• sene 2013. 8 saatlik bir operasyon sonrasında tümörüm vücudumda kopartıldı lakin omurilikte olan bu tümör beni 1 yıl boyunca yatağa mahkum etti. bu zor süreçte psikolojik olarak hayata tutunmamda kendisinin büyük payı var. geceleri gündüze bağlarken sport smartta yayınlanan spiker ve yorumcunun sunduğu nba maçlarından ziyade kendisinin nba tv'de tek başına anlatıcı olduğu maçları izlerken daha çok
    keyif alıyordum. hem sesindeki naiflik hem de bir yıl boyunca tıpkı benim gibi 'yalnız başına' maçları bana aktarması beni derinden etkilemiş olacak ki ne zaman sesini duysam içim burulur sarılasım gelir.

    mükemmel adam. umarım daha güzel yerlere gelir.

    edit1: güzel dilekleri ile mesaj kutumu dolduran suserlar; siz ne güzel insanlarsınız duygulandırdınız.

    edit2: çok içten mesajla geri dönüş yapan emre özcan için ne diyebilirim ki... bu topraklar böyle zarif medya çalışanlarına yabancı. italyan sanırım:)
  • bugün yayınlanan tardini büfenin son bölümünde bilal erdoğan'ın, "amerika'da 3 bin dolar kazanan, türkiye'de 5 bin lira kazanandan daha kötü şartlarda yaşıyor" açıklamasını hitler'in propaganda bakanı goebbels'in, “yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur” sözlerine bağladı.

    genel anlamıyla muhalif görüşleri olan bir insan olduğunu biliyordum ama "başıma bir şey gelmesin" korkusuyla insanların kafasını kuma gömdüğü bir sektörde yurttaş olma bilincini programa taşıması güzel bir detay. "tv'de program yapmıyor, internet kanalında zaten ne olacak?" denilebilir ancak bunun çok fark edeceğini zannetmiyorum. sonuç olarak hayatını bu dergi üzerinden idame ettiriyor ve sık sık hayat pahalılığından şikayet ediyor, kötüye gidişatı vurguluyor. herhangi bir pozisyonu kaybederim korkusu göründüğü kadarıyla pek yok.

    spor yorumculuğunu, avrupa futbolu konusundaki yetkinliğini ülke ortalamasının üzerinde bulduğum bir isimdi. bunun yanında spor yorumcusu olunca ülke gerçeklerine kayıtsız kalma refleksinden sıyrılması artı puan çünkü futbol ile ilgilenen yeni kuşak gençlerin takip ettiği isimlerden birisi.
  • josip ilicic, eşi tarafından aldatıldığını öğrendikten sonra bunalıma girerek bu duruma geldi biliyorsunuz. dün fener maçında o fiziksel durumla topa 1 kere dokunup takımının tek asistini yapması üzerine emre özcan:

    -oyuncunun her şeyini alabilirsiniz ama bazı şeyler ne olursa olsun kaybolmuyor işte.

    cümlesiyle ilicic'in eşine de ah vicdansız dissi atmayı es geçmemiştir.

    bu tarz konulara her girişinde geçmişinde bir hanımefendiden ağır kazık yediğini iliklerimize kadar hissettiriyor.
  • kendisini anca yarım yamalak dinleyerek skor yorumcusu olduğunu düşünebilirsiniz. tam aksine turnuva boyunca; southgate'in riskli bir iş yaptığını, daha yuksek performans alabilecekken tamamen turnuva odaklı sıkıcı/tutucu bir futbol oynattığını fakat anca başarılı olursa medyanın kendisini göklere çıkaracağını ama olumsuz bir durumda ise tam tersini yaşayacağını söyledi. yani oynattığı oyunun kumar oldugundan dem vurdu hep. "bu futbolla sadece başarılı olursan övgü alabilirsin" dedi özellikle ingiliz medyasını kastederek. southgate'in oynattığı futbol hakkında "skorla yaşayan skorla ölür" özdeyişi de kendisine aitken skor odaklı yorum yapıyor demek çok mantıklı değil. yani southgate'in oyun anlayışı özelinde ara bir nokta yok. ya en diptesin ya en zirvede. adamın anlatmak istediği şey buydu turnuva boyunca. ingiltere’nin planı zaten göze hos gelen futbol değildi, maçları olabildiğince 1-0 da tutup finale yürümekti. e bu plan iyi futbol oynamak değil sadece tur geçmekse istediğini başarmış oluyor southgate.

    ayrıca hollanda ve norveç maçları sonrası bütün medya takımı överken, hatırladıgım kadarıyla bir tek kendisi "bunlar çok önemli galibiyetler fakat 4 kere geldik 4'ü de gol oldu. attıgımız goller de ya frikik ya da uzaktan sut. ayaklarımız hala yere basmalı" diyen tek kişi de kendisidir. şenol hoca'yı göklere çıkarmamıştır.
  • bir sey dikkatimi cekti.

    (bkz: #145795926)
    (bkz: #145900896)

    bu iki entry'de bahsedilen seylerin hicbirini yayinlarda soylemedi. ne bergwijn icin kesin 11 oynamasi gerekiyor dedi, ne bu oyuncu memphis'ten iyi dedi, ne jesus karsiti bir soylemde bulundu, ne de vinicous merkezde degerlendirilmeli dedi. griezmann ile alakali da iddia edildigi gibi bir cumle kurmadi.

    ilgili yazarin yazdiklari kotu niyet iceren tehlikeli bir davranisin urunu. en kibar tabiriyle yalancilik.
  • biri vize randevusu kaçırma videosuna '90+5'te dalgınlıkla angelinho'yu oyuna alınca okan buruk' yazmış. gülmekten geberdim.

    not: bilmeyenler için angelinho galatasaray'da yarım sezondur kiralık oynayan, kurtulmaya çalıştığımız patates sol bek. bir maç daha oynarsa sözleşme gereği 20 maç oynaması durumundaki satınalma opsiyonu gerçekleşecek, leipzig'e milyonlarca euro bonservis ödenmek zorunda kalınacak.

    şakalar komiklikler bir yana, tepki de harbiden jeneriklik. bank of england başkanıyla swap anlaşması imzalamaya mı gidiyorsun dayı, ne bu telaş. en kötü arar ertelersin.

    edit: https://x.com/…277122?s=46&t=cbd64yheqmqdkcsqihp4ug
  • manchester united - galatasaray maçı öncesi analizleri:

    - manu bu sene yediği 15 golün 5'ini santralardan hemen sonra yedi. ciddi bir oran. gs bu kırılganlığı ve konsantrasyon kaybını değerlendirmeli.
    - manu'nun geride ayak kalitesi/özgüveni düşmüşken gs çok önde basmalı. topu vermeli, gerektiğinde derinde savunmalı ama maçın en az 50-60 dakikasında rekabetçi oynamalı.
    - zaha önde basmaya çok uygun değil fakat onun için bu maç gösteri maçı. kenarda bırakamazsınız, bırakmamalısınız. oyuncuyu küstürmemelisiniz.

    maç içinde olanlar:

    - manu attığı 2 golün de hemen ardından beraberlik golünü yedi.
    - okan buruk takımı cesur ve rekabetçi oynattı. gs önde bastı ve sonuç aldı.
    - gs'nin önde baskısı sonucu gelen penaltısı ve golü zaha-mertens değişikliği sonrası geldi. zaha sahadayken attığı golü ise kişisel beceresi sayesinde attı. maç sonrası ingiliz kanalına şampiyonlar ligi'nde oynamanın kendisi için önemine dair ateşli bir röportaj verdi.

    saygılar.
  • 10 nisan'daki socrates dergi yayınında, korona virüsün aşısının bulunması ihtimali konuşulduğunda çok talihsiz birkaç şey söyledi binlerce kişinin izlediği programda. yok aşılara* güvenmeyen bir sürü insan var da, aşı çıksa herkes olmayabilirmiş de, bilim dünyasında kimi aşıların güvenilirliği tartışılıyormuş da bilmem ne. abicim korona virüsün aşısı bulunursa, vücudumuza değmeden binbir türlü testten, onaydan geçirilir zaten. insanların, virüsün aşısı bulunduğunda ve kurumlar tarafından onayladığında ''biz olmak istemiyoruz'' deme gibi bir lüksleri olamaz. olası bir korona virüs aşısını, sıradan bir grip* aşısı olmayı isteyip istememekle kıyaslamamalıyız. insanlar bir aşının onaylanması durumunda paşa paşa gidip olacaklar o aşıyı. yoksa hayat normale döndüğünde korona olma riskiyle karşı karşıya kalacaklar.

    aşı konusunda tartışmalar olabilir, ancak bilgi kirliliği ve komplo teorileri barındıyor bolca. bu konuda konuşma yapma hakkı işin uzmanlarında olmalıdır. fikir beyanı yapılabilir, bu fikri satın alıp almamak da insanların elinde, ancak bu kadar cehaletin, bilgi kirliliğinin olduğu; analiz ve tahlil becerisine sahip olmayan insanların yaşadığı bir ülkede, böyle bir konuda fikir beyan etmek mantıksız bir iş. ve üzerine vazife değil.

    amerika'da isnanların %70'i aşı bulunmadıkça spor müsabakalarına gitmem demiş bir ankette. bunun spor müsabakaları açısından değerlendirmesini yap, geç.

    yorumculuğu konusunda da bir yorum yapmak gerekirse; orkun çolakoğlu, kaan kural gibi düşünerek, tartarak konuşan, genel kültürü yüksek insanların yanında biraz sırıtıyor. çok fazla ezbere konuşuyormuş gibi hissediyorum. çok hızlı konuştuğu için de bir sürü hata yapıyor. sanki konuşmak için belli bir süresi var da onu aşmamaya çalışıyormuş gibi. abi az rahatla.

    aşıyla ilgili söylediklerinde kötü niyetli olmadığını biliyorum, ama konuşması yanlış.
  • eurosport türkiye macerası başlayalı bir sene olmadı ama çatır çatır tırmanıyor basamakları, leziz anlatımlarından geçilmiyor ortalık. ilerleyen yıllarda spor medyasında daha etkin olacaktır kuşkusuz. aynı zamanda ideal ev arkadaşı, ah bir de bulaşıkları yıkasa:)
  • bir insanın emre özcan ile ne derdi olabilir lan? daha geçenlerde cem dizdar reddiyesi yazdım bu mecrada. ama o, insanları bazen aşağılayan, çoğunlukla da kibir yapan birisi. üstüne yıllarca trt'de çalıştı, yani hepimizin söz hakkı olduğu bir platformda.

    ama emre özcan bağımız bir youtube kanalı yorumcusu lan. yani adamı izleyebilmek için bile isteye kanala girmen, videoyu açman ve o videodan çıkmaman gerekiyor. mesela burada popüler söyleme ters yönde söylem geliştirdiğini iddia edenler var. bence esasında onun değil, sizin yaptığınız tam olarak bu. eleştirileri ayrı tutuyorum, elbette sözlüğün amacı bu, ancak maksatlı ve iftira boyutundaki entry sahipleri açıkça kötü niyetli.

    beyler, bir adama birisi fener'i çok övüyor diyor, diğeri galatasaraylı zaten fener düşmanı diyor. kabul edelim, biriniz geri zekalısınız. ben iyi fenerbahçeliyimdir. mesela uğur karakullukçu'nun hakem yorumlarında bazen taraflılık seziyorum, onun dışında oyun yorumlarken tamamen tarafsız görüyorum. emre özcan ise zaten hakem yorumlamaktan kaçınıyor. diğer hiçbir yorumunda da bile isteye taraf olduğunu görmedim, hissetmedim bile. hatta galatasaraylı oldğunu burada, şimdi gördüm. kaç kez düşünmüşümdür ama adamın takımını tahmin edememiştim hiç.

    tüm bunlar dışında, bence türkiye ligini açıkçası çok ciddiye almıyor. bunda da haklı. dolayısıyla da yorumları genel olarak daha eleştirel. adam premier ligi izleyip gelip buradaki futbolcuya haliyle "çok iyi" vs. diyemiyor. bunu, fred yorumundan anlayabilirsiniz. "türkiye için pele ya." dedi. hakikaten beğendiği futbolcular hakkında olumsuz yorum yapmıyor aslında.

    ayak takıntısına gelince, babalar kalecinin ayağı kötüyse kaleciye baskıyı bir kesiyorsunuz, sahada boş adam kalmıyor. stoperleri kapatmak dümdüz yetiyor, efor bile harcamıyorsunuz, asla oyun kurdurtmuyorlar. dolayısıyla şu anda oyuna çıkmak futboldaki en önemli şey, çünkü meta baskı oyunu. adam bunu yüz bin kere açıkladı ben bile ezberledim, çok da beğenmiyorsanız bu yorumları saç dinleyin, o tam sizin kafada. sonra da ismail'i değiştirelim aaaabiii, fredsiz olmuyor aaabi diyorsunuz. en son da "söylesene bize hoca, takım neden oynamıyor?" diye yırtınıyorsunuz tribünde. "iyi ayak ne işe yarar?" sorusuna cevap arıyorsanız girin bayern-gs maçını izleyin, neuer babanın galatasaray'ın gerçekten çok iyi baskısına neler yaptığına bakın. tersi örnek için ise gs'nin ilk kopenhag maçına bakın, muslera'nın bomboşken oyuna kötü çıkışının sonuçlarını görün, galatasaray'ın o kadar üstün takımla oyuna başlayamamasını görün. sonra oturun, tekrar düşünün.

    peki ben bu adamı niye savunuyorum? beyler, dinlenebilecek 3-5 adam var türkiye'de futbol konusunda. en iyisi bu. bu adam bunlardan etkilenir de formunu düşürürse, mesleği bırakmayı falan düşünürse, ayağı kayar düşerse, pasaportu unutmaz da ingiltere'ye falan yerleşirse sizi teker teker bulup ecdadınızı sikerim, açık söyleyeyim. amına koduğumun aptalları, bi' skyspor, aspor falan açın da türkiye'de kimler yorum yapıyor görün.
hesabın var mı? giriş yap