dicle ile fırat
-
bu isimlerde iki kardeşi tanıyordum. abi olan fırat keklemek istediği sarışınları, küçük kardeşimiz asi amerikada okuyor gibi sohbetlere girerdi
-
su, yağmursa
toprağın kulağına bir bahar fısıldar.
boncuk boncuk terdir salyangozlar
çimenin dudaklarında.
hava, dağlara
bir av gibi iner.
puslanır kaybedilmeye müsait yollar
yabani kelimeler aşkı aşağılar,
kartallar şahinlere
doğanlar atmacalara karışır!
ölümdür aşk,
yaşanırken bir tek insana yaraşır!
inleyen bir bora dolaşır vücudunda
soğuyan beyaz bozkırın!
saadet, süt verir ilk defa
rengini kandan alır tendeki yangın!
elbette tercümesi yok
gözgöze gelen çiçeklerdeki karanlığın!
üşümüştüm, açtım, yalnızdım
gitsem gidecektim
gelsem
göğsünde gökgürültüsü taşıyan
bir sen vardın! dicle'm! esvabım!
temennimdir: ellerin hiç büyümesin!
böyle küçük, böyle sıcak
böyle yumuşak kalsın hep!
çünkü beni sana kurban yazdıran sebep
içimde patlayan volkanın
ufka yansıyan devasa gölgesidir!
o devasa gölgeyi yırtıp da çıkan son nefesimin
ülkelere türkü olacak pıtrak sesidir!
kasılma! erdemin namlusu eğri!
kurusıkı bir kurşundur aşk,
geri teper inceliğin mahareti!
hüznü saf tadacaksın! çünkü her şey
acının görkeminde kilitli!
dikkat! aşkta en çok ten malzemesi tehlikeli! -
(bkz: mezopotamya)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap