• merzifon'da küçükbaş hayvanları karşılayan sözcük. ege'de ise büyükbaş hayvanları karşılıyor. bugün öğrendiğime göre, dersim'de büyükbaş küçükbaş ayrımı yapmadan hepsini karşılıyormuş.

    (bkz: orta anadolu dili ve edebiyatı)
  • koyun ve keciye verilen ortak ad..
  • eski türkçede "tavar" sadece "servet" demekmiş. göçebe türklerin esas serveti hayvanlarından ibaret olduğundan hayvanlara "tavar" demişler. davar sözcüğü buradan gelmiş. * *

    çukurova'da "davar" deyince yalnızca keçi anlaşılır.
  • her şeye burnunu sokan, insanların zevklerine, özel hayatına, tercihlerine karışma hakkı olduğuna inanan, saygısız, seviyesiz, gereksiz yaratık.
  • bu kelimeyi kullananları boklamaya çalışırken dikkatli olun, zira servetinsumugu kod adlı kullanıcı gibi ters köşeye yatabilirsiniz. hatta ters köşeye yattığınızı anlayabilecek kapasitede dahi olmayıp bir de karşınızdakini ters köşeye yattı diye itham edebilirsiniz.

    benim ne dediğim net olarak orada duruyor, bizzat kendi koyduğu capslerde apaçık bir biçimde bahsi geçen transferin bahsi geçtiği şekilde bedelsiz+maaşın yarısını ödeme şartıyla asla olamayacağı, buna inananın davar olduğu şahsımca ifade edilmiştir, çok geçmeden transferin hangi şartlarla yapıldığı satan kulüp tarafından açıklanmış fakat servetinsümüğü kafasını kuma gömüp olanları hiç olmamış varsaymaya devam etmiştir...

    arkadaşın kronik “masabaşı habere koşulsuz koşullanma” psikozu bulunduğundan bunu normal karşılıyorum, gazetede çıkan her transfer haberini haberi çıktığı şekilde olmuş ve bitmiş kabul edebilecek saflıkta olduğuna inanmak istiyorum, for example kolarov transferi...

    tabii kendisi benim gibi yazdığının arkasında duramadığı için yazdıklarından birini sonradan uyanıp silmiş, neyse ki caps almayı kendisinden öğrenmiştim önceden.
  • bir davar hikayesi:

    altı üstü mağaranın duvarında sebze yıkamış bizimki. yalaya yalaya bitiremedi. gıpta ettim fakat yetişemedim çizdiği vitamine. öylece yamuldum karşısında . bizimki serbest meslek sahibi.. lakin ele güne karşı. yapayalnız. derdini bir ben anlayabiliyorum. uyuduğu zaman. açılıyor kafası. ondan olsa gerek...

    meslek dediysem; aralarında ilinti olmayan şeyleri bir poşete doldurup tepeye çıkaracak altı üstü. gece yatmaz sabah kalkmaz olunca bu iş de bana düştü. bunu söyleyen sen misin... sabahın köründe mağara girişinde uyku mahmuru yüzlerce koyunu görünce şaşırmadım dersem yalan olur. üçbeş dakka baktık birbirimize, anlamaya çalıştık. perdeyi elimden aldı koyunbaşı koyun başına. mağara camına hohladı. toynağıyla bir şeyler yazdı camın buğusuna: bizi ye!

    kahvaltıda et yemiyoruz biz. davar dediğin zamanında gelse olmaz sanki. kim yiyecek bu zırvayı şimdi güneş daha çimdiklememişken gözümüzü? kim?

    kiziroğlu mustafa bey elbette. bunu bilmeyecek ne var...
  • şâir, davarı bile hüsn-i zân ile yâd eder;

    akşam çoban sadâları artar, güneş söner,
    gür çıngıraklarıyla davar yayladan döner.

    yahyâ kemal
  • (bkz: davaro)
  • çukurova bölgesinde yetişkin erkek keçi için kullanılan kelime. benim de kullanmayı en çok sevdiğim hitap şekli.

    - davarlar eğitilemez hayvanlardır ve bu konuda inatçılardır.
    - çevreyi ve ilerisini düşünmeden hareket ederler. örneğin ormanda ağaç fidanlarını ve ağaçların en körpe kısımlarını yerler.
    - tersleşince bağırmaya ve şiddet uygulamaya başlarlar.
    - karşılayamayacak bir güç gördüklerinde çok hızlı bir şekilde kaçarlar.
    - organize olmayı beceremezler, kendi sosyal ortamlarında bile sürekli başkaları ile sürtüşürler.

    etrafınızda ne kadar çok davar olduğunu fark ettiniz mi?
  • deadly 60de ilk 10'da.bana göre.

    bir davardan tehlikeli kaç canlı olabilir ki?
hesabın var mı? giriş yap