• lisans üstü egitimin 2. basamagi.
    siralama soyledir:
    master
    doktora
    yardımcı doçentlik (bir nevi menopoz gibi birşeydir)
    docentlik
    profesörlük
    ordinaryus profesörlük
    mezar
  • ders aşamasındayken dersler bitsin, yeterliliğe çalışırken yeterlilik bitsin, tezi yazarken tez bitsin istenen süreç. bu tutum, doktorayla hayat arasında bağ kurduruyor bana. doktora bir şekilde iç tempoyu değiştiren birşey, özellikle bunun dışında bir "iş"iniz varsa. mesela ben, evde ders çalışmadığım zaman ne yapıyordum artık hatırlamıyorum. insanalr evde ne yapar bunu da kestiremiyorum. bir film izlesek, iki saat. yemek yapsak yesek bir saat. bir saat de resim yaptık diyelim, ya da kim neyi seviyorsa onu yaptı. her gün de bunlar yapılmaz ki. ders çalışmak lazım. bilmiyorum, bozmaz inşallah bünyeyi bu iş. bu entryi bile ödev molasında yazıyorum, ki vallahi yedi bitirdi beni o ödev. neredeyse bir ay olacak. derse gir çık, gözetmenlik yap, ödeve dön. kağıt oku, yemek pişir, ödeve dön.banyoyu temizle, ödeve dön, uyu, uyan, haftasonu ödev yap, seni görmek isteyen arkadaşına yeni bahane bul, ödeve dön. yemek ye, ödeve dön. ortalık batmış, bir saat salonu temizle, ödeve dön. artık bilimsel yayınlar dışındaki herşey anlamsızlaşmaya başlıyor. sinemaya gitmeye ne gerek var dedim mesela, hem de kaç kere. ki, sinemasız yapamam, film çok iyi olmasa bile salonu severdim, sesi severdim. ama şimdi sanki gereksiz, zaman kaybı gibi geliyor. neden, çünkü ödev bitmeli, bitecek. kötü de olmamalı, olamaz. (bunun nedenleri ayrı tartışma konusu, ki hiç girmek istemiyorum, çünkü entryyi hemen yazıp ödeve döneceğim). ama bugün (ödevde) sonucu yazıyorum artık. şu an itibariyle 14 saattir ilk molamdayım, 14 saattir yazıyorum.

    böyle birşey doktora, yaklaşık olarak. teze hiç girmiyorum. (şimdilik). ayrıca yukardakiler kurgu değil, bilfiil kendi gerçekliğim.

    edit: dün nihayet doktoramı bitirip derecemi almaya muvaffak olmuş biri olarak ocak 2008'de girdiğim bu entryye bakıyorum da, ki daha tezi yazmaya bile başlamamıştım, daha verileri bile toplamamıştım.. ne çalışılmış arkadaş.. bu yola baş koyan herkese sabır, motivasyon, şans ve başarı diliyorum..
  • bugun itibariyle nihayet resmen kazandigim derece. simdi saga sola uyelik acarken "title" soruyor ya sozluk, orada "dr." seciyorum. her seferinde ayni sapsal sevinc. icimde 14 yasinda bir kiz cocugu var yemin ederim.
  • yıllar önce londra'ya giden bir trene binmiştim bir akşam. karşıma oturan adam deli çıkmış, ekseriyetle kadınların dolurduğu vagonda bütün yol boyunca bağırmıştı:

    - are you going to london? don't go to london! they are gonna fuck you! they are gonna rape you! they are gonna kill you!

    doktoraya başladıktan çok değil 9 ay sonra, bugün, olur da bir vagon dolusu doktora yapmayı düşünen insanla karşılaşırsam benim de bağıracağım şey belli:

    - are you going to do a phd? don't do a phd! it is gonna fuck you! it's gonna rape ypu! it's gonna kill you!
  • insanda kalici hasar birakir. aman ne zor bi is ah ah gibi bir sey degil anlatmaya calistigim, daha cok ozel saglik sigortasi yapilirken mesela, doktora yapmis ya da yapiyor olmak paket fiyatini arttirmalidir, bu insanlar en cok strese maruz kalan gruptadir zira.

    ozetle yapilmasi gereken gorevlerin takibi, sosyal hayat uzerindeki etkileri, yurt disindaysaniz yurt disinda yasamak, hayati erteleme, depresyonla basa cikmak ve tum bunlardan birer tutam iceren varolussal kaygilarla bogusmak olarak ozetlenebilir.

    yapilmasi gerek gorevlerin takibi: yapilmasi ya da olunmasi gereken model, kukla oynatma analojisiyle aciklanabilir. multi task denen seye adapte olabilmektir bir nevi, dogru ipi dogru yerde cekiceksiniz ama kollarla bacaklari oynattim, fakat kafayi dondurmedim gibi bi durumu affetmez. teaching assistantsaniz kagit okumayi, sonra halen almakta oldugunuz dersin odevini yapmayi (ki bunun on sarti yuz elli, iki yuz sayfayi devirmektir haftalik olarak her ders icin), danismaninizla sikca bulusmayi ve hedefe yonelik davranmayi, komite uyelerine surekli ziyaretler ve onay almayi, birinin begendigini digerinin begenmemesiyle nasil basa cikacagini belirlemeyi, danismanin bir soyledigini iki hafta sonra yalanlar bicimde davrandigi zaman sinir krizi gecirmeyip danismaniniza kafa atmama konusunda kendinizi telkin etmeyi, yeterlik sinavina calismayi, cogu zaman ikinci bi sansiniz olmadigini bilmenin stresiyle sinava girmeyi, yeterligi almayi, bir dahaki doneme ogreteceginiz dersin kitabini secmeyi, donemlik plan cikartmayi ama teaching konusunda verdiginizin emegin ise alim surecinde bi boka yaramayacagini bilmeyi ve kabullenmeyi, ise alim surecinde sansinizi arttirmak icin yayin yapmayi, ve bunun on kosulu olan ayri bir literature okuma, uyglanacak modele karar, data toplama, analiz etme, yazma-red yeme, duzeltme tekrar gonderme gibi surecleri icerir. bu surecte ben yeterlilik, tez ve derslerime kasiyorum, yalniz donemlik ders planimi cikartmadim ve kagit da okuyamam kusuruma bakmayin artik deme sansiniz yoktur. iste bu noktada da artik yasanan haleti ruhiyeyi stres tanimlamaz, baska bi seydir yasanan.

    sosyal hayat uzerindeki etkileri: olmayabilir, zira sosyal hayatiniz kalmayabilir. ben eskiden cok sosyal bocektim diyen kesim, hic olmazda bir zamanlar sosyal hayati olanlardir, aslinda diger kesim icin bu is daha kolaydir, zaten hic bi zaman hayatlari olmamistir, dolayisiyla sizin kadar zorlanmazlar da. haftada bir gittiginiz barda insanlarin eglendigini gormek, pencere onu cicegi olarak yetismis cocugun eskaza sokakta oynamaya ciktigindaki “vay be, hayat var disarida” tepkisine benzer. bi yerden sonra ulan millet iliski filan yurutuyor bi de bu durumda der, iliskisi olan, hatta evil ve cocugu olan bolum arkadaslariniza yeni bi saygi gelistirmeye baslarsiniz.

    yurt disi: bambaska bi basliktir bu, anlatmalarla bitmez. yurda donuslerde ailenin yaslandigini farkedince duyulan vicdan azabindan mi bahsedeyim, koptugunuz can ciger arkadaslarinizdan mi, gozunuzu acip baska bi dili konusmaya baslamakan mi, kultur farkindan mi, yemeklerden mi, iklimden mi, yuzeysel iliskilerden tiksinme noktasina gelmekten mi? deney maymunu gibi hissedersiniz, izolesinizdir, ne ordansinizdir artik ne burdan, iki arada mal gibi kalmaktir hayatiniza hakim olan surecin adi.

    hayati erteleme: surekli bir erteliyorum hissi icindesinizdir. bunun yurt disi versiyonu bambaska bi tattir. eger turkiyede olsaydimli binlerce olasilik ucusur kafanizda. adapte olamamak degildir, adapte olsanizda bir noktasinda bilerek baltalamaktir adaptasyonunuzu, kok salmaktan ve donmemekten olesiye korkarsiniz cunku. donmekten ne kadar korktugunuzsa ayri bi boyutudur isin, hayat sizsiz akmaktadir, kimler yerinde olacaktir donunce, muzigine, dizisine bile hakim degilsinizdir artik, dostlarsa apayri bi alemdedir. 26 yasinda gittiyseniz 30 yasinda doneceginizi bilmek icinizi urpertir. yaslanmak bile degildir korkulan, baska bi seydir, ya uyamazsam, ya mutsuz olursam? annenizin kabul edildiginizi ilk duydugundaki tepkisi gelir akliniza, aglamistir telefonda, cok mutluyum senin icin demistir, uc, tabii ki uc nereye istiyorsan, ama cok uzun bes yil dusundun mu? mevsim vicdan azabi degilse nedir, siz de bilmezsiniz bi noktadan sonra.

    depresyonla basa cikma: bu her doktora ogrencisinin bir noktada karsilasacagi olmazsa olmazdir. hayat enerjiniz azalir, uyku duzeniniz sapitir, kaygi duzeyiniz surekli tavandir ve cok az rahatlama ani vardir. gorev yapma bilinciyle de olsa, haftada en az bir ya da iki gun mutlaka disari cikmak gerekir, sirf cikmis olmak icin. yoga cok etkilidir, fiziksel sagligin akil sagligi ustundeki etkisi inanilmazdir. erteleme davranisini, kotu bir sey teslim etmek pahasina terketmeniz gerekir, yoksa panik atak gecirmeniz isten degildir. pimpirigin bayrak tutani olmaniz gerekmez kendinizi bu durumda bulmak icin, dunyanin en rahat insani da olsaniz, bu surecte yasarsiniz kaygi bozuklugunu.

    varolussal kaygilar: iste tum bunlarin birlikte yarattigi bir yan etkidir varolussal kaygilar, ve gestalta saygidan yola cikarsak butun parcalarinin toplamindan daha buyuktur. tum bunlar birlesince varolussal kaygi topuna donmeniz isten degildir. nereye gidiyorum dersiniz, ne yapiyorum allaaskina deli miyim ben, degiyor mu dersiniz, ailemden sevdiklerimden hayatimdan calmaya degiyor mu, su yaptigim insanlarin umrunda degil, adimi soyadimi bi dergideki makalenin basinda gormek mi motivasyonm, ne bok yiyorum ben dersiniz. iyi bir sey yapiyorum dersiniz sonra, bu yaptigim gelecege yatirim, bu konuda benim kadar uzmanlasmis/ uzmanlasan kac adam var dunyada dersiniz, elinde firsati olsa cogu insanin sececegi seyi yapiyorum. ama hicbir kayginiza kesin bir cevap bulamaz, hic bir savunma mekanizmanizi yeterince konumlandiramazsiniz. sarkacta bir ileri bir geri sallanmaya direnc gostermek tek basa cikis yoludur.

    peki bu sartlar altinda neden devam eder insan? bir yola girip donememek olabilir, ama bu versiyon uzun surmez, illaki birakirsiniz. konunuzu ve yaptiginiz isi seviyorsunuzdur, ki sevmeden bu is yapilmaz, sevmeden yapiliyorsa cok buyuk bi hata yapmaktasinizdir, bu kadarina degmez sevmediginiz is. is hayatini denemis ve yaptiginiz isten olesiye sikilmissinizdir, ingilizcede “beni challenge etmiyor bu” diye tabir edilen bir belanizi arama gudusuyle hareket etmektesinizdir. yurt disi versiyonu icin normal hayat seyrini takip etmek istememektesinizdir, turkiyede kalsaniz, mezuniyet is evlenme fikri acmaz sizi, sanki o tarafta daha mavidir gokyuzu, sanki gitmek icin varsinizdir siz, kendinizi gerceklestirmek ancak boyle mumkundur sanki. dahasi, din, dil, irk, kisisel yakinlik mevzu bahis olmadan sadece yaptiginiz seyle varsinizdir ve cok hosunuza gider bu dusunce. basariliysaniz, tum kapilar sonuna kadar acilir onunuzde, olasiliklar sonsuzdur.

    hayatimin normal bi hayat seyri olmadigini kabulleneli cok oldu. hala sosyal hayat ve disiplinli olmak konusunda zorluklar yasasam da, sanirim yine sansim olsa yine bu yolu secerdim. buyuk bir liman icimde uguldayan tarzi artistliklere sikca girdigimden belki de bu yolu secisim. tek bildigim, ben artik baska bir benim, ayni nehirde tekrar yuzememekten azade, geri donusu olmayan ve buraya hic gelmesem boyle olmayacagini bildigim bicimde degistigimi hissetmek. bu noktada da, sahane bi secim yaptim desem kac yazar, ya da geri dondurmeye calissam dondurebilirmiyim bilmiyorum.

    sonuc olarak, sirf yapmak icin yapilacak bi sey degildir doktora, hele de yurt disindaysaniz. iyi olculup bicilmesi gerekir. her bunyeye uygun olmadigi gibi, degip degmedigine emin olmadan yapilmasi dogru bi karar degildir. cunku cok istiyor olsaniz bile surec icinde bin kere kendinizi ve varolus amacinizi sorgulamaniza sebep olacaktir zaten.

    edit: hello moto. yeterlik sınavına hazırlanırken hızlı okuma tekniklerine başvurun ve dakikada iki sayfa okuyup bir bok anlamamanız gibi muhteşem sonuçlara ulaşın, ki daha etkili panik olabilesiniz.
  • en etkili depresan, insan kendi kendini nasil siker sorusunun cevabi.
  • phd. (kisaltma) - permanent head damage
  • kimsenin şimdiye dek itiraz etmemiş olmasından (ya da benim atlamış olmamdan) şüphelenerek şunu söylemek isterim ki doktora ile doçentlik ya da profesörlük arasında doğrudan hiyerarşik bir bağ yoktur. doktora sonucunda kazanılan dokturluk ünvanı akademik bir ünvan iken yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük ünvanları eğitim kurumları tarafından verilen idari ünvanlardırlar. doçentlik doktorluğun bir sonraki aşaması değildir yani. doktor adam doktordur. üniversitede kalır, makale yayımlar, işte yök'ün belirlediği bir kaç başka işi de yaparsa doçent olur. yok okuldan ayrılır bir holdingin başına geçerse icra kurulu başkanı olur, direktör olur. kuruyemişçi açarsa esnaf olur. doçent olabilmek için dokturluk koşuldur ama ne doçentliğin, ne direktörlüğün ne de esnaflığın doktora yapmış olmakla doğrudan ilgisi yoktur.
  • bu boku yapip bitireli neredeyse bir sene olacak. oncelikle cok sukur. lakin su cuma gecesi, evde tek basima oturmus veri girerken eee yani ne degisti diye sormaktan da kendimi alamadim bir an a dostlar. bu isin icerisindeyken, haftada bin sayfalik makale-kitap okuyup response paper yazmaya calisirken, veri toplar tez onerisi kasarken, bir yandan ders verip bir yandan yeterliliklere hazirlanirken insan isin sonunun nereye varacagini, kendini nasil bir gelecegin bekledigini pek tahayyul edemiyor. dusunuyorum da simdi bitince ne olacak, nasil olacak diye hic dusundum mu – son senenin disinda sanirsam hayır. zaten insan bitecegine bile inanamiyor cogu zaman. arada bir tunelin ucunda isik oldugunu seziyor ama nasil bir hayat olacak o isik altindaki hayat, pek kestiremiyor. aslinda hayal bile kuramiyor. gene de bitince sanki bir seyler degisecek, daha iyi olacak, sanki sicak kumlardan serin sulara atlayacagim ve hep oyle olacak gibi… halbuki ne olacak? bir titr, belki biraz daha iyi calisma kosullari, az biraz daha cok para ve biraz daha iyi yasam sartlari….

    daha iyi kosullar demisken bizim nesil icin pek de boyle olamadi maalesef. 2009’daki krizle birlikte universitelerin fonlari suyunu cekip akademik et pazari daralinca, bizim donem ve sonrasindaki pek cok insan iyi bir ise yerlesemediler. bolumun yildizlari olarak nitelendirilen ogrenciler bile dogru durust is bulamadi, bir tanesi guc bela tanidiklar vasitasiyla buldugu bir postdoc fellowship ile ancak evinin kirasini odeyebiliyor kocasi sayesinde karni doyuyor, bir digeri iki donem bosta gezdikten sonra bir donemlik bir visiting pozisyona kapagi atabildi, bir diger arkadastan uzun suredir haber alamiyoruz. ben part-time teaching pozisyona fit oldum. humanities’de durumlarin bin beter oldugunu sirf esten dosttan degil sagda solda yazilip cizilen makalelerden de biliyoruz. (ozet olarak: doktorali issizler, ev hanimlari, erkekleri filan var)

    yas otuz olana kadar ogrenci ogrenci takilip turkiye’ye dondukten sonra en yakin arkadaslari bilmem ne muduru, hede hodo menejeri, cartcurt supervizoru olarak bulmak da bambaska bir his oldu. (amerika'daki arkadaslarim hep doktora ogrencisiydi, burada kendi yasimda ogrenci olmayan insanlar oldugunu gormek biraz kultur soku gibi bir sey yasatti) siz daha profesyonel yasaminiza yeni adim atarken milletin on senelik is tecrubesi olmasi, lisedeki ebleh bakisli sinif arkadasinizin maillerini tiriviri muduru olarak imzalamasi bir yana (gulup gecme sarkastik okur, elbet bir gun sana da koyacak), arada nasil diyeyim neredeyse bir sinif farki doguyor. siz uc kurus paraya yillarca (ve hala!) fit olan insanlar olarak hala evde ucuz sarap, universitede gidilen les mekanlar seklinde bir eglence anlayisi gelistirmisken, esiniz dostunuz nezih ortamlarin mudavimi. haliyle kazandiklari paranin karsiligini almak istiyorlar, isin kotusu, artik ogrenci olmadiginizdan abi benim param yok ben gelmeyeyim demek insanin icine biraz oturuyor. (sozun ozu: fakirlik zor)

    hadi para pul mevzusunu astik diyelim, bir yandan ders veriyor, bir yandan proje, makale vs kasmaya devam ediyorsunuz. yayin yapma baskisi artik had safhada. zaten doktorada da vardi ama hadi olmasa da olurdu belki. ama bitince artik en azindan tezin bir kac makale ya da bir kitap haline gelmesi bekleniyor. ha diyorsaniz ki ben yan gelip yatacagim tutamaz kimse beni, sizden krali yok, alninizdan opuyorum. amerika’da tenure track bir pozisyon bulduysaniz boyle bir luksunuz zaten olmayacak. muhtemelen doktorada calistiginizdan daha fazla calisacak, daha beter streslere gark olacaksiniz. (gordum, biliyorum)

    yani demek istedigim doktora dedigin oyle yapilip biten bir sey degil, adeta bir yasam tarzi, canlar. ozel sektore gecenlere ne oluyor bilemiyorum, henuz cevremde boyle bir ornek yok. ama akademide devam edecek arkadaslari daha cok beyaz sac teli, daha portlek gozler, daha yogun bel agrilari bekliyor. karamsarliga suruklemeyeyim kimseyi, su asamada hala daha hayatimdan memnunum, yaptigim isi seviyorum, arkadaslarim gomlek kravat dunyasinin icindeyken bes senedir evime utu bile girmedi allahima cok sukur, ogle saatlerinde kafam atip kendimi sokaklara vurabiliyor hafta ici bos bos dolanmanin keyfine varabiliyorum. istersem gece yarilarina kadar calisip ertesi gun oglene kadar yatabiliyorum (bilgisayari acik birakmazsam, coauthor skype’tan cork’luyor yoksa). hevesli arkadaslara baslamayin demiyorum, baslayin, tadini alin, yalniz o aldiginiz tadin bes-on senelik gecici bir tat olmadigini, hayatinizin geri kalaninin da buna benzer bir sekilde gececegini buraya not dusmek, bir kac sene surunmeye raziyim ama sonunda para isterim, keyif catmak isterim, kafam rahat etsin isterim diyenleri baska ufuklara dogru yelken acmaya tesvik etmek isterim. (ps: gene de zevkli anasini satiim)
  • (danismanima telefon aciyorum)
    b: hocam merhaba
    m: aa merhaba pro, ben de seni ariyicaktim bugun, ne yaptin o gonderdigim olcegi okuyabildin mi, aklina yatti mi icerik, turk ogrenciler icin de anlamli olur mu kullanmak?
    b: okudum, cok da hosuma gitti, hatta cevirdim de yarisini, bitirince bir arkadasa yolliyicam geri cevirme icin. de, ben baska bir sey icin aradim
    m: tabii, soyle
    b: benim dusundugumden cok daha bos vaktim kaliyor bu donem. yeterlik ve dersler bitti, ee zaten gecen donem verdigim dersin de aynisini veriyorum, ilk defa bu kadar rahat bir donem geciriyorum. bir anda bosluga dustum zaman fazlaligindan
    m: aa cok guzel, hemen doldururum ben o zamanlari, liselerden data toplanacak ve bunlarin data kodlamalari yapilacak, onun bir kismini sana veririz. bu hafta basi konferansa gitmeden sana ikinci yeterlik sinavi okuma listesi olusturup gondereyim, hem de mayisa kadar onu aradan cikart madem, ne dersin?
    b: haa.. ee.. tamam? (gulmeye basliyorum) pisman olucam di mi butun bu soylediklerime?
    m: belki pisman, ama goreceli erken mezun?
    b: tamam, alayim listeyi

    "hayatimda challenge istiyorum, challenge! anliyor musunuz?" diyenlerin ortak adresi.
hesabın var mı? giriş yap