• get carter (1971) ve pulp (1972) filmlerini de yöneten ingiliz yönetmen mike hodges’ın croupier’inde deneyimli kumarhane krupiye elemanı jack manfred (clive owen) kendisinden 3. tekil kişi şeklinde bahseder. örnekler:

    "bağımlılık mekânına tekrar hoş geldin jack."
    "hayır. jack bir şeylerin eksik olduğunu biliyordu."
    "jack’in de giles’a söyleyeceği üç kelime vardı: git kendini parmakla!"

    --- spoiler ---
    öykünün büyük bir bölümünde varlığına yabancılaşmış gibi konuşan, kendisinden başka biriymişcesine bahseden, varlığını dışarıdan gözetleyen biri gibi davranan jack’in 3. tekil kişi anlatımı konuşma aralarında interior monologue’a dönüşür. örneğin: "bilmece değilim. sadece çelişkiliyim." farklı anlatıcı konumlandırması kumarhane yaşamıyla (krupiyelik) yazarlık yaşamı (romancılık) arasında arafta kalan, alternatiflerini sorgulayan, yaşamı, ait olduğu ya da olamadığı çevresi hakkında sorgulamalarda bulunan yalnız bir öznenin psikolojik nabzının prosesini tutmak amacıyladır ve başarılı olduğu da kuşku götürmez. bununla birlikte jack’in üzerinde çalıştığı romanın aslında filmin kendisi olduğunu söylemeye gerek var mı? jack romanını yazmaya çalışır; biz de o romanı şimdi okuyoruz, yani izliyoruzdur.
    --- spoiler ---
  • kumarhane yaşamını mercek altına alan croupier’de, krupiye jack manfred ile sevgilisi marion nell arasında geçen şu konuşma kapitalist toplumlardaki lüksün cezbediciliği üzerine çarpıcı bir ayrıntıdır:

    —parayı neden aldın?
    —toplu ulaşım sisteminden nefret ediyorum.
    —ne?
    —bir araba almak istiyorum.
    —nasıl biri böyle sakin olabilir?

    krupiye görevlisi jack, çalıştığı kumarhaneyi soymaları için bir soyguncu çetesine yardım etmek karşılığında 20 bin dolara anlaşmış, iş öncesinde de paranın yüzde ellisini peşinen kabul etmiştir. parayı gizlediği yerde bulan sevgilisine (sevgilisi eski bir polistir, lüks bir mağazada özel dedektiflik yapmaktadır) soğukkanlılıkla açıklamalarda bulunan jack de kapitalist sistemdeki milyonlarca insandan sadece biridir ve herkes gibi o da paranın karşı konulmaz cazibesine kapılmıştır. haftada 450 dolar kazandığı krupiye işinden memnun olmadığı bellidir. aslında meblağ günün şartlarında astronomik bir rakamdır. çünkü arabasını 850 dolara henüz satmıştır. işine tramvayı kullanarak gidip gelmek zorunda kaldığı, bundan nefret ettiği için -kirli paraya rağmen- bir araba alması hiç de fena olmayacaktır.
  • cok matah olmayan clive owen filmi
  • breaking news diyip kocaman bir hoşgeldin dediğim yazardır kendisi. çok yakında vob, hisse senetleri, tahvil-bono, bilimum borsa terimlerinin altında bu dostun adını görürseniz sakın ola şaşırmayın. beşiktaş maçları, metallica konserleri, iş yerinde girilen gülme krizleri, ıvırı zıvırı daha bir sürü şeyi. unutmamız mümkün değil. tekrardan hoşgeldin.
  • 27 kasım 2010 günü bu adamın vücudunun boyun kısmından asılan adını bilmediğim ve bilmek de istemediğim o zımbırtıya maddi değeri olan bazı şeyler takıcam.

    (bkz: evlenmek)
  • jack (clive owen) yazar olmayı ve yazdığı kitabı bastırmayı düşleyen bir adamdır.bir gün eve gelir, kız
    arkadaşı ona gününün nasıl geçtiğini neler yaptığını sorar.jack babasından kalan arabayı sattığını ve yeni
    bir iş bulduğunu, kumarhanede krupiye olarak çalışacağını söyler.olaylar gelişir.
  • ilk yarım saati insanda büyük beklentiler yaratan ancak gerisinde bu beklentileri pek karşılayamayan film. yine de, genel olarak fena değil derim çünkü filmde iyi bir clive owen oyunculuğu var ve adamın filmde yaptığı krupiyelik işini izlemek cidden zevkli.
  • mike hodges ın yönettiği 1998 yapımı film.
    film aldatma, kandırma gibi olgular üzerine kurulu. senaryo ve kurgu açısından bakıldığında kesinlikle çok başarılı.

    (bkz: hang on tightly let go lightly)
  • clive owen'ın toy halini görebileceğiniz izlenesi mike hodges filmi.
hesabın var mı? giriş yap