• geçenlerde sabah 5 gibi babamı bir üniversite hastanesinin aciline getirdik. işlemleri yapınca beni dışarı sürdüler tabi. orada burada sürüne sürüne ettim sabahı. dokuz gibi poliklinikler falan açıldı. uykusuzluk, yorgunluk, gerginlik derken kafam bi dünya. dokunsalar ağlayacağım. tuvaletin birine girip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. koridorun diğer tarafından gelen mavi önlüklü genç bir doktorla yanyana aynı yönde ilerliyoruz. arkamızdan soluk soluğa kalmış yaşlı bir kadının sesi duyuldu:

    -evladım bakar misin?

    bana seslendiğini zannederek döndüm ama bana değil yanımda yürüyen doktora bakıyordu. doktor oralı bile olmamıştı. dönüp devam ettim yoluma. bi kaç adım atmadan aynı ses yeniden duyuldu:

    - temizlikçi çocuğum, heyy, ameliyathane ne tarafta aceba?

    yine oralı olmamıştı arkadaş. duymadığını zannedip "size sesleniyor galiba" dedim. yüzüme umarsızca bakıp "olabilir ama ben temizlikçi değilim, doktorum" dedi.

    öylece kaldım. hastanedeki temizlik görevlileri de dahil olmak üzere herkes benzer önlükler giydiği için belki ki kadıncağız karıştırmıştı. arada ben bile karıştırıyorum. hayır o kadar belli ki bunun yanlışlıkla söylendiği. onu da geçtim temizlikçi olsan ne olur doktor kardeş? ne değişir, ne kaybedersin? onlar insan değil mi? ıki saniyeni ayırıp koridorun solunda diyeceksin en fazla. ama dünyadan insan olmaktan o kadar uzaklaşmış ki dönüp bakmadı bile.

    dedim, gel teyze ben götüreyim seni. eşi kalbinden ameliyat olmakta olan, başka bir şehirden apar topar gelmiş güler teyzenin koluna girip ameliyathaneye kadar götürdüm ve hiçbir şey kaybetmedim.

    edecek çok küfür vardı içimde ama bu zihniyet ve egodaki insanlara o bile fazla. umarım o ego ve yalnızlıkları içinde kaybolup giderler bu ülkeden. yazıklar olsun ne diyeyim.

    edit: ne kadar çok okuduğunu götünden anlayan varmış insan gerçekten hayret ediyor. böyle egoları olmayan güzel yürekli doktorlar elbette var. zaten sorun doktor olması da değil insan olması. kendilerini tenzih etmememin nedeni de budur. olması gereken bu. insan olmak.

    bir de tek bir olay diyenler olmuş. buna benzer en az on olay anlatabilirim. siz nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum da bu ülkede yaşayan herkes anlatabilir. "tekrar kolonoskopi gerekir mi hocam?" diye soran hastasına gülerek "alışkanlık yapar kolonskopi dikkat et haa" diyen doçentte gördü bu gözler ama yazmadık.
    evet bu son olmayacak ama en azından bir duyarlılık yaratabilir. derdimiz bu. kimseleri linç etmek değil.

    debe editi: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)
  • kendisi acil serviste ağrıyla kıvranırken doktorun o ağrının nedenini bilmeden sırf annesi istediği için ağrı kesici yapılmadığını sanan ve doktora müsvedde diyen kişiler olduğu sürece doktorların egosu daha çok tavan yapar. akut batının ilk kuralı ağrı kesici yapmamaktır. ağrı kesiciye bağlı semptomlar gerilese ve sen apandisit perforasyonu ve arkasından peritonit tablosu ve sonrasında septik şoka girip ölsen bu sefer karnı ağrıyan hastaya ağrı kesici yapan doktor hastanın ölümüne neden oldu diye suçlu olur. bu ülkenin sorunu doktor egosu değil sizin gibi cahil ama küstah insanlardır. hemen hemen her konuda fikriniz var. bundan sonra internetten öğrendiğin bilgiyle kendini ve yakınlarını tedavi etmeye devam et.
  • 70 yaşlarında ak sakallı bi alman amca pankreas kanseri tanısıyla 7 aydır yaşamaya çalışıyo.. metastazlar her yeri sarıp, rezeksiyon ihtimali ortadan kalkınca haliyle farma piyasasının denekliğini yaparak umudunu yaşatmaya çalışıyo..

    sabah gittim yanına.. bütün gece uyumamış.. odasına gördüğü virus tedavisinden dolayı kimse girmiyo.. tek başına camdan bakıyo.. ben de sabahın 6sında işe gitmek zorunda olduğum için aşırı kızgınım.. gördüm onu içim bi an acıdı.. ama aklıma hemen kahvemin hazır olduğu geldi gittim aldım..

    saat 7 oldu, ekgyi bağladım, rutin kanlarını aldım, heparin iğnesini yaptım, şekerini parmaktan ölçtüm, fizik muayenesini yaptım, portunu serum fizyolojikle temizledim, damar yolunu öğlenki virüs seansı için açtım.. saat 8di işlerim bitince.. çıktım yanında gittim odaya..

    aralarda bütün şirinliğimle ( yüzde 100 yapaydı) acıdı mı, oo benden nefret ediyosunuz kesin kihkih gibi bilindik klişe cümleler ekleyerek muhabbete katmaya çalıştım.. o da güldü.. yok katlanılmayacak şey değil dedi..

    çıktım odadan el salladım, geri el salladı damar yolunun çıkmaması için minimal hareketler yaparak.. saat 8.30da eczacı geldi.. bomba imha ekibi gibi giyinip aşı karışımını hazırladı.. koruyucu önlüğümü, maskemi taktım odaya girdim.. aşıyı taktım.. şekeri 300 üstüydü, ama artık onun için normaldi bu.. aşı ınfuzyonu bittikten sonra insulin iğnesini yaparım diye düşündüm içeri gittim..

    ekşiye baktım facebooka baktım, hayatımı düşündüm planlarımı, para hesabı yaptım.. tiksindiğim insanların suretlerine tükürdüm içimden.. hayatımın ne kadar boktan olduğunu düşündüm her dakika yaptığım gibi..

    saat 10.20 oldu.. hastanın yemeğini aldım.. yoğurt, elma püresi ve pudingdi menüsü.. parenteral besleniyodu, zita yemek borusu tumorle doluydu.. ama aralarda canı çekiyo diye son yiyebildiği şeyleri önüne koyuyoduk yine de..

    yemeği götürürken yoğurda baktım.. elma püresine.. bebeklerin dişleri yok diye yediği.. sindirim sistemleri gelişmedi diye yediği hani.. yoksa o ejdarha sembolu müydü bütün hayat, kuyruğundan başlayıp nihayetinde kafasını yiyen? kendi hayatıma döndüm yine.. watsappime baktım., yemeği hastaya getirdikten sonra..

    lab. sonucları pcme gelmişti.. böbrekleri iflas ediyodu.. nefrologlarla konuştum.. potasyum 6 üstü olduğu için diyaliz gerekli dediler.. ama durumu çok kötü olduğu için sonra konuşalım bunu diyip kapattılar..

    içerden öksürük sesi geldi.. kollarımda kan kusup ölen ösofagus rupturlu hastayı düşünüp fırladım odasına hastanın.. kolunda heparin perfussoru, her yerinden çıkmış kablolar, 10 adımlık mesafedeki peçeteliğe doğru gitmeye çalışıyodu kusarak ve öğürerek..

    hemen gittim lavabonun üstünden onlarca peçete aldım.. ne kadar çok peçete alsam o kadar çabuk geçiçekmiş gibi geldi öğürmesi.. göğsüne vurdu sanki yemekler o vurunca tumorlerle dolu pasajlardan daha hızlı geçiçekmiş gibi..

    peçeteleri ıslattım, ağzını silmek istedim, eline torba verdim.. bana baktı, özür diledi..

    matematik profesoruydu bizim universitede.. adını faz 1 aşamasında bi deney olduğu için yazamıyorduk hiç bi lab. belgesine.. 27601 diyoduk.. yanı başında matematik kitabı vardı.. çorapları kahverengiydi.. baş ucunda incil ve haç kolyesi vardı..

    özür dilerken, beni de öksürük tutmuş gibi yaptım.. hemen kafamı geriye attım gözyaşlarım akmasın diye.. kendi kendime ' ohoo sen bunlardan çok görüceksin güçlü ol' dedim..

    servisten iznim olmamasına rağmen çıktım, burnumu çektim.. karşıdan gelen yakışıklı doktora gülümsedim.. ufacık bi saniyeliğine bile olsa, aciz bi insanın çaresizliği yüzüme çarptı.. koşa koşa eve gitmek istedim.. bağırarak ağlamak, kardeşımın yatağına gidip beni odadan kovmasını beklemek.. karşıdan hemşire geldi, morgen dedi, morgen dedim, gülümsedim..

    watsapptan annemin cevap verip vermediğini merak ederek servise geri döndüm..

    doktor egosu, ölümün çaresizliğine verilecek yegane tepkidir.. keşke elimde olsa egomu balon gibi şişirebilsem ve hiç etkilenmesem hastalardan.. kendimle ve şaheser benliğimle uğraşsam sadece..
  • ben bu gün bu önyargımı kırdım galiba. bu gün bir doktorla tanıştım ki kendisiyle sivilde tanıştığım için adam doktor olduğunu söylemese hayatta anlamazdım.

    o kadar pozitif, neşeli bir sohbeti vardı ki zaman nasıl geçiyor insan onu bile anlamıyor. üstelik pek çok konu hakkında kültürlü ve fikir sahibiydi. bu hallerine çok şaşırmakla birlikte büyük keyif aldım. sanıyorum çalışma yoğunlukları ve iş stresi onları çekilmez insanlara dönüştürüyor ve biz de bunu yanlış anlıyoruz.

    bu da böyle önyargılarımızdan arınmalıyız adlı kompozisyonum. hayırlı forumlar arkadaşlar.
  • dayanılamayacak böbrek ağrısı olupta acil servise gitmek yerine poliklinik sırası bekleyen sığırlara mesaisi bitmesine rağmen baktığı için orospu çocuğu egosuna sahiptir.
    durumun acilse acil servise git sığır, yok acil değilse paşa paşa sıranı bekleyeceksin, 12de mesai bitiyorsa 12de bitiyor, anla.

    edit: olay acilde olmuş? acilde randevu sistemi? acil servise saat kaça randevu almıştında sarktı a benim akıllım.
  • dayanılmaz böbrek ağrın varsa hemen acile gideceksin ne işin var poliklinikte zaten kimse sallamıyor randevu saatini adam 2 saat sonra geliyor yine doktor bakıyor bşka devlet kurumunda hatta özel bankada sıran geçince kim sallar seni.

    sıra beklemeden kapının önündekilere "bir şey soracağım" veya "doktor bana beklemeden gir dedi" veya "evde
    çocuğum,yaşlım var" v.s. diye giden yalan sinsilesini sıralayarak içeri giriyor. (kaç defa dışarı çıkıp millete toplumsal bilinç, kurallara riayet ve hakkınızı yedirmeyin dersi vermişimdir)

    öğlen arasında içeri dalıyor yaşlıysa veya garibansa bakıyorsun arkadan biri daha geliyor öğlen arasındayız diyorsun (saat 12:20) ama ona baktın bana da bak diyor.

    sürekli o kapı açılıp duruyor kafa uzatılıyor ulan görüyorsun işte içer de hasta var bekle hasta çıksın birşey soracaksan sıradakinden ricada bulun sor çık.

    sonra dışarı çıkılır kapı kapatılmaz açık kapıdan öküz gibi millet içeriyi izler.

    nereden duyduğu belli olmayan tahliller ister lan sanki bakkal işletiyoruz. adam kanser taraması diye duymuş kanser takibinde istenilen tahlilleri istiyor. bir çok doktor artık lanet olsun diyor millet ne isterse veriyor çılgınlar gibi tahlil isteyip tomografi çektiriyor millet mutlu olsun diye.

    hasta tarafından aynı muamele bir savcıya, hangi partiden olursa olsun bir milletvekiline-siyasetciye, bir para babasına, polise veya bankacıya yapılamaz çünkü insanlar korkar ve korktukları için o insana saygı gösterir.

    edit: doktor da aynı muameleyi yapamaz saydığın insanlara demiş biri merak etmeyin halkın ve devletin hakkını vakti zamanında bir belediyebaşkanına ve hakime karşı korumuştum devlet hastanesine para babası ve milletvekili fazla düşmediğinden henüz muhatap olamadım.
  • ağrı kesici isteyen hastasına "teşhis koymadan ilaç veremem" cümlesini kuramayan doktorun egosudur.
  • işini adam gibi yapıyorsa anasının ak sütü gibi helal olan egodur.bu ülkede en vasıfsız adam bile burnundan kıl aldırmıyor.6 sene okul okuyan, ömrünü insan hayatı kurtarmaya adayan adamın egosu olmasın da kimin olsun.
  • bu egonun altında yatan şeyler zannımca üzerine tezler yazılacak kadar derin.
    -küçüklükten beri kendilerine pompalanan "sayısalcılar, diğer bölümdekilerden zeka yönünden üstündür." telkini.
    -"ben kazanılması en zor bölümü kazandım. ne çok zekiyim beee!" kafası.
    -"ben senelerce eşek gibi çalıştım. yıllarım heba oldu, diğerleri hayatlarını yaşadı, ben yaşayamadım."ın getirdiği nefret.
    -"herkese şifa dağıtıyorum." zihniyetiyle tanrı kompleksine tutulmaları...

