6 entry daha
  • cumhuriyetin kuruluş döneminde uygulanan sosyal politikalar sayesinde, en azından toplumumuz lehine bir süre için kırılabildiğini düşündüğüm etki.
    şöyle ki, en son (#98454328) sayılı giriyi okurken bu kitapların varlığından kaç lise öğrencisi haberdar/ulaşabilir, bir kitapevinde görse kaçı bu kitapları almayı tercih eder? oldu ki aldı, okuduğunu/anladığını tartışabileceği kaç arkadaş bulabilir (çocuklarımızın okuduklarını anlama kategorisinde 2019 yılı sıralamasını şöylece bırakayım #98604890) diye epeyce düşünmüştüm. genel olarak “papaz okulu” diye adlandırılan bu ve benzeri okullar dışında eğitim sistemimiz içerisinde öğrencilerini medeniyetle tanıştıracak (evet emrah hocaya katılıyorum, medeniyet dediğimiz şey artık batınınkidir ve bu gidişle öngöremeyeceğimiz bir süre boyunca da öyle devam edecek gibi görünüyor), dünyaya açılmak için gerekli bilişsel, davranışsal becerilerle donatacak kaç okul kaldı? vakti zamanında robert koleje rakip olarak açılan maarif koleji’nin, bugünkü adıyla kadıköy anadolu lisesi (çok yaşayın martılar), bile durumu ortadayken tartışabileceğimiz pek bir şey de yok. bakınız, fen liselerimizin sayıları ve durumlarını açmadım daha. en son görece kalifiye öğrencilerini 90’larda verdikten sonra işlevleri bitirildi bu okulların (burada özgür hocayı da saygıyla anıyorum). cumhuriyetimizin ilk yıllarında eğitimin düzenlenmesi için yapılan çalışmalar ve ardından gelen uygulamaların detaylarına ilişkin şu makaleyi de ilgilenenler için bırakıyorum`:https://dergipark.org.tr/…ownload/article-file/1833`.
    buna ek olarak kurulan halkevleri, kütüphaneler, buralarda verilen kurslar, trt, devlet tiyatroları, opera ve balesi, cso, devlet konservatuarları, benzeri kurumlar ve bu kurumlarda görev alan yetkin personel, toplumun kültürlenmesi ve dönüşümünde etkin roller oynamışlardır. bu uzunca girizgahın ardından asıl meramımı anlatayım. ben ilkokul mezunu, köyde yetişmiş bir annenin evladıyım. rahmetli radyosunu uyanınca açıp yatarken kapardı. ilerleyen yıllarda en sevdiği program trt 2’de atilla ilhan’ın sunduğu zaman’ın içinde yolculuk idi. “ne hayat yaşamış, derya deniz bu adam” derdi de babam kıskanırdı. ben de radyo 3 dinleyerek büyüdüm. ilk aşkım şehirden ayrıldığında cutting crew ile ağladım, kar yağarken kissing a fool dinledim hayaller kurdum. yaz akşamları denize vuran mehtaba bakıp sister moon diye mırıldandım. karadeniz’in poyrazına karşı tchaikovsky’nin keman konçertosunu dinleyip iliklerime kadar titredim. bir gün okul çıkışı haldun taner sahnesi’nin önünde banka oturmuş otobüs beklerken o zamana kadar işittiğim en güzel sesi duydum. bach çello suit prelüd bölümüymüş çalıştıkları parça, öğrendim. ünye’de küçücük bir mahalle ilkokulunda da mandolin çalmayı öğrendim, anneme çaldım bazen. orta 2. sınıf müzik dönem ödevi olarak arkadaşımla birlikte 9. senfoni’den bir bölümü kanon şeklinde seslendirdik. il halk kütüphanesi en sevdiğim ve en sık gittiğim yerdi, edebiyat öğretmenim ödev olarak çehov, maupassant, jack london ve ömer seyfettin’in hikayelerini okuturdu.
    kızım girimin başında atıf yaptığım listedeki kitaplardan çok azını, o da henüz, okumamış durumda. ve ne yazık ki bunun nedeni anaokulundan beri özel okullara devam etmesi değil benim, şimdiki durumlarına bakıp acı duyduğum, devlet okullarında aldığım eğitimdir. matematik ve fen derslerinde ise babası çoğu zaman öğretmenlerinden daha fazla yardımcı oluyor (ki kendisi de devlet okullarında eğitim görmüş bir eşit ağırlıkçıdır*).
    artık, bu seçkin okullara devam edebilen iki kez seçkin çocukların dışında, çünkü bu okullara girebilmek içi salt zeka yetmiyor çok yüksek miktarlarda ücretlerin de ödenmesi gerekiyor (son derece sınırlı burs olanaklarını standarttan saptıkları için örneklem dışı bırakıyorum), çok az çocuk ve genç bilgiye ve kültüre ulaşabiliyor. yine doğru bilgiye ulaşma, bilgiyi sınıflandırabilme, analitik düşünme, etkin sebep-sonuç ilişkiler kurabilme vb. gibi kazanımları edinebilme olasılıklarının azlığını da ayrı tutuyorum yoksa bu giri daha da uzayacak.
    velhasıl, günümüz itibarıyla bahse konu etkideki kırılma güzelce onarılmış, herkes yerli yerine oturtulmuş vaziyette. nasıldı? hah, herkes yerini bilecek. (#98743285) girinin sahibi sayın yazarın anlayışına sığınarak alıntıyla artık "malı olana daha da çok verilecek, hem de artırılacak; ama bir şeyi olmayandan elinde bulunan bile kendisinden alınacak."
    edit: cümle düşüklüğü düzeltildi.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap