• türkçede eylül 2023 itibarı ile yedi kitabı yayımlanmış, demirden leblebi sever okurların ihmal etmemesi gereken yazar.

    dag solstad'ın kitaplarını hakkını vererek çeviren banu gürsaler syvertsen'in yazara mihmandarlık ettiği istanbul gezisini ve çeviri sürecini anlattığı yazısı "dag solstad’nın türkçeye yolculuğu" k24'te yayınlandı.

    yazarın sevenleri okusun derim: https://www.k24kitap.org/…n-turkceye-yolculugu-4271
  • yakın arkadaşımla - çoğunlukla ailelerimiz hakkında- konuşurken seslemediğimiz şeyler için kullandığımız bir ifade var: alt yazı olarak geçmek. hissettiklerimizin, düşündüklerimizin içimizden alt yazıyla geçtiğini hayal ederiz. sonrasında o ana birbirimizi şahit kılarız. dag solstad insan ruhunun alt yazısını detaycı bir kalemle, olmayacak yerlere köprüler atma konuyu başka mecralara çekme becerisiyle bu alt yazıları görünür kılan bizi o anların şahidi yapan bir yazar. t.singer ile ince köşelerin yılmaz bekçisi olan beni, kendisine hayran etmesinin ardından mahcubiyet ve haysiyet'i okudum. t. singer'da olduğu gibi tekrar okuma isteği uyanmadı ama iyi iz sürdüğüme ikna oldum. ayrıca mahcubiyet ve haysiyet'in çevirmeni banu gürsaler syvertsen'e adeta türkçe metin okuyor hissiyatı uyandırdığı için teşekkür etmek gerek.
  • norveçli bir yazar. gymnaslærer pedersen isimli kitabı (filmi de var) ve daha birçok roman ve hikayeleriyle güncel norveç edebiyatının gözbebeklerinden biridir.
  • acayip başarılı anlatıya sahip yazar. norveçlilerin hayatını merak ediyorsanız okuyabilirsiniz ve norveçlilerin dünya insanlarına çok benzediğini fark edersiniz. türkçeye üçüncü kitabı da jaguar yayınları tarafından çevrildi. solstad yeni klasikler arasına girebilecek kalibrede bir yazar.
  • tanrisi hesse* olan 'içinde olduğun şeyin dışında olma' dininin son peygamberi, yeni kitabı yayımlandı: lise öğretmeni pedersen’in ülkemize musallat olan büyük siyasi uyanışa dair anlatısı, okuyoruz mecbur, okurken de düşünüyorum ne bu diye; sanırım belki de hiç ortak noktamız olmayan bir kişiden yola çıkarak kaçtığımız ne varsa ortaya dökmesi, tekinsizin çekimi. kitaplar genelde ideale oynuyor,
    [ya da biz oynatıyoruz] olduğumuz değil de olmak istediğimiz kişiye hitap ediyor, tutunamayanlar'daki selim bi idealdir mesela, çoğunluk onda kendini bulur ama bulduğu olduğunu düşündüğü kişidir vs. elias rukla ise üstünü idealin örtemediği gerçek benliktir, bulduğu bütün deliklerden sızar keza yeni öğretmenimiz pedersen de. hesse mevzusuna dönersek; solstad'in da yazmaya karşı tavrını onunkine benzetiyorum; aniden bırakıp gidecekmiş gibi. bir röportajında buna benzer bir şey diyor zaten; bir gün aniden hiç yazmamış gibi yazmayı bırakabileceğini. kahramanları da harry haller gibi nevrotik bölünmede gerçeğin tarafını tutar, bir nefeslik açıklık yaratmaya çalışır ve başarmanın mümkün olmadığını bilirler. solstad son birkaç senede türkçe'nin başına gelen en iyi şey.

    [karen horney, edebiyatçıların psikolojik durumları betimleme konusunda yeterli kuramsal bilgileri olmasa bile sezgileri yoluyla doğru yolu bulabildiklerini yazmış, solstad ile ortak noktaları ise ikisinin de en çok ibsen'e atıfta bulunması. yani bu noktada da -bülent ersoy'un tabiriyle- yerinden girmiş solstad.]
  • en acayip kahramanı björn hansen'in bulunduğu üçleme sisifos söyleni'den doğmuş sanırım. camus'yu kendisinden daha iyi anlayarak seviyeyi arşa çıkarmış, boşuna sevmemişiz.
  • biçimi de kurguya dahil eder haberiniz bile olmaz, sonra bu t singer beni neden boğuyor, işte bundan boğuyor haha. [biçem de olur.]
  • yıllardır yazdığı onlarca kitap olmasına rağmen dört tane kitabının türkçeye çevrilmesi gibi bir puştluğa maruz kalan norveçli eski dostum dag.
  • güçlü bir anlatımı var, detaycı, üslupçu. "mahcubiyet ve haysiyet"i doyurucu bir okuma zevki sunuyor ama işte benziyor bernhard'a, özletiyor bernhard'ı. farkı, anlatılabilir olması.
  • son zamanlarda okumaktan bu kadar keyif aldığım başka bir yazar yok. sırf kendi dilinde okuyabilmek için iskandinav yarımadasında doğmak isterdim o kadar seviyorum seni dag. neyse ki çevirileri çok iyi.

    “profesör andersen'in gecesi” kitabından bahsetmeye geldim. 105 sayfalık kısa bir kitap ama ben bir haftada okudum. çünkü solstad her cümlesi farkındalıkla ve üzerine düşünerek okunabilen, karakterin iç dünyasını dramatize etmeden sadelikle verebilen size de muazzam bir içe dönüş yaşatabilen ender yazarlardan. prof andersen tarafından yapılan sorgulamalar insanın hayata anlam katma çabası, insanoğlunun sanat üzerinden ölümsüzlüğü araması yine yeniden herşeye rağmen hayatın anlamsızlığından sıyrılamama hali harika tasvir edilmişti. varoluşçuluğa direkt refer eden bir roman diyebiliriz tabi ki tavsiyedir.
hesabın var mı? giriş yap