1 entry daha
  • sanki her eser kendi orijinal dilinde inceleniyormuş, ekşi sözlük platformundaki başlığı da o şekilde açılıyormuş gibi ısrarla white fang başlığına yönlendirilmiş; gel gelelim, asıl olarak burada, kendi başlığında irdelenmesi, hakkında atılıp tutulması gereken jack london kitabı..

    öncelikle belirtmek gerekir ki su gibi akıcı.. o yüzden, biraz uzun olsa da (250 sayfa) en fazla iki hadi bilemedin üç günde okunup bitirilebilecek bir roman..

    ben çok sevdim, özellikle de kurgusu çok hoşuma gitti..

    okurken çok çok önemliymiş gibi duran karakterleri, kitabın sonuna geldiğinizde “o kimdi ya?” diyerek anıyor, “ne diye anlatıldı ki o saçma karakter?” diye kulaklarını çınlatıyorsunuz..

    --- spoiler ---

    mesela kitabın başındayken esas oğlanları henry ve bill sanıyorsunuz.. birkaç bölüm geçiyor, asıl kahraman olarak sonradan isminin kiche olduğunu öğreneceğiniz dişi kurt’u belirliyorsunuz kafanızda.. sonra “yok lan, herhalde tekgöz olacak kahramanımız derken, boz kurt doğuyor bir inde ve beyaz diş ismini gri kunduz’dan alıp, hayatını ona adayarak devam ettiriyor varlığını.. sonra yakışıklı smith giriyor bir bölümden itibaren, kahraman o oluyor, esip gürlüyor.. ta ki yerini weedon scott’a bırakana dek..

    --- spoiler ---

    işte bu komplike olmayan anlatış ve hakedene kendi sınırları dahilinde hakkını veriş dolayısıyla çok çok beğendim jack london’ın bu kitabındaki tarzını..

    ama öyle çok da abartılacak bir yanı yok ne yalan söyleyeyim*..
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap