• kuantum bilgisayarlarla alakalı görünüp aslında kuantum mekaniğinin farklı felsefi yorumları üzerinden özgür irade meselesinin fiziksel temellerini işleyen bir dizi. uluslararası teknoloji ajanlığı, teknoloji firmalarının toplum tarafından nasıl görüldükleri gibi konulara da değiniyor. ex machina ve 28 days later'ın yazarının elinden çıkması da bir o kadar güzel kılıyor. oyunculuklar bazen sinir bozabiliyor ama bilimkurgu sevenlere kesinlikle tavsiye edilir.

    kuantum bilgisayarlara dair bir şey öğrenmek için izlenmemesi gerekir çünkü dizide üzerinde durulmamış.

    ----spoiler---

    dizide kalan her şeyi boşverip yalnızca kuantum mekaniğinin yorumlarını nasıl ele aldıklarına bakacak olursak televizyon tarihindeki en küçük seyirci kitlesini hedeflemiş olan dizidir, kuantum fiziğinin felsefi temellerini çalışan bir grup insanı!

    kendi adıma deterministik de broglie-bohm dalga modelinin everett wheeler içerisinde bu kadar şık şekilde ele alındığını hiç görmemiştim, ki neredeyse 8 senedir bu konularla ilgiliyim. lyndon çoklu dünyalar yorumunu kullanarak isa'nın sesini ekibe dinlettiğinde forest'ın "o konuşan bizim isamız değil, olası bir geçmişteki olası bir isa" demesi aslında everett'in paralel dünyalar kuramıyla de broglie-bohm'u birleştiriyor. yani ortada evet sonsuz ihtimaller var ancak bu ihtimallerden yalnızca birisinin içinde 'biz' yaşıyoruz ve bu da big bang'den evrenin sonuna kadar bir tramvay hattı gibi gidecektir. bu iki yaklaşımı birleştirdiğimizde sonsuz tane tramvay hattına sahip bir evren model çıkıyor. dizinin bu hikayeye soktuğu şey üçüncü yorumu da yedirmek, yani von neumann-wigner yorumu.

    von neumann-wigner yorumu en basit tabiriyle şunu öne sürüyor, doğada kendi koşulları altında determinist kanunlar geçerlidir. fakat, bilinç o kadar kompleks bir mekanizmadır ki burada özgür irade ortaya çıkar (emergent phenomenon). dolayısıyla determinist bir evrende rastgelelik yalnızca bilinçli varlıklara özgüdür. dizide de bunu lily'nin son sahnede silahı dışarı atarak kaderini değiştirme hamlesiyle gösteriyorlar. makina o noktadan sonrasını öngöremiyordu çünkü orada lily'nin bir karar vermesi gerekiyor, bu karar mevcut hikayenin kuantum durumunu lily'in vereceği karara göre o ya da bu duruma indirgeyip oradan yeni bir gelişime bırakacaktı. dolayısıyla bilgisayar o noktanın ötesini kendi başına (o anki rastgele/özgür/belirlenmemiş kararın sonucuna sahip olmadan) veremiyordu.

    bu aslında çok güzel ele alınmış bir nokta çünkü kuantum durumlar kendi haline bıraktığınızda deterministik zaman evrimi geçirirler, bana bir durumun şu anki halini ve maruz kaldığı fiziksel kuvvetleri verirseniz size o durumun ilk oluştuğu ana kadar geri sarabilirim, aynı şekilde ileriye de sarabilirim. ancak bir noktada olası süperpozisyon durumlarından birisini seçmem gerekirse zaman evrimi o noktadan sonrası için çalışmayacak hale gelir (post-selection gibi), o noktada verilecek karar öngörülemezse sonrası da öngörülemez hale gelir! (en azından deterministik olarak, olasılıksal olarak hala çıkarımlarda bulunabilirsiniz ama bu aynı şey olmaz)

    sonuç olarak, kuantum bilgisayarlar üzerine de uğraşan bir kuantum bilişim bilimci olarak dizi için ilgili okumaları kim yaptıysa kendisine buradan saygı ve selamlarımı yolluyorum.

    küçük de bir teknik detay olarak (dizinin görüntü yönetmenine höykürmek için), arkadaş sen -273 derece + vakum sistemi kurup dışarıdan etkilere maruz kalmaması için milyonlarca dolar harcanan kuantum işlemci ünitesinin içine hangi kafayla karizmatik görünsün diye led lamba aydınlatma yaptın! o alet öyle açıkta duramaz. belki yalnızca kontrol elektroniği aksamını ortaya koymuşlardır asıl işlemciler alt ve üsttedir diye ummak istiyorum ama o set tasarımını yapanın bile buna kafa yorduğundan şüpheliyim.
  • ilk bölümden beri çok şey yazmak istediğim ama ısrarla kendimi tuttuğum ve an itibariyle son bölümünü de izleyip rafa kaldırdığım dizi.

    henüz izlemeyenler için spoiler olabilme ihtimali sebebiyle aşağıdaki şekilde yazıyorum.

    --- spoiler ---

    son bölüme kadar iyi gelen ama insan egosunun cüretkarlığına yenik düşüp olayı evren vs insan olayına düşürüp insanı da tanrılaştıran bir final ile bitirmiş diziyi garland. ilk bölümden beri kopenhag yorumunun yanlışlığı ve everett'in yorumunun olabilecek en mantıklı düşünce olmasıyla giderken bir anda araya penrose'un ve t'hoft'un bilginin evrenin dokusunda kuantum düzeyinde saklandığı gerçeğiyle dizideki forest karakterinin şımarıklığı öne çıkarılmış. bu eşleştirmeler eğlenceli sonuçlar çıkarmış dizide. ama işte garland'ın en sevmediğim yönü de burada ortaya çıkıyor: genel izleyici kitlesine hitap etme kaygısıyla izleyiciye aktarmaya çalıştığı şeyi üstüne bir de anlatmaya çalışıyor. ama bunu da mistik bir havada yapmaya çalışıyor ki izleyici kendini önemli hissetsin bu mistik görünen ama aslında sadece büyük laflar söyleyip karşısındakini aşağılayan içerik karşısında.

    hele dizinin sonu ve simulasyon ile gerçekliğin ayırt edilemeyecek şekilde olmasına rağmen bir makinede gerçekleşmesiyle ilgili yapılan şey diziyi "mümkün olabilecek bilim kurgu" halinden çıkarıp "far fetched" bilim kurgu sınıfına koyuyor. yaptıkları makine aslında bir gözlemciydi ama bunu tamamen unutup bir evren simulasyon bilgisayarı kıvamına getirdiler resmen. geçmiş ya da geleceği gözlemlemenin mümkünlüğü ile değiştirilebilme ihtimalleri birbirine girmiş durumda bu final ile. değiştirmek mümkün değil. hele ki many worlds/everett yorumunu savunan ya da aktaran bir görüşe göre hiç değil.

    buradan da özgür irade ve bilince geçelim. deterministik düzende bilinç ya da özgür iradenin nedensellik sebebiyle bahsinden söz edilemez kabul. ama many worlds yorumuyla bu durum kolayca açıklanabilir. peki makine everett yorumuna göre çalışırken lily tercih yaptığında neden bu kadar şaşırdılar? akıl alır gibi değil. makine ile bu karakterler arasında kuantum dolaşıklığı (entanglement) olması sebebi ve karakterlerin kendi sonlarını görmeleri sebebiyle daha ilerisine görememeleri nasıl akıllarına gelmiyor? tanrı olduklarını iddia edenlerin bu kadar basit detayları atlaması diziyi az önce de dediğim gibi mümkün olma ihtimali bulunan hayali bilim kurgu seviyesinden, "ben bir bok yedim sonunu da böyle bağlayabildim" hayalciliğine getirmiş.

    en baştan beri sergei-lily ikilisinin garland'ın "ben bu konuyu çok çalıştım ve anlatmak istiyorum" dediği şeyle bağlantısının yetersiz olduğunu düşünüyordum hele ki 2, 3 ve 4. bölümler tamamen "filler episode" kafasındaydı zaten. sonunu da bağlamak için many worlds'ü, gözlemciliği vs. tamamen unutup "tanrı olduk biz makine içinde yaşayan ama makine kapanırsa yok oluruz" seviyesine indirmesi üzücü olmuş.

    mit'de yapay zeka üzerine çalışmalar yapan lex fridman'a konuk olduğu podcast'i de ek olarak bırakayım şuraya. sohbeti eğlenceli görünüyor garland'ın. biraz snob tabi. ama dersine iyi çalışmış. ama dizide derse çalıştığından azını göstermiş nedense.

    https://www.youtube.com/watch?v=gu-mkumu428

    --- spoiler ---

    edit: imlayı anlam bozukluklarını bi ara düzeltirim belki.
  • siz daha iyisini yaparsınız evinizden çıkınca.

    bir siki beğenmeyenler her açıdan mükemmel yapımı çekene kadar izleyin, kapanma döneminde biraz düşündürür, güzel vakit geçirmenizi sağlar.
  • --- spoiler ---
    ilk bölümde bir sahnede soldaki ablanın ayakları protez iken
    son bölümde, simülasyonda o protezler yok
    ne demişti forest, burası cennet
    --- spoiler ---
  • alex garland'ın, ex machina'dan sonra hayat, ölüm, felsefe ve teknoloji hakkında ki sorulara kendince cevap aradığı bir diğer yapım olmuş devs. 8 bölümde anlatmak istediğini hiç aceleye getirmeden, çok estetik bir şekilde anlattığını düşünüyorum.

    --- spoiler --
    dizide, 8. bölüme kadar olanlarla çıkılması zor bir yola sokulduğunu düşünüyorum. garland, determinizm üzerinden bir hikaye anlatmak istediği için seyirciyi şaşırtma unsurunu elinden kaçırır gibi olmuş. bundan da kurtulmak için de lyndon'ın prensibi üzerinden kurmuş hikayeyi. forest ve katie karakterlerinin, lily'nin tercihi sonunda şaşırmalarını da buna bağlıyorum. tabi stewart'ın makineyle oynayıp oynmadığını veya makineden alternatif bir gelecek görüp görmediğini bilmiyoruz.
    bence alex garland sorduğu sorular konusunda mantıklı cevaplar veriyor. ama cevapları herkese açıklamak zorunluluğu hissettiği için bu sorularla daha yakından ilgilenenler tatmin olamayabiliyorlar. her şeye rağmen kafa açıcı sorular sorduğu için cevaplarını çok önemsemiyorum. bu yüzden ilk 7 bölümün değerini 8. bölümden daha fazla buluyorum .
    dizi, özgür irade ve determinizm hakkında çok detaylı bir laboratuvar ortamı kurmuş ve bu konular hakkında cevaplar arıyor. cevapları beğenirsiniz beğenmezsiniz bilemem ama sorduğu sorular çok kıymetli.

    --- spoiler ---
    -
  • öncelikle diziyi cok begendim. muzikleriyle, gorselligiyle, derinligiyle cok etkileyici bir yapim. bilimsel olarak yorumlamak, mantik hatalari aramak gibi seyler yapmayip izledigimden keyif almaya bakacagim.

    yalniz bir seye kafam takildi. bu lyndon u oynayan kisi cailee spaeny adinda genc bir kiz. fakat dizide erkek bir karakter olarak gozukuyor. dizinin akisina da herhangi bir etkisi yok bunun. erkek bir karakteri bir kizin oynamasindan bir anlam cikarmaya calistim ama bulamadim. alex garland da roportajlarda bir anlami olmadigini sadece boyle uygun gordugunu soylemis. ben yine de oyle olmadigini dusunuyorum. bu konuda bir bilgisi veya fikri olanlarin yesillendirmesini rica ederim.
  • ----- spoiler -----

    5.bölümde kenton'un jamie-lily ilişkisi için jamie'ye söylediği cümle:
    https://i.hizliresim.com/f09o97.png
    forest ve jamie dışarıda frizbi oynarken:
    https://i.hizliresim.com/lnfkjh.png
    lily, gitmeleri gerektiğini söyler. jamie, elindeki frizbiyi forest'e geri fırlatmaz ve yere bırakır.
    https://i.hizliresim.com/tnfnxb.png
    haha, muhteşem bir ayrıntı. gene de adamdır jaime, severim.

    ----- spoiler -----

    bir gözlemim daha var.

    ----- spoiler -----

    dizinin konusunu çok iyi özetleyen 5. bölümün açılış sahnesini hatırlayalım:
    https://i.hizliresim.com/0o3w6s.png
    veya şunu:
    https://i.hizliresim.com/gkx985.png

    bir fotonun aynı anda pek çok yerde olabildiğini anlatan üniversite hocasının bahsettiği gibi. forest ise ne ilginçtir ki, o elim olaydan dolayı yaşadığı anda bile olamıyor. adeta bir "orada olmayan adam". son derece sakin tepkiler veren, yavaş konuşan, geçmişin yükünü üzerinden atamayan bir insan. manchester by the sea'deki casey affleck'in oynadığı karaktere benzetiyorum bu yönüyle.
    https://i.hizliresim.com/bdqphn.png

    ----- spoiler -----
  • iyi başlayan dizi.

    alex garland'in işi olduğunu 35. saniyesinde anlıyorsunuz. alex gözümde vincenzo natali ve andrew niccol ikilisine 3. silahşör oldu, d'artagnan olarak da cary fukunaga yazalım.

    öykü beklediğimiz öykü, cast fena değil. bu indie işlerde amerikan draması ağırlığına göre tiksinti duyuyorum. bu yapımda doz kaçırılmaz gibi duruyor, kısa olduğu için umutluyum. çok heveslendim ve keyif aldım. bana bunlarla gelin.
  • izlediğim ve şimdiye kadar en çok kıskandığım yapım. konusu şahane, izleyiciye yalın olarak verebilmeleri daha bir şahane. çoğu bilimkurgu filminin/dizisinin aksine sanatsal yönü çok güçlü. hikaye kadar diyalog ve görüntü bütünselliğine de önem verilmiş.

    bayıldım.
  • alex garland'ın aşina olduğumuz tarzıyla yaptığı güzel bir dizi.

    --- spoiler ---

    dizi, eşi ve kızını kaybetmiş bir teknoloji girişimcisinin (forest) amaya isimli teknoloji devi şirketinin bünyesinde ailesine yeniden kavuşabilmek için kuantum teknolojisi sayesinde her şeyin simülasyonunu yapabilen devs (deus) isimli bir programı oluşturacak gizli bir ekibi kurması ve lily isimli baş karakterimizin erkek arkadaşının bu ekibe seçilmesi ve fakat kendisinin rus ajanı çıkmasıyla ilk gününde öldürülmesiyle başlayan hikayeyi konu alıyor.

    dizide mitolojik ögeler oldukça yoğun. ilk olarak lily ismini lilth'den alıyor. lilith ise kökeni gılgamış destanına kadar giden, yahudi inancında adem'in korkunç ilk eşi olduğuna inanılan, genellikle bilgelik ağacının etrafına sarılmış yarı yılan yarı insan resmedilen bir karakterdir. dizide de açıkça belirtildiği gibi bir çeşit ilk günah ve cenetten kovulma alegorisi ve cennetini arama durumu mevcut.

    devs'in kurulu binanın kendisini de mitolojik bir öbür dünya tasviri olarak görmek mümkün. özellikle son bölümde kapının girişine yerleşen ve gelene gidene edebi alıntılar yapıp onları süzülen asansörle karşı tarafa geçiren stewart karakteri ile ortamda tümden mitolojik bir anlatının içindeymişiz havası oluştu.
    --- spoiler ---

    dizinin bilimsel kısmını tartışmaya çok lüzum yok zira bilim sadece dizinin tartıştırmak istediği konulara (özgür irade nedir? bilinç nedir? vb.) giden yolda gerektiği kadar kullanılıyor. tahmin ediyorum ki gördüklerimizin çoğu teorik ve pratik olarak mümkün olamayacak şeyler.

    son olarak dizinin prodüksiyon dizaynı müthiş. daha önce de ex machina ve annihilation'da beraber çalıştıkalrı mark digby ile çalışmışlar. ev içlerinden, amaya kampüsüne ve oradan devs binasına kadar her ortam dizinin genel hissiyatı ve olayları ele alış şekli, geçtiğini düşündüğümüz zaman vs. ile çok güzel uyum sağlayarak yarı büyülü bir dünya oluşturuyor.
hesabın var mı? giriş yap