    binlerce test çözmekle, gece gündüz başını kitaplardan, derslerden kaldırmamakla da temize çıkarılamaz bu ego. gören de sanacak ki daha tercihlerin başında "oturacaksın, hep çalışacaksın, sen doktor olacaksın!" diyerek zorlanmışlar. bana ne? sen o tercihte bulunduysan, getirisiyle, götürüsüyle artık seni bağlar, "çok az soru çözen", "çok gezen" kişileri değil.

    doktorun öğrencilik yıllarında çok test çözmesi, her daim hastayı azarlamasını, ona sen diye hitap etmesini gerektirmez.
    zamanında çok ders çalışması, hastaya başından savar gibi "yav he he" kafasıyla cevap vermesini, hatta onu aşağılamasını gerektirmez.

    (bkz: doktorların hasta azarlama hakkı)
    (bkz: doktorların hastalara sen diye hitap etmeleri)
    (bkz: doktorların bilinçli hastaya tahammül edememesi)
    (bkz: doktorların doktor olduğunu bir şekilde söylemesi)
    (bkz: doktorların hastanın sözünü kesme eğilimi)
    (bkz: türkiye'deki doktorların kalitesizliği)
    (bkz: doktorların inatla emir kipinde konuşmaları)
    (bkz: odasına izinsiz giren yaşlı hastaya bağıran doktor)
    (bkz: eşcinsel hastasıyla dalga geçen doktor)
    (bkz: doktorların doktor olduğunu bir şekilde söylemesi)
    (bkz: konuşurken elini cebinden çıkart diyen doktor)
    (bkz: hastasını bela olarak nitelendiren doktor)
  • destan yazdırır adama destan.

    vay arkadaş ya, neler dönmüş bak sen. adam üşenmemiş tuğla gibi döşenmiş. onu bırak neyi savunduğu da belli değil. yani ben şöyle süper bir insanım, biraz ego da olacak artık mı demek istiyor yoksa amk cahilleri kıskançlıktan yapıyorsunuz mu demek istiyor çözemedim. galiba ikincisi lan. ben kıt aklımla onu anladım, kıskanıyoruz galiba.

    format falan da göçtü nasıl olsa, bunu görünce de cinler de tepeme çıktı zaten, fiziksel referansı çakalım hemen,

    (bkz: #66188383), bak bak incilere bak;

    *siz lisede karı kız peşinde koşarken ben hocaların peşinde koştum
    *siz üniversite sınavını, sınav sistemini falan küçümserken ben ders çalıştım, 15-18 yaşlarında çok parlaktım ben
    *siz yata yata üniversite okurken ben şöyle çalıştım böyle çalıştım, siz sözlükten iş arıyorsunuz ben şöyle para kazanıyorum
    *baba parasıyla okuduğunuzu sanıyorsunuz biz arkadaşlarla falan hep elit ailelerden geliyoruz
    *benim çok kız arkadaşım var, önünden geçemeyeceğiniz gece klüplerinde takılıyorum sizin gibi evde oturup evlilik programı seyretmiyorum
    *şöyle süperim böyle harikayım uçarım kaçarım elitim çapkınım falan falan...

    e hayırlı olsun kardeş, allah olmuşsun sümme haşa...

    olm bunun doktorlukla falan alakası yok lan. nice pırlanta gibi insanlar var doktor olan. aralarında da üçbeş hırt olacak elbet sıkıntı o değil.

    ama açık söyleyeyim, durup dururken kendini bu kadar öven adamın mesleğine falan bakılmaz aga. ister profesör olsun ister kabzımal olsun isterse helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirsin, o adamla ancak daşşak geçilir. iki "ş" ile hem de.

    edit: doktorum civanım silmiş yazdıklarını. illa ki denk gelirsiniz kendisine zaten sıkıntı yok. ya sözlükten karı kız düşürmeye çalışırken ya mühendis öğretmen falan gömerken rastlarsınız.
hesabın var mı? giriş yap