• son sahnesinde meryem'in ismail'e verdigi dersle hayatimda önemli bir rol oynayan atif yilmaz-müjde ar klasigi.

    --- spoiler ---
    meshur benli meryem, genc sevgilisi ismail'i tiraje'ye devredecektir. bunun icin uygun bir mekan olan bahceli bir lokantayi secer. önce öyle kuru bir muhabbet döner. arkasindan beceriksiz görünümlü bir garson gelir. bu rol murathan mungan tarafindan oynanmistir. (ya da kendisi gercekten beceriksiz görünümlüdür, bilemiyorum.) tiraje "buranin izgarasi ünlüdür" der. hem kendine hem de ismail'e karisik izgara ismarlar. meryem ise ac olmadigini söyleyip, birsey istemez. meryem uzun yillar kestigi kuvvetli disi rolüne ragmen, ismail'le birlikte tekrar kesfettigi saflikla anlatmaya baslar. ismail cocukken güvercinlerini iki kez harclik ugruna satmis, ama güvercinler tekrar eve dönmüstür. ücüncü kez satildiklarinda ise sevilmediklerini sezen güvercinler bir daha asla eve dönmemislerdir. bu yüzden gökyüzüne bakamayan ismail, kendini hep suclu hisseder.
    meryem'in son sözü ise su olur.
    "artik gökyüzüne serbestce bakabilirsin ismail. güvercinleri bir daha görmeyeceksin"
    kendisine adini veren benini yüzünden cikartip, ismail'in suratina yapistirir. ve ceker gider.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    disaridan bakildiginda pariltili gözüken oysa gercekte kücük ve zengin bir zümrenin icinde yasayan ve görevi orta yas üstü erkekleri eglendirmek ya da nikahli karilariyla yapamadiklarini onlara yasatmak olan, kücük yastan beri bu camianin üyesi meshur benli meryemin (müjde ar) kirik bir ask hikayesi. tamamen bu zümrenin disinda, gecekonduda ailesiyle yasayan garson ismail'e (ümit belen) asik olunca hayati alt üst olan bu istanbul fahisesi, asil fahise olanin bu zümre oldugunu bize anlatir.
    meryem'in sigarasini yakan garson ismail, kibriti söndürmek isterken, meryem hala yanan kibriti ismail'in elinden alarak, kül tablasina birakir ve su sözü sarfeder.
    -birsey yanacaksa sonuna kadar yanmali...
    bu film türk sinemasinin en güzel üc bes ask filminden biridir, benimse en sevdigim!
    filmin son sahnesinde gözüken garson ise, filmin senaryosunu yazan murathan munganin ta kendisidir.
    --- spoiler ---

    edit: ---spoiler---
  • i.
    başrollerinde müjde ar ve ümit belen'in oynadığı,atıf yılmaz'ın yönettiği bir murathan mungan senaryosu.
    konusu da şöyledir:
    benli meryem diye sosyetik bir fahişe vardır,bu,zengin ve yaşlı adamlarla beraberdir,birgün genç bir adama aşık olur,sonra olaylar gelişir,pek iyi gelişmez.
    ii.
    yatağım.
  • oncelikle bir şiir ve hatta senaryo akabinde filmse de diginik yatak hepsinin otesinde bir nukhet duru sarkisidir.

    kim geri verebilir bana
    harcadığım genliğimi
    dağınık yatağım
    mutsuz yatağım
    onardın mı yüreğimi

    sevginin gücünü
    görmeyen gözler
    gecikmiş yaşlarını döker
    öyle bir an gelir ki
    sevişmek ölmeye benzer
    dağınık yatağım
    mutsuz yatağım seni artık
    yalnızlık bekler.
  • 2009 yılı itibariyle bir adet sıla gençoğlu şarkısının adıdır.

    (bkz: sözlerini de yazayım tam olsun)
    ayrıca
    (bkz: copy paste değil alın teri)

    ağırlaştı üstümde
    tarifsiz bir yalnızlık
    benden kaçan kurtulan yüreğim
    geri dönmüyor artık

    yastığa yorgana kurban
    her gece bana ortak
    başıma sardığın dertten
    mesul değl dağınık yatak

    baştan aşağı düşündüm ne varsa
    yanılgıdan ibaret
    baştan yukarı düşünmediğim ne varsa
    hepsi korkuya ibadet

    dönüşünde gözüm yok
    benim aklım gidişinde
    yok sattı hatıralar
    senin eksikliğinde

    sahipsiz kaldı varmadı
    yüreğim ele öyle
    büyük aşk düşün yattı
    kapı önlerinde
  • yatagin el degmemis dogal halidir. kadin denen varlik ise canavarca bir obsesyonla bunu dogal olmayan bir hale sokmak ister. kadin erkegini "duzeltme" eylemine ilk yatakla baslar (cok aci bir sekilde cift manalidir bu).
  • isviçreli bilim adamlarına göre, dağınık bir yatak toplu bir yatağa nazaran daha az mite barındırırmış. uyurken ısıtılan yatağı kalkar kalkmaz sıcaklığı ve nemi içeride tutacak şekilde bir örtüyle örtmenin miteları azdırması sebeplerinden birisiymiş. demekki dağınık olmak aslında sağlıklı bir davranış biçimi, ve yıllardır en doğrusunu ben yapıyormuşum. ben de buradan bunu çıkardım. saygılar.
  • sıla'nın ziynet sali'ye verdiği guzel şarkı. sıla'ya alıştığımız icin o kadar iyi gelmedi ziynet yorumu ama alisiriz belki.

    edit: alıştık.
  • --- spoiler ---
    müjde ar genç, masum, toy görünümlü garsonun çalıştığı mekana gitmekte, çıkışta ise lüks arabasıyla oğlanı beklemektedir. bir iki ziyaretten sonra, çocuk artık görmezden gelemez. bir gün iş çıkışı arkadaşlarıyla çıkarken gene aynı arabalı güzel hatunu görürler. ancak bizim oğlan*daha önce hiç bir kadınla birlikte olmamıştır ve olaylar gelişir.
    garson 1: seninki gene gelmiş oğlum.
    garson 2: muhahah... bizimki daha hiç bir kadınla yatmamış.
    garson 3: ooooo... desene ilkokulu bitirmeden üniversiteye kaydoldu....

    müjde ar gene her zamanki gibi yaşananlar yaşanmak zorundaydı, hayat bu ama unutmak istiyorum triplerinde şuh bir kadındır. genç oğlan başta ölesine kirlenmemiştir ki, zate bizim kız da tam da bu yüzden geçmişteki güzel günleri hatırlar, bizim oğlana daha bi bağlanır. ama o hayat yok mu, bir girdin mi çıkması yoktur dedikleri hani, bizim kızın peşini sidedeki ressam arkadaşının evinde bile bırakmaz. sırtlanları gelir ve tekrar gerçekleriyle yüzleşen bizim müjde, yavaş yavaş o toy oğlanın değişmesini, kabuk değiştirmesini görür. artık o sevdiği adam da kirli dünyaya ayak uydurmuştur. gerçeklerle yüzleşen bizim kız der ki:
    " şimdiye kadar hep erkeklerden intikam aldığımı düşünmüştüm. ama aslında onlar beni kullandılar."

    filmin son sahnesi ise, benli meryemin* benini çıkarıp eski garson yeni jigolo ismaile benini takmasıyla biter. ismail artık bu yollara benlenmiştir.
    --- spoiler ---
  • enis batur'un resmettiğidir:

    sana gittiğim her şehirden yazmamı
    istemiştin, yapamadım. isteğin saçma
    olduğundan, büyük çaba gerektirdiğinden
    değil: yaşadıklarımızdan uzaklaşmaktı
    benim tasam, kalan son gücümü ilişkimizden
    izin almaya harcamıştım, sana her şehirden
    yazmak gevşetmeye çalıştığım bağlarda bir kez
    daha düğüm olmaktan başka neye yarayacaktı?
    bu kartpostalı görür görmez paris’te aldıydım,
    oradan buraya çantamda sürükledim, yanımda.
    delacroix’nın “dağınık yatak”ı avuçiçi kadar
    bir suluboyaymış meğer, ufacık yüzeyde hüner!
    arnavutköy’e ilk geldiğim geceyi anımsadım
    ister istemez, ben gideli kavuşmuşsundur gene
    kendindeki derbedere: üstüste onca yalnız
    geceden bu sabaha kadar biriken herhalde
    uzun, tükenmez yığınıdır kavgalı uykunun.
    bana bunları düşündürdü delacroix’nın resmi,
    sanırım sana başka çağrışımlar yapacaktır –
    o dağınık yatağı ortak gecelerimizin aynası
    olarak göreceğinden şüphem yok: yadsıyamam
    orada tenimin doyduğunu ama kadınım ben,
    tini aç bırakıldığında yavaş yavaş kuruyan,
    boş yarısı dolu yarısını zaman geçtikçe istila
    eden şey. şehirden şehre geçerken, otelden
    otele hep bunu kurdum, sen benim sonsuz
    konuşmalarımın sağırı, çalkantılarımın körü,
    kıyından uzaklaşmamın kayıtsız seyircisi
    oldum – bir daha dönemem o eve, yatağa ben,
    birinin sessizliğini dinleyeceksem artık
    kendiminkini seçtim.
hesabın var mı? giriş yap