3919 entry daha
  • bu ara herkesin kendisine koyduğu tanı. gerçekten yaşayanlar bilir aslında ne olduğunu.

    mesela, sizin hiç iki üç ay duş almadığınız oldu mu???
  • yalnızlığa ve depresif ruh haline olan bağımlılığın sebeplerinden birinin de kişinin o duygular kadar yoğun ve güçlü hisler hissetmemesi, bu yüzden de bilinçaltının bu duyguları açığa çıkarmak için elinden geleni yapması olarak görmeye başladım.

    bu duyguları açığa çıkaran olaylardan biri de kişinin kendini değersiz hissettiren insan ilişkilerine girmesi ve bu ilişkilerden hasar almadan çıkmaması.

    bir diğer sebep ise, kişinin hayatında kayda değecek bir sorun olmamasına rağmen mutlu hissetmeyi başaramaması ve bu durum yüzünden sürekli kendini suçlamasıdır. bu sürekli suçlama durumunun kişiyi yıpratmasından dolayı etrafında yaşanan olayları "ayakta uyuyan" bir şekilde yaşaması ve kafasındaki düşünceleri, anıları, senaryoları bir türlü susturamadığı için kendini insan ilişkilerinden soyutlamaya itelemesi de ilerleyen süreçlerde gerçekleşiyor.

    bu hisler, insanın güvende hissettiği, yargılanmayacağını bildiği ve sevildiği yerlere kaçma isteği uyandırıyor; ancak bu tür bir yer bir türlü bulunamıyor. en zor süreç de bu tür bir yeri bulamayacağını kabullendikten sonra gerçekleşiyor bence...
  • ahmet muhip dıranas'ın bitmez tükenmez can sıkıntısı adlı şiiriyle anlattığı haldir.

    bir bıçak saplı durur göğsünde,
    hangi su tasına uzansan boş;
    hangi pencereye koşarsan koş
    aynı siyah güneş gökyüzünde.

    aynı siyah güneş, aynı siyah,
    aynı susayış, aynı koşuş, aynı...
    of... hep aynı şey, aynı şey, aynı şey,
    aynı, aynı, aynı, aynı, aynı...

    depresyondan çıkaracak şey; güneşin siyah, hiçbir şeyin, tek bir an'ın bile bir diğeriyle aynı olmadığını fark etmekte.

    “göklerde ve yerde bulunan herkes, o'ndan ister. o, her an yaratma halindedir.” (bkz: rahmân sûresi)

    her an, her şey, yepyeni bir yenilenmede. buna, göğsünde saplı bir bıçağın durduğunu düşünen sen de dahilsin. hâlbuki aynı suda iki kere yıkanılamaz, herhangi bir an aynıyla yaşanılamaz. zandan çıkmak, an'da kalmak şart.* değişim süreklidir ve insanoğlu fiziki olarak bunun önüne geçecek yetide değildir. o halde değişen an'a uyumun yoluna bakmak işleri kolaylaştırabilir.

    ara sıra can bonomo'ya katılarak tekrarlamakta fayda var. “sen korkma yeniden doğar güneş…

    “tut cebinde ne kaldıysa hatalarından
    koy kendi kendini kendi yerine
    korkarsan adım almaktan ya da
    tut ki derinlere dalmaktan
    sen korkma yeniden doğar güneş”
  • ruhun uzun, soğuk, karanlık kış gecesi. zifiri karanlığın olduğu; hayattan keyif almadığımız, hiçbir şeyin mutluluk vermediği, tünelin ucunda asla bir ışık göremediğimiz, ümitsiz, keyifsiz, mutsuz olduğumuz, hayattan zevk almadığımız, gelecekle ilgili bütün tasavvurlarımızın duvara tosladığı, kendimizi değersiz hissettiğimiz, iştahtan, uykudan kesildiğimiz zifiri karanlık hali.
  • hicbir sekilde hicbir eylemden, dusunceden keyif alamama, geceleri yarin ertelediklerini nihayet yapmaya baslayacagim motivasyonuyla kendini kandirip uyandiginda yine hicbir harekete gececek enerjiyi kendinde bulamama, hava aylar sonra gunluk guneslik olsa dahi evden hicbir sekilde cikmak icin gucunun olmamasi gibi yansimalari vardir. ne dinledigin muzikten ne de yedigin yemekten zevk alirsin. aglamak dahi zor gelir insana ki neden aglayacagini dahi bilemezsin.
  • ya galiba ben gene girdim buna, yada belki hiç çıkmamıştım. yakınlarım illa terapiye git diyor da ben psikolog ve psikiyatrlara mesafeli, ukala dümbeleği cahilin tekiyim. hayır elin adamı ne diyecek, ne bilecek benim hakkımda, bir de binlerce lira bayılacam, e daha da canım sıkılacak giden paraya, o paraya alırsın iki line, oh! bu şaka, şaka, valla bak, say no to drugs

    canım evden çıkmak istemiyor, işimi de asgari düzeyde patlamayacak kadar yapabiliyorum, spor iyi gelirdi, 3 haftadır ona da mıh mıhlayarak bir kaç kere gittim. üff vallahi depresyon değil şımarıklık benimki, nereden bilecek shrinkler *
  • uyumak. el yüz şişene kadar uyumak. yine de yorgun olmak.

    yataktan çıkmak istememek. hatta o kadar istememek ki yatağa atıştırmalık, bazanın kenara su koymak. uyku bandının günün ezici çoğunluğunda gözde / alında olması.

    kimseyle görüşmek istememek. telefonu kapatmak. sonra çok yalnızım diye ağlamak. kimse dertlesemiyorum diye hayıflanmak. biri arayınca "seni çekemem." diye açmamak. sürekli kendinle çelişmek.

    birisi ufacık bir şey dediğinde demoralize olarak yatagina dönüp ağlamak. belli etmemek.

    antidepresan dozunu yükseltmek.

    tetikleyicilerin farkında olmak. harekete gecememek. sadece düşünmek. eskileri, geleceği... endişe etmek. pişman olmak. tavanı izlemek.

    merhaba eski dostum. bak ben hala buradayim.
  • yanlışlıkla içine girdiğim ruh hali :( aslında tam depresyon değil gibi de, anlamadım.
  • bur türlü giremedigimdir.

    tam gircem popom güzel, bacak süper
    giremiyorum.

    entri var anın fotosu
  • lisans da yalnızdım, yüksek lisans da yalnızım. haftanın 4 günü öğretmenlik yapıyorum, 3 gün yüksek lisans için günü birlik başka şehre gidip geliyorum tren ile. yıllardır öz annemle konuşmuyorum. babam bazen çok cahilce konuşuyor. üvey annem iyi hiçbir şeyi bana layık görmüyor. hayatımda sadece iki sevgilim oldu, ikisi de terk etti uzak mesafe diye. çok fazla arkadaşım yok. küçük bir ilçede yaşıyorum, öz annem başka biri ile evlendi ve o kişiden çocuk yapıp ona annelik yapıyor. 1 yıldır yalnızım, bende herkes gibi sevip sevilmek istiyorum ama sosyal biri değilim. çevremde çok kimse yok.

    daha sayarım da yoruldum. şimdi kilit soruya gelelim, depresyonda değilim, ben bizzat depresyonun kendisi olmuşum.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap