• aşağı yukarı freud izlenimcisi sübyancı bi teyzemiz.

    çocuklar üzerinde yaptığı psikanalitik çalışmalarında, içleştirilmiş objeler mevzusuna kafa takmıştır derler. ruhsal gelişimin en belirleyici dönemi, 0-1 yaş arasıdır diyiveren sevgili klein, oedipus kompleksinin aslında çocuğun 6.-12. ayları arasında memeden feragat etme süreci arasında yer aldığı görüşünde olmuştur. şizoid tiplerin tanımlanmasında fayda sahibidir sevgili klein teyze.
  • avusturyalı psikanaliz,çocuk analizinin öncüsüdür.freud'dan oldukça etkilenmiştir, ancak çocuk psikanalizinde çok daha radikal fikirleri vardır.örneğin ortodoks freudçuların(anna freud gibi) tersine nesne ilşkilerinin ve iç nesnel yapıların gelişiminin doğumdan itibaren olduğunu vurgular.aynı zamanda süperegogelişiminin de oedipus kompleksinden önce olduğunu savunur.(1882-1960)
  • nesne ilişkileri kuramı'nın kurucularından, ilk kez çocuklara psikanalitik terapi uygulayan, çocuk psikolojisi ve psikanalizinin gelişimi üzerinde büyük etkileri olan psikanalist. genel hatlarıyla freudyen bir yöntem izlese de, freudyen kurama getirdiği eleştirilerle ve nesne ilişkileri kuramıyla, ortodoks psikanalizin, modern psikanalize dönüşümünde yol açıcı rol oynayan önemli kuramcılardan biridir.

    mutlaka bakınız:
    (bkz: nesne ilişkileri kuramı)
  • kuramında sıkça çocuğun anneye yönelik sadistik agresyonundan bahsediyor oluşunu kendi yaşantılarının bir sonucu olarak düşünebileceğimiz psikanalist. şöyle ki, büyük oğlu intihar etmiştir ve diğer çocukları onu kötü bir anne olmakla suçlamışlardır, ona öfke duymuşlardır; zira kendisi günümüzde bipolar bozukluk olarak düşünülebilecek bir hastalığa sahiptir ve arada bir hastaneye yatmaktadır; bu yatışlarında çocukları, kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalmışlardır.
    ayrıca bir hocamızın da deyişiyle;alaylı psikanaliz kuramcısı ve çocuk psikanalistidir.
  • söyledikleriyle birçok şiddet vakasını açıklayabilmek mümkün. doğum öncesi, anne karnında, bütün istekleri fazlasıyla karşılanan ve karşısında bir nesne olmayan erken bir 'ben' var ve bu ben dünyaya geldiğinde doğum travması -bebek depresyonu- yaşıyor. doğumla beraber hem bir yaşama dürtüsü hem de zulmedilme kaygısı taşıyor bebek ve dünyaya geldiğinde bu dürtüleri yönlendirebileceği bir nesneye ihtiyaç duyuyor. bu nesne doğal olarak ilk aşamada kendisini doyuran şey; meme, biberon vb. anne karnında olduğu gibi taleplerinin karşılanmasını, mutlak ve sürekli bir doyumu arzuluyor, fakat böyle bir şey mümkün olmadığı için açlık ihtiyacı yıkım dürtüsünü doğuruyor. buradan bir iyi meme -kendisini doyuran, isteklerini karşılayan- ve kötü meme -onu mutlak tatminden yoksun bırakan, arzuyu ondan esirgeyen- imgesi çıkıyor. dünyayı iyi ve kötü olarak algılamaya, anne ile ilişkisini de hüsran ve doyumsuzluk üzerine kurmaya başlıyor. kötü memeden sonra ortaya çıkan iyi memeyi tahrip etmesi ise bebekte bir suçluluk duygusu doğuruyor -çocukların en sevdiği, sürekli oynadığı oyuncaklarına zarar vermeleri de bunula ilgili bir şey, ondan mutlak tatmin bekleyip, mümkün olmadığını görünce, hasetle ona zarar verme isteği oluşuyor ama aynı zamanda sürekli olmasa da onu rahatlatan, tatmin eden bir şey olması ona zarar verdiği için kendisini suçlu hissetmesine neden oluyor-. yani dünyaya geldiğimizde ilişki kurduğumuz ilk nesne olan anne, hep varsayılageldiği gibi bebekle uyum içinde bir bütün ve baba -iktidar- gelip ilişkileri bozuyor değil.
    klein bu ilişkinin olması gereken olduğunu söylüyor, yani ilk aşamada dünyayı iyi ve kötü olarak bölüp, haset ve yıkım dürtümüzü kötü olana yönlendirmeli daha sonraki dönemde de bu aşamayı sağlıklı bir biçimde atlattıktan sonra, gerçeklik evresine geçip, tükenmez meme fantezisinden, arzuların mutlak doyumunun mümkün olmadığını anlayarak kurtulabiliriz demiş. üç aşama var yani; önce iyi-kötü ayrımı, sonra saldırganlığı kötü olana yöneltme ve son olarak da iyinin tekrar ortaya çıkması.

    başlangıçta söylediğim şeye geri dönersem, bunların şiddetle ne ilgisi olduğuna; kişi sahip olduğu iyi ve kötü ayrımını dünyaya yansıtıyor -bu tamamen kişinin fantezisi- ve kötü olana şiddet uygulama hakkını bulabiliyor kendinde. abartılı erillik temsilleri, şiddetli bir anne arzusuyla ilgili. yani hala o ilk evrede kalıp, gerçeklik evresine geçememiş, mutlak doyum isteyen, bunu bir parça bulan ama tamamen de doyuma ulaşamayan insanlar, istedikleri şeyin mantıksızlığını kavrayamadıkları için haz nesnelerine şiddet uygulama yoluna başvuruyorlar.

    bir de haset ve kıskançlık ayrımı yapıyor melanie;
    kıskançlık için üçlü bir ilişki gerekir diyor, yani benim sahip olmak istediğim bir nesne vardır ona bir başkası sahip olmuştur ve ben bu durumu kıskanırım -ben, nesne ve ona sahip olan kişi-
    haset durumunda söz konusu olan şey, nesnenin size istediğiniz şeyi vermemesi, hazzı kendinde tuttuğunu düşünmeniz.
  • 40'ını aştıktan ve bir sürü çocuk sahibi olduktan sonra psikanalist ve kuramcı olan kişi. günümüz koşullarında, aynı vasıflara sahip bir kadının paikanalist olması imkansıza eş (elbette türkiye'de).
  • melanie klein ebeveyn-çocuk ilişkilerinin önemini kendisinin bir ebeveyn ve bir çocuk olarak geçirdiği deneyimlerine dayandırıyordu. istenmeyen bir çocuk olarak, anne-babasının kendisini reddettiği duygusundan dolayı ömrü boyunca depresyon yaşadı.bu durum kendi öz kızından onu uzaklaştır. kızı, klein'i hayatına müdahale etmekle suçladı ve dağa tırmanırken ölen erkek kardeşinin annesiyle arasındaki zayıf ilişkiden dolayı aslında intihar ettiğini iddia etti. klein'in nesne ilişkileri kuramı özellikle çocuğun ilk altı aylık yaşamındaki anne ve çocuk arasındaki yoğun duygusal bağı vurguluyordu. bebek ve anne arasındaki ilişkiyi cinsellikten ziyade sosyal ve bilişsel terimlerle izah etti. klein annenin memesinin bir bebek için ilk kısmı - nesne olduğunu ve bebeğin id'e ait içgüdüsünün tatmin edip etmediğine bağlı olarak bunu iyi ya da kötü addedebileceğini öne sürdü. bu yüzden, bu iyi ya da kötü kısmi nesne tarafından tanımlandığı ve temsil edildiği şekliyle, bebek çevresini ya tatmin edici ya da düşmanca olarak algılar. bir bebeğin dünyası genişledikçe, bebek kısmi nesneler yerine bütün nesnelerle ilişki kurar ve bu bütün nesneleri aynen memeyi tanımladığı gibi, yani tatmin edici ya da düşmanca olarak tanımlar. bebek ve anne arasındaki ilk sosyal etkileşim çocuğun hayatındaki tüm nesnelere, insanlara genelleştirilir ve bundan dolayı yetişkin kişiliği ilk altı aylık ilişkinin tabiatına dayanır.

    tıp okumak istemiş, genç yaşta evlenip çocuk sahibi olduğundan dolayı bu isteğini de gerçekleştirememiştir.
  • freud'un kuramlarını güzel bir şekilde yorumlamış, çocuklarda beş yaş öncesine dair çok faideli lafları olan, "sevgi suçluluk ve onarım" kitabı mutlaka okunması gereken bilim kadını.
hesabın var mı? giriş yap