• "insan düşünceden ibarettir, geriye kalan et ve kemiktir.
    gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun." mevlânâ hazretin meşhur sözü.

    ne diyor: insan düşünceden ibarettir. descartes'ın "düşünüyorum öyleyse varım" sözüyle birlikte düşünürsek, benzer bir mânâyı ihtiva ettiklerini görebiliriz. ben, descartes'ın sözünde şu anlamı buluyorum: varlığım hep müphem; doğada, maddede, işleyişte, geliş-gidişte herhangi bir varlığım, etkim, kuvvetim yok. varlığımı sadece düşüncede buluyorum. hiçbir yerde değilim, hiçbir şeyde yokum. sadece düşünüyorum, öyleyse varım.

    aynı hakikat, "insan düşünceden ibarettir" formunda descartes'tan üç yüzyıl önce söylenmiş. üstelik devamı da söylenmiş: "gül düşünüyorum öyleyse gülüm, diken düşünüyorum öyleyse dikenim." ne diyeyim, öyleyse seviyorum ve önünde hürmetle eğiliyorum.
  • "insanoğlunun ızdırabı kadar tabii ne vardı! şuurla var olmayı, gerçekten var olmayı ödüyordu. fakat insanoğlu bununla kalmıyor, bu büyük, değişmez zaruretin yanında kendi de yeni baştan talihler icat ediyordu. yaşıyorum diye başka ölümler yaratıyordu. hakikatte bunlar hep o varlık vehminin çocuklarıydı. çünkü hakiki ölüm ızdırap değildi, kurtuluştu; hepsini hepsini bırakıyorum, sonsuzluğa karışıyorum. aklın bittiği yerde parlayan büyük incinin kendisi oldum; ondan bir zerre değil, kendisi.
    aklın serhaddinde hiçbir aydınlığın gölgelenmediği yerde kendi içinden aydınlık, pırıl pırıl tutuşan büyük su nergisiyim. fakat hayır, o bunu diyeceği yerde, mademki düşünüyorum; o halde varım, mademki duyuyorum, o halde varım, mademki harp ediyorum, o halde varım, mademki ızdırap çekiyorum, o halde varım! sefilim varım, budalayım varım! varım, varım! diyordu.."*

    tanpınar üstün izah kabiliyeti ile konuyu daha iyi kavramamız için -inci bir kolye gibi- tek tek dizmiş kelimeleri.
    bu satırlardan descartes haberdar olsa herhalde varlığından utanırdı..
  • "...düşünüyorum, öyleyse varım...oldukça makul...fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar:
    düşünen bir adamı düşünüyorum...düşündüğümü bildiğim için, ben varım...düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamında var olduğunu biliyorum...böylece o da benim kadar gercek oluyor...bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor...düşündüğünü düşündüğüm bu adamım beni düşlediğini düşünüyorum...öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor...o gerçek ben ise bir düş oluyorum..." ihsan oktay anar/puslu kıtalar atlası...
  • "sıkışıyorum öyleyse .rar'ım"
  • cogito, ergo sum (düşünüyorum, öyleyse varım)

    descartes'ın hiçbir sözü böyle eğilip bükülmemiştir herhalde. herkes bir şeyler söyledi. ama en ilginç bulduklarımdan ikisi şöyledir:

    "düşünüyorum, öyleyse yokum."
    (bkz: karanlık thomas)
    (bkz: maurice blanchot)

    kahramanına "gecenin gecesiyim" dedirten bir blanchot'dan (blanşo) başka bir şey beklenemezdi galiba. onunki aşk kadar müzmin bir varoluş yorgunluğudur. barthes'ın da dediği gibi o aşk yorgunluğunun yegâne anlatıcısıdır. ölüm hükmü adlı anlatısı da bu duygulardan yapılmış bir başka çalışması, onu ayrıca yazacağım.

    "ıstırap çekiyorum, öyleyse varım."
    (bkz: akşamüstü gölgeleri)
    (bkz: samuel beckett)

    hiç için metinler, godot, üçleme (molly, malone ölüyor, adlandırılamayan) aynı döngünün parçaları. joyce uzmanı richard ellmann'a göre beckett için insan varoluşu bir dilencininkinden pek de farklı değildir. insan bekler de bekler, arzu duyar da duyar. ama ne geçecektir eline acıdan başka? gecenin sonunda seni acı bir varoluştan başka bir şey beklemeyecektir. "god"ot ise insanın içinde farkında olmadan öldürdüğü tanrısıdır. insanın öteki yarısı ölmüştür artık. sorun, tanrının yerine neyin/kimin koyulacağıdır?! bunun yanıtını asla vermez beckett.

    bununla birlikte blanchot'nun öznesi yoktur, beckett'inki ise her şeye rağmen varım, diyebilmektedir hayata/dünyaya/ötekilere karşı.
  • çarpıcı olduğu için sloganlaşıyor, sloganlaştıkça da anlamından kaybediyor bu söz.

    bu başlıkta birçok kişi tarafından dile getirilmiş, ama tekrar vurgulamakta yarar var; "düşünüyorum öyleyse varım" derken, "varlığımı düşünüyor olmama borçluyum" dememiş descartes. düşünmek varolmanın sebebi değil, sonucudur.

    hatırlayalım: descartes, bildiği her şeyi yeniden bir akıl terazisinden geçirerek tüm önyargılarından kurtulmaya çalışıyor. her şeyi şüphe ile tartarken, elinin altındaki masanın bile varlığını kesin bir şekilde kanıtlayamayacağını, zira masa hakkındaki tüm bilgilerini duyu organları ve zihniyle edindiğini, bu bakımdan kendi donanımının izin verdiğinden fazlasını bilemeyeceğini, bununla beraber duyu organlarının ve hatta zihninin bile yanılabileceğini, dolayısıyla masanın varlığını kesin bir şekilde kanıtlamasının mümkün olmadığını görüyor. bir örnek olarak rüyada görülen bir masayı ele alırsak, masanın varlığı yokluğu hakkındaki tartışma çok daha net bir şekilde anlaşılabilir.

    şeylerin varlıkları hakkındaki tüm bilgilerimizin şüphe sınavından geçemediğini gördüğümüz bu dünyada varlığı şüphe götürmez bir şey kalmış mıdır? evet kalmıştır; tüm bu konular hakkında şüphe edenin, yani kendisinin varlığından kuşku duymasının imkansız olduğunu görüyor descartes. zira bu şüphe etme, muhakeme etme, yani düşünme hali, herhangi dolaylı bir bilgiye ihtiyaç duymadan, varlığı doğrudan algılanan tek bilgi olarak karşımıza çıkıyor. "şüphe duyuyor olduğumdan şüphe duyamam. öyleyse şüphe edenin, yani benim varolduğum kesindir." sözünü kısaltırsak: "düşünüyorum, öyleyse varım." vecizesine gelmiş oluruz.

    şu halde bilinçli bir varlığın, kendi bilinci çerçevesinde varlığından emin olabileceğini söylemiş oluyor descartes. yalnız bunu söylerken, "ben" öznesi üzerine kurulmuş bir acelecilik var. "ben düşünüyorum, öyleyse ben varım" derken 'ben' dediği şeye, yani descartes'e hakettiğinden fazla bir kesinlik yüklüyor. zira her şeyden şüphe ederken, kendisinin değişmez bir özne, yani descartes'in kendisi olduğu hakkında şüphe etmiyor. oysaki bu düşünme eylemini yürüten descartes'ten başka bir özne de olabilirdi. nasıl mı? sizi uzun ihsan efendi'nin dünyasına alalım: (bkz: özne arayışında insan/#12985002)

    düşünme eylemini yürüten bir özne kendisinin varlığından emin olabilir, ama bu öznenin kim olduğu hakkında kesin olan hiçbir iddia ortaya koyamaz (bkz: kelebeğin rüyası). zaten descartes'ten sonra bu işi iyice kurcalayan filozoflar şu tavşan boku gibi akmaz kokmaz ifadeyi daha uygun görmüşler: " 'düşünüyorum öyleyse varım' demeyeceksin hayvan herif; 'bir şeyler algılanıyor, öyleyse bir algılayan var' diyeceksin!"
  • dusunuyorum o halde hapisanede olmam son derece normal
  • "herşeyden şüphe edilebilir, ancak şüphe eden özneden şüphe edilemez" şeklinde de yorumlanabilen önerme.
  • - vee descarteees varım diyor!

    rasyonalist edit :
    (descartes sobanın karşısında banyo iskemlesinde çömelmektedir)

    - duyularımız bazen bizi aldattığına göre , hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını farzetmeliyim.burada sobanın karşısında oturduğumu nasıl bilebilirim? bundan emin olamam . rüya ya da hayal görüyor olabilirim... ya da muzip bir şeytan benimle oyun oynuyor olabilir..?! kuşku duyamayacağım tek şey bir şey düşünüyor olmam.rüya gördüğümü , benimle alay edildiğini ya da bir bedenim olmadığını bile düşünsem bu böyle... işte buldum!! düşünüyorum öyleyse varım !!

    (bkz: cogito ergo sum)

    bu buluşundan çok memnun olan rene descartes şöyle yazdı : "bunu, tereddüt etmeden, felsefenin aradığım ilk ilkesi olarak kabul edebileceğime karar verdim."

    kaynak:yeni başlayanlar için felsefe/milliyet yayınları
  • "...husserl'e göre felsefenin son yüzyıllardaki krizi descartes'in bulduğu mihverden çıkması olmuştur. fakat bu mihveri artık onun gibi bütün ilimlerin birer dal halinde bağlı olduğu gövde gibi görmemeli; bunu ilimlerden her birinin kendine temel bulacağı bir şuur tavsiri olarak görmelidir. şuur, bilgi fiillerinin cereyanıdır. descartes'in dediği gibi, şuur maddeden ayrı bir cevher değildir; alemin içinde ve alemine dönük fiiller hüzmesidir.
    "düşünüyorum, öyleyse varım!" dememelidir. çünkü "düşünüyorum" diye alemden ayrı hiçbir şey yoktur. "düşünüyorum" dediğim zaman mutlaka bir şeyi düşünüyorumdur. hiç bir hedefi tesbit etmez göründüğüm zaman dahi "düşündüğümü düşünüyorum!" ( cogito cogitatum ) demeye mecburuz..."

    genel felsefe derslerinden
hesabın var mı? giriş yap