• açıklanması zor kavram. ama bir örnek verelim okuyucular aydınlansın,

    avrupa ekonomik topluluğu* üyesi olan batı almanya, 90 ların başında doğu ile birleşince doğu almanya da de facto olarak aet üyesi olmuştur.ya da

    ben de facto gördüm.**
  • yasal olmadigi halde devam eden kural gibi bişi, de facto evliliklerde var. yasalara göre evli deiller ama...
  • fiili durumlara verilen isim. bir uygulama yasalara aykırı da olsa de facto durumda olabilir.
  • ingilizce verbatim karşılığı: in fact

    türkçe karşılığı: fiili (olarak), fiiliyatta

    (1) bir olayın ya da gerçekliğin kağıt üzerinde (ya da hukuken) olduğundan daha farklı olmasıdır.

    mesela ordunun siyasete müdahale etmesinin önüne geçmek için gerekli olan yasal düzenlemelerin yapıldığı bir ülkede, ordu hala gayriresmi kanallarla yasama ya da yürütmeyi etkilemeye devam ediyorsa, o ülkede ordunun "de facto iktidar" olduğu söylenebilir. yani kağıt üzerinde iktidar olan hükümet olsa da, fiiliyatta muktedir olan ordudur.

    (2) yasal engelin ortadan kalktığı herhangi bir durumun fiili olarak devam etmekte olmasıdır.

    mesela abd'de siyahlarla beyazların birbirlerinden müstakil yaşamalarını öngören kanunlar 1960'lardan sonra kademe kademe ortadan kalktı. ancak abd'de bugün bile pek çok mahalle siyah mahallesi durumundadır. böyle bir tabloya atıfta bulunan insan, abd'de "segregation" döneminin fiiliyatta halen devam ettiğini söyleyebilir. (bkz: jim crow kanunları/@derinsular)

    "fiilen" anlamına gelen "de facto" ifadesi, ekseriyetle, "hukuken" anlamına gelen "de jure" ile arasındaki tezata dikkat çekilerek kullanılır. (bkz: de jure/@derinsular)

    tema:
    (bkz: ingilizce/@derinsular)
  • 19 ocak programından;

    bilgi yarışması:

    soru: kab anışay nimirelzög, kan anışat nınarakna ?

    a) urossiet b) dahe uhallavuhluk
    c) garo mafyan d) miğetep mılab mıhra

    "urossiet, alplerde bir bölge olarak biliyorum...yanlış hatırlamıyorsam; ıııııııhh yanlış hatırlıyorsam tabii çok kötü.
    dahe uhallavuhluk, ummmmm!!?! dediğim gibi coğrafyam çok zayıftı. tahsil hayatımda da problemliydi hep. bütünlemeye kalmadan geçtiğim olmazdı hiç.
    garo mafyan....müzisyen olarak biliyorum. çok yakınım bir müzik değil. ama en son tom hanks'le bir çalışma yaptılar. sanırım bodrum 'da bir turne yaptılar. belki hatırlarsınız tom hanks teknesiyle gelmişti hatta. sık dinlediğim bir müzik değil; daha çok eşim takip ediyo. samet aybaba sorulsa; bütün albümlerini bilirim. hatta milan` : ac milan` 'a transferi sırasında tesadüf eseri çin 'deydim. o yüzden çok yakın takip ettim. bütün albümleri var bende. hatta ben yokum birgün eşim bir restaurantta rastlamış, imza istemiş. bildiğiniz gibi samet bey 'de de guatr olduğu için verememiş; ama yapıcak bişiy yok tabii. eşimin de müthiş keyfi kaçmış. samet bey de çok kibar bir beydir....."
  • 3 kaçtır? sorusu sorulduğunda yarışmacının; aslında yarışmadan önce sayılara çalışmıştım ama ben daha çok 2 ye bakmıştım dediği, şıklarda 3 ün yanıltmaca olduğunu düşündüğü süper program(dı).
  • bir gün tekneyle dünya turuna çıkarken yanınıza almanız gereken 3 şeyden biri.
    "50 tane ülke gezcem, adını bilmediğim adalara gitcem" hayallerinin piç olmamasını sağlar. zira gidilecek her ülke için vize almaya kalkışırsanız konsolosluktan başka bir yere gidemezsiniz.

    işte de facto burada devreye giriyor. istanbul'dan çıktın yunanistan'a, oradan italya'ya falan böyle takılarak fijiye kadar gitceksin. vize falan almadan limana yanaşır yanaşmaz yetkiliyi bulup "bana vize ver" diyorsun. normalde vizesiz o ülkenin topraklarında olmaman gerekir. ama oradasın artık. "de hadi sittir" de denilemeyeceğinden hesapta ülkeye giriş için izin alıyorsun. ama yetkiliyi bulana kadar şehirde otobüse binmiş, yemek yemiş, otelde kalmış bile olabilirsin. yani zaten girmişsin. oradasın. de facto yani. anlamadın mı?
  • türk televizyonlarında daha önce hiç rastlamadığım ve daha önce de denenmediğini düşündüğüm çekim ve röportaj teknikleri kullanan (örneğin: bi anda burhan öçal' ın bir halı saha kalesinin önünde, kalenin direğine dayanırken ve üst direğe tutunup sallanırken sorulan sorulara cevap verdiğini görebilir; daha da bir dikkatle programa sarılabilirsiniz..), konukla konuşma esnasında yapılan flashbacklerin ve dekordaki sadeliğin gayet başarılı olduğu hiç beklenmedik anda şaşırtan, bu sayede de programı izlerken sürekli farklı bir beklenti içinde yoğun bir dikkat sağlayan kopuk program...(kaçıranlar için tekrarı yine çarşamba geceleri 02:00 sularında...)
  • kelimenin tam anlamıyla destansı* ve kelimenin hem tam zıddı, ve fakat paradoksal şekilde, hem de tam anlamıyla -tahsin yücel'in çevirdiği şekilde söyleyeyim- uyumsuz* * televizyon programı: "televizyon, aptal kutusudur. ve siz, bunun farkında olan yegane ayrıksı* seyircilersiniz; işte, (tam da bu yüzden) -siz seçkin seyircilerimiz için- televizyonda seyredilebilecek en aptalca program."

    meselenin özü budur.

    not: programın yapımcılarını tebrik ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap