• filmlere beste yapmaz, bestelerine film yapılır.
  • kendisi icin insanogluna bir armagandır dense bos olmaz. oscarların bazen politik bir saklabanlıktan ote bir sey olmadıgının da ispatıdır. bu muhtesem besteci hayatı boyunca tam 6 defa best original music score dalında oscara aday olmus fakat sadece 1 kez odule layık gorulmustur.
    1979'da morricone'nun days of heaven adaylıgına karsı odul herkesi sasırtarak midnight express'e gider.
    1987'de morricone the mission ile tekrar aday olur. fakat akademi buyuk ihtimalle politik dogruculuk adına sadece jazz temalı oldugu icin round midnight'ın muziklerini odule layık gorur.
    1988'de morricone the untouchables ile adaylıga geri doner. bu yıl yarıs biraz zorludur, odul bence haklı olarak (kimileri bu kararı da politik buluyor) the last emperor filmine verilir.
    1992 bestecinin akademi ile olan bagının biraz koptugu yıl olur. morricone bu kez bugsy ile aday olmustur fakat odul olmekte ve unutulmakta olan disneyi canlandırmak adına beauty and the beast filmine verilir.
    2001'de, 9 yıl sonra, muzisyen malena ile oscarlara doner. acıkcası malena ustadın en iyi projesi degildir ve odul crouching tiger hidden dragon ezgilerine gider.
    15 yıllık bir aradan sonra 2016'da marricone hakkettigi heykelcigi the hateful eight ile kazanır.
    akademi ustadın dolar uclemesi ve once upon a time in the west gibi western saheserlerini tanımadıgı gibi once upon a time in america ve cinema paradiso calısmalrını da goz ardı eder. oysa ennio marricone film muziklerinin sadece arka fonda calan hos melodiler olmadıgını, filmlere ruh katgını bizlere ispatlamıstır. sinema bestecileri icerisinde belki de en derin muzik anlayısına ve cesitlilige sahip olandır. keskin ve kanımızı kaynatan for a few dollars more ve man with harmonica da onun eseridir, daha ilk 7 saniyesiyle kalbimizi saran, huzur dolu chi mai da. muzigini bazen ilahi ezgiler ile bezer brothers te deum guarani gerekirse blues ile collage per ripley
    kac oscar adaylıgı ya da odulu oldugunun bir onemi yoktur duck, you sucker. sinema ile tanısmıs her nesil onu hatırlayacaktır, ugurlar olsun l'arena

    edit:
    stanley kubrick : filmlerindeki sahne ve muzik uyumunu, o etkiyi nasıl yarattın?
    sergio leone : once muzikleri yaptım.

    ayrıca kubrick a clockwork orange filminde marricone ile calısmak ister. usulune uygun olması icin once yonetmen leone'yi arar. leone ise marricone'nun hala beraber calıstıkları film ile mesgul oldugunu soyler, oysa ki muzikler mixing asamasındadır yani sonuclanmak uzeredir. marricone hep bu filmin muziklerini yapamadıgı icin pismanlık duydugunu belirtir.
  • iki yıldır, arkasında bıraktığı eşsiz müzik mirasıyla yetinmeye çalıştığımız italyan besteci ve orkestra şefi (10 kasım 1928 - 06 temmuz 2020).

    vefatının yıldönümünde efsaneyi hasretle analım,
    yıl: 2007
    yer: venedik san marco meydanı'nın büyüleyici atmosferi
    şef: ennio morricone

    ~ il buono, il brutto, il cattivo

    ~ l'estasi dell'oro

    ~ c'era una volta il west

    ~ here's to you

    iyi ki geçtin bu dünyadan.
  • günümüzde film müzikleri denince akla ilk hans zimmer, john williams, philip glass belki michael giacchino, patrick doyle ve james horner gelir. ancak hepsini toplayıp karesini alsanız ennio morricone'nin sol taşşağı etmezler. diğerleri film müziği bestecisiyse, morricone film müziği tanrısıdır.*
  • sinema tarihinin ilahları kimse, morricone o esamenin en kudretli olanlarından. kendisini ne zaman aklımdan geçirsem görkemine sonsuz bir hayranlık duyarım. bestelerinin müzik zevkimi zaptetmesinin ardından film ve müzik arasındaki ilişkiye çok daha önem verir oldum. epey öncesinden, yıllar evvelinden bahsediyorum. kısacası elin italya'sında doğmuş bir romalının ta bende yarattığı mutluluğun tuhaflığını anlatmaya çabalıyorum.

    onun filmlerinden soyutlanarak algılanabilecek hale gelmiş bestelerinin o kuvvetli tesirinin sebepleri sadece kabiliyetle açıklanabilir mi bilemiyorum. bunda ikinci dünya savaşı'nda bombardımana tutulmuş bir şehrin çocuklarından biri olmasının etkisi olamaz mı? ya da o yıllara ait unutamadığını söylediği en korkunç trajedilerden açlığın? muhakkak. mussolini ve hitler diktatörlüğüne yakından şahit olmuş bir çocuğun sanatı sinemayla birleşince elbette bir harikalıklar koleksiyonu meydana gelirdi şüphesiz. öyle de olmuş.

    ennio morricone çocukluk arkadaşı sergio leone'yle, isimlerinin oluşturduğu bu melodik ahengi sinema tarihine de aksettirmeyi başarınca muhtemeldir ki sinemayı seven herkesin algısı değişti. bu büyük bir iddia değil. her ikisinin de stilleri çokça taklit edildi ve ilham verdi. çiftliğin kloş etekli kızını kapan fularlı kovboyla ona eşlik eden silik senfonik müzik, yerini kirli, sakallı,pançolu,toz içindeki meçhul gaddar kahramanlarla bu tabloyu tamamlayan hatta ateşleyen ıslıklı,mızıkalı, yüksek gerilim yayan notalara bıraktı. şahsî fikrim bu sınırı aşma noktasına ise yine bu ortaklığın zımnî mensubu clint eastwood gelebildi.

    morricone belki hiçbir bestesini ödül için porteye yazmadı. academy her yıl saçma sapan düetlere, sadece armonik olduğu için dinlenilebilir kılınmış fon müziklerine oscar'ı yollarken morricone kenarda bekledi. bir zamanlar amerika'da ise talihsizliğine kurban gitti, yapımcı oscar'a başvurmayı unutmuştu. morricone ihtirasa kapılmadan beklemiş oldu, ta ki 2007'de onur ödülü alana kadar. bir eseri değil, kendisi aldı ödülü. muhtemelen academy ayıbını örtmeye çabaladı. fakat morricone alçakgönüllüydü. clint eastwood elini tutarken gözlerinin dolmasına ve sesinin titremesine engel olamadı. sinema tarihinin bir türüne makas değiştirtenler arasında dimdik duran bu italyan milyonlarca insanın önünde italyanca konuşup ağladı. karısına şükranlarını iletti.

    [gerçi ukala amerikalıların minnetine gerek yok. onlar hala cehaletlerine mündemiç bir kibirle çalıp oynuyorlar. los angeles times'ın, yakın tarihli bir amerika turnesinde orkestrayı yönetirken karizmatik durmamakla eleştirdiği morricone ancak tahsille edinilebilir bu cehalete cevabını vermiş:"eğer seyirciler duruşum,hareketlerim (gesture) için geliyorsa, (onların )dışarıda kalmaları daha iyi olur"]

    kendisi hayatta. bana göre clint eastwood'un karizmatik duruşunun , robert de niro'nun son karede bir muammaya dönmüş tebessümünün ardında hep onun kutsal notaları var.

    yazının sonunda coşayım: param olsa, bastırır bana özel beste yapmasını isterim. yapmazsa onun prensibidir yaparsa yemin ederim tefle,zille oynaya oynaya havalanına inerim, tutuklansam umrumda olmaz. çok şekilsiz şımarırım.
  • spagetti western’lerin müziklerini yapan baba...

    huzur içinde uyusun...

    allah clint abiye uzun ömürler versin, bir tek o kaldı bu ekipten sağ herhalde...
  • dünya gezegeninin gördüğü en büyük bestecilerden birisidir... birisiydi.

    hani asri nesiller için bach, mozart, beethoven falan ne ise.. bizden sonraki nesiller için de morricone öyle olacak.

    huzur içinde uyusun.
  • enstrümental müziğin üçüncü bir boyutu varsa, yani gözü kapalı bir dinleyicinin zihninde notaların birleşmesinden oluşan bir görüntüler zinciri vasıtasıyla
    hikaye anlatabiliyorsa, işte onun adı büyük ihtimalle "ennio morricone bestesi"dir.

    çünkü; ne zaman the man with the harmonica'yı dinlesem, kardeşimin tehlikede olabileceğini hissediyorum. sanki karşıdan henry fonda geliyor pis pis gülerek. gözlerim yaşarıyor ister istemez*.

    ne zaman investigation of a citizen above suspicion'ı dinlesem, takip ediliyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. sinsice duvar kenarlarından, köşelerden süzülüyorum. üstelik şarkının kullanıldığı filmi bile izlemedim.

    ne zaman come maddalena'yı dinlesem, bakire maddalena ile sevişiyorum.

    clint eastwood'un da söylediği gibi the good, the bad and the ugly'nin müziğini duyduğunda kendini at üstünde hissetmeyen var mı?

    hem bu kadar yetenekli olacaksın, hem bu kadar özgün olacaksın, hem bu kadar farklı türlerde eserler vereceksin, hem bu kadar üretken olacaksın, hem... pes!
hesabın var mı? giriş yap