95 entry daha
  • xbox, pc üzerinden xbox live ve steam üzerinden erişilebilecek olan sandbox fps korsanlık simulasyonu. steam’de satışa sunulduğu günden beri global best seller’lar arasında olduğu ve iyi arkadaşlar ile oynandığında çok keyifli olduğu için hakkında *uzunca* bir yazı yazarak bilgi vermek istedim. oldukça hızlı büyüyen bir hayran kitlesi ve bu kitlenin heyecanından sürekli motive olup, sürekli yeni içerik üreten bir yapımcı ekibi (rare) mevcut. 2016 yılında oyun çıkmış olmasına rağmen, çıkışındaki eleştirileri dikkate alan ve sürekli oyunu iyileştiren yapımcı ekibi ile herhalde oyuncu havuzu gittikçe genişliyor (dolayısıyla, 2016 yılı civarında alıp sevmediyseniz mutlaka tekrar bir şans verin, aynı oyun değil). yazıyı üçe böldüm, ilk kısmı oyunu hiç almamış olan ve merak edenler, ikinci kısmı oyunu almış olan (veya almayı düşünüp, daha detaylı bilgi edinmek isteyen) oyuncular için. üçüncü ve son bölümünde ise oyun içinde işe yarayabilecek, tavsiye ve tüyoları kendi tecrübemden aktarıyorum.

    ilk kısım – genel bilgiler

    oyunu nereden oynayabilirim? xbox üzerinden, veya pc’de xbox live veya steam üzerinden oynayabilirsiniz. xbox ile çapraz oynama özelliği mevcut, dolayısıyla daha önceden oyunu xbox’ta alan bir arkadaşınız varsa (veya siz aldıysanız) bilgisayar sahibi arkadaşlarınız ile birlikte oynayabiliyorsunuz. mouse ile nişan almak controller ile nişan almaktan daha kolay olduğu için, xbox’ta oynarsanız çapraz oynama özelliğini kapatarak sadece xbox oyuncularının olduğu sunuculara girebiliyorsunuz.
    oyunu tek başıma oynayabilir miyim? oyunu tek başına oynamanızda hiç bir engel yok. istediğiniz gemiyle (gemileri aşağıda anlatıyorum) yola çıkabilirsiniz ancak elbette en küçük gemiyi idare etmek hem daha kolay, hem de daha güvenli olur. yapımcılar, tek başınıza bazı görevleri yapmak isterseniz (görevleri aşağıda anlatıyorum) bunu kolaylaştıracak adımlar da atıyor. ancak tek başınıza girmeniz, denizlerde tek başınıza olacağınız anlamına gelmiyor. her şekilde, bence, oyunun asıl keyfi iki üç arkadaşınızı kafalayıp oyuna sardırabildiğinizde veya reddit / discord üzerinden iyi bir ekip bulabildiğinizde çıkıyor. benzer bir grup ile oynamak önemli, çünkü (yine aşağıda anlatıyorum) oyunda bir skill point / ability point sistemi olmadığı için tecrübeyi oyuncu olarak siz kazanıyorsunuz, bu tecrübe başkaları ile görev dağılımı yapabilmeyi de içeriyor, bu yüzden aynı veya benzer bir ekiple oynadıkça oyundan hem daha çok keyif alıyor, hem de daha iyi oynayabiliyorsunuz.

    ne demek “denizlerde tek başınıza olacağınız anlamına gelmiyor”? oyunu pvp sistemi açık zorunlu bir multiplayer gibi düşünebilirsiniz. açık veya kapalı bir tayfa seçerek her oyuna başlıyorsunuz. “kapalı tayfa”dört kişiye kadar olan, davetlilerini sizin belirlediğiniz bir grup demek. “açık tayfa”yı seçerseniz de oyun sizi tayfa eksiği olan ve açık tayfa sistemi ile oynayan bir grup ile eşleştiriyor. iletişim güçlüğü açısından sonuncusunu çok tercih eden olmuyor açıkçası, reddit, sözlük ve discord üzerinden önceden bir ekip kurmak en güzeli. her şekilde, her defasında bir sunucunda en fazla altı tayfa grubu olabiliyor. bu birer kişilik altı grup da olabilir, dörder kişilik toplam yirmi dörtlük bir kalabalık da. eğer bir sunucuda bir tayfa kalırsa, oyun otomatik olarak sizi yeri müsait başka bir server’a aktarıyor. oyunun keyif veren yanlarından biri bu, server’da başkalarının olduğunu biliyorsunuz, ancak sizi ilk görüşte batıracaklar mı, yoksa sizle işbirliği yapmaya yanaşacaklar mı, karşılaşana kadar hiç bir fikriniz yok! saatler harcayarak topladığınız ganimeti satmak isterken batırılıp, bütün ganimetinizi bir seferde yitirebiliyorsunuz – üzerine, meyvesini başkaları yiyor. elbette, aynısını yapmak sizin de elinizde, hatta bu yüzden arkadaşlarınızla başladığınız sakin bir akşam planı, bir intikam hikayesine dönebiliyor. ancak özetle eğer pvp’den zerre hoşlanmıyorsanız, veya yenilgi hazmetmekte zorluk çekiyorsanız, bu oyun sizi göre olmayabilir.

    ganimet derken? çok detaya girmeden, oyundaki tek ganimetiniz altın (ve ancient coin ve doubloon isimli iki para birimi daha var, ancak bunlar detay). altın ile yapabildiğiniz şeyler ise sınırlı: kendinize veya geminize tamamen dış görünüş ile ilgili parçalar alabilir, veya çok ufak bir kısmıyla yeni maceralar (voyage, aşağıda anlatıyorum) satın alabilirsiniz. ancak parayla başka bir şey yapamıyorsunuz. öldüğünüz / geminiz battığı zaman da paranızı kaybetmiyorsunuz. para kazanmak için, çeşitli maceralar ile veya sadece başka oyunculara sataşarak veya oyun içindeki pve içeriğini takip ederek ganimet elde ediyor, bu ganimeti satıyorsunuz. ganimetin bir mülkiyeti yok – ganimet kimin elindeyse, sattığında parasını onun tayfası alıyor. kişi sayısına göre satışta aldığınız para artmıyor veya azalmıyor ve tüm tayfa parayı alıyor, dolayısı ile tayfa içinde bir rekabete girmenize gerek kalmıyor. bu tabi, aynı zamanda, en değerli ganimetinizi satmak üzereyken adaya saklanmış bir ekibin sizi pusuya düşürebileceği, üzerine sizinle “ya sizi yorduk buraya kadar, biz gelir alırdık” diye dalga geçebileceği ve saatlerce uğraştığınız malvarlığını satabileceği anlamına geliyor. korsanlık oyunu neticesinde, pirates of the caribbean’ın ilk filminde will turner (orlando bloom) jack sparrow’a (johnny depp) “hile yaptın” dediğinde, jack’in omuzlarını silkip “korsanım lan ben” demesini hatırlarsanız, her şey mübah. öldüğünüz zaman yaklaşık yarım dakikalık bir bekleme süresinden sonra geminizde, eğer geminiz battıysa da, geminizin tekrar çıktığı adada tekrar doğuyorsunuz, dolayısıyla ölmek sadece zaman ve ganimet kaybettiriyor. para ile alınacak bir skill / ability point de yok.

    ne demek skill / ability point yok? sizinle oyundaki başka bir oyuncuyu ayıran tek şey oyun içi tecrübe ve şans. doğru planlarsanız, oyuna yeni başlayan bir kadro olarak, oyunu 2016’dan beri oynayan bir tayfanın gemisini batırmanızda hiç bir engel yok. oyunu ne kadar hızlı öğrenir ve iyi bir ekiple zaman harcayarak oynarsanız o kadar iyi oluyorsunuz. tabi her zaman daha büyük bir balık olabileceği ihtimalini de akıldan çıkartmamak lazım. oyunda size avantaj sağlama ihtimali olan tek şey gemi büyüklüğü, küçük, orta ve büyük boy gemilerin her birinin kendine has avantaj ve dezavantajları var, ancak elbette daha büyük gemilerin batması daha zor olabiliyor ve top sayısı daha fazla, ancak iki kişinin çok koordine kullandığı bir küçük gemi, dört kişinin kullandığı bir kalyonu suyun dibine yollayabiliyor. oyundaki ilerlemenizi takip edecek bir achievement sistemi ve oyun içi “ticaret şirketleri” (aşağıda anlatıyorum) ile olan ününüzün derecelerine göre çıkabileceğiniz maceraların sayısı ve zorluğu artıyor ve dört ticaret şirketinin üçü ile ellinci seviye ün derecesine gelirseniz “efsane korsan” (pirate legend) oluyor ve yeni bir ticaret şirketi için çalışabiliyorsunuz, ancak gerçekten ilerleme namına tek şey bu.

    fps tecrübem oyuna yansır mı? belli silahlarda yansıyabilir. oyunda aynı anda iki adet silah kullanabiliyorsunuz. bunlar kılıç, tabanca, “pompalı tüfek” veya sniper tüfeği olabilir. kılıç ile bloklayabiliyor veya saldırabiliyorsunuz. tabanca ve pompalı tüfeğin bir crosshair’ı yok, göz kararı ateş etmeniz gerekiyor. sniper tüfeğinin ile crosshair’ı sadece zoom yaptığınızda camındaki bir çatlak şeklinde. nişan alırken mesafeyi ve yüksekliği de hesaba katmanız gerekiyor – hatta hareket eden bir gemiden ateş ediyorsanız, isabet kaydetmek çok zorlaşabiliyor. dolayısıyla iyi bir fps nosyonuna sahipseniz çok hızlı oyundaki silah sistemini kavrayabilirsiniz, ancak çok birebir dönüşen bir tecrübe olmayabilir – genel olarak tek bir headshot bir korsanı devirmeye yetebiliyor. sağlığınızı kaybettiğinizde meyve yiyerek veya etraftan bulduğunuz et / tuttuğunuz balıkları pişirip yiyerek tekrar sağlık kazanabiliyorsunuz. bir detay daha – oyunda yanınızdaki silahın bir seferde sadece beş mermisi olabiliyor. merminiz biterse, geminizdeki mühimmat kutusundan doldurmanız veya bulunduğunuz adada bir mühimmat kutusu aramanız gerekebiliyor. dolayısıyla silahlı çatışmalar genelde kısa ve sert geçiyor. top atışları için de aynı şey geçerli, top atarken de bir crosshair yok, kullandığınız top mermisine, hızınıza ve dalganın yüksekliğine göre nişan almanız gerekiyor. bir de bir zahmet geminizin kaptanından doğru açıyla yaklaşmasını istemeniz gerekiyor, ki o da ayrı bir beceri.

    sürekli gemi kullanmak diyorsun, nasıl kullanılıyor? bu da oyundaki çoğu şey gibi manuel. geminizin bir çapası, bir dümeni ve de gemi büyüklüğüne göre, bir, iki veya üç direği ve her bir direğin ayrı ayrı kontrol edilebilir yelkenlerı var. çapayı kaldırdığınızda (gemi büyüklüğüne göre zaman alabiliyor) geminiz hareket etmeye başlıyor, çapa attığınızda ise geminiz duruyor. gemiyi dümeni ile kontrol ediyorsunuz, ancak oyundaki su ve gemi modellerinin fiziği gerçekten bir deniz taşıtı düşünerek yapıldığından dümeni sağa kırdığınızda geminizin sağa dönmesi hızına, denizin yüksekliğine vs. göre zaman alabiliyor, dolayısıyla çok keskin manevralar yapmak mümkün değil. yelkenler ile hızınızı kontrol ediyor, bir taraftan da yeklenlerin açılarını belirleyerek (her bir yelgen 180 derecelik bir açıda dönebiliyor) esen rüzgarı yakalamaya ve hız kazanmaya çalışıyorsunuz. her geminin bir haritası var, ancak bu haritaya yine manuel bakmanız, yani dümeni bırakıp, geminizdeki haritaya gidip bakmanız veya tayfanızdan istemeniz gerekiyor, bu haritada geminizin nerede olduğunu görebiliyor, haritanın üzerine işaretler koyabiliyorsunuz. dümeninizin yanındaki bir pusula ile yön tayini yapabiliyorsunuz. gemide top ile ateş edecekseniz üzerinizde top mermisi bulundurmanız, bittiğinde geminizdeki top varilinden almanız gerekiyor, bunların sayısı sınırlı ancak sağda solda bulabiliyorsunuz. top atarken her seferinde topu doldurmanız gerekiyor. geminiz hasar alırsa delikler açılmaya başlıyor. bu delikleri tahtalar ile kapatıyorsunuz. tahta sayınız da sınırlı, yine sağda solda bulabiliyorsunuz ve yine birinin tahtayı alıp, deliği bulup, kapatması gerekiyor. geminiz çok su alırsa batıyor. geminizin batmasını engellemek için suyu boşaltmanız gerekiyor, bu da yine manual, birinin kova ile aşağıya inip, suyu alıp, geminizden dışarı atması gerekiyor – çok delik açılırsa yetişemeyebiliyorsunuz.

    skill point / ability point yok, sürekli pvp riski var ve parayla bir tek dış görünüşü etkileyen şeyler satın alabiliyorsun. niye bu oyunu alayım ki? tam da bu yüzden. bu sistemin cezbedeceği ve herkese hitap etmeyebilecek bir oyuncu kitlesi var – bir korsan tayfasına yenildiğiniz zaman yenilgi sebebinizin oyuna sizden daha fazla para harcamış olmaları olmadığını veya sırf oyunu sizden önce oynamaya başlayıp seviye atladıkları için sizden daha fazla özelliğe sahip olmaları olmadığını biliyorsunuz – şans ve sizin tecrübeniz her şeyi tanımlıyor. iyi bir arkadaş grubu ile oturduğunuz her oyun seansı, en azından pirates of the caribbean’ın son filminden daha iyi olabiliyor – şansın, rastgele olayların ortaya çıkmasıyla gerçekten absürt olaylar yaşandığından deli gibi eğlenebiliyor, stres atabiliyor, kendinizi “hocam sakin sakin kargo taşıma görevi yapalım bir saat, sonra çıkalım” diye başladığınız bir akşamın on beşinci dakikasında kendinizi patlayan volkanlardan etrafınıza alev yağdırdığı bir halde sizi son sürat kovalayan iki korsan gemisinden kaçarken, veya bir fırtınanın ortasında bir adaya saklanıp, yanınızdan geçen iskelet geminin sizi fark etmemesini umarken bulabiliyorsunuz. oyunda sürekli bir heyecan var. aynı zamanda, oyunda seyahat zaman alıyor (rüzgarı arkanıza alırsanız, deniz yükselirse ve akıntı arkanızdan geliyorsa ve yolda hiç bir şeyle karşılaşmaz veya hiç bir şey için durmazsanız oyunun haritasının bir ucundan diğer ucuna seyahat etmek yaklaşık kırk dakika alıyor) ve seyahatte sakin geçen anlar geyik muhabbeti için ideal – ayrı ayrı evlere kapanmak zorunda kaldığımız koronavirüs döneminde bir çok arkadaşım ile düzenli sohbet edebilmemiz ve zaman geçirebilmemizin yolu oldu.

    oyunu oynamak için denizcilik ile ilgili bir şey bilmem gerekiyor mu? hayır, yönleri bilmeniz yeterli (tayfadaki arkadaşlarınıza “abi yukarıdan gemi geliyor çabuk” deyip delirtmeyin diye söylüyorum, kuzey orası). ileri denizcilik bilgisi ile takım arkadaşlarınıza zulmetmeniz de ihtimal dahilinde – “karinadan darbe aldık abi” derseniz tayfanız google’layana kadar batma ihtimaliniz çok yüksek. ama genel olarak geminin başı, kıçı, güvertesi, alt güvertesi olduğunu bilmeniz, türkçe yazışıyor / konuşuyorsanız da iskele dendiğinde geminin solu, sancak dendiğinde geminin sağının anlatılmak istendiğini bilmeniz iletişiminizi hızlandırabilir.

    ikinci kısım – detaylı bilgi

    gemiler neler? oyunda üç tip gemi var. bir ila iki kişilik bir tayfa için dizayn edilen tek yelkenli sloop (şilep), iki ila üç kişilik bir tayfa için dizayn edilen iki yelkenli brig (brik) ve tam dört kişilik bir tayfa için dizayn edilen üç yelkenli galleon (kalyon). üç kişilik bir tayfaysanız sloop, dört kişilik bir tayfaysanız da sloop veya brig kullanamıyorsunuz, oyun sizi tayfa sayınıza optimal bir gemi kullanmaya yönlendiriyor. dümendeki oyuıncu (kaptan) oyunu fps olarak görmeye devam ettiği için, eğer yelkenler açık ve öne dönük ise genelde kaptan görüş alanını kaybediyor, o yüzden birinin yönlendirmesi önemli.

    sloop en küçük gemi. bir ana güverteye, bir alt güverteye ve tek yelkene sahip. her iki yanında birer topa sahip. top varili yukarıda, diğer varil ve teçhizatı ise alt güvertesinde. hacmi itibarı ile oyunda manevra kabiliyeti en yüksek gemi. tamir etmesi ve su boşaltması da oldukça kolay – tek dezavantajı, iki kişiye kadar kullanabildiğiniz için hareket etmenizi gerektiren bir çatışmada bir kişinin tamirle uğraşacak olması ve ateş gücünüzün bu sebeple azalması. sloop’u yanaştırmak ve dar alanlardan geçirmek de oldukça kolay. hem yeni başlayan oyuncular için, hem tek başına oynamak için, hem de pvp için ideal bir gemi, daha büyük bir geminin etrafında daireler çizerek atış yapabiliyorsunuz. sloop’un bir avantajı da hafifliği sebebiyle rüzgara karşı en hızlı gidebilen gemi olması, dolayısıyla kaçış için de ideal.

    brig orta büyüklükte bir gemi. yine bir ana güverteye, bir alt güverteye sahip. her iki yanında ikişer topu var. iki yelkenli. iki ila üç kişi için tasarlanan bu gemi normal şartlarda orta hız ve orta manevra kabiliyetine sahip, iki kişi çok rahat kullanabiliyor, ancak üç kişi kullandığınız zaman ciddi bir pvp tehdidine dönüşebiliyor. tamir etmesi sloop’a göre görece daha zor, ancak su boşaltması aynı kolaylıkta – alt güverteye inen merdivenlerin üzerinde durarak su alıp, geminin dışına doğru fırlatabiliyorsunuz. brig, rüzgarı sağdan veya soldan alırken oyundaki en hızlı gemi oluyor.

    galleon en büyük gemi. üç katlı – ana güverte ve alt güvertesinden sonra su seviyesinin altında bir kata daha sahip. bu gemi tam dört kişilik ve ciddi bir koordinasyon gerektiriyor – yelkenleri zamanında açıp kapamaz, açılarını ayarlamazsanız kabus olabiliyor ve sağa sola çarpabiliyor, savaşlarda dezavantajlı duruma düşebiliyorsunuz. üç yelkenli ve her iki yanında dörder topa sahip. rüzgarı arkasından aldığında oyundaki en hızlı gemi galleon, ancak tamir etmesi ve su boşaltması zor – su en aşağıdan dolmaya başladığı için birinin aşağıdan su çekip, iki merdiven çıkıp dışarıya atması gerekiyor. çok koordine oynayan bir ekip ile kullanılabilecek en iyi gemi bu elbette, ama üç kişi kullanmak bile ciddi bir dezavantaj yaratabiliyor.

    oyunun bir hikayesi var mı? solo oynarsam takip edebileceğim bir görev çizgisi gibi? oyunda ticaret şirketlerinin dışında “tall tale” (serin hikaye*) olarak isimlendirilen bir görevler bütünü var. bunların bir sırası var, size genel olarak oyunun geçtiği dünyanın arka planını anlatıyor. şu anda iki adet hikaye örgüsü var – ilk hikaye örgüsünde, haritanın bir bölümünde kapalı olan ve büyük hazinelerin olduğu söylenen altın sahillere ulaşmaya çalışıyor, sislerin arasından geçebilmek için siskıran (shroudbreaker) isimli büyülü bir heykelin parçalarını arıyorsunuz. ikinci hikaye örgüsünde ise hırsızlar denizi’nin ve “dürüst” korsanların en büyük düşmanı alevsakal (flamebeard. lechuck dersem monkey island oynayanlar için gözünüzde canlanır hemen) geri dönüyor ve onunla mücadele ediyorsunuz. bu tall tale sistemine yakın tarihte güzel bir güncelleme geldi, hikayelerin belirli noktalarında checkpoint’ler geçiyorsunuz ve oyundan çıkarsanız (veya daha muhtemeli, siz sakin sakin hikayeyi takip ederken biri sizi batırırsa) baştan başlamak yerine kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz.

    ticaret şirketleri dedin, bunlar ne? oyunda ün kazanabildiğiniz ve ün kazandıkça yeni titr (title) ve size ve geminize yeni dış görünüş opsiyonları açan, “ticaret şirketi” olarak geçen gruplar var. bu gruplar hazine aramak ile kafayı bozan gold hoarder ekibi, yaşayan ölüler ile mücadele eden order of souls, ticaret ya resulullah diyen merchant alliance ve “alayınızın tohumuna para mı saydım ulan” ekolündeki pvp grubu reaper’s bones. bu dört grubun üçü ile ellinci seviyeye gelebilirseniz “efsane korsan” oluyor ve size özel açılan athena’s fortune ismindeki bir grupla da çalışabiliyorsunuz. bunların yanında tuttuğunuz balıkları, pişirdiğiniz etleri satabileceğiniz hunter’s call ve arena modunda oynayarak ün kazanabileceğiniz sea dogs grubu da mevcut. hunter’s call ve sea dogs dışında her bir grubun “outpost” olarak isimlendirilen, eşya satabileceğiniz adalarda temsilcileri bulunuyor. hunter’s call ekibi, denizde “trading post” veya “seapost” olarak isimlendirilen ufak adalarda mevcut.

    yeni gelen bir güncelleme ile birlikte, oyunda bir ticaret şirketinin elçisi olabiliyorsunuz. elçi olduğunuzda, ilgili grubun bayrağı çekiliyor ve ilgili grubun aktivite alanları dahilinde iş yaptıkça elçilik seviyeniz artıyor (birinci seviyede başlıyorsunuz, beşinci seviyeye kadar). geminiz batarsa elçilik statüsünüzü kaybediyorsunuz ve soğuk bir bardak su içiyorsunuz, tekrar başlamanız gerekiyor. elçiliğin avantajı, elçisi olduğunuz grubun ganimetini sattıkça elçilik seviyenize göre ilave ün ve altın kazanıyor olmanız. elbette örneğin hazine avcılarının beşinci seviyede bir elçisi olduğunuzda varsayım “lan bunlar ne yüklüdür şimdi” şeklinde olacağından ciddi bir risk de alarak faaliyet gösteriyorsunuz. elçilik bayrağını indirdiğinizde de, elçilik seviyenize göre biraz para ve ün kazanıyorsunuz.

    gold hoarders – hazine avcıları ve hazine avcılığı. gold hoarders oyunda hazine kovalayan bir grup. outpost’larda sahilde bir çadırda bulunuyorlar. hazine arama maceraları satıyorlar. hazine maceraları iki şekilde ortaya çıkabiliyor: x marks the spot olarak da isimlendirilen, bir ada üzerinde x işareti ile gömülü olabilecek bir veya birden fazla hazine, veya hazine bilmeceleri. ilk tip macerada adanın ismi verilmiyor, siz geminizdeki haritada dış görünüşüne bakarak hangi ada olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. adaya gittiğinizde de yine oyunda oyuncu olarak bir gps’iniz olmadığından, elinizdeki hazine haritası ve etraftaki ağaçlar, kayalar, genel yöne vs. göre hazinenin gömülü olduğu yerleri buluyorsunuz. ikinci tip macerada adanın ismi veriliyor, ancak haritada bilmeceler oluyor. genelde bu bilmeceler size adanın bir yerine gidip bir şey yapmanızı istiyor - örneğin “kuzey doğu sahilinde hırsızın mezarını bul ve bu haritayı tekrar oku” gibi. o zaman sizin kuzey doğu sahilinde gezinip, bir “hırsız mezarı”na benzeyen bir nesne bulmanız ve haritayı tekrar okumanız gerekiyor. nihayetinde de son bilmece sizi aynı adada bir yere yönlendiriyor ve sandığı buluyorsunuz.

    order of souls – iskelet avcıları ve iskelet avcılığı. bu grup, oyundaki yaşayan ölüleri ebediyete intikal ettiriyor. outpost’larda dışı kırmızı ve mavi renkli lambalar ile aydınlatılan bir binadalar. iskelet gruplarının kaptanlarından düşen kurukafaları bu ekibe satarak altın ve ün kazanıyorsunuz. bu grup eskiden tek bir tip macera verirken (x adasına git ve iskelet kaptanını öldür) yeni gelen içerik ile birlikte yirmi beşinci seviyeden sonra hayalet gemi avlama görevi de veriyor, ancak uyarayım, çok tedarikli gitmek gerekiyor ve oldukça zor. her şekilde iskelet deyip geçmemek lazım, iskeletler silahsız, kılıçlı, tabancalı veya pompalı tüfekli olarak doğabiliyor, şerefsizler oldukça da iyi nişan alıyorlar. seviyeniz arttıkça farklı tip iskeletler ve bunların kombinasyonlarıyla da karşılaşıyorsunuz – bitki örtülü iskeletler çıkıyor, bunları suya sokmamanız gerekiyor çünkü suda iyileşmeye başlıyorlar, gölge iskeletler çıkıyor, gündüz bir problem değilken gece olduğu zaman el lambanız ile sürekli ışık tutmanız gerekiyor yoksa vuramıyorsunuz, altından iskeletler de en gıcıkları – demir döküm oldukları için kılıç ile çok az hasar verebiliyorsunuz, suya sokup (veya üstlerine sürekli kova ile su atıp) paslandırmanız gerek ki zarar verebilesiniz – alternatif olarak sahil kenarına çekip, geminizden topa da tutabilirsiniz.

    merchant alliance – kardeşler nakliyat ve lojistik. outpost’larda iskele uçlarında oluyorlar. bu grup nakliye ve ticaret görevleri veriyor. iki tip macera sunuyorlar – eşya nakliyesi ve hayvan nakliyesi. eşya nakliyesi için, görevi aldığınızda size bir adadan belirli bir sayıda malı teslim almanız ve başka bir adaya götürmeniz söyleniyor. üç tip eşya naklediyorsunuz (genelde bunların bir karışımı oluyor) – bitki, ipek ve rom şişesi. dikkatli olmanız gereken kısım şu – bitkileri düzenli olarak sulamazsanız kırılıyorlar, ipeklerin suya girmemesi gerekiyor çünkü ıslanıyorlar, şişelerin ise çok sallanmaması (elinizdeyken sağa sola zıplamamanız veya top ateşine maruz kalmaması) gerekiyor çünkü kırılıyorlar. eğer zarar görmüş bir malı teslim ederseniz çok daha az para ve ün alıyorsunuz. hayvan naklinde ise size bir adaya belli sayıda ve belli tipte hayvanı teslim etmeniz söyleniyor. hayvanları vermiyorlar, kafeslerini alıyorsunuz ve yakındaki adalardan bu hayvanları bulmaya çalışıyorsunuz. üç tip hayvan var – tavuk, domuz ve yılan. tavuk ve domuzları yakalayıp geminize aldıktan sonra düzenli olarak beslemezseniz ölüyorlar. yılanları ise taşımak ayrı bir ızdırap çünkü ısırıyor ve zehir tükürüyorlar – işin sırrı ise taşırken birinin bir tarafta bir müzik enstrümanı çalması, böylelikle yılanlar belli bir süre transa giriyorlar ve ısırmıyorlar.
    bu üç şirketin elçisi olduğunuz ve beşinci seviyeye ulaştığınızda, bir “elçilik görevi” alabiliyorsunuz – genelde bu yirmi adet hazine bulma, yirmi adet iskelet kaptanı kafası getirme veya yirmi adet malı nakletme oluyor.

    reaper’s bones – oyuna iki ay önce eklenen pvp grubu. reaper’s bones elçisi olmak için her adada bir masa var, ancak temel mantığı başka gemileri batırarak, ganimetlerini haritanın ortasında “reaper’s hideout” isimli adadaki temsilcilerine satmak – bu grup ile ün kazanmanın ve altın almanın en düzenli yolu bu. bir reaper elçisi olduğunuz zaman server’daki diğer tüm oyuncular haritalarında sizi ve elçilik seviyenizi bir silüet olarak görebiliyor ve sizden kaçma imkanları oluyor. beşinci seviye bir elçi olduğunuzda ise siz oyunda elçi bayrağı çekmiş olan tüm gemileri görebilir hale geliyorsunuz.

    athena’s fortune – efsane korsan olduğunuzda yapabileceğiniz görevleri bu gruba yapıyorsunuz. bu görevler genelde iki adımdan oluşuyor – ilk adımda hazine, iskelet kaptanı ve mal nakliyesi görevlerinin bir karmasını yapıyor ve yukarıdaki gruplar ile ün kazanıyorsunuz. ikinci adımda ise sizi bir hazine bulmaya yönlendiriyor ve bulduğunuz hazine bu grup için size ün veriyor. ilerletmesi oldukça zor bir grup ve sizi haritanın her yerine yolladığı için oldukça riskli. bununla birlikte, “efsane korsan” olana kadar elli bin tane badire atlatmış olacağınız için genelde üstesinden geliyorsunuz, hatta en deli reaper’lar dışında genelde athena’s fortune bayrağı çeken bir gemi gören oyuncular gemiye ilişmiyor.

    hunter’s call – hunter’s call yan bir grup. bunlara tuttuğunuz balıkları veya pişirdiğiniz etleri satarak ün alabiliyorsunuz. kozmetikler ve titr dışında bir ödülleri veya bir elçilik görevleri yok, zaten elçileri de olamıyorsunuz, ancak oyundan çıkmadan elinizdeki malzemeyi satmak için iyi ve karlı bir opsiyon.

    sea dogs – bunlar ile oyun içinde ün ve para kazanamıyorsunuz, oyundan çıkarak “arena” modunda girmeniz gerekiyor. arena modu başka bir oyun türü, girerken “sloop” veya “galleon” seçiyorsunuz ve beş tayfalık bir server’a düşüyorsunuz. çok dar bir alanda oynanan arena modunda ortada bir adada bir sandık çıkıyor, bu sandığı alıp oyunda başka bir yere teslim ettiğinizde puan kazanıyorsunuz. elbette beş gemi birden bunu yapmaya çalıştığında ciddi bir aksiyon oluyor. her bir oyuncu öldürdüğünüzde veya gemi batırdığınızda puan kazanıyor, geminiz batarsa da ciddi bir puan kaybediyorsunuz. on beş dakikalık bir maç sonucunda en çok puanı alan kazanıyor, sıralamaya göre kalan gruplar da ün ve altın kazanıyor. pvp pratiği yapmak için eğlenceli bir yol.

    bir yerde pve içeriğinden bahsetmiştin? pve içeriği oyunda sizin arayabileceğiniz veya daha sıklıkla sizi bulabilecek şeyler. öncelikle her zaman, açık denizde seyrederken birden yanınızda bir iskelet sloop’u veya galleon’u belirebiliyor. bunu batırırsanız iyi bir ganimet kaldırabiliyorsunuz.

    sizin arayarak bulamayacağınız, ama sizi bulabilecek iki pve belası megalodon (büyük bir köpekbalığı) ve kraken. bunlar da açık denizde seyrederken size ilişebiliyor. bunları yenebilirseniz de iyi bir hazineye denk gelmeniz mümkün. megalodon her yerde çıkabilirken, kraken bir zamanlamaya bağlı – başka hiç bir world event olmadığı zaman server’daki bir gemiye kraken saldırıyor. kaçmak için de savaşmanız gerekiyor, çok hızlı bir şekilde geminizi batırabiliyor. elbette bütün bu badireler ile uğraşırken de bir taraftan etrafında akbaba gibi dönen başka bir oyuncu gemisi var mı diye gözünüzü açık tutmanız gerekiyor.

    arayarak bulabileceğiniz, “world event” olarak tabir edilen olaylar ise iskelet kaleleri, iskelet filoları ve hayalet filolar. eğer gökyüzünde dev bir kurukafa görüyorsanız, bu o istikamette bir iskelet kalesinin aktif olduğu anlamına geliyor. iskelet kaleleri, şaşırırsınız iskelet dolu. on ila on iki dalgalık bir mücadeleden sonra iskelet kaptanı ile mücadele edip, yenebilirseniz anahtarını alıyorsunuz ve bu anahtar kalenin hazine odasının kapısını açıyor. zaman alan bir mücadele olduğu için ve açıkçası bir korsan için en zaman optimal yağma metodu iskelet kalesinden dönen bir gemiyi avlamak olduğu için yine etrafınızı sürekli kolaçan etmeniz gerekiyor.

    iskelet filosu world event’i, gökyüzünde bir gemi bulutu şeklinde beliriyor. bu gemi bulutuna gittiğiniz zaman etrafınızda her seferinde iki tane iskelet gemisi (sloop da olabilir, galleon da) beliriyor. üç dalga iskelet gemisi batırabilirseniz hem iyi bir ganimet, hem de para ve ün kazanıyorsunuz.

    hayalet gemi world event’i, haziran ayı içerisinde gelen bir içerik. bazen alevsakal, haritada bir bölgeyi ele geçiriyor – kendisinin silüetini havada görebiliyorsunuz. bu bölgeye gittiğinizde size hayalet gemi filosu saldırmaya başlıyor, en son alevsakal’ın hayalet gemisi ile kapışıyorsunuz. bu world event, tek gemilik değil ve mutlaka müttefikler ile birlikte savaşmanız gerekiyor.

    bunların yanında bir de fort of the damned isimli bir lanetli kale var. bu kale, dev bir iskelet kalesi gibi, çok daha zor ve kaleyi aktive etmek için bir yığın iş yapmanız gerekiyor. eğer başa çıkabilirseniz de getirisi elbette çok büyük.

    müttefik ne demek? oyunda geminize müttefiklik bayrağı çekebiliyorsunuz. bu bayrağı gören başka gemiler de müttefik bayrağı çekerek size karşılık verirse o ekip ile müttefik oluyorsunuz. müttefik gemileri haritada görebiliyorsunuz ve sattığınız her ganimetten siz tam para ve ün alırken, müttefiğiniz yarısını alıyor (tabi tersi de geçerli). ancak müttefikler birbirine zarar verebiliyor, oyun içinde de, oyun bir korsanlık oyunu olduğu için, müttefiğiniz birden size saldırıp, kendisine güvendiğiniz için ağzına kadar doldurduğunuz geminizi batırıp, müttefiklik bayrağını indirip satabiliyor. dolayısıyla kimle müttefik olduğunuzu iyi seçmekte fayda var.

    oyuna ne kadar hızlı yeni içerik geliyor? rare’ın hedefi neredeyse her ay güncellemeler yaparak ilave içerik üretmek. şu anda planları arasında hem yeni tall tale’lar, hem de efsane korsanlara özel içerikler yapmak mevcut. ancak oyun sürekli kendisini yeniliyor ve hiç bir zaman içerik sıkıntısı çekmiyorsunuz.

    üçüncü kısım – tavsiye ve tüyolar

    bu bölüm oyuna yeni başlamış veya oyunda ilerlemiş oyunculara yönelik.

    - geminize sürekli tedarik yapın. başladığınız adadaki varillerden geminizi doldurun ve sonra yanaştığınız her adada takviye yapın. ne zaman neye ihtiyacınız olacağını öngöremiyorsunuz.

    - geminizde tedarik yaptıktan sonra tedarik varillerini düzenli tutmak avantaj sağlıyor, örneğin güllelerin olduğu varilde normal güllelerin hepsini en yukarıya, atılabilir gülleleri / büyülü gülleleri aşağıdaki variller koymak bir defada mermi durumunuz ile ilgili size bilgi veriyor.

    - tuttuğunuz balıklar ile domuz / tavuk / köpekbalığı / megalodon / kraken’den düşen etleri pişirmeyi unutmayın. pişen yemekler hem sağlığınızı çok hızlı artırıyor, hem de bir “heal over time” özelliği veriyor. özellikle pvp yaparken hayat kurtarıyor. her yemeğin pişme süresi farklı, göz kararı ile tam kahverengi olduğunda piştiğini anlıyorsunuz. yemeği ocakta unutmayın, yanıyor, çok bırakırsanız da gemide yangın çıkıyor.

    - meyveleri tanıyın – en az muz iyileştiriyor, daha sonra hindistancevizi, sonra greyfurt, sonra mango ve en çok ananas. ananası iki ısırıkta yiyebiliyorsunuz (iki kere kullanabiliyorsunuz) o yüzden iyi bir pvp meyvesi.

    - geminizin ucundaki harpoon’ları ihmal etmeyin ve iyi kullanın. bunlar hem dar virajları almakta, hem takip ettiğiniz bir gemiye yanaşmakta, hem de denizden ve adalardan eşya ve oyuncu çekmekte kullanılabiliyor. kafa kafaya giden bir gemi kapışmasında iyi harpoon kullanımı belirleyici olabiliyor.

    - geminiz yanarsa paniklemeyin, söndürmek için geminizin alt güvertesinde bir water barrel var, buradan su çekip söndürebilirsiniz. siz yanmaya başlarsanız en kolay çözüm denize atlamak. daha zoru birinin üzerinize su atması. yanıyorsanız başka oyunculara çok yaklaşmayın, onları da yakabiliyorsunuz.

    - çapa mekanizmanız ve dümeniniz hasar alabiliyor. hasar alan bir çapa mekanizması ve dümen daha yavaş dönüyor. elli tane top ateşi yediğiniz bir çatışmadan çıktığınızda kontrol edin.

    - yelken direkleriniz de hasar alabiliyor. hasar aldığını çatlamasından anlıyorsunuz. hasarlı bir direk ile çok seyahat ederseniz devrilebiliyor. devrilirse direği tekrar çekmeniz gerekiyor. burada ufak bir detay var – direği tekrar çektiğinizde gemi hareket ediyorsa hemen tekrar devriliyor, mutlaka çapa atıp tamir etmeniz gerekiyor.

    - fırtınalar ile başa çıkmanın en iyi yolu fırtınaya girmemek. eğer gelip sizi bulduysa da en kısa sürede içerisinden çıkın. yağmur geminize su dolduruyor, o yüzden fırtına havasında bir adadaysanız arada geminize dönüp su boşaltın yoksa batabiliyor. gemiye fırtınada yıldırım da düşebiliyor. eğer elinizde kılıç ile gezerseniz bu yıldırımların sizi bulma ihtimali artıyor.

    - fırtınalarda düşen yıldırımlar geminizdeki barut varillerini patlatabiliyor. özellikle birden fazla istiflediyseniz, bir anda geminiz batabiliyor. geminizde barut varili varsa fırtınadan kaçın, veya varilleri gözcü kulesine çıkartın – gözcü kulesindekiler patladığı zaman sadece yelken direğini kırıyor.

    - oyunda adalarda bulduğunuz ammo crate’leri harcadıktan sonra geminizdeki ammo crate’ten geri doldurabiliyorsunuz. iskelet avlarken çok büyük faydası oluyor.

    - storage crate isimli içine her şeyi doldurabileceğiniz kutulardan bulursanız atmayın, içini boşalttıktan sonra adalara çıktığınızda inventory’niz yerine bu kutuyu doldurursanız her defasında gemiye gidip gelmenize gerek kalmaz. bir öneri de (benim gibi düzenlilik delisi değilseniz) gemideki tüm gülle, yemek ve tahtayı bu kutularda saklamak, böylelikle geminiz batarsa malzemeyi kurtarabiliyorsunuz.

    - adalarda bulduğunuz kayıkları mutlaka geminize yanaştırın. ganimet taşımayı çok kolaylaştırıyor. aynı zamanda geminiz batarsa ganimeti bu kayığa yükleyip mürettebatınızın respawn olan gemiyi geri getirmesini bekleyebilirsiniz.

    - barut varilleri pvp’de çok etkili olabiliyor. sizi takip eden bir geminin yoluna atıp patlatarak avantaj elde edebilir veya kaçabilirsiniz. alternatif olarak becerebiliyorsanız bir barut varili ile rakip gemiye çıkıp ortasında havaya uçurabilirsiniz. özellikle etrafta ne olup bittiğinden habersiz, adada park halinde gemilere karşı bir numaralı taktik budur.

    - barut varilleri bazen denizde, deniz yüzeyindeki hazinelerin arasında çıkabiliyor. bir barut variline hızlı çarparsanız patlıyor. bu yüzden açık denizde seyahat ederken bir gözünüzü hep ileride tutun – eğer bir batık görürseniz (tepesinde uçan martılardan bir batık olduğunu anlıyorsunuz) hiç bir zaman ortasından geçmeyin.

    - pvp’de en iyi taktiklerden biri rakip gemiye çıkıp (denizde bekleyip veya top ile kendinizi fırlatıp) rakip geminin çapasını atmak. çapayı kaldırmak vakit aldığından, bunu yaptığınızda mürettebatınız gemiyi top yağmuruna tutabilir. aynısı size de olabilir, bu yüzden gemi çatışmalarında kulağınız açık olmalı, birinin yüzdüğünü veya geminizin merdivenine tutunduğunu duyarsanız (çok ayrıştırıcı sesleri var) savaşmaya hazır olun.

    - doğudaki takımadalarda (devil’s reach) alacağınız maceralar daha çok altın ve ün kazandırıyor. ancak bu adalarda düzenli olarak üç volkan aktif – her ada bir volkanik ada ve patlamaya başlayabiliyor. bir volkanın menzili genelde etrafındaki kareler ile sınırlı. bulunduğunuz adada volkan aktif hale gelmeye başlarsa (yoğun siyah bir duman çıkmaya başlıyor) kaçın, gittiğiniz adada volkan patlıyorsa bekleyin. geminiz çok hızlı batabiliyor.

    - barut varili taşıyan iskeletleri patlatmak, iskelet temizlemenin en kolay yolu. patlama menzili dışında kalmaya dikkat edin. bu varilleri taşıyan iskeletleri bacaklarından veya kafalarından vurabilirseniz, varili düşürüyor ve geminize taşıyabiliyorsunuz.

    - kraken ve megalodon’lara karşı en etkili silahınız toplarınız. oyun mekaniğinde silahınızla yapacağınız beş isabetli atış, bir isabetli top mermisine denk. geminizde yeterli tahta ve gülle varsa bunlar çıktığında paniklemeyip kaçmak yerine öldürmeye çalışabilirsiniz, ancak çok kolay bir hedef haline geldiğiniz için başka bir oyuncu gemisi görürseniz de uzaklaşın.

    - geminizdeki ışıkları kapatabiliyorsunuz. bu uzaktan görülebilme ihtimalinizi azaltıyor. ancak oyun içinde genel anlayış ışıkları kapalı bir geminin niyetinin bozuk olduğu yönünde, o yüzden böyle bir gemiyi yaklaşırken görünce sorgusuz sualsiz topa tutanlar var, dikkat edin.

    - oyunda hiç bir şey göründüğü gibi değil, bir skill / ability puanı olmadığı için savaşı sun tzu reyizin belirttiği gibi bilek gücü kadar hile belirliyor. yanınızdan hızlıca geçip, geçerken size selam veren sloop’tan biri size görünmeden suya atlamış ve elinde bir barut varili ile size doğru yüzüyor olabilir. benzer şekilde, desensiz bir gemi gördüğünüz zaman hemen yeni oyuncu diye düşünmeyin, bir çok eski oyuncu pvp’den kaçınmak (veya tersine, sizde jeton düşene ve çok geç olana kadar geminize yaklaşmak) için bu taktiği kullanıyor.

    - oyun içinde normalde rakip oyuncuların isimlerini görebiliyorsunuz. ancak yine oyun içindeki bazı emote’lar ile saklanmanız mümkün (isminiz kapanıyor). eğlenceli bir taktik, rakip oyuncuların gemisine sızıp, en beklemedikleri an gemideki barut varilini havaya uçurmak. eğer gemiyi terk ettiğinizde arkada bir gözcü bırakmıyorsanız, her bindiğinizde geminizi kontrol edin.

    - oyun içinde t tuşu ile sesli olarak yazışabiliyor veya oyun içindeki sesli iletişim sistemini kullanabiliyorsunuz. ancak dikkat – default halde sesli iletişim açık ve push-to-talk modunda değil, bunu mutlaka bir tuşa bağlayarak push-to-talk’a geçirin. aynı zamanda yazdıklarınız ve oyun içi iletişim sisteminden konuştuklarınız belli bir mesafeye kadar etraftan duyulabiliyor. dolayısıyla koordine oynamak için discord gibi dışarıdan kullanacağınız bir iletişim sistemi her zaman daha efektif.

    - oyun komünitesinde yeni oyunculara bulaşılmayacağına ilişkin bir “onur kuralı” mevcut. elbette kimin yeni oyuncu olduğunu anlamak çok güç olabiliyor ve tuzağa düşme ihtimaliniz de mevcut, ama bir şekilde emin olabiliyorsanız ilişmeyin.

    - oyunun sistemi sizi batmaya veya batırmaya zorluyor. şans büyük bir faktör – iyi giden bir gemi savaşında gelen bir top yelken direğinizi kırar, veya kaptanınızı denize fırlatır ise mücadele hemen tersine dönebiliyor. oyunun doğası gereği pvp içerdiğini, iyi top atabilme ve gemi kullanabilme kadar iyi taktik ve hile becerisinin de oyun kazandırdığını, batıracağınız kadar batacağınızı hatta bazen saatlerce uğraşarak kazandığınız ganimeti üst üste iki üç kere kötü şans sebebi ile kaybedebileceğinizi unutmayın. oyunu eğlenceli yapan şeylerden biri bu – “ekşimeyin” ve insanlara küfretmeyin.

    bol şans! iyi bir ekip kurarsanız oyunda gerçekten çok eğlenceli saatler harcayabiliyorsunuz ve çok eğleniyorsunuz.
117 entry daha
hesabın var mı? giriş yap