• filmin başlarında askerin mutsuzluğunu unutmak için montla sıçması gözlerden kaçmamıştır.
    usta yönetmen nolan, üstad umut sarıkaya'ya selam çakmış. helal olsun.
  • ikinci harbin kader anı bu şehirde gerçekleşmiştir. müttefik ordusu yıldırım hızıyla ilerleyen wehrmacht askerleri karşısında dunkirk'e çekilme emri alır ve bu şehirde kuşatılır. tam 400 bin müttefik askeri köşeye sıkışmış beklerken hitler wehrmacht'a dur emri verir. bu emir belki de savaşın stratejik olarak en büyük hatasıdır. alman ordusu tahliyeyi önleyecek kapasiteye sahipken hitler'den gelen emir alman savaş makinesini durdurur.
    hitler büyük ihtimalle tahliyenin yapılamayacağını, yapılsa bile bunun bu kadar çabuk olacağını tahmin edemiyordu. hitler ve von rundstedt dunkirk'e girmelerini engelleyecek hiç bir unsur olmadığı halde müttefik ordularını imha etmez, açıkça tahliyeye göz yumar. 400.000 müttefik askeri, dile kolay.

    tahliye önlenseydi ingilizler ordusuz kalacaktı. geriye kraliyet donanması ve raf'dan başka bir şey kalmayacaktı. bu da ingilizlerin teslim olma ihtimalini artıracaktı.

    churchill yüzebilen her şeyin dunkirk'e gitmesini emreder. askerlerin ingiltere'ye dönmesi için ülkeyi adeta ikinci defa seferber eder.

    dunkirk, ingilizlere ingiliz olduklarını hatırlatan, savaşın gerçekliğini açıkça ortaya koyan tahliye harekatının yaşandığı yerdi.

    tahliye luftwaffe'nin yoğun saldırılarına rağmen başarılı olur ve müttefik ordularının büyük bir kısmı ingiltereye başarıyla ulaşır. ingiliz ordusu yok olmaktan son anda kurtarılmasına rağmen hayatta kalan askerler savaşı kazanmışcasına sevinir. ancak churchill şöyle der; tahliye ile zafer kazanılmaz.
  • --- spoiler ---

    düşen uçaktan kendi askerlerinin orada atlayacakken vazgeçip uçağı indirmeye karar veren, indirince de uçağı yakıp esir düşen müthiş zeki bir baş karaktere sahip film.

    --- spoiler ---
  • film hakkında bir şey okumaktansa, hangi yazarın imax'de izleyeceğini öğrenebildiğimiz film.

    teşekkürler sözlük.
  • nolan'ın, 'filmlerinde kadın karakterler yaratamıyor' eleştirilerine bu filmiyle, tek bir kadın karaktere yer vermeyerek akılcı bir çözüm bulduğu kapak mahiyetinde bir eser olmuş:)
  • action-war tarzında bir şey izleyemeyeceğiz. bunu filmin adı bile açıkça ortaya koyuyor. tarihi olarak dunkirk olayı almanlar tarafından kuşatılmış ingiliz yurtdışı orduları ve bir miktar fransız askerinin içinde olduğu büyük bir tahliye ve kurtarma harekatıdır. tarihin dönüm noktalarından biridir. bu olayı derinlemesine bilenler elbette filmin içeriğini az çok tahmin ediyordur ama bu biraz da yönetmene bağlı bir şey. işin içinde c. nolan varsa her şey olabilir.

    --- tarihi bilgi içerir ---
    alman orduları 10 mayıs 1940'da fransa, hollanda, belçika ve lüksemburg'a saldırarak ikinci dünya savaşındaki batı cephesini açar. bu öylesine müthiş tasarlanmış bir savaş stratejisidir ki 25 haziran tarihinde (45 gün içerisinde) fransa resmen teslim olur ve batı avrupa'nın işgali tamamlanır.

    magino hattı ile korunan fransız topraklarına almanlar birinci dünya savaşında olduğu gibi yine belçika üzerinden girerek görülmemiş bir hızda ilerlemiş, planın bir parçası olarak ordu iki kısma ayrılarak bir grup fransa'nın manş kıyılarına, diğer bir grup belçika ve hollanda kıyılarına ilerleyerek fransız ve ingiliz yurtışı ordularını kuşatmıştır. bkz: harita

    kuşatılan ordu fransa'yı koruyacak esas kuvvetleri barındırdığı için bu fransız ve ingiliz yüksek komutanlıkları için büyük bir şok olmuştur. kuşatılan müttefik ordusu kuşatmayı yarmak için çaba gösterse de almanlar gediğin açılmasına izin vermez ve savaşın kaybedileceğini anlayan ingilizler kuşatılan ordulara hızlıca dunkirk limanına doğru geri çekilme emri vermiştir. almanlar da müttefik ordularını imha etmek için hemen takibe geçse de bu noktada çok ilginç bir şey olur.

    alman batı orduları komutanı rundstedt imha için ilerleyen alman birliklerine dur emri vermiş (batı orduları grubuna dur emrini genelkurmay ya da onların da üstünde hitler vermiş) ingilizler de tahliye için büyük bir fırsat yakalamıştır. rundstedt wehrmacht'ı durdurmasaydı ingiliz ve fransız savaş gücü tamamen yok edilecekti.

    dur emri neden geldi? bu hala tartışılan ve anlam verilemeyen bir konudur. rundstedt ve hitler müttefikleri dunkirk'te kıstırana kadar alman ordusunun fazlasıyla kayıp verdiğini, tankların dunkirk istikametine doğru ilerleyen arazi için tehlikeli olabileceğini, zaten kapana kısılmış ve deniz yolu dışında hareket etmesi imkansız olan müttefik kuvvetlerini luftwaffe aracılığı ile imha edebilirdi. ayrıca alman yüksek karargahı hiç durmadan savaşan alman birliklerinin dinlenmesi ve moral depolaması için dunkirk'e göndermemiş olabilir. luftwaffe komutanı olan reichmarschall goering, dunkirk'te sıkışmış olan müttefikleri ordunun yardımı olmadan, sadece luftwaffe aracılığı ile imha edeceğine söz verir. böyle bir sözün verilmesi yürek ister. ancak goering luftwaffe'ye güveniyordur.

    savaşla birlikte başbakan olan w. churchill her türlü deniz aracının kuşatılmış müttefik kuvvetlerini alması emrini verir. o sırada ingiltere'de bulunan savaş gemilerinden, balıkçı teknelerine kadar tüm araçlar bu iş için mükemmel bir hızda toplatılır ve kurtarma operasyonu gerçekleşir. tahliye yaklaşık bir hafta boyunca devam eder. bir günde 10 bin - 60 bin arası asker ingiltere tahliye ettirilir. bu sırada luftwaffe de ingiliz donanmasını bombalasa da çok az kayıp verdirir. yaklaşık 350 bin asker dunkirk'ten ingiltere'deki dover limanına tahliye edilir. ingilizler bütün ekipmanı dunkirk'te bırakır ve almanlar bunların tamamını ele geçirir.

    filme gelecek olursak, tahliye sırasında luftwaffe'nin bombaladığı royal navy gemileri dışında pek bir aksiyon izleyeceğimizi zannetmiyorum.

    ha olur da film dunkirk öncesini konu alır da 10 mayıs'ta cephenin başlangıcı ve tahliye sonuna kadar işlenirse büyük bir aksiyon görebiliriz.

    edit: gelen ilk fragman filmle ilgili ilk tahminlerimi doğru çıkarmış gibi. zira fragmanda bir tahliye botunda bulunan ingiliz askerlerinin luftwaffe uçakları karşısındaki korkusunu izliyoruz. muhtemelen bunun devamında ortaya çıkacak raf uçaklarıyla birlikte nolan'ın yeteneğini de hesaba katarak mükemmele yakın it dalaşları ve stuka uçaklarının ingiliz gemilerine karşı pikelerini bol miktarda seyreceğiz gibi geliyor. ama yine de daha çok asker psikolojisinin üzerinde durulacağını düşünmekte ısrarcıyım.
    --- tarihi bilgi içerir ---
  • efsane yorumlar geliyor tüm site ve eleştirmenlerden. yılsonuna kadar sikko gay zenci müzikali çekilmezse bu kez o oscar gelecek galiba.

    çabuk gel haftasonu.
  • ww2 konulu filmlere askeri doğruluk gözüyle bakmaktan kendimi alamıyorum. uzun yıllardır o kadar çok okudum, araştırdım ki kendimi alamıyorum bundan. merak ve hevesim de geçmiyor. bu filmi geçen gün sinemada izledim, en az 2-3 kez daha muhtelif şekillerde izlerim. daha ilk izleyişimle bu gözle çeşitli doğru ve yanlışlar yapılmış, bazı doğruların da filmdeki drama uğruna yanlış aksettirilmiş olduğunu gördüm. bunu filmin genel başarısı anlamında bir kriter olarak çok görmüyorum ama filmi bu açıdan ele almak isterim. sonraki izlemelerimde yeni maddeler eklenecektir, buraya eklerim.

    başlayalım;

    1) dogfight konusu

    filmde christopher nolan bütün sinema tarihinde(benim izlediğim ww2 filmleri içinde tabi ki, ki hepsine yakınını izlediğimi sanıyorum) bir şeyi "ilk kez" "doğru" çekmiş. bu konuda bir danışman veya danışman kadrosu kendisini doğru yönlendirmiş ve filmde özellikle vurgulanması sağlanmış.

    ww2 dönemi avcı uçakları, dogfight esnasında birbirlerini tatatatata tarayarak takip edemezler. bugüne değin yapılan tüm filmlerde böyle çekildi. dönem uçaklarının taşıdığı mermi sayısı ve silahlarının rate of fire'ı incelendiğinde, pilot tecrübeleri dinlendiğinde uçakta toplam 20-30 saniyelik ateş süresi vardır. sonra mermi biter. üstelik havadan havaya mermi değdirmek çok zor olduğu için avcı uçak makineli tüfekleri saniyede çok yüksek sayıda mermi atarlar ve uzun süre ateş ederseniz ısınırlar/sıkışırlar. filmde dikkat edilirse pilotların dogfight esnasında yaptığı tüm atışlar 2-3 saniyelik aralıklarla ve çok az sayıda yapılıyor. o yıllarda dogfightlar tam olarak böyle gerçekleşiyordu. yani mühimmatı dolu bir uçakla kalktınız, elinizde 2-3 saniyelik atımlarla(burst diye ifade ediliyor) 10-12 atış sekansı şansınız vardır o kadar...

    bu filmde bu konu ilk kez doğru yansıtılmış.

    2) channel sickness (alm: kanal krankenheit)

    film dunkirk'i anlatıyor. yani battle of britain'ın öncesi. başlık, yani "channel sickness" o dönem ve coğrafya içinde iki düşman hava kuvveti arasında(raf-luftwaffe) oluşmuş "yakıt sıkıntısı" tabiridir. bir avcı uçağı kalktığı andan itibaren, görevi ne olursa olsun(bomber, bomber escort, fighter, recon vs.) gözü yakıt göstergesindedir. çünkü öncelikle menzil içinde %30-40'dan aşağı olmayan bir yol gidilecek, gidilen bölgede görev yapılacak(ki bu sürprizlere çok açıktır, tüketimi tahmin edemezsiniz) üzerine bir de kalkılan üsse geri dönülecektir. bu tüm parametreleri değiştiren büyük bir kısıttır. çünkü dogfight başlayınca ani hızlanmalar, dönüşler, tırmanmalar yüzünden yakıt tüketimi katbekat artar. esası itibarı ile bu problemi bütün savaş boyunca daha çok luftwaffe(alman tarafı) yaşadı.(battle of britain/ savaşın daha çok ingiltere üzerinde verilmesi durumu) ama filmde ingilizler fransız(alman) sahillerine geldiği için onlar üzerinden işlenmiş.

    bu "kanal hastalığı" savaşın seyrinin beklenenin çok dışında olmasına yol açtı. çok sayıda uçak ve pilot dönüş yolunda yakıtı bittiği için düştü. çok sayıda görev yakıt yetmeyeceği için havada spontan kararlar ile iptal edilmek zorunda kaldı. karşı sahile geçen bir uçaksanız yakıtınızın sadece 15-20 dakikalık bir bölümünü göreve harcayabilirsiniz ve doğru hesap/plan yapamazsınız. bu durumu önlemek için özellikle alman tarafı yoğun şekilde ek yakıt tankları kullanmışlardır. almanya veya fransadaki üslerden iki kanat altında veya gövde altında ek yakıt tankları ile kalkılır, öncelikle bu tanklardaki yakıt kullanılır(bugünün havacılığında da genel kural budur) sonra ilk çatışma çıkınca yakıt tankları atılır ve uçağın kanatlarındaki dolu iç tankları ile çatışmaya girilerek yakıt sıkıntısı aşılmaya veya azaltılmaya çalışılır. (ki bu da aslında tam ideal durum değil. dolu tanklarla ağır olan uçağın dogfight performansı düşüktür. hafif avcı avantajlı olur.)

    filmde channel sickness işlenmeye çalışılmış ama bu his/sorun tam verilememiş. yine de channel sickness konusuna ihtimam gösterildiği için takdir ettim.

    3) savaş coğrafyası

    bir sahil kentine(dunkerque) ve oranın kumsalına sıkışmış 400.000 asker. ağır silah yok, hele kaçarken yanınıza ancak matara ve tüfeğinizi alabilirsiniz. kumsal uzun ve geniş, su çok sığ. git git ancak dize geliyor modu var.

    british channel denen yer en dar yerinde 60 km bir alandır ve dunkirk bu en dar yerin oldukça yakınındadır. günümüz sualtı tüneli kabaca calais - dover arasında olup dunkirk calais'in biraz kuzeydoğusunda kalıyor. filmde dunkirk sahilinden dover falezlerinin görüldüğü defalarca ifade edilmiş ki bu açık havalar için doğrudur. oysa filmin kanaldaki deniz, gemi, tekneler çekimlerinde, verilen yolculuk sürelerinde drama uğruna yanlış(fazla) yansıtılmış. "in the middle of nowhere" hissi ile dramayı artırmak için kanal sanki okyanus gibi çekilmiş. dover'dan dunkirk'e denizden giderken yoğun sis, kötü hava yoksa mutlaka iki karayı veya karalardan birisini görmelisiniz. sudaki çekimlerde hep dört yan ufka kadar deniz çekilmiş. bu büyük abartıdır, maksatlıdır. bir de kanal sığ bir yer. en derin yerinin 68 metre olduğu ifade ediliyor.

    4) uçaklar, silahları ve özellikleri

    filmde bir sahnede messerschmitt bf 109'un kanatlarından makineli tüfek ateşi gördüm sanki. bf 109'lar kanatlarda makineli değil burunda makineli top kalibresine yakın bir mermi taşırlar. bu bağlamda büyük hata yapılmış.

    filmde bir spitfire kuyruk bölümünden 4-5 mermi yiyip havada kalıyor. bf 109 mermisinin(ki makineli top demek daha doğru demiştik) kalibresi sptifire'dan çok daha büyük ve güçlü. kuyruğa 5 değil 1-2 mermi değse uçak anında ikiye bölünmeli, havada kalması imkansız. bence abartılmış.

    yakıtı biten supermarine spitfire'ın yarım saat havada kalması konusuna girmiyorum. komik çünkü. bir de hurricanelere çok ayıp edilmiş. ww2 için royal air force adına spitfire sembol uçak olmasına rağmen düşürülen her 3 alman uçağının 2'sini, filonun esas yük eşeği hurricaneler düşürmüştür. üstelik bu oran savaş sonlarına doğru artmıştır, dunkirk zamanlarında bu oran belki de 1'e 10 falandır. filolara çok sayıda spitfire savaş sonlarında yetiştirilebilmiştir.

    şimdilik bu kadar diyelim...
  • filmin türünü boşverin. düşünün, sizi uçağın biri alıyor, savaş alanının ortasında bırakıyor ve siz 107 dakika boyunca orada debeleniyorsunuz. öyle gerici bir atmosfer. film bittiğinde, yan koltuğumda oturan kız, ayaklarını koltuğun üstünde cenin pozisyonuna getirmiş, önümdeki orta yaşlı bey de öndeki koltuğa abanmış bir haldeydi. işte böyle insanı içine alan bir film. üstelik, nolan bunu yaparken, oradaki askerlerle çok da fazla bir duygusal bağ kurmanıza da izin vermiyor. ne bir aşk hikayesi var. ne de bir duygu sömürüsü... filmde resmi bir başrol veya öne çıkarılan kişi yok. film boyunca tek istediğiniz, o 400.000 askerin sağ salim evine dönmesi. verilmek istenen duygu, izleyiciye 100% oranda geçiyor.

    gelelim oyunculara: cillian murphy belki 10 dakika görünmüştür ama kalitesini ortaya koymuş. bu kadar kısıtlı zamanda, böyle gri bir karakteri yansıtabilmek, her oyuncunun harcı değil. tom hardy, yine gözleriyle oynamış. nedir şu yönetmenlerin adamcağızın ağzına olan gıcıklığı? bu arada, müzisyen oyuncu kontenjanından harry styles da rolünün hakkını vermiş. game of thrones yönetmenleri, meşhur ed sheeran vakasından sonra, şu filmi izleyip biraz feyz alsınlar. başrole en yakın kişi diyebileceğimiz, fionn whitehead, 97'liymiş. kendisinde genç bir merlin havası sezdim. bana göre onun da önü açık.

    son söz olarak, bu filmi izlerken arada biraz buruklaştım. elalem, nasıl da ordusunu yüceltiyor. savaşamayıp, sıkışan askerlerinin kurtarılması hakkında bile filmler çekiyor. bir de bize bakıyorum: 15 temmuz afişlerinde aşağılanan, suratlarına tükürülen askerler, halk tarafından boğazı kesilen mehmetçikler...
  • filmden anladığım koskoca royal navy'nin dunkirkte kullandığı gemi sayısı 6, bunların 4'ü battı toplam 2 gemi ve yaklaşık 20-30 sivil tekneyle 300.000'den fazla müttefik askeri kurtuldu. alman askerleri plaja kadar gelip boş balıkçı gemilerine ateş ederek vakit geçirdi.

    ne film olarak ne tarih olarak hiçbir derinliği olmayan nolan ve arkadaşları olan oyuncularla çekilmiş gereksiz bir filmdir. nolan'a bilim kurgu ve super kahraman filmlerine odaklanmasını tavsiye ettirmiş filmdir.
hesabın var mı? giriş yap