• acaip etkilendiğim, sersem bir halde çıktığım azize irene'nin hayatı.* sezen aksu'nun muhteşem sesiyle başladı*, toplam 20kişinin olduğu salonda o sözleri bi benim anladığımı düşünmek bile mutluluk vericiydi. muhteşem, süper soundtrack eşliğinde sürekli şaşırtıp, gözlerimi nemlendirdi. gurur duydum resmen özpetek amcayla. son yazılar bitene kadar kimsenin salondan çıkamaması ise ayrı bir olaydı.
  • --- spoiler ---
    ah bir de pieta sahnesi vardır. filmde; bakın o işte müthiş canlandırılmıştır. giancarlolu kollarına alan irene muhteşem bir pieta canlandırmasıdır. giancarlo o kendini kollarına bırakıp yığıldığı, çok zayıf olmasa da kasların göründüğü bedeni ve sakallı haliyle muhteşem bir isa figürü olmuştur. irene daha sonra azize olmadan evvel o sahnede çok çok güzel bi şekilde meryem anadır. şefkati, sevgisi, cinsellikle bir an bile ilgisi olmayan o güzel sıcacık duygusu kameraya öyle bir yansır ki. ah dersiniz pieta. çok hoş sahnelerden biridir.
    --- spoiler ---
  • sevemedim ben yok. hani filmler vardır tek sahnesi, müziği sadece bir diyaloğu ile aklınızı başınızdan alan; bi de filmler vardır tümüyle ağzınızda ziyafet tadı bırakıp kalbinize dokunan, gözünüzde muhteşem renk, ışık, kompozisyon mucizeleri bırakan, müziğinin güzelliği bir yana sahnelerle senkronizasyonu ile sizi kendinizden geçiren filmler vardır ya. hani ferzan'ın tüm filmleri bu kategoriye giderken, bu o kategoriye sığamamış. ışıklar, kompozisyon, ana kadın karakterinin oyunculuğu bi harika. ama müzikler çok la finestra di fronteolmuş, kendi karakterine sahip olamamış ama gene de harika. ama sonu bağlaması, sizi bekletmesi, beklenen yerine beklenmedik olanı çok da ferzan'a yakışmayacak şekilde vermesi beni çok üzdü. umarım umarım bi sonraki bana ağzımdaki bu tadı unutturur.
  • kötü eleştriyi pek de hak etmeyen, kanımca tarz olarak la finestra di fronte ile birçok paralelliği olan bir film. bu filmdeki hayal kırıklığı, belki de ferzan özpetek gibi zaten çok başarılı olan bir yönetmenin kendisini daha da bir aşmış, seyircinin etkisinden kurtulamayacağı bir film yapmış olduğu sanısıyla gidip beklenenin altında bir şeylerle karşılaşmış olmaktır belki de ama ben yine de bu filmi aynı dönemde vizyona girmiş filmlerle kıyaslamayı, bu filmin iki üç salon ötede içine şeytan girmiş kız konusunu bıkmadan 666ncı defa izleyicinin önüne çıkarmış olan hollywood sinemasına oldukça iyi bir alternatif olduğunun göz önünde bulundurulmasını öneriyorum.
  • ferzan özpetek 'in diğer filmlerinden çok farklı, hafif kieslowski tadında olan son filmi.
    filmin muhteşem müzikleri için;
    (bkz: andrea guerra)
  • çok beğendiğim ve filmin sonunda noluyoruz yaa dediğim etkileyici bir başka ferzan ozpetek filmi.

    --- spoiler ---

    özellikle irene'nin benny'nin annesiyle konuşurken o beğendiği küçük oyuncağı çalarken öldüğünü öğrenmesi çok vurucu bir sahneydi.
    aslında irene o oyuncağa bakışı ve benny'nin ben sana alırım sözleri bişeylerin olacağının habercisiydi ama yine de filmin akışından dolayı etkileyiciydi.

    filmin sonuna gelince ise doktorun cümleleri herşeyi özetledi aslında...

    --- spoiler ---
  • "kabuğundan sıyrılanlara" ithaf edilen bir film.
    a gli sgusciati...

    aşkı çok güzel işleyen bir yönetmen ferzan özpetek. filmlerinde sıra din ve iyilik temalarına gelmişti ki tam da tadında bir film çekti yine. görsel olarak her karenin ayrı tadı olan ve müzikleri harika bir film yine. tüm filmlerinde nasıl duyguları bu kadar iyi anlatan, yaşayan ve yaşatan kadın oyuncuları bulduğunu hayretle izlemekteyim. başrol oyuncularını, sanki sağır, dilsiz olan ve her şeyi yüz ifadeleriyle anlatan, yaşatan oyuncular arasından seçmekte usta bir yönetmen.
    sezen aksu'nun girişteki şarkısı ta içinde filmin özünü anlatıyor, bir çırpıda özetliyor sanki:

    "oyuncak bebekleri sevmedim çok,
    evcilik oynamayı
    alkışı sevdim
    bıçak sırtlarında dolaşmayı
    tehlikeli sularda seyredip pupa yelken
    geçici emniyetlere ulaşmayı
    kadınları, erkekleri, romanları
    hele baş kaldıranları
    acılarım oldu
    herkes gibi elbet
    herkese kısmet olmayan sevinçlerim
    unutulmayı da göze aldım elbet
    hayat sana teşekkür ederim..."

    film benny adlı bir çocuk ve irene adında bir kadın üzerine kurgulanmış,
    "biz kimsenin değiliz ve herkese aitiz" dediğinde benny sanki anlamsız bir çocuğun anlamsız bir repliği gibi sırıtmışsa da aslında her cümle, her satır bir yerlerde anlam bulur filmde. bu cümlede en son sahnede anlamını bulup etkileyici bir sahne olarak alır filmde yerini.

    "gözlerin hüzünlüyken mutlu olduğunu söyleme."
    "gözlerim sadece gözlerindeki mutsuzluğu gördüğü için hüzünlü." der benny, içindeki yetişkin duyarlılığıyla.

    "seninle biri ilgilense, yardım etse?" diye sorar irene benny'e, belki de ilk defa ikinci kalbinin sesini dinler. aslında hangimiz buna ihtiyaç duymayız ki zaman zaman?
    "martıları duyuyor musun?" der benny irene'ye. martıların sesi yüzüne vurur insanın bencilliğini, onca aç, muhtaç varken dünyada, sadece kendi ihtiyaçlarımızla boğuştuğumuzu vurur yüzümüze.

    "sessizce bakan biri nedir? suç ortağı, iyi biri olduğunu sanan suç ortağı..."

    ölümü tarif eder ferzan özpetek anlamsız duvar yazılarında, "ben buradan diğer kapıya gidiyorum.
    neredesin?".

    irene'nin son yakarışları yer alır, yine muhteşem bir müzik eşliğinde:
    "yardım et anneciğim,
    söylediklerini unuttuğum için beni affet.
    seni hatırlamamamın suçunu
    bedenim senin bedeninin parçası değilmiş gibi
    nefesim nefesine esmiyormuş gibi artık
    kalbimde kalbinin atmasını sağla
    acı çeken herkese yardım et anneciğim
    kalbimde yine kalbinin atmasını sağla".

    ve herkes gibi irene'de hayatta kendi yolunu çizer, yön değiştirir. bu filmdeki aşk insanlara duyulandır, dini motiflerle süslenen, peder carras'ın bakışlarıyla süslenen bir adanmışlıktır.
  • ac gozlu ve bencil bir sistem tarafindan golgelenen kutsal yuregin varolus surecinde aydinliga kavusmasinin ardindan, kisinin sistem icinde dustugu bireysel caresizligini anlatan bir filmdir. aslinda cok buyuk mesaj kaygilari icermeyen bu film, insanlik, vicdan gibi degerlerin altini cizerken, kutsalligin butun dinlerde ortak oldugunu anlatmaya calisir. ferzan ozpetek de bu filmi “sosyal ama sosyolojik degil, kutsallik uzerine ama dini degil olarak” tanimlamistir.
  • öncelikle söylemek gerekir ki böyle bir ikinci yarı izlememiştim daha önce. ilk yarısı genel olarak sıkıcı olsa da ikinci yarı hem ilk yarıyı kurtarıyor, hem filmi alıyor havalara kaldırıyor nefis yapıyor..
    izlediğim en sosyal-politik filmlerden biri.
    fakirliği gösterip, bunun yardımlarla halledilemiyecek bir sorun olduğunu sistemli bir kuvvet gerektiğini söylüyor.
    paylaşımı mülksüzleşmeyi gösterip, bunun kapitalist toplumda nasıl bir hastalık olarak görüldüğünü söyleyip sistem ve psikoloji eleştirisi yapıyor.
    kapitalist olmayan sistemli bir paylaşım sistemi hem de fakirliği, eşitsizliği ortadan kaldıran. ne ola ki?? * tövbe estafurullah!!
  • --- spoiler ---
    - anlaşmamız için bir bakış yeterliydi... nasıl da gülerdik aynı şeylere... neşemizi kimse anlayamazdı... ama biz çevremizdeki her şeyin değiştiğini anlayamadık...
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap