• "çok şey bilen terapist hastanın yaratıcılığını çok kolay çalabilir" diyerek terapiste beklemeyi ve susmayı öğren demiştir, bugünlerde okumaktan büyük keyif aldığım idol psikanalisttir.
  • it is a joy to be hidden but a disaster not to be found. demiştir
  • adam phillips'in bir kitabında*, "sadece akıllıysak, yoksuluzdur" diye bir cümlesine rastladım. aklımın büyüklüğünü (küçüklüğü de olur) sorguladığım bu günlerde beni epey düşündürdü. phillips şöyle açıklamış bu sözü: "winnicott çocukların deli olduğunu değil, çocuk için normal olanın yetiskinlere delice gelebileceğini söyler. hayatimizin en erken dönemleri akıllıca bir delilik durumu içerisinde -yoğun duygularla ve akut hissiyatla- yaşanmıştır. kendimizi bu tip hislerden korumak için yetişkinlesiriz. o zaman da yetişkinler olarak bu savunmayı 'akıllılık' diye adlandırırız. soruna böyle bakıldığında akıllılık kulağa çocuk olmadığımız, şeyleri yoğun biçimde deneyimleyemediğimiz tüm yetişkin zihin durumları için kullanabileceğimiz bir kelime gibi gelmeye başlar. bu bizim tek akıllılık tahayyulumuzse, elbette yoksuluz."
  • "insanın deneyimsel varoluşunun tamamı oyun oynama temeli üzerine inşa edilir. hayatı geçiş olguları alanında, öznellik ve nesnel gözlemin kesiştiği heyecan verici noktada, bireyin iç gerçekliği ile bireylerin dışında kalan ortak gerçeklik arasındaki ara bölgede yaşarız." diyerek, üç cümlede çocukluğumuza inmiş, çocukluğumuzdan yetişkinliğimize geri çıkmış psikanalisttir.
  • psikoterapiye cok basit ama pirlanta gibi degerler katmistir. holding environment, transitional object, yeterince iyi anne/terapist, gercek ve sahte kendilik kavramlari bunlardan bazilaridir.
  • fear of breakdown başlıklı geç makalesi tavsiye olunur. genel kanının aksine bi şey oldu siki tuttuk aq değil başından beri sikikti olay hatta bütün çaba o korkunç yokluk olamama hissine dönmeme çabası der gibi.

    calisan link editi: www.psikeistanbul.org/files/images/dosyalar/04112014162343.docx
  • tecrübeli bir psikolog değilseniz veya psikanaliz üzerine doktora seviyesinde uzmanlığınız yoksa bu adamın kolay okunduğuna ve kolayca anlaşıldığına beni ikna edemezsiniz. en popüler eseri olan oyun ve gerçeklik kitabında direkt melanie klein ve anna freud referansı ve karşılaştırmasıyla başlar bu adam ki okuyabildiğim yere kadar da bu karşılaştırma belirli bir fikrin temelidir aslında. ülkemizde bölüm dışı hangi müfredatta kadın düşünürlere yer veriliyor ki kolay okunur olsun.

    bu adamı okurken 4 yıl boyunca görmediğim kadar çok psikolojik kavram, teori ve teorisyene neymiş/ kimmiş diye bakmak zorunda kaldım, en sonunda bu kadar çok şey öğrenmeye hazır değilim dedim de kitabı bıraktım. ben yüksek lisansı da dahil edersek 6 yıl gelişim, öğrenme, eğitim, yetişkin psikolojisi görmüş insanım yani kolay okunsa ben okurdum*. ben okuyamadıysam hiçbiriniz okuyamazsınız. neyse ego zehirlenmesinden gebermeden bitirdim entryi.
  • üstteki yazarın alıntısına ek olarak: "saklanan bulunmak ister, kaybolmak değil. birisi onu gelip bulsun ister. dünyadan saklanırız ama sevdiğimiz biri gelip bizi bulsun isteriz. bulunan kişiye bir el uzanmış demektir."
  • bir insan, insan doğasının zaman içindeki bir numunesidir. bütün kişi bir açıdan bakıldığında fiziksel, bir başka açıdan bakıldığında psikolojiktir.

    psikoterapi zekice ve uygun yorumlar yapmak değildir; genellikle hastaya kendisinin getirdiğini uzun vadede geri vermektir. görülecek şeyi yansıtan yüzün karmaşık bir türevidir.
  • winnicott, "yalnız kalabilme kapasitesi" adlı yazısında çocuğun annesinin yanında nasıl yalnız olabileceğini öğrendiğini söyler. yalnız olma kapasitesi, bireyin ruhsal gerçekliğinde iyi bir nesnenin ("yeterince iyi annenin") var olmasına bağlıdır. buna göre annenin görevi, sadece çocuğun gereksinimlerini anı anına karşılamak değildir. annenin görevi, çocuğun kendi başına kalabildiği sakin dönemleri ve yalnızlık deneyimlerini gereksiz uyaranlarla bölmeyerek onun gereksinimini fark etmek ve yalnızlık deneyimine eşlik etmektir. bu sürecin gelişebilmesi için başlangıçta annenin bebeğin tüm gereksinimlerine eşduyumlu yanıtlar vermesi ve böylece bebeğin kendini her türlü doyumun kaynağı olarak yaşaması gerekir.***
hesabın var mı? giriş yap