• her tek bir repliği tırnak içine alınası, quote manyağı edecek bi şahyapıt, başeser. her izlenilmesi müteakip hafta içinde ara ara rasgele repliklerin akla gelip saçma salak pozisyonlarda güldürüyor ya da en azından bana öyle oluyor. bazı sahneler de izlerken pek komik gelmiyor ama hatırlayınca koparıyor falan.

    harry'nin ikinci karısı: harry, sen hastasın, sen sapıksın, dengesizsin, öylesin böylesin
    harry: iyi ama bunlar yeni şeyler değil ki
    hik: evet biliyorum, ben bir terapistim, bütün hastalıklarını biliyorum ve seninle birlikte olmaya karar verdiğimde seni iyileştirebilirim sanıyordum
    h: aa lütfen, yeterince iyi psikiyatr olamadığın için kendini suçlama

    of ya off
  • oturup ciddi ciddi üzerinde çalışılması gereken eğlenceli, eğlenceli olduğu kadar derin woody allen filmi. woody allen a hayran olmak için gerekli ve yeterli sebep. yaşamayı beceremeyen bir adamın sevilme isteği üzerine bol bol aforizma diyoruz ya hani onlardan içeren woody allen filmi. ve daha hakkında bin ton tanım yapılabilinecek şukela film.amma velakin son sözü harry* kendisi söylemiş zaten:

    "there are women. we don't know if there is a god, but there are women....and some of them shop victoria's secret."
  • fahişe ve ogluyla üniversitesine ödül almaya gitme yolculuğu da akıllara bergman in yaban çilekleri ni getirmiyor değil.
  • filmin en süper repliği budur bence:

    "can't i be honored and then arrested?"
  • klima ve papa karşılaştırması; dünyadaki tüm kadınları becerme isteği; orospulara düşkünlüğü; sürekli burnuna gelen sülfür kokusu; delirttiği eşleri sevgilileri; oğluna penisine bir isim vermesi gerektiğini öğütleyişi; hitlerden sonra dünyadaki en kötü adam oluşu; kör büyükannesinin önünde karısının kardeşini becerirken konsantrasyonu bozulduğu için boşalamayan; bir an önce yeniden inşa edilmesi gereken harry'i anlatan woody allen deha patlaması.
  • hayalle gerçeğin birbirine karıştığı, yazarla karakterlerin birbiri ile atıştığı ve bu haliyle pirandello'nun six characters in search of an author unu hatırlatan ve tüm filmin deconstruction üzerine kurulması ile "aha işte postmodernizmbudur" mesajı veren aşmış woody allen filmi. ayrıca ölüm ile konuşma sahnesiyle bergmanın seventh seal'ine, ödül almaya gitme olayı yine bergman'ın wild strawberries'ine ve hayatına bir şekilde girmiş tüm kişileri gördüğü hayal sahnesiyle de bob fosse'nin all that jazz'ine yapılan göndermeler de dikkat çekicidir.

    favourite line: he had long ago come to this conclusion all people know the same truth: our lives consist of how we choose to distort it.

    ayrıca: (bkz: deconstruction) (bkz: jacques derrida)
  • woody allen'in eğlenceli filmlerinden bir tanesi.

    sonundaki sahneyle ilgili söyleyebileceğim birkaç şey var. filmi bir tiyatro oyunuymuş gibi düşünün, karakterleri yaratan ve aynı zamanda oyunu oynayan bir adamın (yönetmen oluyor bu) izleyenlerin karakterleri alkışladığı sahnenin ardından sahneye çıkışı ve oyuncular tarafından alkışlanışı. bunu filmin içine basit bir rüyaymış gibi yedirebilen bir adamdır işte woody allen. seviyorum baya. filmlerinden sonra nefes nefese kalmışlık hissini başka bir yazar, yönetmen, oyuncu, herneyse daha tanımıyorum.
  • harry: lütfen doris, gene başlama.
    doris: yalan mı? kitabına hepsini yazmışsın. fazlasıyla yahudi, profesyonel yahudi.
    eski karına yüklenmişsin, ama onu aşağılayan ayrıntıları benden almışsın.
    harry: sen neden bahsediyorsun?
    doris: neden mi bahsediyorum? eski karını bir canavar olarak tarif etmişsin.
    ve can sıkıcı olması için, hem onun hem de çoğunlukla benim dini bağlılığımı karikatürize etmişsin.
    çünkü benim köklerime dönmem seni hep kızdırdı.
    harry: ne kökleri? sen müthiş, tatlı bir çocuktun. çocukluğumuz birlikte geçti. sonra fort lauderdale'e gittin...
    orada bu fanatik yobazla tanıştın. ve o, beynini batıl itikatla doldurdu.
    doris: bu geleneğimiz.
    harry: gelenek kalıcılığın illüzyonundan ibarettir.
    doris: senin ahlakın yok. bütün hayatın nihilizm, sinizm, sarkazm ve orgazm.
    harry: fransa'da bu sloganla seçime girsem kazanırım.
    doris: ben bir yahudiyim. yahudi olarak doğdum. bu yüzden mi benden nefret ediyorsun?
    harry: sen doğmadan bir ay önce ailemiz katolik olmaya karar verse, sen de katolik olacaktın.
    kulüp bunlar. dışlayıcı kulüpler. öteki fikrini besleyip duruyorlar..
    böylece sana kimden nefret etmen gerektiğini söylüyorlar.
    doris: yeter artık!
    harry: bir sorum var: bir yahudi katledildiğinde bu seni bir pagan, bir zenci ya da bir
    bosnalı'nın katledilmesinden daha fazla mı üzüyor?
    doris: evet. evet. elimde değil. onlar benim halkım.
    harry: hepsi senin halkın.
    doris: burt senin hakkında haklıymış. kendinden nefret eden bir yahudisin.
    harry: kendimden nefret edebilirim, ama yahudi olduğumdan değil.
  • "-harry : o yobaz adamla evlendin ve beynin batıl itikatlarla doldu.
    -doris : onlar bizim geleneklerimiz.
    -harry : gelenek kalıcılığın ilüzyonundan ibarettir.
    -doris : senin ahlakın yok, bütün hayatın sinizm, sarkazm, nihilizm ve orgazm!
    - harry : fransa'da bu sloganla seçimlere girsem kazanırdım."

    harry doğru söylemiş olabilir. bu arada filmi izlerken o kadar çok düşündüm ki beynim çatlicak. woody allen yavaş gel.
  • harry : evrenin parcalanmakta oldugunu biliyor muydun? ya da kara delik nedir biliyormusun?
    zenci fahise: tabiiki biliyorum. parami onun sayesinde kazaniyorum.
hesabın var mı? giriş yap