don juan
-
sivri zekalı yurdum tekstilcisi tarafından boxer* markası yapılmış karakter...
-
kökeni halk efsanelerine dayanan ve çapkınlığı simgeleyen edebiyat kahramanı idir.
ispanyol oyun yazarı tirso de molina'nın yazdığı sanılan el burlador de sevilla (1630; sevillalı kadın avcısı) adlı trajedinin kahramanı olarak edebiyata girmiş, don kişot, hamlet ve faust kadar tanınan evrensel bir karakter haline gelmiş idir. daha sonra birçok çocuk oyun, roman ve şiirinin kahramanı ya da kötü kahraman olmuş, mozart'ın don giovanni (1787) operası bu efsaneyi ölümsüzleştirmiş idir. ayrıca (bkz: suha ozgermi). -
don juan ve casanova karsilastirmasi yapildiginda gozonunde tutulmasi gereken en onemli sey, bu iki sahisi kadinlara iten motivin ne oldugudur. casanova basit bir skorer, sadece adi ciksin diye ugrasan bir capkin iken; don juan varolussal (bkz: existencialist) kaygilar icerisindedir ve kadinlarla iliskisi kendisini imha etmesiyle sona erer.
(bkz: zweig) (bkz: ortega y gasset) -
azerbaycan'da don juan operasının ismi avratbaz olarak azericeye tercüme edilmiştir. (sihirbaz gibin)
-
don huan okunur.hastalıklı bir kişilik. kötü geçmiş bir çocukluk ve despot bir ananın kadınlara zararlı bir tümör haline getirdiği ruh emici. niyeti hem ruhuna hem de bedenine sahip olduğu kadını tamamiyle çökertip içi boş bir halde terk etmektir.
ayrıca don juan konu olduğunda kazanova da irdelenmelidir -
bu isim insana carlos castanedayı da hatırlatır..
nedensee? -
don juan, kadınları seven erkek değil, kadınların sevdiği erkektir. (bkz: jose ortega y gasset)
-
17. yüzyıldan itibaren gerek müzik, gerekse tiyatro oyunları, filmlere, şiirlere ve resimlere konu olmuş kurgusal ama efsanevi, "zampara" bir karakter.
müzik alanındaki en önemli örneklerden biri, alman besteci richard strauss'un 1888 yılında, avusturyalı şair nikolaus lenau'nun yarım kalmış şiirinden esinlenerek bestelediği ve 1889 yılında sahneye konan aynı adlı senfonik şiiri. yaklaşık 20 dakika süren bu besteyi çalmak çok büyük ustalık gerektiriyor, ancak dinlemesi de bir o kadar zevkli. dinlerken orkestradaki her tip enstrümana tek tek nasıl rol biçildiğini gözlemleyebiliyorsunuz. zilden veya çandan tutun da, bakır veya tahta üflemeli çalgılara kadar her biri yer yer öne çıkıyor. şiirin genel temasına huzursuz veya dalgalı diyebilirim, bundan kastım ingilizcedeki "restless" kelimesi. melodik kısımlar olsa da gidişat çoğunlukla "ahenksiz." bu da don juan'ın ruhsal durumunu mükemmel bir şekilde yansıtıyor, çünkü esas oğlan don oldukça karamsar bir ruh haline sahip. sevdiği kadınların hayatına sürekli olarak girip çıkmasını da strauss kromatik iniş çıkışlarla vermiş.
bu parçayı en son, şef sascha goetzel yönetiminde borusan istanbul filarmoni orkestrası'ndan dinledim. bana göre bu besteyi büyük ustalıkla çaldılar. -
koray mağazalarında satılan boxer markası.. başka yerlerde de var mı bilmiyorum..
bugün koray'daki çalışan dedi ki: "zaten bizim markamız".. "ama üretmeyeceğiz artık"
amınıza koyim sizin diyemedim.. ne güzel dondu la.. şimdi işin yoksa don bul.. -
dona julia'nın veda mektubu
söylendi; gidiyorsun, demek karar verildi.
bu iyi, güzel ama derman olmaz yarama
genç gönlün üzerinde hiçbir hakkım kalmadı;
ben aşk kurbanıydım, kurbanıyım da hala
çok sevmiştim, bütün yeteneğim çok sevmekti
ivedi yazıyorum, sakın ola aldanma
eğer leke kalırsa bu kağıdın üstünde,
acı var, yangın var ama yaş yok gözlerimde
sevdim ve seviyorum, aşkım için kaybettim
varlığımı, yerimi, cenneti, saygınlığı.
pahalıya mal oldu ama pişman değilim
çünkü seviyorum bu düşün anılarını
suçumu itiraf etmekle övünmüyorum
kim beni benden fazla kötüleyebilir ki.
uyku tutmadığından yazıldı bu satırlar
artık ne bir sitemim ne de bir dileğim var.
aşk yalnız bir gün sürer erkeğin hayatında
kadın için bir ömür. çünkü erkek dolaşır
yolda, kırda, denizde, kilisede, çarşıda
savaşla, zaferle ve görkemle karşılaşır
dolsun diye yüreği, kıvanç, ün ve tutkuyla
bu değerlerle değişmeyen az kişi vardır
erkek sahiptir buna, bize kalansa ancak
yitip gitmiş aşklara tek başına yas tutmak
sen mutlu ve kibirli bir hayat süreceksin
seveceksin, sevileceksin, bana gelince:
her şey bitecek artık, derininde kalbimin
utancımı, acımı birkaç yıla gömünce;
buna katlanılır da, nereye gönderirim
içimi parçalayan bu tutkuyu nereye?
elveda, bağışla beni, sev beni- beni mi?
bunlar artık boş sözler, geçelim iyisi mi...
kalbim kırılgandı hep, hala da kırılganım
ne kadar uğraşsam boş, kafam dağınık yine
damarımdan ruhuma doğru akıyor kanım
dalgalar gibi düşmüş de rüzgarın önüne;
unutmak mümkün değil, çünkü ben bir kadınım
tek şeye odaklanmışım; senin görüntüne
mıknatısa yönelik titrek bir iğne gibi
ulaşması imkansız, ruhumla senin gibi.
söyleyecek sözüm yok, ama gidemiyorum
yüzüm de yok bu mektuba mührümü basmaya
gitmek belki de en iyisi bilemiyorum
bundan daha fazla mutsuz olamam nasılsa
öldürseydi acı, şimdiye ölmüş olurdum
zavallıyı sevmez ölüm, çektirir hayatta
bu elvedayı bir kez daha yaşamalıyım
sevginle ve duayla acıya katlanmalıyım.
şarkı i, 1819
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap