• tck.nun 503-504-505 maddelerinde düzenlenmiş suçtur.
    iki hali vardır.basit dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık

    1990 yılından önce 503.madde şu şekilde idi:
    503-her kim,bir kimseyi hulûs ve saffetinden bilistifade kandıracak mahiyette sanialar veya hileler yaparak hataya düşürüp o kimsenin veya aharın zararına kendisine veya başkasına haksız bir menfaat temin ederse üç aydan üç seneye kadar hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere ağır cezayi nakdi ile cezalandırılır.
    eğer bu cürüm :
    1.meslek ve vazifeleri icabatını icra sırasında avukatlar ve dava vekilleri ve alelûmum vekiller ile müessesat müdürleri tarafından,
    2.resmi bir dairenin yahut menafiî ammeye hadim bir müessesei hayriyenin zararına olarak,
    3.bir kimseyi askerlikten kurtarmak bahanesiyle ,işlemiş olursa ceza bir seneden beş seneye kadar hapistir.

    1990 yılında yapılan değişiklik ile madde şu şekli aldı :
    madde 503 :
    bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler yaparak hataya
    düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına haksız bir
    menfaat sağlayan kişiye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve sağladığı haksız
    menfaatin bir misli kadar ağır para cezası verilir.
    fiili, mağdurda esasen var olan hatadan, hile ve desise kullanmak sure-
    tiyle yararlanarak gerçekleştiren kişi hakkında da birinci fıkrada yazılı
    ceza uygulanır.

    1990 yılından evvelki uygulamalarda mahkumiyetle sonuçlanan davalar 1990 dan sonra arttı.mahkumiyetlerin artmasına sebep "hulus ve saffetinden istifade" sözlerinin maddeden çıkarılmasıdır. sülün osman ve benzeri kimselerin çoğu zaman bereat etmeleri ,( hulus ve saffet ) yüzündendi.nasıl diyeceksiniz.açıklıyayım.suçun mağduru (dolandırılan) genelde kendisini açıkgöz kabul eder.kanması da bu yüzdendir.usta dolandırıcılar mahkemede "efendim mağdura sorun ,saf mıymış.." nedense kimse saflığı kabul etmez .cevap genellikle "ne münasebet niye saf olayım " şeklindedir.bu şekilde bir cevap davayı bitirir.hem de bereatle...çünkü suçun unsurlarından biri olan "hulus ve saffetten bilistifade" gerçekleşmemiştir.

    bu nedenle değişiklik yerinde olmuştur.

    not : 2005 yılında yürürlüğe giren yeni tck'da bu konu 157 ve 158.maddelerde düzenlenmiştir.
  • tanım olarak değilde, uygulama ve format bakımından ...

    "becque; cinsiyet: erkek; yaş: 21; il: ankara
    bilirsiniz, aria aboneleri dışarıdan arandığı zaman kontör kazanır. öğrencilik şartlarında sık sık kontör alamıyoruz. bizde iletişim, çaldırıp kapatma yönteminin değişik versiyonları ile yapılır. mesela 1 kere çaldırıp kapatınca, "okuldayım", 2 kere çaldırınca "yemekhanedeyim" demektir. bir arkadaşımla sohbet ederken aklımıza ilginç bir kontör kazanma yöntemi aklımıza geldi. internet'teki bazı forumlara bir iş ilanı yazdık: "bir amerikan şirketine ingilizce bilen bay-bayan aranıyor. maaş 2000$" tabii altına da cep telefonumuzu bıraktık. telefonlar susmadı! patrona soralım gibisinden laflarla oyalıyorduk. tekrar aradıklarında da pozisyonun dolduğunu söylüyorduk. bu sayede bayağı kontör kazanmıştık. "

    örnek gösterilebilir..

    (bkz: anağızikim çoğafedersin)
  • türü zamana göre, ülkedeki güncel atmosfere göre değişen bir aldatarak/kandırarak menfaat sağlama kaynaklı suç çeşidi. türkiye gibi terör belası ile uğraşan, travması bol, devletçi ülkelerde sanırım en günceli fetö/pdy, pkk vs. içerikli olanlar. kendini savcı, polis olarak tanıtanlar ve bir şekilde terörle ilişkilendirilen hikayeler ekolü...

    profesör dolandırıcılıkları hakkında kişisel gözlemlerim ve fikirlerim şu minvaldedir;

    türkiye'de profesör tipolojisi, üstelik öyle yavşak gevşek, trişkadan değil, gerçekten birikimli, üniversal anlamda değerli, saygı gören, gerçek akademisyen denebilecek profesör tipolojisi başta olmak üzere, bu yollarla dolandırılmaya en "meyilli" ve hazır kitledir. özellikle genç kuşak ile bağı kopmuş emekli, derse girmeyen, öğrenci görmeyen akademisyen kitle özellikle mühimdir.

    aslında bu noktada en büyük ortak nokta yaş. yaşlarının ilerlemiş olması. profesörlük özelliği, maddi varlık ile de bağlantılı olarak bir hedef kitle yaratıyor olmalı. yine profesörlüğün getirdiği özellikler ayrıca etkili. hepsine ve sonrasında sıradan yaşlılar kümesine ayrıca geleceğiz.

    olaya hiç bu açıdan bakmamış olabilirsiniz. bakalım sizde soru işareti yaratabilecek miyim?

    buyrun:

    1) bu kişiler x kuşağı bile değil. tamamen eski kuşak. kendi dalları ile alakalı teknolojiyi dahi zar zor yakalamış, internet çağı, sosyal medya çağına hiç adım atmamış, adapte olmamış, olamamış kişiler. bilgisayar ile ilişkiler bile yok denecek kadar az veya spesifik. daktilo tadında. bu sorun sandığınız gibi bir çapsızlıktan ziyade, yaş/kuşak problemi. bu işler bir yaştan sonra bilgisayarı icat eden adam olsan öğrenilemiyor.

    2) bu kişiler doğal olarak ciddi ego sahibi. yüzlerce, binlerce öğrencileri önemli konumlarda, pek çoğu ciddi şekilde para sahibi. pek çok güçlü odağa direk erişim ayrıcalığını haizler. ülkenin yerine göre halis muhlis elitleri. müthiş bir özgüvenleri var. bu özgüvenleri herhangi bir "yeni çağ olayı" karşısında onları çok zayıf kılıyor.

    örnek:
    bu dolandırılan profesörlerden birinin hepsi 20-21 yaşlarında 120 kişilik bir anfide ders verdiğini düşünün. bir önceki akşam da bu dolandırıcılar ile ilk teması kurmuş olsun telofonla.
    kürsüden:

    - ya çocuklar size bir sorum var. dün akşam başıma ilginç bir olay geldi. beni böyle böyle biri aradı şöyle şöyle dedi...

    dese ne olur?

    sınıfta onlarca kişi "- hocam bu dolandırıcılık. şöyle şöyle oluyor, böyle böyle oluyor..." der ve iş biter değil mi? biter gerçekten.

    peki ne oldu?

    koskoca profesör, 20-21 yaşında bebelere rezil oldu. bakın bu adamlar öyle bir ruh halindedir ki bu rezillik olacağına 250.000 tl eft yapar daha iyi. durumları budur. emin olun halet-i ruhiyeleri bu. o yaşlandıkça daha çok sarıldıkları "koskoca profesör" kimliği onların en büyük zayıflığı...

    3) türkiye bir korku ülkesi. bu kişiler, yine sahip oldukları güç, para ve özgüven neticesinde kendilerini hep "birilerinin" veya "bir şeylerin" hedefinde görürler. bu da aslında bir yaşlılık özelliği. mesela yatmadan önce dış kapıyı kilitleme oranı ile yaşlılığın direk ilintisi vardır. öte yandan güçlü çevreleri gereği kendilerini tamamen gerçekten uzak şekilde bir tür dokunulmaz/korunaklı alanda zannederler. iç dünyalarında, korkularında, acaba hangi terör örgütü peşimde, hangi soyguncu/dolandırıcı peşimde, kim bana tezgah hazırlıyor, evimi soymayı hangi hırsız planlıyor, mirasıma kim göz dikiyor paranoyasına çok yakındırlar. yani gerçek dünya için dolandırılmaya çok hazırdırlar.

    4) kendileri ile irtibat kurulduğunda dolandırıldıkları senden benden daha çok akıllarına gelmez. çünkü bu çok basit olurdu. koskoca prof. bu tezgaha düşecek değil ya. komplike bir tezgah daha mantıklı, temastan önceki korkularını gerçekleyen bir şekilde bir terör örgütü hedef almış işte, sim kartı kopyalanmış, duyuyoruz böyle şeyleri, bu mümkün. neyse hallederiz, bak hem polis farkına varmış, yardımcı olayım da çözülsün. neyse, gerekirse rahatlıkla sevim'in kaynı emniyet müdürü'ne ulaşırım zaten.

    5) bu kişiler kuşakları gereği hiç sandığınız dünyalarda yaşamıyorlar. mesela çok basit bir google search yapmayı dahi çoğunlukla bilmiyorlar. telefonlarına gelen uyarı sms'lerini okumayı bilmiyorlar, biliyorlarsa da zibilyon banka ve yerden geldiği için önemsemiyorlar, okuyamıyorlar. okusalar da ne ciddi, ne değil. hangisi pazarlama satış sms sınıfında ayırt edemiyorlar. sms ikonunun yanında 528 falan yazıyor emin olun. sosyal medyanın bilgilendirme ağının tamamen dışındalar. televizyonda ana akım kanallar izlemiyorlar. twitter, facebook, instagram, online gazete vb. her türlü mecradan uzaklar. smart telefonlarıyla güreşiyorlar. aletin smart özellikleri kullanım alanlarında değil. onu sormayı da rezil olmak olarak algılıyorlar. en fazla bir iki kez sorup, beceremeyip vazgeçiyorlar. 10 yaşında çocuklar bile kullanıyor çünkü. bu zayıflığı gizlice kabullenip, tüm hayatlarını bunu saklama üzerine dizayn ediyorlar. dolayısı ile bu dolandırıcılık türü hakkında gezen bilgi onlar için hiç girmedikleri bir fanus. çünkü zaten kendi yaşamları eski bir fanus.

    6) çevrelerinde her şeyi bilen, bilge, danışılan bir merci oldukları için çevrelerine en zor sordukları sorular "basit" sorulardır. madde 2'de verdiğim örneği bırak koskoca sınıfa, torunlarına bile soramazlar çoğu. çünkü en büyük varlıkları "her şeyi bilen kimlikleri"dir. "- sen bunu bilmiyor musun?" dedirtemezler kimseye, hiç kimseye. bundan sonuna kadar kaçarlar. kaçarken düştükleri kucak, dolandırıcınınki olsa bile...

    yaşlılık şöyle bir şey, anlatmak zor. anne ve babamda da net şekilde görüyorum bunu. şahit olduğum durumlarda koruyorum. (saklamak, saklamak için yakınlarına yalan söyleme eğilimi çoktur.) geçtim çevremdeki yaşlıları, yaşım ilerledikçe kendimdeki değişimi dahi görebiliyorum. bu değişimin ucunun oralara gittiğini itere edebiliyorum.

    yaşlılarda,

    durumsal/anlık sıkıntıdan(kısa vade) uzaklaşma/kurtulma ihtiyacı, durumun sonuçlarından kurtulma ihtiyacından(uzun vade) çok ileride oluyor. yani atıyorum, yapışkan bir dilenci/satıcı ile mi karşılaştılar? taciz mi ediliyorlar? dilenci/satıcı kırk dereden su getirerek 100 tl mi istiyor? duygu sömürüsü, baskı mı yapıyor? yaşlılar bu durumlarda kestirip atamıyorlar. "hayır" ve/veya "git" demeyi beceremiyorlar. kendilerini baskılayan, üzen durum(orada yaşanan taciz konuşması) derhal sonlanması için hemen parayı vermeyi seçebiliyorlar. yaptıklarının yanlış olduğunu, o durumdan kurtulmanın doğru yolunun para vermek olmadığını, olsa da 100 tl etmediğini biliyorlar. sonrasında pişman da oluyorlar. ama bu bir tercih. kısacası "ver kurtul" kafasında oluyorlar. durumsal bir strese düşmemenin en garantili/kolay yolu karşındakine ve hikayesine inanmak ve talimatlarına uymaktır. yaşlılar çocuk gibidir, inanırlar. dolandırıcılar bu zayıflığı çok iyi biliyor ve kullanıyorlar muhtemelen...

    emin olun, profesör dolandırılmalarının(aslında genişletip yaşlı dolandırmaları da denebilir) sebebi yukarıdaki maddelerin biri, birkaçı veya tamamında saklı. profesör olması gerekmez, yazımda prof. tipolojisine atfettiğim bilgelik, saygı görme, ego argümanlarını ülkemizde "yaşlıya saygı" kültüründen ötürü, her ailede görebilirsiniz. her yaşlı yazıda belirttiğim ruh hali için bir adaydır. özellikleri az ya da çok taşır.

    bu dolandırıcılık vakalarının özeti ego, özgüven ve yeni dünyadan uzak kalmak, zayıflıklarını sonunda zarar görme pahasına çevreden saklama güdüsü. bir nevi "biz daha ölmedik", "kimseye ihtiyacım yok" refleksi. dolandırıcı bunlara aslında "aramızda kalacak bir hata" ile "çevreye yayılacak bir rezil olma" kartı açıyor. yaşlı egonun burada seçimi bellidir, inanması güç gelebilir ama böyle. hedef kişide konu hakkında halihazırda sahip olduğu bilgi yoksa, inanmaları ve talimatlara uymaları hiç de sanıldığı gibi düşük değil, aksine yüksek ihtimal.

    hiç şaşırmıyorum bu dolandırılma vakalarına. siz de şaşırmayın. zaten hedef onlar.

    tespit bölümünü burada keselim ve gelelim katma değerli bölüme.

    profesör olsun ya da olmasın yaşlı büyüklerimizi bu tip vakalardan olabildiğince korumak için,
    öneriler, önlemler:

    şu gün itibarı ile 55-60 yaş üstü anne, baba, nine, dedenizi koruyun. şundan eminim ki dolandırıcılarda 60-65 yaş üstü vatandaşların ev/cep telefonu veritabanı var. özellikle hedef seçiliyorlar. genç aile mensupları şahit olmasın diye hafta içi ve mesai saatlerinde aranıyorlar. elbette kimse ile paylaşmamaları için de kendilerine telkinde bulunuluyor. yaşlının entelektüel seviyesi arttıkça sanılanın aksine dolandırılma ihtimali artıyor. illa terör vs. hikayesi olmasına gerek yok. "- birikmiş x borcunuz/cezanız var. mahkemeye/icraya vermeden önce son kez arıyoruz..." deseler yetiyor. hemen inanıyorlar.(benim babamda şahit olup engellediğim tecrübe buydu.) "- böyle bir şey olsa annem/babam beni hemen arar." en büyük yanılgınızdır. dolandırıcı ile hedef arasında kurulan bağ, sizinle olandan çok daha güçlü bir duyguya dayanmaktadır. korku!

    1) yaşlı aile büyükleriniz ile aranızda dolandırıcılık teşebbüslerini saklamayacakları, dolandırıcılık teşebbüsü sonrası(telefon) hemen sizi arayıp danışacakları türden bir ilişkiyi hasseten tesis edin. bakın tesis edin, ettiğinizi sanmayın. aranızdaki sevgi, yakınlık gibi bağlara güvenmeyin. dolandırıcılık riskini onlarla özel bir başlık altında konuşup ikna etmelisiniz. eğer tuzağa düşmüşlerse saklamak için kırk tane yalan söyleyeceklerdir.

    2) para hareketlerini uzaktan da olsa izlemeye çalışın, sıradışı hareket isteklerinde şüpheyle yaklaşın. yaşlının tek başına erişiminde altın, nakit, döviz var ise satacakları banka, kuyumcu gibi yerlerdeki kişileri uyarın, size de haber versinler vb. özellikle eşi ölmüş tek yaşayan büyüklerimiz büyük risk altındadır. (yaşlı tek erkeklere yaklaşan romen, bulgar genç kadın dolandırıcılıkları ile bakım/evlenme vaatli miras/servet avcıllıkları da bu segmentte ekstra bonus...)

    3) evde vesaire toplu paraları, dövizleri, altınları var ise yerini öğrenin ve mümkünse gizlice periyodik olarak sayın. sıradışı eksiklikleri sorgulayın. yerini değiştirdim vs. derse daha da sorgulayın. (yaşlılar direk dolandırıcı olmasa da samimi görünen konu komşuya, aniden yakınlaşılan uzak hısım akrabalara da çabuk inanır. sizden gizli, türlü hikayeler ile alınan "borçlar" ve "yardımlar" da sık karşılaşılan vakalardır ve dolandırıcılık kapsamında ele alınabilir.)

    4) 70 yaşında, telefonun dört basamaklı pin kodunu zor giren, en basit şifresini doğum tarihi yaparak bile ancak idare edebilen adamın birdenbire internet bankacılığı şifresi alma, mobil imza kullanma isteğine, kullandığı bankayı değiştirme hamlelerine, bankacılık aplikasyonları yüklemeyi ve kullanmayı öğrenme isteğine/ısrarına şüphe ile yaklaşın. (yaşlılar banka personeli dolandırıcılıklarında da öncelikli hedeftir.)

    5) banka hareketleri vs. için yaşlı yakınınızın ekstrelerini düzenli şekilde kontrol edin. genellikle evlerinde kıyıda açılmamış olarak duruyor olurlar. daha baştan ekstre adresini kendi eviniz/işiniz tanımlatmak, veya internet takibi için şifreyi biliyor olup periyodik olarak online kontrol etmek iyi bir fikir olabilir.

    6) her ne kadar teknolojiden uzak olsalar da, her yaşlının şifreler dünyası ile işi olur. en basit banka kartı atm şifresinin bile ne kadar önemli ve kişisel olduğu konusunda onlarla özellikle konuşun, ikna edin. küçük zaman kazanma ve kolaylıklar için şifrelerini yabancı/güvenilmez kişiler ile paylaşmamaları konusunu defaatle vurgulayın. şifreleri en azından kendi değil eşlerinin veya en büyük çocuklarının doğum yılı olsun. :)

    kısası şu. kötü niyetli kişi yaşlıyı korkutacak ve talimatlarına uymaya yönlendirecek, siz önceden olası senaryolardan bahsedip daha çok korkutun. bırakın bu konularda biraz ürkek, size bağımlı olsun.

    ve sair makul/mantıklı önlemler, takipler, gözlemler kötü bir tecrübe yaşanma ihtimalini azaltacaktır.
  • insanların çoğunluğu kolay yolu zor yola tercih ederler ve tam da bu sebepten dolayı kandırılırlar. dolandırıcılığın temeli insanları zor şeylere kolay yoldan sahip olabileceklerine inandırmaya dayanır.

    “çalışmadan zengin,kitap okumadan bilgili olmak,diyet ve spor yapmadan zayıflamak ve hak etmeden yükselmek mi istiyorsunuz.

    hemen sitemize üye olun ve ürünlerimizden kullanın.başarı size bir tık uzakta” türü bir saçmalığın düşündüğünüzden çok daha fazla müşterisi olacaktır.

    bu yüzden dolandırıcıların çevresi kalabalık,dürüstlerin çevresi seyrek olur. insanların çoğu zor ve meşakkatli yol vaad eden dürüst biri yerine,kolay ve rahat yolu vaad eden dolandırıcıyı ne yazık ki tercih ederler.
  • sosyolojiye ve insan psikolojisine müthiş bir hakimiyet gerektiriyor bu. toplumu bunlar kadar iyi tanıyan az insan var. geçenlerde bir haber gördüm. adamın biri, bir başkasını ben allah'ım diye arıyor. sana peygamber gönderiyorum diyor ve milyonlarca lira dolandırıyor. yüzeysel bakınca evet kurban aptal, enayi falan. fakat kurbanın aptallık veya enayilik düzeyini bu denli nokta bir atışla doğru tahmin edip icraate geçmenin kendisinden söz ediyorum.

    düşünüyorum; ben bir grup arkadaşımla aynı adamı dolandırmak istesem, asla ama asla aklıma adamı "ben allah'ım" diye aramak gelmez. gelse zaten arkadaşlarım beni döver. yemez lan bunu, daha gerçekçi bir şeyler bulalım, der geçeriz. ama bu adamlar bu adamın buna inanacağından emin. üstelik bu dolandırıcılar bu adama yabancı. yani çok yakın oldukları, her şeyini bildikleri bir adam değil karşıdaki. kurbanın bizzat eşi ve oğlu bile onu dolandirmak isteseler böyle bir plan kurmazlar, eminim. istisnasız tüm dolandırıcılık örnekleri, sosyoloji ve psikolojiye hakimiyetin ürünü.

    günümüz siyasetinde de muhalefetin, insanlık tarihinin en karanlık ve derin rejimlerinden birine karşı bir türlü galip gelememesinin nedeni bu. toplumu tanımamak. karşı taraf ise, bizim yemezler dediğimiz her şeyin yenileceğinden emin.
  • birçoğunun temelinde insanların olayları gerçekçi degilde olmasını istediği gibi görmesi bulunan eylem türü.
  • son gördüğüm şeklinde kullanılan matematik ve ihtimaller hesabı ile beni şaşırtan olay.

    yapılan yer kent merkezinde sabit bir lunapark içindeki sabit bir stand.

    aynı lunapark içinde deliklerden geçirdiğiniz top ile ilerleyen at yarışı oyunu ya da havalı tüfek ile hedef vurma gibi çeşitleri de var ama bu ikisinde yetenek veya şansa göre bir kazanım mevcut iken bunda ise imkansız. misal at yarışına katılım 10 kişi ve adam başı 2.5 tl. den oluyor. birinci gelen 10 tl veya hediye alıyor gayet makul ve adil çünkü bir kazanan hep var.

    şimdi oyunun oynanışı ve kurulan standı anlatmak gerekirse; stand içi tv den tencereye, fırına, bilgisayara kadar tıkabasa dolu. katılım 5 tl., 3-4 kişi aynı anda oynayabiliyor, 10x10 şeklinde delik delinmiş ve numaralandırılmış bir masa, üzerine bir tas içersine konmuş 5 lastik topu atıyorsunuz lastik toplar deliklerden büyük ve atılınca rastgele olarak belirli deliklerde duruyor, durdukları deliklerin toplamındaki rakamın yan duvarda duran listedeki karşılığı hediyeyi veya dolandırıcı arkadaşın elinde bir listeden bakarak söylediği hediye karşılığı parasını alıyorsunuz. buraya kadar süper.

    oyunu görür görmez dikkati çeken şeyler var misal delikli masada yazan "deliğin altındaki rakamlar sayılır" yazısı ve hediye listesinin sıralı değil karışık oluşu. (bu ikisi oldukça önemli ayrıntılar). hediye listesi karışık demiştik bazı rakamlar bir hediyenin karşılığı olduğu gibi bazı rakamların karşılığı “3 katı veya katılım parası kaybedilir“ (bundan 2 tane farklı sayı olarak vardı 28 ve 33 gibi) ve iflas (bu 1 adet).

    oyun doğası gereği gecede durmaksızın oynanmıyor, bütün gece boyunca 3 veya 4 tur yapılıp tahminime göre en az 400-500 tl kaldırılıyor.

    şimdi gerekli çoğunluk sağlanana kadar 2 eleman (dolandırıcının adamları) oynuyor ve kazanıyor. 5 lira verip top atıyorlar fırın çıkıyor,(30tl.) parasını alıp tekrar oynuyorlar bu arada meraklılar toplanıyor. 2 dakka izleyen hemen oyuna girmek istiyor tabii. oyuna yeni giren kurban(lar) tası alıp atıyor ilk hediyesini kazanıyor. hediye veya parası (ayrıca aklı başındalar için köprüden önce son çıkış) toplar tekrar atılıyor ve taa-damm “3 katı veya katılım parası kaybedilir“ yani devam için 15 lira verecekler ve sonraki atışta çıkan hediyenin 3 tanesini veya 3 katı parasını alacaklar ya da 5 lira yanacak. 15 lira ne ki devam diyorlar. toplar bir daha atılıyor aha gene “3 katı veya katılım parası kaybedilir“ huzursuzluk başlıyor ama 20 lira vermişsin devam etmezsen yanacak hem kazanırsan iyi para var. veriyorlar 45 daha.

    bu arada kurbanlar tufaya gelmemek için topların durduğu rakamları tekrar tekrar topluyor çıkan sayıyı duvardaki karışık listeden fıldır fıldır gözlerle arıyorlar. "deliğin altındaki rakamlar sayılır" yazısı ise zaten parayı kaptırmış bünyeye tekrar saymak , kontrol etmek için bir kırbaç oluyor. yanlış saydı, bir alttan bir üstten sayıyor gibi düşünceler oluyor ama burada bir numara yok.

    oyun devam ediyor ama devamlı “3 katı veya katılım parası kaybedilir“ çıkıyor rakam artıyor artık geri dönmek için çok geç. topları atanlarda sırayla kurbanlar olduğu için itiraz etmeleri imkansız zaten. artık dayanamayıp ayrılan ve an az 140 tl. kaptıranlar uzaktan izliyor ama nerden çıktığı belli olmayan kişiler "tezgahı kapatmayalım", "oynamayacaksan uza " gibi yarı ikaz, yarı tehditle uzaklaştırılıyor. ve beklenen son "iflas" ın olduğu rakam geliyor. bütün para kasanın. kurban kızgın ve dolandırıldığının farkında ama topları kendi attığı ve rakam toplama işlemlerinde numara yapılmadığı için boynu bükük uzaklaşıyor.

    esasında numara gayet basit masadaki rakam dizilimi sayesinde 5 top atıldığı zaman toplamda çıkan 4 rakam var bunlar fırın, tencere, saç kurutma makinesi vb. bu bölümde dolandırıcının adamlarına karışıp oynarsanız kazanıp ayrılma şansınız var. kurbanlar toplandığı zaman bir el daha 5 top atılıp kurbanlar yemleniyor ve açgözlülük teşvik ediliyor. toplar atılyor herkes önce rakam toplamaya odaklanıyor sonra duvardaki listede rakam karşılığı hediye aranıyor o sırada tasa 1 top ekleniyor artık 6 top ve toplamda çıkacak 3 rakam var. 2 rakam yani “3 katı veya katılım parası kaybedilir“ diğeri ise iflas. rakam toplamadaki karışıklık, listedeki karışıklıkla birleşince kimse ulan 5 top vardı 6 oldu diye düşünemiyor.
  • masum insanları sömürme eylemleri olup toplumdaki ahlaki çöküntünün göstergelerindendir.
  • türk insanı zeka ile ilişkilendirsede bildiğin orospu çocukluğu
hesabın var mı? giriş yap