• bu tip belgesellerle ilgili bir diğer sorun da, izleyen insanların kendilerini bir çeşit duyarlılık testine girdiklerini zannnetmeleri, filmi ne kadar erken terk ederlerse o kadar duyarlı oldukları ve bunu ıspatladıkları sanrısına kapılmaları. bu filmi izlerken dayanamayıp kapatmanız ve bir süre (yaklaşık beş dakika) ne acımasızlık diye düşünüp, "bitirseydim vejeteryan olurdum" deyip , hayatınıza kaldığınız yerden devam etmeniz filmi amacına ulaştırmıyor. ki filmin amacı sizi vegana çevirmek de değil, ama kaldığınız yerden önceki gibi devam etmeniz de hiç değil.
    ve bu tip belgesellerle ilgili ikinci bir diğer sorun ise bircok insan tarafından duygu yoğunlugu yaratıp ağlatan hollywood filmleri tadında yutulup,kore filmleri klasmanında sahnelerin izlenilebilirliğinin tartışılması.
    ve bu tip belgesellerin üçüncü bir diger sorunu, gördüğümüz her seyin, çok uzak diyarlarda, hiçbir etkimiz olmadan bizden bağımsız bir şekilde olup bittiklerini sanarak izlememiz.
    ve bu tip belgeselllerle ilgili sorunların hepsi bütün sorunun insan türünde olmasından kaynaklanıyor.sokağa çıkacak yüzüm yok,kediden köpekten utanıyorum.
  • insani kendi irkindan tiksindiren, kalp krizi gecirten, can acitan, bas agritan, mide bulandiran, ofke nobetine sebep olan, yasama sevincini alip goturen, "hayvana gelene kadar ohooo...peki ya insanlar?" diyen turcu denyolarin gozlerini dort acip izlemesi gereken belgesel.

    yerkuremizde insanin hayvana yaptigini baska hic bir canli bir digerine yapmadi. yapmayacak ta, cok yakinda icine ettigimiz gezegen iflas edecek hersey yok olacak ve sistem restart olacak. iste o zaman bu yeni "dunya" da insan olmazsa tum turler derinden bir oh cekecek.

    "son irmak kurudugunda, son agac yok oldugunda, son balik oldugunde; beyaz adam paranin yenmeyen bir sey oldugunu anlayacak" kizilderili atasozu.
  • muthis ve dayanilmaz bir belgesel. bize gunluk hayatimizda fark etmeden yaptigimiz ve alet oldugumuz seylerin icerdigi vahseti hatirlatmasiyla muthis, insanligin icindeki onlenemeyen siddeti ve "guclu dogrudur" ilkesiyle hareket eden dunyayi fark ettirmesiyle dayanilmaz..
    tamamini izleyememis olsam da coguna dayanmayi basardim (cunku birilerinin dayanmasi ve birseyler yapmasi lazim). beyin kasilmasi seklinde bir bas agrisi yasamaya basladim ve beynimde tumor olsa bu siddet dolu dunyadan kurtulmak icin ne iyi bir bahane olurdu diye dusunecek kadar umitsizlige kapilmis bulunmaktayim.
  • bunu izleyen bunu oldu:
    (bkz: vejeteryan)
  • gelmiş geçmiş en etkileyici korku filmi! çünkü seyredeceğiniz katliamın tamamı malesef gerçek.

    izledikten sonra insanoğlundan, ne kadar aşağılık konumlara düşebileceğini gördüğünüz için tiksinebilirsiniz ya da öz yaşamınızda köklü bir değişime gidip eti bırakabilir, deri ve kürk almaktan vazgeçebilirsiniz. zira bunların hiçbiri o eziyet dolu cinayetlere değecek kadar hayati değildir 21.yy insan yaşamında.

    hayvan endüstrisine karşı protest bir duruş sergileyebilmek için önce algılarınızı gözden geçirmelisiniz: onları -özellikle de memeli ve kuşları- bilimsel gerçekler ışığında hissetme/acı eşiği insanla eş, çocuk gibi şiddetle üzülebilen korkabilen, anne ise yavrusuna neler yapıldığını dikkatle izleyen ve 3 yaşındaki bebekler kadar zeki canlılar olarak kabul edecek kadar bilgi sahibi misiniz? yoksa faşizm ışığında onlara "nasılsa asla hayvan olmayacagız, hayvanlar bizim kadar zeki değilse katli vacip" gibi varsayımlarla onları canlı canlı yüzülmeye, başlarına sivri sopalarla vurularak öldürülmeye, canlıyken kancalara asılıp öğütme makinelerine sokulmaya, eğlence için elektrik şokları verilmeye mahkum yaratıklar olarak mı görüyorsunuz?

    işte bu filmin en önemli farkı da bu: eski hayvan hakları videoları gibi bağıra çağıra, seyirciyi suçlayarak farkındalık uyandırmıyor; onun yerine görsel belgelerin yeterince tokat etkisinde olduğunu sezmiş, metinde ise insanın bu yaklaşımının zamanında zencilere ve kadınlara bakışıyla aynı olduğunu üniversite tezi tadında irdeliyor.

    mutlaka seyredin, seyrettirin. gerçi asıl seyretmesi gereken kitlenin -mesela her sene üç deri çizme beş deri çanta alan bir kadının- bu yapımın beş dakikasına bile dayanabileceğini sanmıyorum; ama gerçek böyle bir şey ve görmek istemeyince, düşünmemeye çalıştıkça yön değiştirmiyor. hayvan sevgisinin hala sadece eve kedi köpek almak olarak algılandığı ortalama insan için bu filmin her dakikasını seyretmek, elbette aşırı doz; ama bu belgesel hayvanlara ne gözle baktığımızı, ne çileler çektirdiğimizi beş ana klasörde, sakince (görüntüler yeterince agresif zaten) ele alan bütünsel bir iş. gizlenen endüstriyel gerçekleri açığa çıkarması bağlamında da sistematik bir ifşa başarısı.

    gelecekte hayvan haklarının giderek daha fazla tanınacağı tarihin akışına, insanoğlunun 2000 'lerdeki faşizm modeli olarak geçecek bir utanç göstergesi aynı zamanda.

    utanmak serbest ama nolur artık göz yummak yok!
  • birkaç aydır izlemek için kendimi zorluyordum. bugün cesaret edebildim.

    mide kasılmaları, kalp sıkışması, boğaz düğümlenmesi, ellerin uyuşması ve mutlaka salya sümük gözyaşıyla birlikte izlenebiliyor ancak.

    önceki bir entryde de değinildiği gibi artık aynı kişi değilim. her gün binlerce canlının tahmin bile edilemeyecek acılar içinde yaşamaya zorlandığı veya akıl almaz bir acımasızlıkla yaşama haklarının ellerinden alındığını bilerek, eskisi gibi gülüp neşeleneceğimi bile sanmıyorum.

    hayatımda ilk kez ciddi ciddi yaşamdan, dünyadan, insanlardan tiksindim ve ölmek istedim.

    çekilen acılarla ilgili çok şey anlatılmasına gerek yok zaten, can çekişen hayvanların gözlerindeki yalvaran ifade her şeyi en ince ayrıntısıyla ifade ediyor.

    filmin sonunda bu acıları karşısında bizden birgün intikam alabilecekleri yönündeki sözlerin -veya ben çok istediğim için öyle algılamış olabilirim- gün gelip gerçek olmasını bütün içtenliğimle diliyorum. insanlardan daha üstün özelliklerini gün gelir insanoğluna karşı kullanabilirler umarım.

    doğanın tepkisi, karma, ahiret vs her neyse ismi, bunların hesabı bir gün sorulur ve insan denilen varlıkların en aşşağılığının burnundan fitil fitil gelir inşallah.

    allah hepimizin belasını versin.
  • yeryuzundeki tum oscar, odul, bok, pusur ne varsa toplamasi gereken cunku gercek olan film.
  • benzer belgesellerle ilgili en ciddi sorun, bu çalışma aracılığıyla bir kere daha ortaya çıkıyor: bu belgeseller, asıl izlemesi gerekenlere asla ulaşmıyor. ne yazık ki, zaten konuya duyarlı kapalı devre bir grup insan arasında dönüp duruyor.
  • bu belgeseli yıllar sonra tekrar izledikten sonra, ne anlattığını değil; konu ile ilgili kendi düşüncelerimi aktarmak istiyorum..

    insan türü olarak aslında ne kadar basitleştiğimizin itirafıdır.. yiyen ve yenilen..

    insanlığın en büyük tabusu nedir derseniz çeşitli cevaplar vermek mümkün bu soruya.. en büyük tabumuz nedir diye sorsak kimi ensest ilişkiler diyecek, kimisi swinger, kimisi nekrofili, pedofili vs..

    aslında insanlığın en büyük fobisi yenilmektir..

    yenilmek derken f.b'nin gs'ye yenilmesi, hande yener'in peluş hd remiks aşkta yenilmesi değil.. bildiğin yenilmek; ingilizcesi eat..

    insanoğlu tarih öncesi çağlarda vahşi hayvanlardan korunmak için binlerce yıl mağaralarda yaşamak zorunda kaldı; en büyük korkusu oydu çünkü.. düşünsenize; onlarca aç kurt sizi bir bataklığın kenarında sarmış.. kaçacak yerin kalmamış, ilk önce alfa dişi olanı senin üzerine atlıyor boğazına..diğerleri de saniyler içinde sana çullanıyor, onlarca keskin diş.. erkeksen penisini dişiysen meme uçlarını koparıyorlar.. kimi karnını deşiyor kimi uyluklarını ve seni yiyorlar.. 16-18 saat arası da seni sıçacaklar bir köşeye, sindirim hızlarına bağlı olarak..

    işte insanın genlerine işlemiş olan korku budur.. yenilme korkusu.. o yavru foku niye vura vura öldürüyoruz, ya da tavukları niye eziyor bu adamlar, insan gibi kesmek varken derseniz temeli o yenilme korkusuna dayanmaktadır..

    ateşli silahların yaygınlaşmasından sonra insanlar güç sarhoşluğuna kapıldılar, ve tarihte hiçbir zaman olmadığı kadar kendilerini güçlü hissettiler.. bir manyak neden londra'dan kalkıp kenya'ya gider de safariye katılır, sonra da aslan vurdum diye o hayvanın üzerine bastığı fotoları torunlarına göstermek için albümüne koyar.. sorsan dünyanın en kibar insanı please maybe could you mind.. zihninin temelini skim senin..

    velhasıl bu belgeselin özü; insan türünün yenilme korkusunu aştığı dönem sonrası ele geçirdiği güç sarhoşluğunun bir yansımasıdır.. eskiden okla geyik avlıyorduk; şimdi dürbünlü tam dijital gprs li tüfekle.. o zaman yemek için avlıyorduk; şimdi ise yenilmediğimizi ispat ettiğimiz için..

    bilinç altımızın kökü işte.. kibrit suyu dökülecise..
  • http://veg-tv.info/earthlings adresinden türkçe altyazılarıyla beraber indirilebilen ve google videos aracılığıyla internet üzerinden izlenebilen film. hayvanlara çektirdiğimiz her çeşit zulmü hatırlatması bir yana; yediğimiz yemeğin, giydiğimiz kıyafetin nereden, hangi koşullar altında geldiğini gösteriyor. bu açıdan herkesin izlemesi gereken film. internette orda burda görülen "aman hayvana neler yapıyorlar, çok feci" videolarından, hayvanların çektiği işkencenin "çinliler çok kaka. kanadalılar çok zalim"den ibaret olmadığını açıcakça ortaya koyuyor film. yeme, giyim ve eğlence alışkanlıklarınız "normal" ise bu işkencenin içinde siz de varsınız, görmek istemez misiniz?
hesabın var mı? giriş yap