• işin daha da ilginç bir yanı var. diş hekimliği tıpta uzmanlık alanlarından biri olsaydı, tus puanları çok yüksek olurdu. göz, cildiye gibi yüksek puanlı bölümlerle yarışırdı. poliklinik hastası bol, muayenehane olayı süper, nöbeti yok, acili yok.

    ama öss'de diş hekimliği puanları tıp puanlarından düşük. buradan da anlıyoruz ki gençler bilinçsiz tercih kurbanı oluyorlar. ya da öss çağında sözde idealist takılıp "hayat kurtarcam, cerrah olcam, manyak olcam" havasında tıpa giren insanlar, tus çağına geldiklerinde "sikerim lan nöbetini, acilini. kasarım cildiye yazarım, rahat rahat para kazanırım" moduna geçiyorlar.
  • bitirilmiş meslektir. 5000 kişinin başvurduğu atamaya 500 kişilik kontenjan açıyorlar. uzak durun. yazar olmayı en çok şu mesajım görülsün diye istiyorum.
  • yaklaşık 10. seneme girdiğim mesleğim. bu yılların bir kısmı uzmanlık yaparken üniversitede geçti, bir kısmı devlette ve bir kısmı da özel sektörde geçti. mesleğinde mutlu olduğunu bildiğim diş hekimleri olsada, mutsuz olanı çok daha fazladır. bende mutsuz olan kısımdayım, ömrümün geri kalanında da bu mesleği yapmak zorunda olmak ayrıca mutsuzluk sebebi. çünkü mezun olunduğunda verilen kağıt parçası ile başka iş yapılamıyor.

    sağolsunlar bir kaç kişiden talep geldi, nedenlerini sırayla yazacağım.
    önce genel olarak diş hekimliğinin problemlerini, sonra türkiyedeki problemlerini en son da kişisel olarak ele alacağım.

    diş hekimliği, dünyada beyaz yaka meslekler arasında tükenmişlik, depresyon ve intihar oranı en yüksek olanlardan bir tanesi.

    genel stres

    arkadaşlar bu meslek çok aşırı stresli. dışardan bakıldığında -ofisinde oturuyorsun, gelene yapıp gönderiyorsun- denebilir.
    fakat bir insanın ağzının içinde çalışıyorsun, çalışmak için çok küçük bir alan ve bu insan uyanık yani hareketli. tek problem küçüklüğü de değil. tükürük ve kan ile iç içesin. hem çalışmak hem de görebilmek kolay değil. hastalar ise beklenmedik anda hareket edebiliyor, ağzını kapatabiliyor. yüksek devirli kesici aletlerle, hastaya zarar vermeden işlem yapmak malesef dışarıdan görüldüğü kadar stressiz değil.

    dolgu, kanal tedavisi vs. işlem farketmeksizin, ağız içine yapılan işlemler için dişlerin kuru olması gerekiyor. dişetinden gelen minicik kanama yada tükürük bile işlemi başarısız hale getirebiliyor. örnek olarak; hasta koltukta oturuyor, çürükleri temizlemişsin, dolgu yapman gerekiyor. fakat o minicik kanama işlem süresini uzatıyor. kanamanın durmasını beklerken hasta huzursuzlanıyor, sizi de germeye başlıyor.

    hastaların diş hekimi korkusu

    hastaların diş hekimi korkusu ise bir başka sebep. gelen hastaların hepsi istisnasız, dişçi sevmiyorum, bu koltuktan nefret ediyorum diyerek koltuğa oturuyor. başlarda bunu pek önemsemiyordum. fakat zamanla motivasyonumu düşürdüğünü farkettim. yine bazı hastalar korkularından dolayı işlem sırasında müdahale ediyor, elimi tutuyor, itiyor. zaten zarar vermemek için son derece dikkatli çalışırken, bu müdahaleler stresi artırıyor. bi yandan çalıştığın yere bakarken diğer yandan acaba elimi itecek mi diye hastanın elini kontrol etmek zorunda kalıyorsun. bazı hastalar ağrımadığı halde bağırabiliyor. ne oldu ağrıdı mı diye sorduğumda, hayır diyorlar. peki neden bağırıyorsun?, korkuyorum. ağrımadığı halde tepki gösteren hastalara işlem yapmak çok zor. sanki hastaya işkence yapıyormuş gibi hissediyorum.

    düzgün iş yapma stresi

    diş hekimliği işlemleri sağlıklı, estetik ve sağlam olmak zorunda. eğer bunlardan bir tanesi bile eksik olursa başarısız oluyorsun. ağız içerisinde 1 saatte bu şartları yerine getirerek tedavi yapmak zorundasın. çünkü hastan, vücudun en hassas organı olan dil ile yaptığın şeyi defalarca inceleyecek, sen sert şeyler yeme dediğin halde dişleriyle fındık da kıracak, ceviz de kıracak, ayna karşısına her geçtiğinde yaptığın şeye bakacak, hastanın çevresindeki insanlar seni eleştirecek, seni yargılayacak, seni kıyaslayacak. sen bazen elinden gelenin en iyisini de yapsan, diş hekimliği literatürünün ötesine de geçsen mutlu edemeyeceksin.

    yalnızlık

    bu meslekte yalnızsınız. çoğunlukla ekip ile çalışmıyorsunuz, hasta ile başbaşasınız. hastada bir problem oluşursa sakinliğinizi koruyup o problemi o anda sizin çözmeniz gerekiyor. böyle durumlar ayrıca stres oluşturuyor. diş hekimleri arasında koordinasyon yok ve hatta rekabet var.

    hijyen

    kesinlikle pis bir iş. ara ara insanın midesi bile bulanabiliyor. hastaların ağızları kokabiliyor, kendileri kokabiliyor. dişlerini fırçalamadan gelebiliyorlar. üzerinize tükürük, kan sıçrayabiliyor. ne kadar koruyucu kullansanız da bazen gözünüze bile sıçrayabiliyor. tiksinip, her şeyi bırakıp kaçasınız geliyor.

    yorgunluk ve sağlık

    bedenen çalışıyorsunuz. eliniz, ayağınız, gözünüz koordinasyon halinde çalışıyor. daha fazla kazanmanız için daha fazla bedenen çalışmanız gerekiyor. beliniz, boynunuz, omuzlarınız ağrıyor. varisleriniz artıyor. gözleriniz ağrımaya başlıyor. ben mesleğimin ilk yıllarında bel fıtığı oldum, boyun fıtığı olanlar var. eğer yoğun bir gününüz ise eve gidince dermanınız kalmıyor. hem günleriniz, hem sağlığınız hem de gençliğiniz eriyip gidiyor.

    daha sonra ekleme yapacağım, bugünlük yeterli.
  • kuyumculuk egitimi almaya basladiktan sonra farkli bir gozle gozlemleme sansim oldu. egitimin en basinda discilik el aletleri ile calisip sonra mikromotor ile calisan bzzzttt bztt aletlere gecip akabinde de acilden disci koltuguna yatinca isin hic de gorundugu kadar oturdugu yerden para kazandiran bir sey olmadigini deneyimlerek yasadim. yaptigimiz is kabaca ayni, ayni aletleri kullaniyoruz. dis hekimliginde insan faktoru isin icine birebir girerken kuyumculukta once yetenek ve zevk sonra begendirmek adina insan faktoru giriyor.

    hasbelkader dun gece randevu almaya vaktim olmadigi icin nobetci hekime birkac ufak islemi birada yaptirmak istedim, istemez olaydim. surasini begenmedim tekrar yapacagim diye diye disimde grand canyon olusturdu. grand canyon'u da severim, dis hekimini de artistik yaklasimindan dolayi sevdim fakat sonuc husran, sonuc dilin yilan olup grand canyonlarda istemsiz hiking yapmasi oldu.

    kissadan hisse: dis hekimligi fakultesi sadece yuksek puanlarla degil ek olarak ufak bir yetenek sinaviyla ogrenci alsin. bilimum alet kullanacak ve cok hassas bir bolgede calisacak insanlari egitmeden once ellerinin bu konuda ne kadar egitilebilir oldugunu test etmek lazim*.
  • son zamanlarda devlet tarafından geleceğiyle bol bol oynanan meslek. nereye gittiği belli değildir.
  • ömür törpüsü meslek. mensubu olup sevenini görmedim.
  • ingilizcem iyi diye, bitirme tezinin çevirisini bana yükleyen kuzenim sayesinde dolaylı olarak mezun olduğum bölüm. günlerdir 30 sayfa çevirdim, beynim yandı ama bir diş hekimi kadar da öğrendim. bildiğin tezi yazdım yani. artık adeziv, kavite, invazif vb. kelimelerin hepsinin anlamını biliyorum. dişi falan ağrıyan varsa gelsin, oraya bir kavite şeaaptıralım, sonra adeziv bir uygulama yaparak şeapabiliriz. o kadar da hakimim yani konuya.

    yalnız eğlendim ha. çevrilecek bir şeyi olan varsa göndersin. çevirirken bana bir şeyler öğretecek, eğlenceli bir şeyse beleşe çeviririm, sıkıcıysa ellemem, diyim.
  • önceki entrylerde belirtildiği üzere teorik ve pratik derslerin aynı anda alındığı, zor bir eğitim süreci.
    asıl sorun şu ki, artık günümüzde sürekli arttırılan kontenjan ve açılan fakülteler yüzünden, ilerde diş hekimi fazlası oluşacağı ihtimali. sırf bu yüzden temkinli yaklaşılmalı, şimdi ile ileriki durumu arası fark iyi öngörülmelidir.
  • belli bir noktaya odaklanıp çalışma zorunluluğundan dolayı, birçok göz kusurunun oluşmasına ortam hazırlayan meslek.
  • ben diş hekimliği öğrencisi iken fakülte sayısı 19 idi.

    şu an 92.

    10 sene sonra atanamayan diş hekimi, alanı dışında çalışan hekim gibi haberler normal olacak. tercih yapacaklar bunu bilsinler.
hesabın var mı? giriş yap