• "öteki"ne kendinden fazla değer verebilmek olarak ele almak isterim bu kavramı

    şeytan cennetten kovulurken adem için "ben ondan hayırlıyım" demiştir. peki adem'i daha hayırlı yapan nedir? adem kendini bilir; iradesi vardır, ister. kulluk rabbi kendinin önüne koyabilmekle başlayan bir iştir. ademin kulluğunu hayırlı yapan budur. insanı insan yapan, farklı kılan bunu bilinçli olarak yapabilen tek yaratık olmasıdır. eşref-i mahlukat oluşu biraz da bu sayededir.

    hiçbir şeyi boşuna yaratmayan aşkı da bunun için yaratmıştır sanırım. sıradan insanın hayatında bir başkasına kendisinden fazla değer verme hali ancak aşkta var olur, bir de çocuk sahibi olunca sanırım, ki o da genelde aşkı takip eder. bir zamanlar öküz'de şöyle bir cümle yayınlanmıştı:
    aşk insanın kendine yeterince değer vermemesinden ortaya çıkan patolojik bir durumdur.
    ben de diyeceğim ki kişinin kendine verdiği değeri azaltması değildir olan, bir başkasına bundan bile fazla değer verebilmesidir. bu patoloji değil, insanın özünü yapan şeyi bulmasıdır. bu yola bir kez giren nihayetinde rabbine de varabilir.
    aşkın bir faydası varsa zannımca budur.
  • sanirim empati'nin türkçe karşılığı olmayıp, aralarında bir fark var.
    tam bilemedim ben onu.

    le turquie dedi: "diğergamlık diğerini kendine yeğlemektir. empati sadece ''kendini başkasının/onun yerine koymak''. aralarında dağlar, çöller, denizler kadar fark vardır."
  • istenildiği kadar erdem olarak düşünülsün, gereğinden fazla kullanılınca kişiyi yoran, hayat kalitesini düşüren bir düşünce şeklidir. başkalarının mutluluğunu ya da iyiliğini düşünmek size zarar veriyorsa, bu iş güzel bir olgu olmaktan çıkıp hayatınızı kâbusa çevirebilir.

    dostluklarda olmazsa olmazdır. bu görüşe katılıyorum. peki dostlarınız, verdiğiniz değerin karşılığını size yansıtıyor mu? eğer bundan emin değilseniz yazımın devamını okumanızda fayda var.

    diğerkamlık olgusu gelişmiş insanların ortak noktası hayır diyememektir. bu 'hayır' kelimesi, yeri geldiğinde istemediğiniz bir şeyi başkalarının mutluluğu için yapmanızı engeller. istemediğiniz bir şey başkası için dünya kadar öneme sahip olsun. içinizde bir yerde bunu yapmanızı engelleyen dürtü varsa yapmayın. bu ufacık pişmanlığınız bile sizi ilerde çok mutsuz edicek sonuçlara çıkarabilir.

    hayır diyememek ise tamamen çocukluktan kalmadır. türk aile kültüründe özellikle kızlarda daha çok bulunur. bunun sebebi tipik aile baskısıdır. çocuk kendini ne kadar geliştirirse geliştirsin, küçüklüğünde oluşan baskıdan ötürü bu kelimeyi tam anlamıyla ağzından çıkaramaz.

    "aslan oğlum benim! paşam benim!" nidalarıyla yetişen erkek çocukları ise hayır demeye meyillilerdir. çünkü küçüklüklerinde hep el üstünde tutulmuş, empati yetenekleri gelişmemiş durumdadırlar. diğerkamlık olgusu daha az rastlanır.

    hayır demek aslında sizi daha mutlu bir insan yapar. tabii ki bu her şeye hayır diyin demek değildir. evet kelimesi genelde karşının fikrini onaylamak veya onun önerdiği yoldan gitmeyi kabul etmektir. evet diyeceğiniz konuların karşının fikrini onaylamaktan geçmesi gerektiğini unutmayın. eğer başkasının yolundan gitmeyi kabul edicek şekilde evet diyorsanız, onaylamadan önce bir kez daha düşünün.

    diğerkamlığın bir diğer sebebi ise "ben mutlu olamadım, onlar olsun" düşüncesidir. senin başkalarını mutlu edebilecek imkanın varsa kendini de mutlu edebilecek imkanın elbette vardır. önce kendini düşün, daha önce de dediğim gibi; biraz bencillikten kimseye zarar gelmez.

    genel olarak toplarsam bu düşüncenin benliğinizi ele geçirmesine izin vermeyin. kimse bu devirde robin hoodluk yapabilecek bir yapıya sahip değil. nerden geldiğimizi tam olarak bilmiyoruz, nereye gideceğimizi de.

    gözlerimizi sonsuzluğa kapadıktan sonra eğer ufacık bir hatırlama süremiz olursa, bu süre zarfında aklımızdan kendi yaşadıklarımız geçecek. önümüzdeki günlerde kendinize öncelik gösterin. beş dakika sonra yaşayacağımız garantisi yokken o beş dakikayı başkalarını mutlu etmek için harcamayın.
  • ozgecilik. (bkz: digerkam)
  • uzak bir yerde birileri ölünce nedensiz 'hassiktir' dedirten şey. insanı insan yapan en birinci erdem. empatiden farkı bir başka insanı anlamak değil, o insanı siklemektir.
  • peygamber tavrı.

    müminlere düşkünlüğü, onları esirgemesi, rahim olması, müminlerin keder ve sıkıntısının ona çok ağır gelmesi, iman etmeyenler için üzüntüden kendini yiyip bitirmesi bu tavra işaret.

    bir de cahit zarifoğlu şiiri var;

    "akraba açken uzanamasın elimiz ekmeğe komşu tasalıysa tasalansın evimiz
    iştihayla gülünmez bizde
    azbiraz tebessüm edilir
    dünya için sevinilse"
  • söylemesi bile insanı mutlu eden, ne empatinin ne de başka bir kelimenin bu anlamı yansıtamadığını düşündüğüm kelime.
  • özgüven adı altında müthiş (ki gerçekten dehşete düşürüyor) bir bencillik ve kibirle dolaşan insana yabancı kalmış kavram
  • yakın dostlarda samimiyetin yanında mutlaka bulunması gereken.
  • insanlar neden karşılıksız iyilik yapar? sokak hayvanlarıyla ilgilenirler. mülteci kamplarında çalışırlar. belgrad ormanı'na grup halinde gider çöp toplarlar. hastanelere bağışlanması için özel günler arefesinde hediye paketleme yaparlar. esirgeme kurumundaki çocukları sevindirmeye giderler. görme engelli insanlara kitap okurlar. göçmen insanların dil gelişimi için dersler verirler. sirklerde çalıştırılan hayvanların hakları için didinirler. bağış karşılığı gösterimler, konserler, konuşmalar yaparlar. ekşi sözlük, wikipedia gibi platformlara gelip, saatlerini ayırıp bilgi ve deneyimlerinden süzdükleri satırlarca yazı yazarlar… bunların hiçbirini karşılık beklemeden ama isteyerek yaparlar. işin sürprizli kısmı ise bunun aslında sadece diğerleri için yapılmadığıdır. çünkü tüm bu diğerine yapılan yardımlar, yapan için de emsalsiz bir iyileşme, iyi olma hali yaratır. diğerkâmlık (özgecilik), hem kişiye hem o kişinin elini uzattığı kişiye/şeye sayısız yararı olan bir tutumdur.

    depresyon tedavisi gören hastalara kendisini yardımla adayabileceği şeyler bulmasını salık veren psikiyatrik yönlendirmeden çok olumlu sonuçlar alınıyor olması bunun göstergesi. yıllarca ağır antidepresan tedavisi görmüş insanlara ilacı milacı bıraktıran, varoluş amaçları yani anlamlarından birini ve en güzelini yakaladığımız bir şey diğerkâmlık.

    yardım etmeye devam etmeli. yazmaya, anlatmaya, okumaya, vermeye, sunmaya, paylaşmaya, çağırmaya, ayna olmaya, göz olmaya, el olmaya, ayak olmaya… modern insan diyorlar bize. didik didik ettikçe yeni dünya düzenine özgü zorlanmalarımızı görüp nevroz mevroz diye isimler buluyorlar. nasıl mutsuz olduğumuzdan dem vuruyorlar. nasıl mutlu olacağımızı dikte ediyorlar. oysa zorlanmalarımız hep kendi özümüzden uzaklaşmaktan, uzaklaştırılmaktan. doğamızda diğerkâmlık var, modern insan onu unuttu biraz. ben'in yankısız yahut bir dağa bağırırsın da sana sesinin bozuk bir versiyonunu geri yollar ya, öyle bir ben yankısıyla kendi tekrarlarımız içinde hapsolduk. karşılıksız yardımı bırakmamalı.

    volunteering diyorlar ya yurtdışında, çok da yaygın; emekli olan, vakti olan, fırsat bulan bir çok insan karşılıksız yardım işlerinde çalışıyor; çözmüşler “wellbeing” mevzusunu, ama bizdeki adı ve anlamı çok daha güzel: gönüllülük. gönülden gelenle bağdaştırılmış bu iş. daha fazla söze gerek mi var.
hesabın var mı? giriş yap