• sene 89, bilemedin 90.. şimdi, böyle başlıyorum ki, önemli bir şey anlatacakmışım izlenimi yaratayım. aslında önemli bir şeyler de anlatıcam. ama şimdi değil, en sonda. biraz sabır diliyorum. ne diyordum? ha, sene 89. ya da 90 anasını satayım..

    80'li yılların sonlarını dikkate aldığımızda, yurdumuzun güneybatı sahil şeridi, son bir kaç yıldan beri turizmin nimetlerinden faydalanmaya başlamıştı. özal'lı yıllar olarak tabir ettiğimiz bu zaman dilimi içinde devletin de teşviği ile yurdumuzun zengin grupları buralara yatırımlar yapmaya başladılar. kendilerine her türlü kolaylığın sağlandığını da belirtelim yeri gelmişken. bodrum, marmaris, fethiye gibi nispeten büyük kıyı kasabaları bu alanda ilk hücum edilen yerler oldu. bahsettiğim bu kasabalar, bir iki sene içinde dev şantiyeler halini almış, yöre insanının bir on sene önce hayal bile edemeyeceği hareketliliğe ve nüfusa kavuşuvermişti. nitekim, bu furya sonunda hepsi de birer beton yığınına dönüştüler. dönemin "köşe dönme" alışkanlığı sayesinde insanlarımız uzun vadede plan yapmaya gerek görmemiş, esen rüzgarla yelkenlerini şişirip bir an evvel cukkayı doğrultmaya bakmışlardı.

    bu küçük tarihi bilgiden sonra gelelim konumuza. yani, dalyan'a. yanı başındaki marmaris, fethiye ve hatta bodrum bu tür bir atılım yapmışken, dış dünyayla bağlantısı ortaca üzerinden yapılan dalyan, henüz ufacık bir sahil kasabasıydı. ya da köyüydü mü demeliydim? neyse işte, bu dalyan'ın halkı, kendileri gibi deniz kıyısındaki yerleşim birimlerinin yavaş yavaş turizm gelirlerinden sebeplenmeye başladığını görmüş ve sıranın kendilerine ne zaman geleceğini düşünerek gün saymaya başlamışlardı.

    derken bu bahsettiğim yıllarda (89, bilemedin 90) mutlu haber geldi. enka holding` : yanılmıyorsam, dalyan'ıniztuzu` olarak bilinen plajına 5 yıldızlı bir otel yapacaktı. yöre halkının nasıl sevindiğini anlatmaya gerek yoktur sanırım. zira tek geliri balıkçılık ve ufak tefek tarım olan dalyan'a turist gelecekti. ve bilindiği kadarıyla, bu turist denilen kişi, geldiği yeri zengin ediyordu. turist gelip dalyan'daki 5 yıldızlı otelde konaklayacak, dışarı çıkıp yemek yiyecek, alış veriş yapacak ve yanında getirdiği parayı dalyan halkına dağıtarak geri dönecekti. ayrıca yapılacak olan otelde çalışarak para kazanacak olan dalyanlılar da cabası.

    neyse efendim, dönemin şartları gereği izindir, ruhsattır, kredidir falan hepsi çabucak halledildi ve bu tesisin inşaatına başlandı. herkes çok mutluydu.

    fakat, denizden kıyılarımızı dolaşmakta olan bir ingiliz bayan, yapılmakta olan otelin, caretta caretta olarak bilinen deniz kaplumbağasının yumurtlamak üzere bir dünya yol katedip geldiği bu plajı mahvedeceğini farketti.

    hemen ülkemizdeki tanıdıklarıyla bağlantı kurdu, herkesi ayağa kaldırdı ve ufak da olsa bir kamuoyu oluşturdu. o yıllarda hangi dernekler, hangi sivil toplum kuruluşları vardı bilmiyorum ama, onlar da bu işe arka çıktılar. dilekçeler verildi, eylemler yapıldı, davalar açıldı, çevreci gruplar harekete geçti falan filan.

    velhasıl, oluşturulan kamuoyu gittikçe büyüdü ve amaca ulaşıldı. güzelim iztuzu plajına yapılmakta olan otelin inşaatı durduruldu. caretta caretta kurtulmuştu. dönemin şartlarına ve politikalarına bakılırsa gayet muazzam bir başarıydı bu. ne kadar sevinilse azdı.

    gelgelelim, duruma sevinmeyenler de vardı.. evet, dalyan halkıydı onlar.

    ellerine kadar gelen fırsat, birden bire kaçıp gitmişti. bütün suç şu çevrecilerindi. dalyan halkı, otel inşaatına muhalif olan kim varsa kendine düşman belledi. bir dönem bu insanları yakaladıkları yerde dövüyorlardı. abartmıyorum. bu epey sürdü tabi.

    peki sonrasında ne oldu?

    otel inşaatını engelleyen çevrecileri ve "o amına koduumun tosbağalarını" düşman bellemiş dalyan halkı, caretta'ları ve yumurtladıkları plajı görmek üzere insanlar gelmeye başlayınca bir numaralı caretta caretta dostu oluverdiler. hatta işi daha da ilerletip, caretta'yı dalyan'ın simgesi haline getirdiler. gayet başarılı bir şekilde markalaştırdılar. bugün dalyan'a girdiğinizde sizi dev gibi bir caretta heykeli karşılar. marketlerde, hediyelik eşya satan dükkanlarda, kaldığınız otelde, pansiyonda, her yerde karşınıza çıkar bu güzel hayvancağız. dalyan halkı da eskisine oranla refah içinde yaşar gider.

    peki kimin sayesinde? bir dönem meydan dayağı çektikleri, arkalarından küfürler ettikleri bir avuç aydın, sağduyulu insan sayesinde. eğer birileri uyanıp bu doğa katliamını engellemeseydi, bugün dalyan pek de dolmayan bir iki eski ve modası geçmiş büyük otele müşteri gelsin, biz de üç beş kuruş kazanalım diye bekleyen insanların yurdu olacaktı.

    netice olarak, bu tür sivil hareketleri yabana atmayalım ve destekleyelim efendim. bunu da "entry'nin sonunda çok mühim bişey söyliycem" demiş olduğum için yazıyorum. yoksa trt çocuk programı gibi final yapma niyetinde değildim yani. neyse, daha fazla sıçmadan bitiriyorum..
  • aslında hangi başlığa yazacağımı bilemedim ama en güzeli sanırım dalyan olacak...

    murat kaptan'ın anısına...

    dalyan'da inanılmaz bir tatil geçirdim. tabir-i caizse rüya gibiydi. diğer ege sahil kasabaları gibi kalabalık değilmiş dalyan. kendi halinde ve huzur dolu..

    öncelikle neredeyse tüm esnaflar mutlu ve güler yüzlü. nereye gidersek gidelim hep güleç yüzleriyle bizimle tanışıp, sohbet ettiler..

    dalyan'a giderseniz mutlaka tekne turlarına katılın. biz, bir gün göcek'e, bir gün de ekincik'e tekne turu ile koy koy gezdik. nasıl güzel yerler... sadece yeşil ve mavi..

    gel gelelim beni en çok etkileyen o güne.. murat kaptan ile tanıştığımız an'a ..

    arkadaşımla, bir gün öncesinden sabaha kadar çoook içmiştik ( bu akşam da aslında öyle güzeldi ki.. belki onu da bir gün yazarım). ertesi gün öğlenden sonra ancak kalkabildik. iki lokma bile yemeden kendimizi iskeleye attık. dolmuş tekne ile iztuzu plajı'na gittik..

    geldiğimizde saat 15.30 falandı. bilen bilir iztuzu plajı, imara kapalı bir yer. kesinlikle taş yapı yok ve carette caretta'ların yumurta bıraktığı bir sahil. bu sebeple saat 19.00 da plaj kapatılır.

    biz de geç geldiğimiz için hemen denize girdik. o gün şansımıza da deniz inanılmaz dalgalıydı. kesinlikle yüzülmüyordu.. ama hayatımda bu kadar çok dalgalarla eğlendiğimi hatırlamıyorum. saatlerce kahkahalarla dalgalarla oynar mı bir insan? kahkahalarımız plajda yankılanarak eğlendik.

    akşam 19.00 olunca geri dönüş için tekne dolmuşlara geldik. ben ise plajın diğer tarafını çok merak ediyordum. en son hangi tekne varsa konuşup biraz daha zaman kazanma derdindeydim. tam o esnada murat kaptan kocaman gülümsemesiyle bize doğru geldi.

    "tamam siz biraz daha gezin, ben sizi bekleyeceğim" dedi..

    kimsecikler yokken, o deniz ile dalyan çayının birleştiği yerde dakikalarca yürüdük.. manzarayı seyrettik.. bir sürü hayaller kurduk.. bir sürü yengecin aynı anda saklandığı yerden çıkmasına şahit olduk...

    tekrar iskeleye döndüğümüzde murat kaptan bizi teknesinde bekliyordu.. sadece ben ve arkadaşım kalmıştı koskoca sahilde..

    tekneye bindiğimizde dedi ki

    " benim öyle dikkatimi çektiniz ki.. uzun süredir bu kadar güzel gülen insanlar görmedim. rica etsem size bir gezi armağan edebilir miyim.. içimden geldi.. sizi köyceğiz gölü'nü gezdirmek isterim"...

    şok olduk.. yani insanın aklına her şey gelir.. ama o an sadece güvenmek istedim. arkadaşımla birbirimize baktık. o da aynı şeyleri hissetmiş benimle.. "tamam" dedik şuursuzca...

    sonrası rüya gibiydi...

    murat kaptan öyle kibar ve güzel yürekli bir adamdı ki..

    yolculuğumuzun ilk anında bizi önce denize çıkardı.. tavşan adasını ve delikli koyu gezdirdi. sonra dalyan kanalına geri girdik..

    sonra kaptan şapkasını kafama taktı ve dümene geçirdi beni... böyle bir deneyim yok! çarşaf gibi dalyan çayında sadece sazlıkların ve teknemizin sesi... ortalık turuncumsu mavi.. dümendeyim... her şey bu kadar güzel olabilir mi? sonra dümenin başına arkadaşım geçti..

    dalyan iskelesi'ne geldik. kaptan "buradan yemek alalım çünkü gölün ortasında akşam yemeği yiyeceğiz" dedi.. biraz şaşkın, biraz garip duygularla yemek alışverişi yapıp tekneye geri döndük..

    saat oldu 22.00... dalyan iskelesinden köyceğiz gölü'ne gitmek neredeyse 1 saat...

    teknenin ışıklarını kapattı kaptan. bizi teknenin ucuna oturttu.. istediğiniz şarkıyı açın dedi. biz de yeni türkü açtık.. ilk parça "başka türlü bir şey benim istediğim..."

    böyle bir manzara yok... yakamoz, dalyan çayından resmen bize yol gösteriyor.. sazlıklara vuruyor ay ışığı... yeni türkü tatlı tatlı eşlik ediyor... biz de ayaklarımızı sarkıtıyoruz teknenin ucundan... inanamıyoruz yaşadığımız tecrübeye...

    köyceğiz gölü'ne vardık. sadece ay ışığı ve biz koskocaman gölde.. hemen soframızı kurduk.. sohbet ederek yemeklerimizi yedik..

    sonra murat kaptan göle atladı... gecenin karanlığında yüzmeye başladı... bize geldi dedi ki " mutlaka bu anı yaşamalısınız... hadi siz de girin..."

    sanırım yarım saat kendimle savaştım... gecenin bir saatinde göle girmek... arkadaşımla birbirimize bakıp "asla" dedik...

    sonrasında ikimiz de göldeydik... yakamozun aydınlattığı gölde üçümüz yüzdük...
    i-na-nıl-maz-dı...

    masal gibi...

    sonra murat kaptan bizi köyceğiz'deki kaplıcalara götürdü, gezdirdi...

    dönüş yolunda yine ay ışığı ile birlikte yeni türlü... bu sefer bağıra bağıra eşlik ettik... fırtına parçasını iki kere çaldık...

    dalyan iskelesine vardığımızda murat kaptan'a şöyle bir baktım.. öyle zor bir hayatı olmuş ki.. ama aynı zamanda öyle mutlu bir adam ki.. saçlarına aklar düşmüş yaşını sorduk. yaşıtmışız...

    giderken bize hatıra olarak caretta'lı anahtarlık verdi.. bugüne kadar aldığım en anlamlı hediyeler oldu... hem gezi hem anahtarlık...

    güzel adam murat kaptan...

    azınlıkta olsa iyi ve güzel insanlar var bu hayatta..

    buraya kadar okuyan olur mu bilmem ama sizin de karşınıza güzel yürekli insanlar çıksın ve unutulmaz an'ılar bıraksın :)))
  • henüz oradan dönmüş biri olarak gözlemlerimi paylaşacağım nadide ege yerleşimidir.

    önce ulaşım ile başlayalım, önceden hazırlık yapmadığımız için uçak biletleri pahalı geldi otobüs ile gittik, fethiye üzerinden ortaca'ya oradan da dolmuşlarla dalyan'a ulaştık. dolmuşlar kişi başı 3,5 tl. gidebiliyorsanız mutlaka uçak ile gidin, bizimki toplamda 15 saat sürdü, yorulmayın.

    konaklama konusunda önceden görüştüğümüz bir otele gittik, kahvaltı dahil günlük oda fiyatı 70 tl. dalyan kanalının kenarında, bir de havuzu bulunan, gayet temiz, konaklamadan fazla beklentisi olmayanlar için yeterli bir yerdi.

    iztuzu plajı benim gördüğüm yerler arasında denize girilebilecek en güzel yerlerden biri. kumsal, denizin tabanı ve su harikaydı. işletme belediye tarafından yapılıyor, iki şezlong bir şemsiye fiyatı 9 tl. giriş için bir ücret yok isterseniz havlunuzu serip yatabiliyorsunuz. yeme-içme hizmeti verilen, birbirinin aynı, iki tane yer bulunuyor, efes pilsen tombul şişeden başka bira yok, çeşit biraz sıkıntılı ama fiyatlar öyle çok deniz kenarı işletmesi gibi değil. yanınızda şu soğuk tutan buzlu erzak çantalarından bulundurup içine dalyan'daki migros'tan yiyecek içecek depolayıp getirebilirsiniz. plaja ulaşım için iki alternatif bulunuyor, dalyan kanalı'ndan dolmuş tekneler ile 45 dk sürüyor gidiş, gidiş-dönüş fiyatı 10 tl. ya da karadan dolmuşlarla daha kısa sürede ulaşılabilir.

    yemek yenilecek yerlerde genel bir kalite sorunu var. turizm ucuzluğu maalesef burayı da vurmuş. biz sadece iki yer bulabildik; bistro blue ve digby's. özellikle digby's işletmecileri çok sıcak, birikimli insanlar.

    ingiliz yoğunluğundan dolayı her yerde ingiliz aksanıyla ingilizce konuşuluyor. türk turist pek fazla gelmediği için gittiğimiz yerlerde öncelikle bizi fransız, italyan ya da ispanyol zannedip ingilizce iletişim kurmaya çalıştılar. sırf bunun için bile tercih edilebilir.

    kaunos antik kentine gitmek isterseniz tekne turlarında yazana inanmayıp kendiniz ayrıca gidin çünkü 3-4 saatte anca gezilebilecek bir yer. onlara kalırsa son bir saate sıkıştırır hatta "gitmenize gerek yok, bir km yol yürüyeceksiniz" falan gibi sözlerle sizi gitmemeye ikna etmeye çalışırlar.

    henüz bodrum, marmaris, fethiye kadar popüler değilken gidip görülmelidir. umarım en kötü dönemi böyle olur.
  • uzun zamandir gormek istedigim ve sanirim bu istegimi en kotu sekilde gerceklestirdigim yer. neymis o sekil? tekne turu. cunku burada girilen tum entryleri okudum ve benim yaptigim turda gorduklerimin %5 gormediklerimin %95 oldugunu fark ettim. sansima tukureyim.

    birkac ornek vermek istiyorum. caretta caretta gorelim dedik, teknemizde rehberlik yapan arkadas "bugun hava cok denizli oldugu icin goremeyiz, bosuna beklemeyelim." dedi. hala guluyorum. hava denizli ne demek amk. neyse bizi direkt iztuzu plajina goturdu. bu plajin en onemli ozelligi bi tarafinin tatli diger tarafinin tuzlu su olmasi dedi, girdik baktik her taraf tuzlu. orada hevesimiz bi tarafimizda patlayinca bari camur banyosunda eglenelim dedik, bir baktik millet zombi gibi üsüsüyor, camura bulanan yikanacak yer bulamadigi icin gorevliler ustlerine hortum tutuyor falan. buradaki sevk kirilmasinin da ardindan dedik tamam kaya mezarliklarina gidecegiz, zaten en cok onlari merak ediyorduk biz. hı hı evet.
    tabi ki gidemedik. gidilmiyormus. sadece uzaktan fotograf cekiliyormus ve rehber arkadasin verdigi bilgilerden sonra yola devam ediliyormus. muhtesem rehberimizin verdigi "mitolojide bu mezarliklari ali agaoglu'nun yaptirdigina inanilmaktadir." bilgisini aldiktan sonra tur bitti, geri donduk.

    adamlar golun ortasinda tur bitti, buradan kendi imkanlarinizla doneceksiniz isterseniz yuzun deseler ona da tamam diyecektik o derece mal olduk anasini satayim. bir insanin sevki bu kadar kirilir yani.

    neyse mavi yengec gorduk ama. hakkini yemeyelim simdi turun. teknede kovanin icinde duruyordu. sonra onu da kizartip yediler galiba ama bilmiyorum emin degilim.
    kisacasi dalyan'in d'sini gorduk sanirim bugun biz. belki de d'nin sadece dik cubugunu falan gormusuzdur bilemiyorum.

    tekrar gelecegim ve seni gorecegim dalyan. bunu saymiyorum. caretta carettalari da gorecegim. simdilik kendine iyi bak. gorusmek uzere.

    :(
  • canına yandığım memleketinde 1 insan kişiside tarih, sanat ile ilgili yerlerden, muhteşem medeniyet miraslarından bahsetsin. nerede ne, kaça yenir, tekne turu b.k püsür.
    sizin ben diplomanıza, yazlık kitaplarınıza..
    nah kalkınırız..
    1 insan kişiye. kardeşim. karşı kıyıda, sandal ve arabalı tekne ile geçebilirsin, kaunos antik kenti var, aslı giritli, git gör. yılma çık kalesine. bütün lagün ayaklar altında.
    çandır köyünde mehmet amcanın
    yörük müzesi var, otur bi çayını iç. polen al.
    dalyan merkezde fırının arkasında odun sanat evi var, git, ağaca verilen anlamı gör.
    bu entari olası 1 veya 1 kaç kişi için yazılmıştır. insansı zevahir üstüne alınırsa. bir kaç bölüm sörvırvır izleyip, kurufasulye yiyip uyusun..
    tanımsı : dalyan, anadolu daki kayıp girit medeniyetinin anahtarı..
  • köyceğiz'den denize doğru geleceksin.

    küçücük kaunos tabelası göreceksin.
    lykia, lydia ve karia medeniyetlerinin her etkisinin olduğu bir tuhaf, denize, nehire k.çını dönerek oturan, bildiğin her ağaca başka isimler veren, aşağıda okuyacaksın, dilleri birbirine karışmış, kendi b.oktan doğrusundan başka doğru bilmeyen ve antrakt'a antre diyen, iddia eden, yine de haklı olan bir halkın olduğu, elma yesen yere atsan seneye ağaç fışkıracak bir toprağı olan, kalsan sıcağında lanet edeceğin, ama nehir kenarında jazz dinleyip mutlu olacağın bir yere varacaksın.

    dalyan'a geldin.

    gizli cennete.

    hoşgeldin.

    --- spoiler ---

    "kaunos'lular, bana kalırsa, buranın yerlisidir, ama kendileri girit'ten gelme olduklarını söylerler. dillerinde karia etkisi vardır, ya da karia dilinde onların etkisi"

    heredotos - 172

    bilge umar - bir tarihsel coğrafya araştırması ve gezi rehberi
    inkılap yayınları - 1999
    --- spoiler ---
  • her sene düzenli olarak gidilmesi gereken bir yer. bu zamana kadar bozulmamasının en büyük sebebi ulaşımının zor olması ve coğrafi koşulların yayılmaya pek müsaade etmemesinden kaynaklı. dalyan'dan başka hem kafa dinleyebileceğiniz hem de yeterince atraksiyona girebileceğiniz bu tarz pek fazla yer yok. sırf öyle olduğu için bile diğer seçenekler eleniyor ve burası tercih sebebi oluyor. ayrıca mavi yengeç avlarken tuttuğunuz dişi yengeçleri geri atmayı unutmayın.
  • teknelerin olduğu yerde diğer taraflarda 50-60 lira olan turu 75 liraya satan bir tur var. dinleyin, ayrıcalıktan, prensipten falan bahsediyor. bize klasik dalyan turuna en fazla 20 kişi aldıklarını, diğer turlardan farklı olarak az kişi güzel hizmeti benimsediklerini söyledi. tura şu an yeni çıktık ve teknede 32 kişiyiz. söyleyeceğiniz yalana sokayım. dalyana gitmek isteyip de burayı okuyan varsa bu turu tercih etmesinler. ismini öğrenince editleyeceğim. nasıl kamillersek turun adına bile bakmamışız amk.

    edit: dalyantekneturu.com yazıyor teknede. dalyan özel yemekli tekne turu kooperatifiymiş.
  • bir zamanlar yasadigim, doga olarak muthis, denizle golun birlestigi, radarina cikildiginda acik havada rodosun gozuktugu, son gunlerde kliplere ve reklamlara konu olan, igrenc ve kazikci bir halka sahip, m.o. 2000den kalma harabelere ve daglara oyulmus kral mezarlarina sahip, mugla-dalaman havaalanina 20dk uzaklikta olan minik bir kasaba.
    10 sene evvel bulunmayacak derecede guzeldi ama artik golu kirlendi les gibi kokuyor. ha bir de iztuzu plaji adinda carettacarettalarin yumurta biraktigi ender plajlardan birine sahiptir.
  • avlak. ve bir avlanma yöntemi.
    kare oluşturacak şekilde sabitlenmiş 6 demir çubuk ve bunlara makara sistemiyle bağlı ağdan oluşur. balkıların geçiş yaptıkları kıyıya yakın yerlere kurulur.
    ağı tuan ve makaralardan geçen ipler, gözetlemek için yapılan ve denizden 4,5-5 metre yükselen platforma uzanır. akıntı yönüne göre yerleştirilen ağ, ipleri gevşetme marifetiyle deniz dibine yatırılır. balıkların ağlı bölgeye giriş yaptıkları alanlara kum dökülerek görüş netliği oluşturulur. bundan sonra platforma çıkan balıkçının bütün dikkati, açık renkli kumluk alan üzerindedir. büyük bir dikkat ve alışılmışlık isteyen bu gözetleme süreci, balıkların * *ağlı bölgeye girmesiyle son bulur. balkıçının bu kritik andaki bütün hareketleri, avını tesbit eden kedininki gibidir.

    doğru saniyede ipler çekilir ve ağ hızla su yüzüne doğru roket edasıyla yükselir. balıklar, başlarına gelen felaketin farkındadır ve ağdan kurtulmak için ok gibi su yüzüne fırlamaya başlar. ipleri sabitleyen balıkçı bir başka zorlu sürece, balıkları ağdan toplama sürecine geçer.

    kedi çevikliğiyle atladığı tekneyi balıkların panik içinde gezindiği ağdan havuza doğru iten balıkçı bu safhadan sonra özel bir teknik kullanacaktır. bir taraftan gerili olan ağ içinde ilerleyecek bir taraftan da telaş içinde kaçış noktası arayan balıklara bu fırsatı vermemeye çalışacaktır. bazen balıklar zıplayarak ya da boşluğu bularak kaçar ** el-ayak koordinasyonuyla bu zorlu görev tamamlandıktan sonra her biri en az 1 kilo gelen balıklar tekneye alınır*

    ağ düzeltilir, ipler çözülür. ağ, yavaş yavaş 3-4 metrelik dip yolculuğuna başlarken sigaranın ilk dumanı savrulmuştur bile...

    (bkz: balık ciddi bir iştir)
hesabın var mı? giriş yap