• bu filmi kim bilir çocukken kaç yaşımdayken seyretmiştim ilk olarak? bir sahnesi var ki hiç unutmadım o zamanlardan beri.

    --- spoiler ---

    hülya koçyiğit: (minderlerin üzerinde minik bir masanın önünde oturuyor. masanın üstünde yarım bardak çay mektup için hazırlanmış birkaç sayfa ve bir tane kalem var. kese kağıdının içerisinden bir paket samsun çıkarıyor. içinden bir tanesini kibritle yakıp evin penceresine doğru yürüyor.)

    tarık akan: (kangalıyla birlikte karların arasında oturuyor, uzaktan bir at kişnemesi duyuluyor, o yöne bakıyorlar. beyaz bir at görünüyor, ayağa kalkıp ona doğru koşmaya başlıyorlar. birkaç dakika sonra at yön değiştiriyor tepenin arkasından uzaklaşıyor. yanında koşan köpeğine sarılıp karların üstünde yuvarlanarak oynuyorlar.)

    hk: (bu koşturmacayı penceresinden ilgiyle seyredip gülümsüyor.)

    ta: (başını kaldırıp uzaklaşan ata uzun uzun bakıyor.)

    hk: (dışarı çıkıp ta'ya doğru yürüyor.)

    ta: (hk yanına geldiğinde ayağa kalkıyor cebinden ona daha önceden öksürük için verdiği hapı çıkarıp yutuyor.)

    hk: beş gündür göremiyorum sizi, gittiniz sandım.

    ta: niyetim öyleydi, ama gidememişem. sanki bu köye bağlanmışımdır.

    hk: benim gibi, ben de istediğim halde gidemiyorum. gözlerim arıyor sizi. şu tepeye bakmadan edemiyorum.

    ta: (gülümseyerek yüzüne bakar, başını eğer sonra yine bakar.)

    hk: (gülümser, aynı şekilde başını eğip tekrar bakar.)

    ta: (arkasını döner yürümeye başlar.)

    hk: (arkasından yürüyerek konuşur.) ıı beyaz bir at gördünüz mü? az önce şurdaydı. yoksa ben hayal mi gördüm?

    ta: (yürümeye devam ederek arkası dönük) süvari halil'in atıdır. halil bu dağlarda donmuştur. kaç yıl olmuştur şu karbeyaz at sahibini arar durur. (birkaç saniye sessizce durur) senin sahibin yoktur?

    hk: nasıl yani?

    ta: (ona doğru dönerek) evlisin?

    hk: hiç evlenmedim. küçükken babam öldü. en büyük çocuk bendim. hep parasız yatılı okudum. okul bitince hastanelerde görev yaptım. hep çalıştım durdum işte. annem kardeşim...

    ta: (dinlerken çömelir) kadın başına buralara niye gelmişsin?

    hk: (iç çekerek) beni devlet okuttu bunca yıl. (o da çömelir) sonra buraya tayin oldum.

    ta: sevdiğin vardır?

    hk: (biraz duraklayarak) bir doktor arkadaşım var.

    ta: (başını eğer sessizce. sonra uzaklara bakar, hiçbir şey demeden kalkar gider.)

    hk: (arkasından bakar.)

    ta: (köpekle birlikte uzaklaşırlar.)

    --- spoiler ---
  • 1983 tarihli şerif gören filmidir.

    sinematürk yazarı eylül fırtınası tarafından filme dair kaleme alınmış bir değerlendirme yazısı aşağıda görülebilir.

    "çetin doğa koşullarına karşı amansızca mücadele veren insanların inat hikayelerini pek çok filminde anlatan şerif gören'in bu tarzdaki en bilinen ve sevilen filmlerinden birisi de derman'dır.
    kanun kaçağı ve o yöre insanınca yarı efsane haline getiri miş şehmuz ile idealist ebe mürvet'in öyküsüdür anlatılan.
    doğu anadolu insanının yoklukla ve geçit vermeyen doğa koşulları ile imtihanı ustaca işlenirken fonda şehmuz ve tahsin'in ebe mürvet'e karşı umarsız aşkları da her koşulda insan olma gerçeğine dikkati çeker.
    çekimlerin çok zor şartlar altında yapıldığı belli.ancak sonuçta katıksız bir başarı yakalanmış.
    kızakla doğuma yetiştirme sahnesinde çekilen sıkıntı ve çaresizliği seyirci izlemiyor adeta yaşıyor.
    tarık akan donuk ve tekdüze oyunculuğu ile çok iyi bir seçim olmuş.canlandırdığı karakterde zaten pek fazla konuşmayan ve duygularını belli etmekten imtina eden birisi.
    hülya koçyiğit kurbağalar'daki kadar gerçekçi,samimi ve inandırıcı.
    nur sürer ve talat bulut düzeyli oyunculukları ile filme büyük değer katmışlar.
    derman şerif gören'in en formda ve verimli olduğu döneme ait çok önemli ve güzel film..
    çekilmesinin üzerinden neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen filmde işlenen imkansızlık ve çaresizliğin günümüzde halen devam ediyor olması ise üzüntü verici. "

    http://www.sinematurk.com/'dan alıntıdır.
  • filmdeki kangalın acayip derecede cana yakın ve yetenekli olduğu, kısa saçın hülya koçyiğit e ne kadar yakıştığını ve hülya koçyiğit in leğende yıkanma sahnesinde estetizmin ve erotizmin doruklarına çıktığı film.
  • türk sinemasında kıyıda köşede kalmış filmlerden birisi olan ancak tarık akan'ın ölümünden sonra izleyebildiğim film.

    metrelerce karın içerisinde, soğukta hayattaki bir çok şeyin anlamını kaybettiğinin görülebileceği bir film. derman'ın üşümelerini, şehmuz'un aşkını, sonsuz soğuk ve karın içinde hiçliği içinizde hissettiriyor. en çok da çaresizliği ve yokluğu. belki birazcık da her şeye rağmen umudu.

    durduk yere insana hayatı sorgulatabilen sade ve etkileyici bir anlatımı var.

    --- spoiler ---

    ayrıca son sahnesinde, tıraş olduktan sonra ortaya çıkan yemyeşil ve hüzünlü bakışlarıyla döktüren tarık akan neden sevildiğini bir kez daha hatırlatmıştır.

    --- spoiler ---
  • "bu gönlüm şehrini seyran ederken
    dedi sırrım bana seyran içinde
    aşka düştün niçin derman ararsın
    âşıklar dert arar derman içinde."
    (bkz: eşrefoğlu rumi)
  • ağrı'nın hamur ilçesinde çekilmiştir.
    filmde oynayan iki sevimli çocuk, o köyün yerlileridir.
    ayrıca köy ahalisi, çekimler sırasında tarık akan'ı hapishane kaçkını bir kılıkta görünce darp etmeye kalkışmış; set ekibi tarafından zor teskin edilmiştir.
  • en sevdiğim müptezhel.
    şarkının bir kişiye seslenmediğini ancak anlayabildim.*

    kendisi hava ve de kova burcu
  • filmi yeni izlemenin vermiş olduğu etki midir bilemedim , kurgusu biraz sağlam olsa bi de stüdyoda seslendirilmese ne bilim yan rollerdekiler dublaj yapmasaymış gelmiş geçmiş en iyi türk filmi olabilirmiş .
    bi kere havanın soğuğunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz, mürvet ebe ile beraber şaşırıyorsunuz her an , yolculuğun tüm zorluklarını sanki oradaymışçasına yaşıyorsunuz yani film sizi ilk saniyesinden itibaren içinize alıyor öyle ki "allah'ım bu ne çaresizlik bitsin artık şu yolculuk " dedirtiyor adeta .
    bi de tarık akan 'ın en karizmatik , hülya koçyiğit 'in en güzel olduğu film bence.
    filmi izlememişler için tavsiyem bir an önce izleyin ,izlettirin ama karanlık ve sessiz bir odada izleyin mutlaka.
    son olarak ufak bi ayrıntı ama dikkatimden kaçmadı, özal dönemiyle değişen tüketim alışkanlıkları ve kapitalizmin zaferi arada bir sesi duyulan radyoda ki spikerin haberlerinde ve reklamlarında (artan ithalatla oluşan cari açık,
    türkbank 2.adresiniz , bilmem ne meyve suyu deneyin) verilmeye çalışılmış, yapımcılar sosyalist kimliklerini göstermeyi ihmal etmemiş .... eee 12 eylül'ün üzerinden daha 3-4 yıl geçmiş, bangır bangır kapitalizm eleştirisi yapmak mümkün olmuyor tabi.
  • 1983 yapımı zeki ökten - şerif gören filmi. bir ebenin (hülya koçyiğit) ağrı'ya yolculuğu sırasında başından geçenler anlatılır. evvela minibüs görünür. kar kış kıyamet... ağır ağır gider minibüs. şoför bölge hakkında ebeye bilgiler verir. izleyiciyi filme hazırlamak için güzel sahnelerdir buralar. sonra durur minibüs. işte o an heybetiyle babayiğit bir şehmuz (tarık akan) görünür. o öyle bir duruş, öyle bir bakıştır ki hikayenin izleyenleri çarpacağı anlaşılır. minibüsçü kapıyı açar , " bir emrin var mı babam?" der. gayet sade bir şekilde " yoktur!" dedikten sonra köpeğiyle dağ tepe aşmaya devam eder avcı şehmuz. doğunun çıkmazını, tabiatın gücünü iliklerine kadar hisseder izleyici. o fırtınanın uğultusu hala kulaklarımda. unutamadığım birçok sahne var. 1.5 saat olmasına rağmen bu kadar dolu olması inanılmaz. o müzikler neyin nesidir öyle. bu kadar filmi besleyen başka bir eser daha görmedim. türk sinemasında bütün kalburüstü filmleri izledim sanırdım. erken konuşmuşuz, daha neler göreceğiz.
  • şerif gören'in başyapıtlarından biri.

    derman'ı izlerken doğuramayan kadının sancısını hisseder, karla kaplı tepelerde kızak çekiyormuşçasına yorulursunuz oturduğunuz yerde. tarık akan bembeyaz tepenin ardından her çıktığında yalnız olmadığınızı anlarsınız.

    filmin müziği sonbahardan çizgiler* eşliğinde birkaç kesit için buyurun.
hesabın var mı? giriş yap