• araç kullanırken cep telefonu kullanmak sakıncalı olduğundan yasaklanmış bir ülkede, kasiyerlerlik yaparak kullanılan çağdışı ulaşım araçlarıdır.
  • bu memlekette son 20 yılda her şey değişti, gelişti, görece konforlu hale geldi. kimi şeyler zamana ve teknolojiye yenik düştü.

    eskiden şehirlerarası yolları 303'lerle, 302'lerle katediyorken şimdilerde hızlı trenlerle, uçaklarla falan katediyoruz. 302'lerin yerlerini daha konforlu olan yeni nesil otobüsler aldı.
    eskiden bankacılık hizmetleri köhne koridorlarda verilirdi, sadece banka cüzdanıyla işlem yapılırdı. şimdilerde güzelim kızların çalıştığı modern ofislere bile gitmeden çoğu işimizi atm ve pc başında yapıyoruz.
    eskiden eve telefon bağlatmak için sıra alıyorduk, şimdilerde ev telefonu almaya gerek duymuyoruz.
    eskiden saman kağıda basılı kitapları okuyorken şimdilerde 1. sınıf hamur kağıda basılı kitapları okuyoruzç
    eskiden üniversite kayıtlarını uzun kuyruklara girerek manuel yapıyorken şimdilerde üniversiteye bile gelmeden memlekette pc başında yapıyoruz.
    eskiden sıra işi için kuyruğa girilirdi, şimdilerde hemen hemen her kurumda numaratör var.
    eskiden tüplü ve uzaktan kumandasız televizyonlar varken şimdilerde lcd ve led tvler kullanır olduk.

    böyle birçok şey sayabiliriz. daha doğrusu hemen hemen tüm mal ve hizmetlerde belirgin bir gelişme olduğunu çok net söyleyebiliriz. bu dolmuş denen illet hariç. 1970'lerde nasıllarsa bugün de öyleler. hem aracın kendisi hem de hizmeti sunan kişiler. 1970'lerde de 1 motor,1 kutu ve 4 tekerden oluşan; insan değil hayvan taşıma konforuna sahip araçlar varken bugün de aynı araçlar var: 1 motor, 1 kutu ve 4 teker. konfor'un k'sı bile düşünülmemiş. araçlarda halen daha klima yok. amortisör niyetine hala takoz kullanıyorlar. ayakta yolcu sayısını abartmak için hala koltuk genişliklerini yarım göt ve aralıklarını da yarım ayak tutuyorlar. halen daha yolcu ücretleri arkadan önce doğru uzattırılıyor. şoförleri de aynı. 1970'lerde neyseler şimdi de aynılar. o zamanlarda da dakikada 48 korna çalıyorlardı şimdi de. o zamanlarda da bir yolcu fazla almak için bütün trafiği tehlikeye atıyorlardı şimdi de. o zamanlarda da yolcuyu it yerine koyuyorladı şimdi de.

    gün gelecek insanoğlu uzayda koloniler kuracak, gezegenler arası turistik yolculuk yapacağız, ışınlanma gerçek olacak. o çağlarda bile bu aletler yine 1 motor, 1 kutu ve 4 tekerden oluşacak, şoförleri yine aynı kişiler olacak.
  • ortaokul ingilizce kitaplarinda ingilizce karşılık bulunamamasi sonucu by dolmuş(by train,by bus şeklinde
    ) diye geçer.
  • sevgili malt'in kendi adini taşıyan ilk albümunde göze çarpan thrash şarkı. sözleri de bir o kadar manidar.

    öpüşürken gözlerin tavana bakmazdi
    ellerin kacacak yer aramazdi
    mazeret bazinda once
    "çok uzak nasil geleyim"ler vardi
    mesafe kondu "buluşamayiz"lar başladı

    bin bir dolmuşa
    sahilden iki dakkada bendesin
    atla taksiye
    paran yoksa yeter ki gel bendensin
    deniz yoluyla, gelme
    ben boşa kürek çekiyorum
    oooooof
    biliyorum sen çoktan kalben taşındın

    dokununca vücudun donup kalmazdi
    giyinmeye can atmaz oylece yatardin
    mazeret bazinda once "cok soguk burasi" vardi
    mesafe kondu "gelemem"ler başladı.

    bin bir dolmuşa
    sahilden iki dakkada bendesin
    atla taksiye
    paran yoksa yeter ki gel bendensin
    deniz yoluyla, gelme
    ben boşa kürek çekiyorum
    oooooof
    biliyorum sen çoktan kalben taşındın
  • her modern şehirde yolcu taşımak için bu araç kullanılmalı.
    hayatı boyunca insanca muamele görmüş, nezih ortamlarda bulunmuş, ciddiye alınmış, saygı duyulmuş her birey muhakkak binmeli buna. dolmuş şoförü tarafından hayvan yerine konulmanın, itiş tıkış taşınmanın, kırmızı ışıklarda kavşaklarda falan tehlikeye atılmanın, pis kokulu havasız daracık bir kutunun içerisinde nereye tutunacağını şaşırmış bir şekilde hedefe doğru yol almanın hazzını herkes tatmalı.

    hayat steril değil, dolmuşlar bu gerçeği vuruyor yüzümüze.
    hepimiz, sıfatlarımızdan arındığımız zaman eninde sonunda birer kemik torbasıyız.

    böyle de bir felsefi derinliği var, yeni farkettim.
    ben de diyorum, "ulan bu ankara'nın dolmuş sorunu niye çözülmüyor" diye, mesele başkanın beceriksizliği değil filozofluğuymuş meğersem.
  • nasil bir rant donuyorsa bunlarin dunyasinda, hala bitemedi, bitirilemedi. dolmus soforleri adeta anneleri yokmuscasina birbirleriyle yarisiyorlar trafikte. ankara'da metronun bitirilememesi icin ugrasan belediyenin en sadik secmeni dolmus ve taksi soforleri. sonra "kim oy veriyor melih gokcek'e anlamiyore!" demeyelim. her yil halaoglunun yanina ankara'ya gelen ve sofor olarak hayata atilanlari da sayarsak, baya bi secmeni var adamin.
  • simdi burada acayip bir durum var; bu adamlarin duragi yok lan! yani olay bildiğin kuralsizlik uzerine kurulu.. adama diyorsun ki 'yolcuyu gordugun yerde affetme, kır direksiyonu, kap yolcuyu'. 'trafik mırafik siktiret abi, trafik sensin, sanane! sikinle taşağın ipinle kuşağın, yardır!..'

    ulan duraksiz toplu tasima seferi nasil bir ilkel mantiktir arkadas?! diyorsun ki 'kural yok rocky, kural sensin, hadi simdi goster onlara gununu'..
  • ankaralilarin minibus yerine kullandiklari kelime. (bkz: ankara bizden ne bekler)
  • karşıdan karşıya geçmek için yaya geçidinde bekliyorsanız, gelip yaya geçidinde duruyor bu guzide ulaşım aracı.
    hele o sürekli tik haline gelmiş korna çalma işlemi, o kornaya basan güzel elleri çarmıha çift çiviyle çakma istedeği doğuruyor insanda. dı dı dı dıt.
  • en öndeki koltuğunda seyahat ettiğim muhtelif zamanlarda, hele ki o koltuk şoför mahali dahil diğer tüm koltuklardan yüksekteyse, dolmuştakilerle beraber önderliğimde sefere çıkıyormuşuz gibi hissediyorum. o kadar gidip geldik hala fethedemedik çankaya'yı fakat, sağlık olsun. ben önde olduğum müddetçe sırtı yere gelmez dolmuşun.
hesabın var mı? giriş yap