9 entry daha
  • --- ilk sezon spoiler ---

    tarihi bilmiyorsanız sezon bittiğinde neden çekildiğini kendinize sorabiliyorsunuz. jenerik başlangıcında seyirciye “hikayenin sonunu biliyorsunuz, peki ya başını” diye soruyor henry, ama ben hikayenin sonunu da bilmiyordum. kral daha ilk bölümde wolsey’e soruyordu, söyle bakalım neden henry v hatırlanıyor, fransa karşısındaki zaferi sayesinde değil mi? o an insan dizinin ileriki bölümlerinde savaş falan olacak diye bekliyor ama henry viii’in hatırlanış sebebi başkaymış. dayanamayıp hakkında bi iki cümle okudum, ikinci sezon spoiler’ı olur şimdi bahsetmeyeyim.

    benim dizi hakkında bahsetmek istediğim iki konu var özellikle. birincisi thomas more. biz bu adamı utopia eserinden biliriz, hümanist biliriz, hatta sol düşünceyi savunan ve bu literatürde eserler okumak isteyen kesimin bu fikirlerin başlangıcını öğrenmek istediğinde utopia’yı okumasının şart koşulmuş olduğunu da biliriz. ben yarım bırakmıştım utopia’yı ama more benim gözümde yaşamış en büyük hümanistlerden biriydi. tudors’un moore’la bi hesabı var. hayır diyor, more hiç de öyle sütten çıkmış ak kaşık değildir, ne naneler yemiştir bi bilseniz.

    more ilk olarak luther’in takipçilerinin yakılması gerektiğini söylediğinde oldukça şaşırmış, sonra bu fikrini pratiğe döktüğünde n’oluyoruz lan demiştim. “hümanistim ama” diye başlayan cümlesi bana son zamanlarda duyduğum “ırkçı değilim ama” kalıbını hatırlattı hatta. şimdi aklıma takılan şu, acaba dizi mi more’a fazla yükleniyor, yoksa aslında gerçeği abartmadan mı veriyor? son bölümden bi sahne geliyor özellikle gözümün önüne. wolsey dua ederken, “ben kötü biri olduğuma inanmıyorum, başkaları kendisini daha iyi insan zannediyorlar benden” derken biz moore’u görüyoruz. bu sahne açıkça dizinin senaristlerinin more karşısında taraf tuttuklarını gösteriyor bize. more sandığınız kadar iyi bi adam değildi mesajının açıkça verildiği bi sahne bu. hele ikinci sezonu da seyredelim de, sonra more için kendi araştırmamızı yaparız. tarihi araştırmayı spoiler olmasın diye sonraya ertelemek de garipmiş hani.

    ikinci kafama takılan nokta da henry viii’in dizideki canlandırılış şekli. daha çok fiziki olarak hatta. jonathan rhys meyers’in başlığında ilan-ı aşk entry’lerinin düzülmesine varacak bi yakışıklılığı/güzelliği var meyers’in. oysa henry viii bizim bakkal’dan hallice bi surata sahip, göbeği için ekstra zırh yapılmış iri kıyım bi adammış. acaba diyorum paso sevişen bi kral göstereceğiz, dizide aksiyon sahneleri de yok, şimdi seyirciyi tiksindirmeyelim bıngıl bıngıl yağlı bi adam gösterip mi dediler yapımcılar? yok bu henry’nin gençliğidir, bak ikinci sezonda eşşek gibi olacak henry sabredin mi diyorlar?

    bunun önemsiz bi ayrıntı olduğunu sanmıyorum, neden derseniz bi insanın hali tavrı fiziksel görünüşüyle orantılı şekillenir çünkü. meyers harikulade oynuyor dizide, kendimi ciddi ciddi ne yapacağı bilinmez, tez canlı ve biraz da tehlikeli bi kralın karşısında hissediyorum oyunculuğunu seyrederken. asaleti, kibiri, gücü gerçekten iyi yansıtıyor ama kendimi gerçek henry’nin onun gibi davrandığını düşünmeye zorladığımda pek örtüştüremiyorum.

    diziyi bi film eseri olma kriterleri açısından eleştirmek ise çok elzem değil. zaten bi yönetmeni zorlayacak sahneler içermiyor pek, durağan. iş düşenler senaristler ve sanat yönetmenleri. iki grup da kendilerine düşen işin altından kalkmışlar diyeyim. tudors bi rome değil -rome’un sadece saray eşrafını anlatmaktansa alt tabakadan iki askeri seçip onların etrafında yeni hikayeler yazıp seyirciye bazen saray entrikalarından bile daha ilginç sahneler sunmak gibi bi artısı vardı zaten- ama kesinlikle ilgiye değer bi yapım. darısı bi gün bizim osmanlı hanedanı üstüne çekilecek dizilere… çok bekleriz.

    --- spoiler ---
237 entry daha
hesabın var mı? giriş yap