• bir orhan veli şiiri

    dalga

    mesut sanmak için kendimi
    ne kâğıt isterim, ne kalem;
    parmaklarımda cıgaram,
    dalar giderim mavisinden içeri
    karşımda duran resmin

    giderim, deniz çeker;
    deniz çeker, dünya tutar.
    içkiye benzer bir şey mi var,
    bir şey mi var ki havada
    deli eder insanı, sarhoş eder?

    bilirim, yalan, hepsi yalan;
    taka olduğum, tekne olduğum yalan;
    suların kaburgalarımdaki serinliği,
    iskotada uğuldayan rüzgâr,
    haftalarca dinmeyen motor sesi,
    yalan.

    ama gene de,
    gene de güzel günler geçirebilirim;
    geçirebilirim bu mavilikte,
    suda yüzen karpuz kabuğundan farksız,
    ağacın gökyüzüne vuran aksinden,
    her sabah erikleri saran buğudan,
    buğudan, sisten, aşktan, kokudan...

    ii

    ne kâğıt yeter ne kalem,
    mesut sanmam için kendimi.
    bunların hepsi...hepsi fasafiso.
    ne takayım, ne tekneyim.
    öyle bir yerde olmalıyım,
    öyle bir yerde olmalıyım ki,
    ne karpuz kabuğu gibi,
    ne ışık, ne sis, ne buğu gibi...
    insan gibi.
  • 1915'te muallim şövalye hasan bahri'nin "esrarkeşler"inden gelen dalga:

    "...insanlar evel emirde doğdukları ve bulundukları şehir, sancak, kaza, nâhiye, karye* ve köyleri öğrendikden sonra yakın olan köyleri görmek sevdasına düşmüşler, ibtida* maşiyyen* yola çıkmışlar. kolaylık olmak üzere hayvanâttan istifâdeye kalkışmışlar. uzun yollara nakliyât içün kağnılar, arabalar imal etmişler, beygirler, katırlar, mandalar, öküzler, merkebler, kısrak koşmuşlar. memleketten memlekete gitmeğe başlamışlar. türlü türlü insanları görmüşler, alış verişe koyulmuşlar. kendilerinde olmayan eşyayı mübadele suretiyle memleketlerine nakl etmişler. seyahat edenler avdetlerinde memleketi halkına gördüklerine dair ma’lûmât vermişler, onlara da oralarını görmek hissini telkin etmişler. fikr-i ticaret uyanmış, nakliyâtın teshili çarelerine tevessül edilmiş. demir ve neccar keşf edilmiş. şimendüferler yapmışlar. denizlerde gezmek içün salar, kayıklar, su kürreleri, yelken gemileri, vapurlar vücûda getirmişler, dünyanın her tarafını keşf etmişler ve kısımlara ayırmışlar. avrupa, asya, ilh. isimler vermişler. karada, denizde gezmişler. hava kalmış. havada da nihâyet uçmağa başlamışlar. bir arşın yeri, tango çarşaflarla bir karış irtifâğı güç hâl ile anlayabilen insanlar vücûda getirdikleri âlât vasıtasıyla kıt'adan kıt'aya kuşlar gibi uçmuşlar. el-yevm bütün dünyayı telli telsiz telgraflar ile, telli telefonlarla rabt etmişler. telsiz telefonu keşf etmek merakına düşmüşler. vesait-i nakliyenin kesret ve sühûletinden insanlar harekete gelmişler, uçuyorlar, küme küme bir tarafdan diğer tarafa nakl olunuyorlar. ticaret tevsi' etmiş mübadele yerine ma'den para kaim olmuş. fransızlar bu husûsda açık gözlü çıkmışlar, avrupa'nın bankeri olmuşlar. bakınız, dünyadaki insanlar muhtelif meslek ve mezhebe sapmışlar. öküzlere tapmışlar, kavmiyyet, milliyet cereyanları tevlîd etmişler. karada kavga etmek içün ok, tüfenk, mitralyöz, bomba ve top imal etmişler. yekdiğerlerini boğazlamışlar, karada kakışmak kifâyet etmiyormuş gibi denizlere çıkmışlar, deridnotlara varıncaya kadar yapmışlar. bu da kifâyet etmiyormuş gibi havada top patlatmak sevdasına düşmüşler, neler neler îcâd etmişler... bugün koca dünya da bir memleket şekline girdi. paris'e gitmek işten bile değil. amerika'ya ise oyuncak oldu. mekik gibi git gel. ömrün oldukça dolaş. dolaşmak içün para lâzım. para içün çalışmak. çalış. acaba ben gezemez miyim? küçük mikyasda ticarete başlasam maksadım para kaznmak değil gezmekdir. kazanırsam ne âlâ! şimendüferlere, vapurlara kurulsam kıyafetime gülerler mi acaba! gülseler bile be'is yok. tek gözlük kullanmam, şıklığıma halel mi gelir! devr-i âlem kabil olmazsa bile mümkün olan yerleri görsem, her geçtiğim mahallerde haricden getirdiğim eşyayı satsam, oranın ma'mûlâtından tedârik edüb diğer tarafa gitsem ve talihim yardım edüb çok para kazansam ve istanbul'a avdetimde paracıklarımla elektrikli otomobil alsam, çırpıcı, kâğıthâne çayırlarında son sür'âtle uçşam, otomobile arız olacak ufak bir sakatlık neticesi vücûdum incinmemek, yıpranmamak suretiyle otomobilden aşağı insem. beyoğlu'ndan kaldırımlar üzerinde koşan halka acıyarak geçsem. köprüye geldiğimde vürûdumu ihtar eden canavar düdüğünü andıran otomobilimin borusu halka açıl emrini ihtar etse. parklarda dolaşsam. esrâr kahvehânelerinin önünden geçer iken gecelik esrârı tedârik etsem ve konakdaki bacıya 'doldur' demek ma'nâsına olan 'basdır' desem…"

    (bkz: esrarkeşler)
  • athena'nın dalgası için:

    aşk bin beladan
    kendimi bozduğum yanımdan
    dahası, yaramdan
    gör biraz bak halim çok perişan ah ah

    beni yerden yere vurdun
    helak oldum aşkından
    kalmışım bihabersiz
    yanar durur kendi kendime inanamam

    denizler bir damla
    olursun başka rüyada
    benimle gel işte, gel işte, gel işte

    sandığından bir zor gelir
    boşluğuna düşen bilir
    kavuşursak delirtir
    al alabildiğini sar diye

    yarın olsun diye aaaa ah

    dalgada yürüyen meşk bulur
    ateş yakar külu, saf olur
    ne söylersen yeridir
    kalbini aç, beni al diye

    denizler bir damla
    olursun başka rüyada
    benimle gel işte, gel işte, gel işte
    *
  • mabel matiz'in doğru kişi kendisine denizi gösterebilse her "dalga"ya binmesi gerekmeyeceğini beyan ettiği şarkı *

    biliyorsunuz, bir önceki albümü maya'nın 10 numaralı şarkısı ayrılık buna denir'de de ;

    kendini bilmeden, sordun beni bana
    çıkardın "dalga"yı, dedin aşkım merhaba

    demişti kendisi.

    sanırım fatih albümündeki bu şarkısıyla maya albümündeki o şarkısına gönderme yaparak "dalgayı çıkarmakla aşk olmaz, gerçek aşkı bulunca da her dalgaya binmeye gerek kalmaz" demek istemiş kendisi. iki albümdür bir dalgadır gidiyor ama, hadi hayırlısı. mabel matiz'den gençlere hayat dersleri ^^
  • bu şarkıyı al, bir 2000'ler hande yener albümüne koy, zerre sırıtmaz. make turkish pop great again!
  • her gün bir başka fatih albümü şarkısı hakkında entry yazacağım galiba bu sıralar.

    bu şarkının 90'lardaki karşılığı benim için biraz da pınar aylin'in yaz şarkıları gibi. 96-97 yılları, biraz pınar aylin, biraz mustafa sandalın ilk albümlerinde kıyıda kalmış şarkılar gibi.

    karışık kasetin püfür püfür esen, klima şarkısı.
  • bu aralar pek fazla dinlediğim athena şarkısı.vokalistimiz gökhan burda, benimleee gel işte gel işşşteee gel işşte derken bir yandan da banane banane deyip omuz silkiyormuş gibi hayal ediyorum. bir elinde de horoz şekeri var mesela. çok eğlenceli.
  • sarıp sarmalayan, alıp götüren halet, anouar brahem'cesi şöyle: http://www.youtube.com/watch?v=toyg3xbz3qc
  • rüzgarın vücudu.
  • müşfik kenterin çok güzel seslendirdiği bir orhan veli şiiri özellikle sonunda insan gibi... diyişi tüylerimi diken diken yapıyor ...
hesabın var mı? giriş yap