• al pacino'nun orta yaş sonrası oyunculuğunu genelde abartılı bulurum, özellikle de repliklerini sanki tiyatro sahnesindeymiş gibi sürekli bağıra bağıra haykırmasından dolayı. ama bu filmde konuşmadığı sahnelerde bile sadece jest ve mimikleriyle hatta gözleriyle rol yapabilmesini büyük hayranlıkla izledim ve takdir ettim. keanu reeves'i de rol yapmaktaki kabiliyetsizliğine rağmen izlemeyi çok seviyorum. bu filmde gerçekten mükemmel bir ikili olmuşlar.

    andrew neiderman'ın aynı isimli kitabından uyarlanmış bu film aslında özel efektleri çok daha fazla bir gişe filmi olarak tasarlanmış. al pacino kendisine teklif edilen rolü 3 kere reddetmiş. hatta yerine oynaması için sean connery'yi ve robert redford'u film ekibine önermiş. film ekibinin bu rol için düşündüğü isimler arasında kevin spacey de varmış ama al pacino konusunda ısrarcı olmuşlar ve senaryoda her seferinde revizyon yaparak senaryonun 4. halini al pacino'ya sonunda kabul ettirmeyi başarmışlar. film ve kitap arasında bazı farklılıklar var ama sanırım en büyük fark kitapta keanu reeves'in oynadığı avukat kevin lomax'in filmdeki gibi al pacino'nun oynadığı şeytan john milton'un oğlu olmaması. john milton ismi de 12 ciltlik epik şiir paradise lost'un yazarı ingiliz şair john milton'a bir gönderme. paradise lost'ta şeytanın tanrıya savaş açması, sonrasında kendisinin ve asi meleklerin cehenneme sürgün edilmesi, ardından da adem ve havva'nın yasak meyvayı yiyerek cennetten kovulmaları anlatılıyor. milton'ın ofisindeyken lomax'in söylediği "better to reign in hell than serve in heaven" sözü de paradise lost'un ilk cildinden alıntı.

    filmde john milton'ın aslında şeytan olduğuna işaret eden ufak ipuçları gerilimi gayet dozunda tırmandırıyor. çok sayıda yabancı dili akıcı şekilde konuşabilmesi, evinde yatak olmadığı için iş arkadaşlarının "hiç uyumuyor herhalde" varsayımını yapmaları, metroda kendisine sataşan rastgele bir adama hayatına dair onun bile haberi olmayan şeyleri söylemesi, en son olarak da aynı anda birden fazla yerde olabilmesi (mahkeme salonunda ve lomax'lerin evinde) ve psişik güçlerle istediği kişinin hayatına anında son verebilmesi. bir detay da john milton'ın avukat lomax'a "müşteriler senin için saatine $400 veriyorlar" demesinde saklı. $400 dolar dakika başına $6.66 ediyor. filmde başka bir detayda da mary ann'in kilisede kevin'a yara izlerini kendisinin yapmadığını ikna etmek için bornozu çıkardığı sahnede ensesinde ısırık izi var ve doğal olarak bunu kendisi yapması imkansız. kevin bunu görmediği için mary ann akli dengesini yitirerek kendine zarar verdi zannediyor.

    film açıkçası benim tahmin ettiğimden daha karanlık ve gerilim yüklü çıktı. neredeyse eyes wide shut tedirginliği verdi diyebilirim. son sahnelerde al pacino baya şov yapıyor, kurgu ve senaryo açısından da ekrana iyice kitleniyorsunuz ama sanki senaristlerin kafasında filmin sonu için 3-4 tane fikir varmış ama hangisini seçeceklerine karar verememişler de hepsini çekip filme koymuşlar hissi uyandırdı. plot twist yapalım derken alakasız bir dağınıklığa sebep olmuşlar gibime geldi.

    keanu reeves'in filmdeki free will (özgür irade) fikrini irdelemesi adeta the matrix'e geçmişten geleceğe yapılan bir gönderme gibi olmuş. tamamen tesadüf ama bu kadar denk gelmesi aşırı hoşuma gitti. aksine, the matrix'in senaryosunu yazarken wachowski'ler bu filmden de etkilenmiş olabilir. bunun dışında tabi ki bütün filmin ana felsefesini ve vermek istediği mesajı özetleyen şeytan'ın tiradına değinmeden olmaz. şeytanın ta kendisinin "ben insanların büyük hayranıyım. hayatta kalan belki de son humanist benim" demesi insanın aslında şeytanın ta kendisi olduğunu, kendine ve doğaya yaptıklarının ne kadar şeytanca olduğunu mükemmel anlatmış.

    "god? well, i tell ya, let me give you a little inside information about god. god likes to watch. he’s a prankster. think about it. he gives man instincts. he gives you this extraordinary gift and then what does he do? i swear, for his own amusement, his own private cosmic gag reel, he sets the rules in opposition. it’s the goof of all time. look, but don’t touch. touch, but don’t taste. taste, don’t swallow. and while you’re jumpin’ from one foot to the next, what is he doin’? he’s laughin’ his sick, fuckin’ ass off. he’s a tight-ass. he’s a sadist. he’s an absentee landlord. worship that? never!... i’m here on the ground with my nose in it since the whole thing began! i’ve nurtured every sensation man has been inspired to have! i cared about what he wanted and i never judged him. why? because i never rejected him, in spite of all his imperfections! i’m a fan of man! i’m a humanist. maybe the last humanist. who, in their right mind, kevin, could possibly deny the 20th century was entirely mine? all of it, kevin! all of it! mine! i’m peaking, kevin. it’s my time now. it’s our time"

    "tanrı mı? sana tanrı hakkında içeriden biraz bilgi vereyim. tanrı izlemeyi sever. o bir şakacıdır. bir düşün. insana içgüdüler verir. peki bu sıradışı yeteneği verip ne yapar? sana yemin ederim ki sırf kendi eğlencesi için, kişisel kozmik komedi şovu için kuralları tersine koyar. bu tüm zamanların en büyük eşek şakasıdır. bak ama dokunma. dokun ama tatma. tat ama yutma. sen bu şekilde tökezleye tökezleye yaşarken tanrı ne yapar? sana resmen kıçından güler. çok katıdır, tam bir sadisttir. nerede olduğu bilinmeyen ev sahibidir. buna tapınmak mı? asla!... ben her şeyin başlangıcından beri burada, yeryüzünde burnum sürte sürte yaşıyorum. insanlığı hayal edebileceği her türlü deneyimle besledim. onların ne istediğini önemsedim ve asla yargılamadım. neden mi? çünkü tüm kusurlarına rağmen asla insanları reddetmedim. insanlığın büyük hayranıyım. ben bir hümanistim. belki de son hümansitim. kevin, aklın başında kim 20. yüzyılın benim şaheserim olduğunu inkar edebilir? hepsi kevin, hepsi benim eserim. başarımın zirvesine çıkıyorum kevin. şimdi benim zamanım geldi, bizim zamanımız geldi.

    vanity is definitely my favourite sin / kibir... kesinlikle en sevdiğim günah.
  • ingilizcede kurulu duzene elestiri getiren, olusturulmus fikirlerin varsayimlarini sorgulayan kisi
  • al pacino'nun bir kez daha karizmasıyla ortalığı yıktığı film. eksikleri, hataları olmasına rağmen yaygın olan bir tarzı bu kadar ince fikirle, felsefeyle ustaca birleştirmiş olmasından benden aldığı puan yüksek.
  • al pacino 'nun iki kişilik mimik kullanarak keenu reeves 'ten dolayı oluşan boşluğu doldurduğu film. ki böylesi kesinlikle çok daha hayırlı olmuş. reeves abimizin mimik kullanmaya çalıştığı sahneler filmi tek başına psikolojik gerilim/ korku türüne çekmeye yetiyor. hele filmin başında erkekler tuvaletinde bir göz kırpma sahnesi var, evlerden ırak, allah korusun.

    edit: bahsettiğim sahne
  • seneler önce bir ankara yolculuğunda, sevdiğim bir abla anlatmıştı bu filmi ama ne anlatmak. anlatımı filmden uzun sürdü muhtemelen. sonradan filmi izleyince, yolculuktaki anlatımı nasıl beğendiysem beklediğimi bulamamıştım.
  • (bkz: kanzuk)
  • sırf tartışma devam etsin diye zayıf tarafı savunan kimse için kullanılan ingilizce tabir.
  • ingilizcede avukat anlamına gelen advocate kelimesinin kullanıldığı tek bağlamdır. başka bir bağlamda advocate kelimesini kullandıkları vâki değildir.
  • hakkında bu kadar az entri girildiğini görünce aşırı şaşırdığım film.

    bu filmi son izlediğimden bu yana en az 7-8 yıl geçmiştir. o zaman da çok beğenmiştim. hele son 20 dk sı, alpaçinonun tiratı muhteşem. bugün netflix te görünce yeniden izleyeyim dedim ve fikrim hala aynı.

    fakat sözlük (bkz: cumali ceber) başlığına 39 sayfa entri girip bu filme 2 sayfayı çok gördünüz ya, taharet için klozet yanında elinizi attığınız musluğun başı kopsun inşallah. kara kara düşünün öyle.
  • alpacino'nun sırf "he is a sadist" demesi için bile izlenir bu film. son 20 dakika alpacino sazı öyle bir eline alıyor ki akla ziyan. oyuncu nedir, nasıl olunur gibi milyarlarca türetilebilecek sorunun cevabını adam tek sahneye sığdırıyor.

    spoiler vermek istemiyorum ama açın izleyin, şahsen benim üçüncü izleyişim entry girmek bu güne kısmetmiş. godfather serisinde alpacino'nun manyak halini gördük diye geziyorsanız boş yapıyorsunuz. son 20 dakika diyorum arkadaşlar son 20. her izlediğimde o malum sahneyi rahat 10-15 kere izliyorum, öyle kapatıyorum filmi.

    izleyin işte olm söylettirmeyin adamı.
hesabın var mı? giriş yap