadar ırkçı ise, bir bireyin bulunduğu kültür, inanç, cinsel yönelimi v.s. zincirlerini de özgürce kırmak istemesi ve bunu duyurduğunda üzerine çullanılması, şeytanlaştırılması da aynı fecilik ve cehalettir.

    lale gül'ü gördüğümde sanki tarih kendini tekrarlıyor, ben bu filmi bir kere daha görmüştüm dedim. ayaan'da dinden çıktığını ilan ettikten sonra maalesef siyasette ve toplumda çok üzücü bir şekilde tenis topu olarak kullanılmıştı. bir oraya bir buraya atıldı. çok üzüldü, çok yıprandı, korumalarla dolaştı.
    hollandalı'lar alkışladı cesaretini, kendi çevresi sırtını döndü.
    en sonunda ne oldu?
    ayaan hollanda pasaportunu aldı, ama sonra hollanda'ya ilk geldiğinde görevlilere sahte isim ve veri verdiği ortaya çıktı ve bu sefer onu alkışlayan hollanda kendisini dışladı. hatta ''pasaport elinden alınmalıdır''a kadar vardı olay.
    ve ayaan kahretti, hollanda'yi terketti, amerika'ya taşındı. evli, bir çocuklu, eli eteğini çekmiş vaziyette, amerika'da american enterprise institute''te çalışıyor, bir çeşit think thank grubu.

    597 sayfalık e-book'u okudum.
    ayrıca youtube'dan birkaç röportajına baktım. gazetede çıkan röportajları da okudum. kitabın tam seçim üzeri çıkması ilginç bir tesadüf. ve sayfa 14 -18 arası roman değil de, sanki siyaset programında konuk gibi hissediyor okuyucu kendisini.
    mark rutte'den charlie hebdo'ya kadar herkes revüden geçmiş.
    youtube programında spikerin lale gül'ün yanında oturan yayınevi sahibine eleştirisel sorusu 'yayınevi olarak acaba biraz fazla mı kendi çıkarlarınızı düşünüyorsunuz?'a cevaben şöyle diyor yayınevi sahibi: 'isterse lale artık yazmayabilir, ama hollanda'da yeni bir edebiyat yeteneği ayağa kalkmıştır, bu bir edebiyattır' diyor. spiker diyor ki bu sefer ' ama haydi kız bilmiyor başına gelecekleri bu kitap yayınlandıktan sonra, ya siz? siz de mi bilmiyordunuz?'. yayınevi sahibi halen 'ben medyada çıkanlarla uğraşmıyorum, yazılan kitap edebiyattır, onunla meşgulum, lale gül kitabın başına multatuli ile başlamış' diyor.

    ayaan'ı öne itenler şöyle bir stratejiyi uygulamıştı: bir grubun içinde bir şeylerin kırılması, o grubun içinden birisi ile başlatılırsa dubble etkilidir. şayet x dine, kültüre ait bir şahıs, o x dini ya da kültürü kötülüyorsa, bu şahıs o kültür içindeki 'susanlar' için bir nevi cesaret, bir rol modeli olabilir ve susanlarda ağzını açar' stratejisi.
    gerçek hayatta bu stratejinin bedelini sadece ayaan ödedi.
    ayaan'dan sonra camiler halen devam etti, kapananlar açılmadı. açık olanlar kapandı, kızlar hürleşmedi v.s.

    sert üslubun hiçbir zaman işlemediğinin, 'keskin sirke küpüne zarar'ın maalesef en iyi örneğidir ayaan. umarım üniversitede hollandaca okuyan ve muhtemelen yazar olarak devam etmek isteyen gencecik lale gül'de bir ajenda için kullanılmıyordur. kültürel davasında çok haklı olabilir, ama gerekli desteği görüp göremeyeceği ve diğer kızlar içinde başarmak istediği özgürlük feryadının etkisi meçhul. ha, belki şu olabilir, o çevreden olanlar 'aman kızı çok sıkmayalım, lale gibi kitap yazmasın'' deyip belki ipleri biraz gevşetebilirler.

    gelelim kitaba:
    anne ve babadan genelde ''beni yapanlar'' (=mijn verwekkers) olarak bahsediyor, anneannesinin ramazanda oruç tutarmış gibi yapıp arada bir yemek yediğini, lale gül''e sus parası verdiğini, dedesinin çok fena olduğu v.s. gibi detaylar var.
    kızın hayatı milli görüş'teki cami ve ev arası geçiyor. amsterdam milli görüşte dernekte olan bir kadından nefret ediyor, annesine hamamböceği diyor v.s. kitapta ara sıra filozofların dediklerine yer vermiş. ve çoğunlukla evde kendi yaşadığı hapis hayatını anlatıyor, para olmadığını, gazete alamadıklarını, babasının bunu israf gördüğünü, annesinin neredeyse kendi annesi olabileceğine inanamadığını, hollandalı'larda hayat coşkusu olduğu, onlara özendiği, wikipedia'da hollanda kadınlarında bir ara çarşaf giydiğini sonra açıldıklarını, kendisinin de başörtüsü yüzünden ırkçılıkla karşılaştığını, kızlık zarı, ve evet seks''te var, e-book sayfa 249'de hollandalı erkek arkadaşının nasıl şehvetle seviştikleri, sonra kızlık zarını delmek için çok uğraştıklarını, erkek arkadaşının çok erken geldiği v.s. ve bir yerde de hollandaca bilinen ''bijbelvaste sukkel'', yani 'incilci salak'' terimine uyarladığı ''koranvaste lul' yani ''kurancı ç*k'' olarak bir söylemi var. kitabın en sonunda da baş örtüsünü çıkartıyor.

    kitap kanımca hollanda'da yetişen genç bir kızın, milli görüşçü olan sıkı ev kültürü yanı sıra solcu türkiye'liler ve hollanda'lılar gibi serbest bir hayat isteme feryadı. derin dini sorgulama filan yok, içinde bulunduğu ev rejimini eleştirmiş. kişisel özgürleşme hikayesi.

    son durum:
    hollanda'nın en başarılı faslı iş kadını dün radyo''da lale gül'ün tehdit edilmesini kınadı ve 'bu baskılar gerçek islamiyette yok, maalesef kültürel bir baskıdır' dedi.

    lale gül anladığım kadarı ile halen evde oturuyor. gazete'de okuduğum kadarıyla babası ve kardeşi kendisini koruyorlar. tv röportajlarında ''aslında bir roman olacaktı, ama böyle oldu'' diyor, ''daha yazmayacağım, programlara da çıkmayacağım'' diyor. gazetedeki fotoğraf ve demeçlerde gayet bakımlı, özenle çekilmiş fotoğraflar v.s. bu arada kitap çok iyi pazarlandı ve yok satıyor.

    hollandalı'lar böyle kültürel zincirlerini kıran, evde fazla imkanı olmadan self made kadın hikayelerine bayılıyorlar. cidden bayılıyorlar. inanıyorum ki bir okur kitlesi olacaktır bu kitleden, taa ki hollandalı'lara da kalemini bir gün saplayana kadar...

    hollanda siyasetini biraz tanıyorsam sıraya girmişlerdir partilerine almak için.
    benim buradan kendisine tek dileğim, başlayacağım derken hayatının depresyon ile bitmemesidir.

    edit: imla
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap