• m.craft'in muhtesem sarkisi. skins birinci sezonunda dizinin en duygusal sahnelerinden birisinde calmaya baslamisti. sevdigi bir kisiyi kaybetme korkusu yasayan, pismanlikla kivranan, bir kalbi oldugunu hissedenlerin cok ozel sarkisi..
  • (bkz: dragonfly summer)

    [ yok ya, bakmayınız, yazayım buraya da uğraşmayınız;
    michael franks'in 93 yılı albümü.
    ben gene de sleepin gypsy'i tercih ederim ]
  • türkçede;kızböceği,helikopter böceği,su bakiresi,yusufçuk gibi isimleri mevcut,iki çift kanadı ve uzun bi gövdesi olan,bulunduğu tropik bölgeye göre çeşitli renklere sahip bi mahlukat-ı böcek.hayatlarının 1/3 i suda,1/3 i karada,1/3 i havada geçer.havada ilerlemeden asılı kalabilme özelliine sahiptir.helikopterlerin uçuş mekanizmaları bu böceklerden örnek alınmıştır ve insanoğlu doğayı yine taklit etmiştir..
  • şahane bir edguy şarkısıdır aynı bir yandan da, zannedersem tek eksiğiniz sözleriydi. sözlerini yazayım da tam olsun bari:

    is it really the treasure of gold
    or the dance on the rainbow itself
    bound to a track
    painting over the cracks
    in his dreams they'd put up on the shelf

    little wind-up soldier
    with a ball and a chain
    got destinations engraved on your mind
    nom you don't care as long
    as you don't make it there
    you wanna fly but not arrive

    calling you, calling you
    you are the one to hear them
    calling you, calling you
    calling you, calling you
    and your daddy don't approve

    and when no one's awake anymore
    he paints a picture of a strange looking fly
    from a distant world
    you light and to and behold
    it's coming alive

    calling you, calling you
    you always hear them speak
    derring-do, derring-do
    calling you, calling you
    from a distant burning star

    you wanna fly so you drag on flies
    drag on dragoflies
    from a suffocating room on a dragonfly
    you're riding high when you nasalize
    what you pulverie
    make your day and dream away on a dragonfly

    mayday mayday
    i ain't fond of smoking
    the buzzer knows in dire straits
    selfless without intention
    too late to intermediate
    smoking kills

    calling you, calling you
    you are the one two three four
    calling you, calling you
    calling you, calling you
    and your daddy don't approve

    you wanna fly so you drag on flies
    drag on dragonflies
    from a suffocating room on a dragonfly
    you're riding high when you nasalize
    what you pulverize
    make your day and dream away on a dragonfly

    you wanna fly so you drag on flies
    drag on dragonflies
    from a suffocating room on a dragonfly
    you're riding high when you nasalize
    what you pulverize make your day and dream away on a dragonfly

    you wanna fly so you drag on flies
    drag on dragonflies
    from a suffocating room on a dragonfly
    you're riding high when you nasalize
    what you pulverize
    make your day and dream away on a dragonfly

    you wanna fly so you drag on flies
    drag on dragonflies
    from a suffocating room on a dragonfly
    you're riding high when you nasalize
    what you pulverize make your day and dream away on a dragonfly

    we're getting high on a dragonfly
  • my brightest diamond'un mukemmel sozleri olan hos bir parcasi.
    "come and fly away with me tonight"i gunler sonra bile hala bir kosede yankilanan, gormus gibi bu gunlerimi anlatan, en cok da geceye yakisan bir parca..

    i once saw a dragonfly
    caught in a spider's web
    as i looked at her once more
    i thought that she was dead

    so i left her alone and i went on my way
    and i was dreaming of paris and pierre boulez
    but she called to me with a beat of her wing
    she called to me and said "free me"

    she said:

    "come and fly away with me tonight
    i've been up there before
    riding the wind and laughing and open
    (till one day that great big black came pushing me down into sticky traps)
    but now i am afraid of flying
    i am afraid of finding the black again
    come and fly away with me tonight.."
  • nasa'nın satürn'ün en büyük uydusu titan'a göndereceği yeni bir rotorcraft-lander. görünüş itibariyle aslında bir çeşit drone'u andırıyor diyebiliriz.

    titan satürn'ün en büyük güneş sisteminin ise 2.büyük uydusudur. hacmi merkür'ün hacminden biraz fazladır. diğer taraftan yoğun bir atmosferi olan -yaklaşık olarak dünyanın 4 katıdır- bilinen tek uydudur. titanın bu denli yoğun atmosfere sahip olması ve içeriğinin de yüksek oranda azot ve metan ihtiva etmesi, gezegenimiz dünyanın ilk haliyle epey benzerlik göstermektedir. bununla birlikte geniş metan okyanusları canlılığın oluşma ihtimalini de güçlendirir. dragonfly aracı tam da bunu araştıracak.

    dragonfly titan'a dikey iniş ve kalkış yapabilen 8 rotor'lu* bir hava aracı olacak. yukarıda titanın atmosferinin dünyanın 4 katı olduğundan bahsetmiştik. bu özelliği ve yer çekiminin de hayli düşük olması hasebiyle hava uçmaya epey elverişli diyebiliriz*. zira yer çekimi, düşük rüzgarlar ve kalın atmosfer düşünüldüğünde aerodinamik açıdan bu 8 rotor'a gerekli itiş olanağı sağlanabiliyor. bu sayede drogonfly'ın saatte yaklaşık olarak 36km/h hızına ulaşacağı ve 4 km'ye kadar yükselebileceği belirtilmiş. mars'taki gezgin curiosity'nin saatteki hızının 0,14 km/h olduğu düşünüldüğünde aslında çok iyi bir hız. mars'a da gönderelim bundan bir tane derseniz ne yazık ki mars'ın atmosferi çok ince. dünyanın yaklaşık 1/100'ü civarında ve aerodinamik kontrollerin kullanılacağı bu tür bi' rotor lander'a pek uygun değil.

    dragonfly'ın tek seferde 8 km'ye kadar süren uzun mesafeli uçuşlar yapabileceği, diğer taraftan toplam görevi boyunca kat edeceği mesafenin 175 kilometre olacağı söyleniyor ki bu hemen hemen mars'daki tüm rover'ların şu ana kadar aldığı toplam mesafenin 2 katı. diğer taraftan dünya dışı bir gezegende çok rotor'lu uçan bir gezginin ilk defa kullanılacakmış. belirlenen noktalara inip araştırma ve kimyasal analiz yaptıktan sonra tekrar havalanıp diğer araştırma bölgelerine gitmesi mars'daki rover'ların hantallığı düşünüldüğünde oldukça önemli bir gelişme olarak kabul ediliyor. 2017 yılında görevini tamamlayan satürn'ün yörüngesindeki cassini uzay aracının 13 yıl boyunca elde ettiği veriler de kullanılarak titan'ın en uygun atmosferik hava koşullarına sahip olduğu zamanda inişin yapılacağı belirtiliyor. ilk inilecek bölgenin kum tepelerini andıran ekvatordaki shangri-la kumul bölgesi olması planlanıyormuş. ardından da farklı coğrafik bölgelere uçarak ve burada kimyasal analizler yaparak canlılığa dair araştırmalar yapılacakmış. özellikle geçmişte sıvı su ve organik moleküllerin bulunduğuna dair kanıt olan selk çarpışma kraterine yapılacak keşiflerde canlılığın varlığına dair önemli bulgular elde edecekmiş.

    fırlatma 2026 yılında yapılacak. varış zamanı 2034 toplam görev süresi'de 2.7 yıl olarak belirlenmiş. nasa'nın iniş sonrası her şeyin yolunda gittiği geçmiş görevlerinde belirlenen bu görev sürelerinin birkaç katına çıktığı düşünüldüğünde bu sürenin epey uzaması da pek tabii mümkün.

    ne diyelim şansın yaver gitsin yusufçuk.

    kaynaklar:
    https://www.nasa.gov/…ng-for-origins-signs-of-life/
    https://en.wikipedia.org/…ki/dragonfly_(spacecraft)
  • sırf finali için bile izlenmeye değer filmlerden bir tanesi. ne sadece aşk filmi, ne de sadece bir korku filmi olarak izlenmeli. bu ikisi gayet dozunda harmanlanmış. tadını çıkarmak gerek.

    --- spoiler ---
    başta minik siyah çocuğun gözlerini açtığı sahne olmak üzere, karanlık bir odada sessiz sedasız film izlenirken, seyirciyi yerinden zıplatabilecek kapasiteye sahip refleks çalışmaları var. filmin genelinde gerilim yüksek tutulmuş.

    bir kere emily darrow öldükten sonra, kendisini öyle bir melek, öyle güzel bir insan olarak görüyoruz ki, filmin her sahnesinde bu kadın için üzülüyoruz, biz de kahroluyoruz.

    çocukların tünelde emily ile karşılaştıklarını söylemeleri, kellik esprisi güzeldi. joe'nun hastaneden kopmak istemeyişi, rahibeye ulaşma isteği başarılıydı.

    emily'nin öldüğü yere gidip, orada yerlilerle yaşadıkları, araştırması heyecanlıydı. kendisini nehre bırakıp, otobüse tutunması, otobüsün içine girip orada mahsur kalması, boğulmak üzere, daha önce sözü edilen 'katlarda' dolaşırken, emily'nin ona nasıl öldüğünü/ölmediğini göstermesi harikaydı. o an bir insan evladı yoktur ki, "hassiktir ölmemiş mi lan yoksa?" diye sormuş olmasın. sonra kabilenin içine gidiş, yaşlı kadının gelişi, joe'nun elini tutuşu...

    ve final.. muhteşemdi muhteşem.. o sepetin içinde bebek olabileceğini aklımın ucuna dahi getirmedim, o sahnede bile. kamera yavaş yavaş yaklaşırken, aklımdan onlarca şey geçti; bir not olabilirdi bu, karısının külleri olabilirdi, karısı bir dragonfly bırakmış olabilirdi, falan filan.. oysa karısı en güzel, en özel şeyi bırakmıştı, kendinden bir parçasını..

    yalnız bu sitemi yazmazsam olmaz. yahu bebeği görünce, kollarına alınca benim gözlerim doldu, ağladım ki, joe darrow, namı diğer kevin costner nasıl olur da ağlamaz? haykıra haykıra, bağıra bağıra bebeğine sarılıp nasıl bardaktan boşalırcasına gözyaşı dökmez ki? biz de orada doya doya ağlasak, içimizi boşaltsak ne güzel olurdu...
    --- spoiler ---
  • spiritualist alanlarda yenilenmeyi, hayatta yeni bir sayfayi ve degisimi simgeleyen, sagda ve solda 2'ser ince uzun, isikta parladiginda guzel renkler yansitan kanatlari ve yine ince uzun vucudu olan; koca gozlu hosca bir bocek. genelde gol ve nehir kenarlarinda mevcut bulunur.
  • az. cırcırıma

    (şimdi burada az. azerice demek oluyor... nereden mi biliyorum? (bkz: azerbeycan televiziyası) )
  • tom shadyac'in yonettigi ve kevin costnerin basrolunu ustlendigi yeni gerilim filmi. filmin kisaca konusu otobus kazasinda karisi olen bi adamin, karisinin onunla iletisim kurduguna inanmasiyla gelisen olaylar.
hesabın var mı? giriş yap