• dorian gray sonsuz genclik ve guzellik ister, bunun için ruhunu şeytana satar, onun yerine portresi gunden gune yaslanir, burusur, cirkinlesir. ama herseyin bir bedeli vardir tabi, dorian gray de bu arada insanliktan cikar, kalpsiz, zalim, igrenc bir adam haline gelir.
  • -- film hakkında --

    madem bir romanın ekmeğini yiyeceksiniz, madem ki bir anıt eserin ağzına bu denli sıçacaksınız, becerebilin bari. az daha para harcayıp kadroyu abartın. sonunda, osurukça değil de baştan beri verin fantastikiyete. insin dorian gökten skimsonik efeklerle, tablo da canlansın bişeler..yardırıp gişeye oynayın.

    bu roman olaylara dayanmaz arkadaşım olay yaratıp kamera döndürmeye çalışma. hayatını hedonizm diye bas bas bağırarak geçirmiş adamı, kızı manita yaptığında töre cinayeti işleyecek adama dönüştürme. okuyup da yarım saat düşünmedin mi lord henry'nin kişiliği hakkında.

    ey bu filmi çekenler;
    saatlerce konuşmak yerine, size olan hislerimin bi tablosunu yapıcam paintle. siz hiç bir şey olmamış gibi yaşamlarınıza devam ederken, o tablo günden güne çürüyecek çektiğiniz filmin bantları gibi. bu vandallığınızın cezasını aklınız çürüyerek çekeceksiniz. damarıma bastınız olm. benle uğraşılmaz. çok pis adama denk geldiniz bu sefer. ben bu nicki yeni nesil, osuruk bi film karakterinden esinlenmiş görsün diye seçmedim. cami duvarına işedin oliver.

    romanı okumayan kişiler sanmasın ki her şey filmdeki gibi.

    "arkadaş bi kişi de roman çekerken esere bağlı kalsın lan!!"
    --attila forrsey (empire)
  • oscar wilde'in tek romanının sonsuz gençlik, güzellik için bir dilek dileyip sonunda dileğinin gerçekleştiğini farkeden, hayatı boyunca kaynana gibi her yaptığını başına kakan portresinin esiri olan unutulmaz roman karakteri. ayrıca (bkz: cillop)
  • ruhunu şeytana satip buyuk gunahlar islemis karakter, kul hakkina girmiş,gıybet etmiş, camiye ayakkaplariyla dalmistir mesela, cok kotu.
  • birisi tip itibarıyla haluk bilginer'e benzeyen iki keranacının maceralarının konu edildiği film (kitabını bilmem).
  • kendi güzelliğine aşık oluşu sebebiyle bir şekilde bende aslan burcu olduğu izlenimini yaratan karakter.
  • cluster b tipi anti sosyal ve narsistik kişilik bozukluğuna sahip çok güzel ve zengin bir adamdır.

    oscar wilde kendini burada iddia edilen gibi henry değil, içine kapanık ve sanatına tutkun ressam basil'le özdeşleştirir. ama dorian gibi olmak ister.

    kitapta döneminin ilerisinde güzel psikolojik ve sosyolojik analizler vardır. bu kitapta ayrıca insan psikolojisi acaba ileride başlı başına bir bilim olabilir mi diye kafa patlatan bir oscar wilde da görüyoruz.

    dorian narsisttir. megolomandır. hedonisttir. klinik derecede bencil ve empatisizdir. empatisizliği yüzünden yaptığı kötü şeyleri sürekli rasyonalize eder. (sybil'in intharı gibi) hayranlıkla beslenir ama karşısında hiç bir şey veremez. sürekli ilgi bekler. kendi ile ilgili fiziksel üstünlüğü ile beslenen grandiose duygulara sahiptir. sınırsız güzellik ve ideal aşk konularında irrasyonel derecede fantazi dünyasındadır. tuhaf, tatmin edilmeyen beklentileri ve ruh çalkantıları vardır. manipülatiftir. insanları kendi zevkine göre kullanır. aşırı zarif ve kibar görünür ama maskesinin altında acımasız ve kabadır.

    sebebini bilmemekle birlikte romanın bir yerinde amcasının çocukken ona çok sert davrandığını öğreniriz.

    beni en çok etkileyen nokta oscar wilde'ın o dönemde 2016 dsm-ıv narsistik kişilk bozukluğunu a'dan z'ye çok başarılı bir şekilde kurgulayarak vaka inceleme gibi vermesidir.
  • ayni isim, 1990 civarinda ankara'da çevre sokak'taki simdiki manhattan'in yerinde olan ve canli rock calinan mekana da verilmistir.
  • portresiyle evlerimize, kitaplıklarımıza girmiştir.
    ayrıca (bkz: dorian grayin portresi)
  • şimdi yüzüklerin efendisi'ni bile seyredip, beğenmeyen bir güruhuz. kitabı okuduk diye. ben okumadım aslında. genel bir beğenmeme durumu vardı, ben de onlara uydum. neyse, diyeceğim o ki; yüzüklerin efendisi'ni beğenmediysek, bunu hiç beğenmeyiz. bu sefer kitabı okudum, ondan yazıyorum. yüzük entirim yok hiç.

    sadece bunun için değil, herhangi bir kitap uyarlamasında kitaba bire bir uymak mümkün değildir elbet. böyle bir beklentimiz de yok ama ben kendi adıma her sayfanın filme alınamayacağını bilsem de, en azından kitaba biraz uygun gitmesini isterdim.

    - basil'le dorian'ın ilişkisi bu kadar kısa mıydı? kitabın ilk çeyreği dorian'ın portresinin yapılmasıyla, o arada basil'le, wotton'la yakınlaşmasıyla geçiyordu.
    - sybil vane'in ölümü (filmde rachel hurd-wood) ki kızıl saç fetişleri için çok güzel bir seçimdi (taam lan benim o). dorian'ın basil ve wotton'la tiyatroda seyredip rol yapamadığı kısımlar, hatta rol yapmaktan vazgeçtiği kısımlar da önemliydi. ölümü de öyle değildi.
    - dorian'ın önce kızına atlayayım, sonra anasına atlarım, kesmezse iki erkek dillerim, kendime gelirim şeklindeki davranışlarının açıkça anlatıldığını hatırlamıyorum. yönetmen kitabı okurken herhalde "lan ben böyle yaşlanmıycam, bende böyle yakışıklılık olacak veheeeyy... önce kızına atlarım, sonra onu yatağın altına atar, üstünde anasına bile atlarım" mı dedi, nedir? fantazileri coşmuş arkadaşın.
    - filmin sonlarında takıldığı manita, kitapta wotton'un kızı değil de kardeşi diye hatırlıyorum. net değilim.
    - dorian'ın ölümü de wotton tetiklemesiyle değildi.

    aklımda kalanlar bunlar. girişte dediğim gibi, elbette kitaba tamamen bağlı kalınamaz, hele ki ortalama bir sinema filminin birbuçuk saat olduğu düşünüldüğünde. ne yapılabilirdi? en azından filmin adı dorian gray değil de "oliver parker's the picture of dorian gray" olabilirdi. ayrıca bu kadar dorian gray dedik, bir kere dorian greyfurt demedik.
hesabın var mı? giriş yap