• sabahtan akşama kadar dinlediğim albüm. megadeth'ten güzel bir albüm görmeyeli dile kolay 15 yıl olmuş. özellikle gitar soloları seviyorsanız çok yoğun bir lead hakimiyeti var. 90'ların power metal gruplarının tarzını thrash'le birleştirmeleri muhteşem. süper bir albüm.
  • satın almak istiyorum lakin albümü bulamıyorum d&r da falan da yok. spotify falan var ama albümü almak ayrı bir zevk.
  • önemli grupların ileri kariyer dönemlerinde yaptığı albümlerin aksine gayet sıkı bir albümdür.

    macerası uzun soluklu olmuş, bir tatmin yaşayacak sayıda ve büyüklükte konserler vermiş, büyükler içerisinde olduğu müzik otoritelerince dillendirilmiş topluluklarda bir doyum olduğundan mıdır bilinmez bir üretim sorunu yaşanıyor bir süre sonra. ancak avantajları da oluyor. o güne dek yaptıkları muazzam işler sebebiyle isimleri de büyüyor ve etkisini sürdürüyor. tabiri caizse "ölüsü bile satar" noktasında bir rahatlık hasıl oluyor hem dinleyicide hem topluluklarda... yeni işler o isimleri büyütenler kadar etkili olmasa bile hikayelerinin "pazar" etkisi sürüyor.

    kişisel görüşüm bu albümün önem sahibi gruplar içerisinde ileri dönemlerde yapılmış albümlerin en iyilerinden olabileceği yönünde.

    edit: ilk cümlede anlatım bozukluğu yaratan megadeth sözcüğü çıkarıldı.
  • yıl içinde olacaklara dair başlık atmış gibi bir isim taşıyan, 2016 başında yayımlanmış megadeth albümü.

    yılın en sıkı albümlerinde başa oynar kanımca.
  • sıfır beklentiyle bekleyip garip bir şekilde sevdiğim yeni megadeth albümü. hepimiz farkındayız herhalde, 90'ların başındaki o inanılmaz yaratıcı megadeth'i uğurlayalı çok zaman geçti. hatta ortada megadeth falan da kalmadı, dave mustaine solo project'e döndü her şey. bu nedenle de bir zamanlar çok sevdiğim megadeth gözümde düştükçe düştü ne yazık ki. hele hele super collider rezaletinden sonra 2014'deki istanbul konserini saymazsak megadeth ismini anamaz oldum artık.

    bu albüm için konuşursak başlarda biraz beklentim vardı, ancak fatal illusion yayınlandıktan sonra tekrardan dave mustaine'e sövme sürecine geri döndüm. the threat is real ise biraz da olsa dinlenebilir bir megadeth şarkısı oldu benim için ama yeterli değildi. albüm yayınlandıktan sonra baştan sona dinleyince de yeterli bir şey göremedim açıkçası. ama hiç olmazsa megadeth'ten güzel riff'ler, dinlenebilir şarkılar dinlemek biraz da olsa mutlu etti. ayrıca albümün baştan sona sıkmadan dinletmesi megadeth adına özleten bir şey. ilk gözüme çarpan şarkı ise fear cover'ı foreign policy oldu, onun dışında bullet to the brain ve poisonous shadows favorilerim.

    yeni kadrodan bahsetmek gerekirse chris adler babanın varlığı pek hissedilmiyor ne yazık ki ama shawn drover'dan sonra kim gelse iyi olacaktı bateriler. kiko loureiro abimiz ise fena olmamış, yakışmış megadeth'e. chris broderick hala burnumda tütüyor ama kiko'nun varlığı da farklı bir boyuta taşımış yeni albümü, taze kan gelmiş megadeth'e. şahane soloları var albümde.

    özetlemek gerekirse, 2000'lerde çıkan ve the system has failed'dan sonra güzel denebilecek, dinlenebilir bir megadeth albümü olmuş dystopia. mükemmel değil, ama aşırı kötü de değil.
  • super collider faciası ve th1rt3en ergenliği ardından bu albüme de umutsuz vaka olarak bakıyordum, beklentim oldukça düşüktü ki bu kadar düşük beklentiyle karşıma birden taş gibi bir albüm dikilince bayağı bir şaşırdım. single'lara bakmamıştım çünkü albüm akışı içerisinde o single kulağa çok daha iyi geliyor genelde, single pek de belirleyici etken olmuyor. öncelikle baştan sona bütünlüklü bir albüm yaratılmış, bunda prodüksiyonun inanılmaz iyi olmasının büyük katkısı var. chris adler açık bir şekilde farkını ortaya koymuş, bunun yanında kiko sayesinde albüm daha melodik olmuş ve progpower tabanını hissettirmiş. chris adler'ın mükemmel tuşesi ve kiko'nun melodik gitar işi ile beraber agresiflikten taviz verilmiş ve kompleks megadeth riffleri bir kenara bırakılmış. genelde en çok eleştirilen nokta da burası, melodik işleri çok seven birisi olarak bana pek batmadı şahsen. dystopia, lying in state ve poisonous shadows albümün en öne çıkan parçaları kanımca. dystopia zaten albümün imza parçası gibi bir şey ayrıca kiko'nun en çok ağırlığını hissettirdiği parça da olabilir. lying in state ise albümde megadeth agresifliğini en iyi yansıtabilmiş ve ortalarına doğru inanılmaz güzel bir gitar riff'i barındıran bir parça. poisonous shadows ise albümün dramatik parçası ve evet... ben dave mustaine vokalinin bu kadar dramatik olabileceğini hayal bile edemezdim, benim albümden en beğendiğim parça olabilir, baştan sona bütünlüklü ve kaliteli bir parça. bu noktada mustaine'in vokaline de değinmek gerek, bence şu an eski vokal tarzından çok daha iyi bir tarz ile kendini bulmuş. gırtlaktan kullandığı vokal ile şu anki gitar tonu müthiş bir uyum, bunu hiç bozmasın. kısacası şöyle bir baktığımda 3.5/5'lik bir albüm olmuştur, eğer yaratıcı riff meselesine pek takılmayıp albümün klasik commercial olduğunu varsayarsak 4/5'e bile çıkabilir. son olarak albümün en büyük eksiği ise david ellefson'ın albümde buharlaşması, bas gitar tonu vesaire iyi ayarlanmış ama hemen hemen iki parçada bir hayvan gibi partisyonlarla karşımıza çıkan ellefson koca albümde kendine fatal illusion'da yer bulmuş sadece. neyse, bir endgame olmasa da iyi bir albümdür.
  • mustaine'den rust in peace, countdown, youthanasia ayarında albüm beklemek zaten ütopyanın ağa babası bu saatte, o yıllardaki dünya görüşü, frekansları duyum eşiği boku püsürü her şeyi farklı adamın, onu geçelim. hani sofraya oturursun, masada çok da sevmediğin bir meze vardır- börülce diyelim- tek başına gitmez ama yanında haydari vardır, ezme vardır hepsini rakıyla ritüel gibi indirirsin ya, hah bu albüm de aynı börülce gibi. ilk dinlediğimde pek bir şey anlamadım, sonra verdim yanına high speed dirt'ü (ezme), train of conseq'i(haydari), tornado of souls'u(tekirdağ) misler gibi gitti valla, yeni parçalar da gayet güzel geldi.

    aydın boysan ağzıyla megadeth yorumu yazarken tanımı unuttuk, onu da girelim, davullarda bu kulakların hala nick menza'yı aradığı yeni megadeth albümü, marty friedman'a falan hiç girmiyorum.
  • megadeth'in 2016 yılında çıkardığı bu güzide albümü, geçenlerde yine bir dinliyorum da bence r.ı.p ten ötürü hakkını yiyoruz bu albümün. hiç bir eksiği yok bence. bir kere 90 lar megadeth'inin esintilerini de taşıyor, yeni ve özgün rifflerde taşıyor içinde. (kiko-dave işbirliği sağ olsun) tüm enstrümanlar en üst seviyede çalınmış, kayıt kalitesi muazzam, hala yeni bir şeyler deniyor(conquer or die), yani sadece eskiye sırtını dayamıyor. r.i.p ten temel farkı r.i.p jazz fusion esintileri taşıyan bir albümken dystopia daha çok doğu-latin esintileri taşıyor. bence ya megadeth bozu yeaaa tepkileri vermeden albümü sanki başka bir grup yapmış gibi dinlemek lazım. tamam mustaine yıllar içinde bir redneck'e (a.k.a çomar) dönüşmüş olabilir ama bu albümden bir şeyler eksiltmiyor.
  • baska grup yapsa cok guzel denecek olsa da ozellikle benim gibi eski megadeth dinleyicilerini cok da tatmin etmeyen bir megadeth albumu. gerci beklentilerimizi o kadar dusurmustuk ki artik beklentileri karsilayan hatta asan bir album oldugu soylenebilir. chris adler abimizin de katkilariyla dinliyoruz, sevmeye calisiyoruz.
  • kiko efendinin etkisinin gayet guzel hissedildigi, chris adler'in de dokturdugu bir album olmus. yine de birkac kere cevirdikten sonra ee yine mi bu havalar vs gibi tadlar birakmiyor degil. kotu bir album mu ? hayir, rust ın peace ya da peace sells ayarında bır album mu (dave efendı oyle oldugunu iddia etmis) maalesef hayir.

    bir taraftan da bu kiyaslamalari anlamli bulmadigimi belirtmeliyim, rust in peace 'i yazdigin adamlar kimlerdi, yasiniz basiniz kacti, simdi kimler var, yasin basin kac, eh yani.

    albumden cikan single'lara asina olduk, eyvallah. acilis the thread is real tam bir kakafoni, icinde simdiye kadar yayinlanmis her megadeth albumunden bir parca var gibi, gerek riff, gerek solo gerek davul partisyonu, fill, ne dersen de.

    akabinde gelen ve albume adini veren dystopia ise her detayiyla mukemmel olmus.baya dev sarki olmus. ama iste tam bu olmus dediginiz noktada bir anda albumun konsepti kafaniza dank diye iniyor, ucuncu sarki devreye girerken kendinizi bir anda 2016 model duke nukem icinde hissetmeye basliyosunuz. bundan sonra isler biraz karisiyor iste, bir anda gumbur gumbur gelen fatal illusion, death from within, bullet to the brain, post american world diye dort tane benzer temali sarki.

    ustune gelen poisonous shadows, nagmeler, piyanolar bilmemne biraz tuhaf ve beklenmedik. ardindan conquer or die sanki oyunun ortasinda partneriniz ölmus te bundan sonra yalniz devam ediceksiniz gibi bir hava yaratiyor. conquer or die da sahane sarki olmus belirtmek isterim.

    sonra lying in state ile gaza geliyor emperor ile bolum sonu canavarini oldurup foreign policy ile sktirip evimize donuyoruz.

    albumun bendeki hissiyati tam olarak bu, ha ben kimim, dave efendinin cok ta skinde mi, elbette hayir. olmus mu, olmus

    yine de agzina siciym dave e mi. neden dersen, madem yapabiliyodun da bizi kac senedir neden salak salak megadeth albumleriyle oyaladin ulan göt !

    oh
hesabın var mı? giriş yap