• --- spoiler ---

    çürümüş ağaç faşimin çürüttüğü ispanya'yı, köklerine oturmuş iğrenç kurbağa ise faşizmi temsil etmektedir. ofelia'nın "utanmıyor musun burada böylece durup böcekleri yiyerek göbek büyütmeye demesi" ise tam olarak kan emici asalak burjuvazi ve faşist oligarşiyi hedef almakta. korkarak, iğrenç böcekleri ayıklayarak yapış yapış rezillikle boğuşarak alınan altın anahtar ve bunun kurbağanın yani faşizmi yok edemeden yapılamaması da kurtuluşun gülbahçelerinden geçmeyeceğini ve faşizm yok edilmeden ağacın dallarının çiçek açmayacağını, mücadele etmeden, bir şeyleri feda etmeden ispanya'nın faşizmden temizleneyeceğini;sosyalizmin bedel ödenmeden gelmeyeceğini anlatmakta.

    --- spoiler ---

    ne diyeyim sinema diline alegorine sağlık guillermo del toro.
  • tartışmasız muhteşem bir film.
    filmi izlemeden önce ispanya iç savaşı ile ilgili bir kaç kitap okunmasını öneririm.

    --- spoiler ---
    ziyafet masasında oturan franko'ydu. bizim güzel ofelia'ımızın yediği iki üzüm tanesi annesinin diktiği elbise ve ayakkabılarının simgesiydi. o elbise ve ayakkabı franko'nun ziyafet sofrasından beslenen yüzbaşının parası ile alınmıştı. parmaklarından ve ağzından kanlar akan franko beyniyle değil elleriyle görüyordu aslında .
    bir eliyle çaldıklarını, diğer eliyle de kendi yandaşlarına verdiklerini.
    ofelya franko'nun yandaşlarından oldu ondan gelenleri giydiği için. giysileri onu franko'ya bağladı. onun hırsızlığına ortak oldu. o yüzden odadan çıkamayacaktı nerdeyse zaten. ama elbiseyi ve ayakkabıyı ağaca girmeden önce çıkardığı için son anda kurtulabildi.
    her sahnesi ayrı bir sembolizm, ayrı bir betimleme taşıyan muhteşem film.

    --- spoiler ---

    filmde verilen her sembolu anlatmak gerçekten çok uzun sürer. fırsat buldukça editlerim.
    ilk kez bir filmin içine girip olaylara müdahale etmek istedim.
    filmin sonunda boğazımda kocaman bir düğüm vardı.
    sanki ölen benim çocukluğumdu. kim bilir belki de öyleydi.
  • --- spoiler ---

    masal dünyasının sadece ofelia'nın hayal ürünü olduğuna inanmadığım, inanmak istemediğim filmdir.

    şöyle ki filmin sonunda "el kapitan"ın pan'ı görememesinin sebebini ofelia'nın seçilmiş birisi olduğu için görebildiği yerine bütün bunların bi hayal ürünü olmasına bağlayalım. o zaman ofelia kilitli olan odadan nasıl çıktı ve kardeşinin yanına gidebildi? tebeşiri nereden buldu? annesinin iyileşmesi, sonra da yatağın altındaki bitkiyi ateşe atınca birden fenalaşması tesadüf müydü? (bu soruya orada sinirlendiği/üzüldüğü için kötüleşti diye cevap verilebilir, kısmen kabul ediyorum. ) ve son olarak ofelia labirentte duvarlar açılıp içlerinden geçmediyse "el kapitan" niye aynı yere geldikten sonra çıkmaz bir yere geldiğini görüp, puflayıp geri döndü?

    eğer bütün bu sorulara mantıklı bir açıklamanız varsa bile lütfen kendinize saklayın, bırakın ben de hayal dünyamda filmin bir peri masalı olduğuna, sonunda ofelia'nın krallığına dönüp mutlu yaşadığına inanayım.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    son ana kadar pan'ın ofelia'ya bir yamuk yapıp, bir şekilde kapıyı açtırıp kendisinin geçmesini, sonra da arkasını dönüp "nihahahaha" diye gülmesini beklediğim filmdir. lakin böyle bir olay yaşanmamıştır.

    --- spoiler ---
  • (not: eğer sinemayı gerçekten seven, dvd izlemeyi hobiden öteye götürmüş biriyseniz ve bu filmi henüz izlemediyseniz, lütfen yazdıklarımı sabırla okuyun. pişman olmayacağınızı garanti ederim.)

    "gerçekler sizi sardığında, tek sığınağınız hayal gücünüzdür"

    ben, kendimi 'sinemasever' olarak tanımlayıp da, bu filmi şimdiye dek izlemediğim için kendimden utanıyorum.
    bu film hakkında hiçbir fikrim, duyduğum hiçbir şey yoktu. birkaç ay önce, bir sıkılma anımda aldığım birkaç dvd'den biriydi sadece. tercihimdeki tek nedense, dvd'nin kapağındaki '3 dalda oscar ödülü-2007' yazısıydı. oscar aldığına göre iyi bir film olmalıydı. yönetmenin guillermo del toro olması da, diğer bir ayrıcalıktı.
    ancak aldığım diğer dvd'leri, onlardan sonra aldığım dvd'leri, hatta daha önce izlemiş olduğum dvd'leri tek tek seyretmeme rağmen, bu filme dokunmadım. çünkü kabın içinden çıkan ikinci kapağı ve o yaratığı (pan) çok itici bulmuştum. filmden sıkılacağımı düşündüm. kabın içinden bir de kitapçık çıkınca şaşırdım. o an bu filmi izlemeyi bir kez daha erteledim.

    bir filmi izlemeden önce, konusu hakkında hiçbir şey öğrenmemeye dikkat ederim. fragmanı gördüysem, hafızamdan çıkarmaya çalışırım. çünkü ne okuduklarımın ne de gördüklerimin filmi izlediğim sırada aklımı meşgul etmesini isterim. bu filmde de böyle oldu.
    dvd'yi oynatmaya başladığımda, filmin ispanyolca olduğunu henüz fark etmiştim
    . daha en baştan canım sıkılmıştı. elbette ki türkçe dublajın sinemadaki mükemmelliğini hatırlamak, içimi rahatlattı ve 'play movie' tuşuna bastım.

    'ispanya 1944' diye başladı bu film. ilk başlarda öyküyü tanımaya çalıştım. kafamı yine de farklı düşüncelerle meşgul edebiliyordum. ta ki ilk yarım saat geçilene dek...
    bu kadar anlattıktan sonra, filmden bahsetmemem tuhaf gözükebilir. ama benim asıl vurgulamak istediğim konu da zaten bu yarım saatle, filmin bitişi arasında yaşadıklarım.
    içinde bulunduğum dünyadan koptuğumu ancak siyah fonda beyaz yazılar akmaya başladığında fark edebildim. ben hayatım boyunca, hayattan bu kadar uzaklaştığım bir an daha hatırlamıyorum.
    bir filmde duygular bu kadar mı sert geçişli olur. 2 dakika önce korkarken, 2 dakika sonra ağlamak, 3 dakika sonra mutlu olmuşken, 5 dakika sonra lanet etmek... pan'ın labirenti, adına yakışır bir şekilde, izleyeni bir labirentin içine sokuyor.

    yukarıda, filmin kapağındaki sözü yazmıştım;
    "gerçekler sizi sardığında, tek sığınağınız hayal gücünüzdür"

    bu sözü filmi izledikten sonra gördüm. bu film ancak bu kadar net bir şekilde özetlenebilirdi.

    abartıyor gibi görünebilirim. ama hislerimi paylaşmam lazım. film bittiği anda sanki hüzünlü bir şekilde bulutların üzerinde uçuyorumuşum gibiydim. şaşkın bir şekilde televizyona bakıyordum. içimden, "helal olsun ulan, helal olsun, bu nasıl film böyle" sözlerini onlarca kez tekrarladığıma yemin edebilirim. ve sonra o kitapçığa baktım. notlarda ne yazıyordu biliyor musunuz? işte o an bu filmin, kim tarafından izlenirse izlensin, aynı duygularla tarif edilebileceğini anladım:

    "filmin cannes'daki gösteriminin sonunda başlayan yoğun alkış 22 dakika sürdü"

    22 dakika... tam 22 dakika... düşünebiliyor musunuz? 22 dakika alkış...

    şimdi size değil, sana söylüyorum;

    eğer sanat denen büyüye inanıyorsan, bu filmi her ne pahasına olursa olsun izle. mutlaka izle. inan bana, sen olmasan bile, ruhun bundan büyük keyif alacak...
  • muhtelif spoilerlar var, kufredecekseniz okumayin.

    filmde ofelia'nin gercek hayatin acimasizligindan kacmak icin hayal dunyasina sigindigini goruyoruz, ama malesef kizcagizin yasadigi hayat o kadar acimasiz ve cirkin ki hayal dunyasi da guzel ve mutlu degil, gayet korkunc (neredeyse psycho). kupa kralicesinin alice'e flamingolarla kirpilere vurmasini emretmesi ya da alice'in kelleleri vurulmasi gereken iskambil kagidindan askerleri kurtarmak icin cirpinmasi gibi bir cirpinis icinde kizcagiz. hayal dunyasina kaciyor, ama orada da binbir turlu tehlike, igrenclik var, masaldan cok kabus gibi.

    bu arada ofelia'nin hayal dunyasindaki gorevleri ile mercedes'in gercek hayattaki gorevleri arasindaki sembolik paralellik de ilgi cekici. ofelia mutlu kraliyetine ulasmak icin anahtarlar ve bicak pesinde kosuyor ve bu sirada ortaliktaki ziyafeti gordugunde nefsine hakim olmasi gerekiyor. mercedes de franco'nun olmadigi ozgur bir ulke amacina ulasmak icin bir anahtar ve bir bicak sakliyor, el capitan'a ziyafetler hazirlarken ormandaki gerillalara kacirdigi yiyecekler yuzunden basi belaya giriyor. ofelia'nin "bir gun anlarsin, elimde degil, iyiligimiz icin" diyerek fasist herifin hoyratca davrandigi karisi olmayi kabul eden annesini kurtarmak istedigi gibi, mercedes ve gerillalar da franco'ya boyun egmis ispanya'yi kurtarmak istiyor (iki caba da bosa cikiyor). bu arada dikkat edilirse ofelia'nin annesi el capitan ile tanismalarini anlatirken terzi olan ilk kocasinin (ofelia'nin babasi) adamin uniformalarini diktigini soyluyor -benim bundan cikarimim herifin kadina goz koydugu ve ona sahip olmak icin kocasini oldurttugu seklinde ama tahmin bu (gerci bu tahminden paralel sembolizmi kullanirsak franco'nun ispanya'ya sahip olabilmek icin cumhuriyetcileri/komunistleri nasil yokettigini anlatiyor diyebiliriz).

    netice itibariyle, bence ortada aslinda bir hayal dunyasi, bir masal dunyasi falan yok. kizcagiz etrafinda olanlari algilamaya calisiyor ve olanlar o kadar surreal ve yabanci ki bu sekilde algiliyor. yoksa ha el fauno ha el capitan, ikisi de ayni derecede cikarci, despot, ve acimasiz.

    edit: sunu da eklemeden gecemedim
    mercedes: "you won't be the first pig that i've gutted"(sen karnini destigim ilk domuz degilsin)
  • dikkat !!! bu bir çocuk filmi değildir !!!

    bence -en azından- türkiye'de fena halde yanlış tanıtılan film. ispanya'daki iç savaşı arkaplan olarak alan fantastik bir film bekleyenler gidince hayal kırıklığına uğrayacaklar ama filme laf edemeyecekler çünkü salondan fantastik öğeler içeren mükemmel işlenmiş bir savaş dramı izlemiş olarak çıkacaklar. hatta çanlar kimin için çalıyor'u okumuş olanların daha da hoşuna gidecek.

    evet, son derece "sert" bir savaş filmi pan'ın labirenti. eleştirilebilecek tek noktası yeterince "fantastik" olmaması çünkü içindeki masalsı öğeler öyle bir hardcore görselliğe sahip ki insana "del toro komple böyle bir film çekse de doya doya(tırsa tırsa,iğrene iğrene vb.) izlesek" dedirtiyor.

    --- spoiler ---

    bok vardı yedin o üzümleri. içimde ukteydi söyledim rahatladım.

    --- spoiler ---
  • taş gibi faşizm eleştirisi yapan, taş gibi film.
  • hic elinize tebesiri alip odanizin duvarinda baska dunyalara acilan kapilar cizmek istediniz mi? hic onunuzde acik duran defterin bos ama bombos sayfalarini hayal gucunuzle doldurmak istediginiz oldu mu? hic bu olumlu dunyaya ait olmadiginiz hissine kapildiniz mi? hic babanizin golgesinde yasadiginiz mi? hic sevdiklerinizi korumak icin yilana sarilip ona bakip beslediginiz onun ellerinden olumun aci tadina vardiginiz oldu mu? hic labirentte kaybolmak istediniz mi? hic film bitip de herkes salonu terk ettikten sonra temizlikcilerin sesiyle uykudan uyandiniz ruyanizi animsamaya cabalarken sozlerini bilmediginiz bir ninniyi mirildandiginizin farkina vardiginiz oldu mu? iste oyle birsey.
  • the chronicles of narnia gibi bir film olduğunu düşünüp izliyim dedim çok afedersiniz fena göt oldum. ruhum daraldı, içim karardı ha ama pişman mıyım izledim diye? tabi ki hayır. eh madem filmi çok beğendik, hatat ağladık, o zaman bi kaç tane trivia verelim hemen;

    *film, cannes film festivalinde 22 dakika alkışlanmış.

    *yabancı film dalında 2006 oscar adayı. ülkesi meksika

    *film, şiddet içerikli sahneleri yüzünden malezyada yasaklanmış.

    *guillermo del toro, fikirlerini filme çevirmeden önce not defterlerine yüzlerce not alırmış ve çizim yaparmış, yıllarca not yazdıktan sonra not defterini bir takside unutmuş ve projesinin suya düştüğünü düşünmüş velhasıl kelam, taksi şöförü not defterini bulmuş ve durumun önemini kavrayıp defteri del toro'ya ulaştırmış.

    * doug jones, filmdeki tek amerikalıymış, üstelik de hiç ispanyolca bilmiyormuş ve pan kıyafetini giydiği zaman karşısındakinin konuşmalarını duyamadığı için hem kendi repliklerini hem de karşısında konuşan kişinin repliklerini ezberlemek zorunda kalmış.

    * filmdeki çocuk aslında 7-8 yaşlarında olmalıymış ama del toro ivana baqueronun oyunculuğundan çok etkilendiği için yaşı 11e çekmiş.

    *film, en iyi makyaj, en iyi sanat yönetmenliği ve en iyi sinematografi dalında 3 oscar kazandı.
  • evet hayal ve gerçek arasında gidip geliyor, ama hiç bir zaman iki dünya arasında tarafsız kalmıyor, hep hayal dünyasını gerçeklere tercih ediyor.

    --- spoiler ---
    ophelia'nın annesi iyileşsin diye yatağın altına adamotu koyması mesela...annesi sebepsiz yere iyileşiveriyor ama ne zaman bu fark ediliyor ve adamotu bizzat annesi tarafından ateşe atılıyor, anında sancı geliyor ve annesi bunun bedelini hayatıyla ödüyor.
    --- spoiler ---

    film inanmamızı istiyor kısacası...
hesabın var mı? giriş yap